|
- The Commission's statement makes hardly any reference to the transport sector.
- Komisyonun açıklamasında ulaştırma sektörüne neredeyse hiç değinilmemektedir.
- Hardly any GMOs are being exported, at the very most products produced by means of them.
- Neredeyse hiç GDO ihraç edilmiyor, en fazla bunlar kullanılarak üretilen ürünler ihraç ediliyor.
- The Commission's statement makes hardly any reference to the transport sector.
- Komisyon'un açıklamasında ulaştırma sektörüne neredeyse hiç değinilmemektedir.
- The area of prevention, in particular, has had hardly any work done on it.
- Özellikle önleme alanında neredeyse hiç çalışma yapılmamıştır.
- There are hardly any schools, hardly any infrastructure and corruption is rife.
- Neredeyse hiç okul yok, neredeyse hiç altyapı yok ve yolsuzluk yaygın.
- This has meant that there have been hardly any city airports.
- Bu da neredeyse hiç şehir havalimanı olmadığı anlamına geliyordu.
- There are hardly any really independent large media left.
- Gerçekten bağımsız büyük medya neredeyse hiç kalmadı.
- This has meant that there have been hardly any city airports.
- Bu da neredeyse hiç şehir havalimanı olmadığı anlamına gelmektedir.
- There's hardly any water in the bucket.
- Kovada neredeyse hiç su yok.
- I have hardly any money left.
- Neredeyse hiç param kalmadı.
- There's hardly any food in the kitchen.
- Mutfakta neredeyse hiç yemek yok.
- There is hardly any danger of an earthquake.
- Neredeyse hiç deprem tehlikesi yok.
- I have hardly any money with me.
- Yanımda neredeyse hiç param yok.
- I have the feeling that there have been hardly any interesting series lately.
- Son zamanlarda neredeyse hiç ilgi çekici dizi yokmuş gibi bir his var içimde.
- There's hardly any coffee left in the pot.
- Cezvede neredeyse hiç kahve kalmamış.
- Hardly anybody's happy today.
- Bugün neredeyse hiç kimse mutlu değil.
- You make hardly any mistakes.
- Sen neredeyse hiç hata yapmazsın.
- I have hardly any English books.
- Neredeyse hiç İngilizce kitabım yok.
- I have the feeling that there have been hardly any interesting series lately.
- Son zamanlarda neredeyse hiç ilginç dizi olmadığını hissediyorum.
- Many of the children had hardly any clothes on.
- Çocukların çoğunun üzerinde neredeyse hiç kıyafet yoktu.
- Tom has hardly any close friends.
- Tom'un neredeyse hiç yakın arkadaşı yok.
- He has hardly any money, but he gets by.
- Onun neredeyse hiç parası yok ama geçiniyor.
- You make hardly any mistakes.
- Neredeyse hiç hata yapmıyorsunuz.
- There's hardly any water in the bucket.
- Kovada neredeyse hiç su yoktu.
- There's hardly any wind today.
- Bugün neredeyse hiç rüzgar yok.
- There's hardly any coffee left in the pot.
- Demlikte neredeyse hiç kahve yok.
- He has hardly any money, but he gets by.
- Neredeyse hiç parası yok, ama geçiniyor.
- There was hardly any furniture in the house.
- Evde neredeyse hiç mobilya yoktu.
- I have the feeling that there have been hardly any interesting series lately.
- İçimde son zamanlarda neredeyse hiç ilgi çekici bir dizi yokmuş gibi bir his var.
- There were hardly any children in the park.
- Parkta neredeyse hiç çocuk yoktu.
- There are hardly any books in this room.
- Bu odada neredeyse hiç kitap yok.
- Because her parents got divorced, the girl had hardly any contact with her father.
- Anne ve babası boşandığı için kızın babasıyla neredeyse hiç görüşmesi yoktu.
- Many of the children had hardly any clothes on.
- Çocukların çoğunun neredeyse hiç elbisesi yoktu.
- There were many injured people, but hardly any people were missing.
- Çok sayıda yaralı vardı ama neredeyse hiç kayıp yoktu.
- There's hardly any hope that he'll win the election.
- Seçimi kazanacağına dair neredeyse hiç umut yok.
- He was born so poor that he received hardly any school education.
- O kadar fakir doğdu ki neredeyse hiç okul eğitimi almadı.
- I have hardly any French books.
- Neredeyse hiç Fransızca kitabım yok.
- I have hardly any money with me.
- Yanımda neredeyse hiç para yok.
- There's hardly any hope that he'll win the election.
- Onun seçimi kazanacağına dair neredeyse hiç umut yok.
- I had hardly any money at that time.
- O zamanlar neredeyse hiç param yoktu.
- She showed hardly any interest in the photos.
- Fotoğraflara neredeyse hiç ilgi göstermedi.
Show More (38)
|
