1 |
have difficulty in |
(bir şeyi yapmada) zorlanmak |
v. |
|
- Without such a settlement, we will have difficulty in carrying on any sort of European foreign and security policy.
- Böyle bir çözüm olmadan, herhangi bir Avrupa dış ve güvenlik politikasını sürdürmekte zorlanacağız.
- I would therefore like to thank her, even though she has difficulty in accepting the legality of this proposal.
- Bu nedenle, her ne kadar bu teklifin yasallığını kabul etmekte zorlansa da, kendisine teşekkür etmek isterim.
- He had difficulty in finding his way to the hotel.
- Otelin yolunu bulmakta zorlandı.
- I still have difficulty in making myself understood in French.
- Kendimi Fransızca ifade etmede hâlâ zorlanıyorum.
- I had difficulty in solving this problem.
- Bu problemi çözmekte zorlandım.
- I have difficulty in French.
- Fransızca konuşmakta zorlanıyorum.
- I had difficulty in making myself understood in French.
- Fransızca konuşurken kendimi ifade etmekte zorlandım.
- He had difficulty in finding his way to the hotel.
- Otele giden yolu bulmakta zorlandı.
- I had difficulty in making him understand the message in English.
- İngilizce mesajımı anlamasını sağlamakta zorlandım.
Show More (6)
|
2 |
have difficulty in |
zorluk çekmek |
v. |
|
- SMEs do, however, have difficulty in getting credit.
- Bununla beraber, KOBİ'ler kredi almakta zorluk çekmektedir.
- Such extra-curricular classes are available only for children who have difficulties in science.
- Bu tür müfredat dışı dersler sadece fen bilimlerinde zorluk çeken çocuklar için mevcuttur.
- I still have difficulty in making myself understood in French.
- Hâlâ Fransızca anlaşmakta zorluk çekiyorum.
- I had difficulty in solving this problem.
- Bu problemi çözmede zorluk çektim.
- I have difficulty in understanding him.
- Onu anlamakta zorluk çekiyorum.
- Such extra-curricular classes are available only for children who have difficulties in science.
- Böyle müfredat dışı dersler yalnızca fende zorluk çeken çocuklar için geçerlidir.
- They will have difficulty in achieving their goal.
- Hedeflerine ulaşmakta zorluk çekecekler.
- I had difficulty in making him understand the message in English.
- Onun İngilizce mesajı anlamasını sağlamada zorluk çektim.
Show More (5)
|
3 |
have difficulty in |
güçlük çekmek |
v. |
|
- They also have difficulties in reading some of the official documents which we regularly present.
- Ayrıca düzenli olarak sunduğumuz bazı resmi belgeleri okumakta da güçlük çekmektedirler.
- Tom had difficulty in making ends meet on his salary.
- Tom maaşıyla iki yakasını bir araya getirmekte güçlük çekiyordu.
- He had difficulty in hearing and could not walk.
- Duymakta güçlük çekiyordu ve yürüyemiyordu.
Show More (0)
|