|
- It is at the very heart of world injustice, which condemns millions of people to poverty and distress.
- Kahve, milyonlarca insanı yoksulluk ve sıkıntıya mahkum eden dünya adaletsizliğinin tam kalbinde yer almaktadır.
- This has been an issue especially close to my heart.
- Bu konu özellikle kalbime yakın bir konu olmuştur.
- I believe putting the focus on firms' own liability goes to the heart of the problem.
- Firmaların kendi sorumluluklarına odaklanmanın sorunun kalbine gittiğine inanıyorum.
- So I can only say that it must be done now, and all parties must, in heart and mind, surmount the obstacles.
- Bu nedenle sadece şunu söyleyebilirim ki bu iş şimdi yapılmalı ve tüm taraflar kalpten ve akıldan engelleri aşmalıdır.
- The equal treatment of men and women also touches the heart of the Union's values.
- Kadın ve erkeklere eşit muamele konusu da Birliğin değerlerinin kalbine dokunmaktadır.
- Thank you once again from the bottom of my heart for your friendship and for these words of support.
- Dostluğunuz ve bu destek sözleriniz için bir kez daha tüm kalbimle teşekkür ederim.
- Terror that day struck at the heart of the global financial system.
- Terör o gün küresel finans sisteminin kalbini vurmuştur.
- A donor should, in most cases, be brain-dead, but their heart must still be beating.
- Bir donörün çoğu durumda beyin ölümü gerçekleşmiş olmalı, ancak kalbi hala atıyor olmalıdır.
- For us, it is, however, these very things that go to the heart of the general interest.
- Ancak bizim için, genel menfaatin kalbine giden tam da bu şeylerdir.
- Seen from a historical perspective, achieving enlargement is an issue that lies at the very heart of the European Union.
- Tarihsel bir perspektiften bakıldığında, genişlemenin sağlanması Avrupa Birliği'nin tam kalbinde yer alan bir konudur.
- This lies at the heart of our union, and we have declared this in the EU Charter of Fundamental Rights.
- Bu, birliğimizin kalbinde yatmaktadır ve bunu AB Temel Haklar Şartı'nda ilan ettik.
- Terror that day struck at the heart of the global financial system.
- Terör o gün küresel finans sisteminin kalbini vurdu.
- Finally, two topics that are also very close to my heart.
- Son olarak, benim de kalbime çok yakın olan iki konu var.
- My concerns go to the heart of the US system.
- Endişelerim ABD sisteminin kalbine kadar uzanıyor.
- Something else that we should take to heart is the fact that people worry.
- Kalbimize almamız gereken bir başka şey de insanların endişelenmesi gerçeğidir.
- The media is not like any other industry as it lies at the heart of our culture, our way of life.
- Medya, kültürümüzün ve yaşam biçimimizin kalbinde yer aldığı için başka hiçbir sektöre benzemez.
- It is self-evident that the Czechs are part of Europe, in the heart of which they live.
- Çeklerin, kalbinde yaşadıkları Avrupa'nın bir parçası oldukları aşikârdır.
- When will there be a 'Young at heart for Europe' programme?'
- Avrupa için Kalbi Genç' programı ne zaman başlatılacak?
- It should also be an objective which is close to the Council’s heart.
- Bu aynı zamanda Konsey'in kalbine yakın bir hedef olmalıdır.
- That is why we must not, in our eagerness to combat terrorism, undermine the heart of democracy.
- İşte bu nedenle, terörizmle mücadele etme hevesimizle demokrasinin kalbine zarar vermemeliyiz.
- It cuts through the very heart of Bethlehem.
- Beytüllahim'in tam kalbini kesiyor.
- Finally, two topics that are also very close to my heart.
- Son olarak, kalbime de çok yakın olan iki konu.
- We x-ray his chest to see if he has a heart of stone.
- Kalbinin taştan olup olmadığını anlamak için göğsünün röntgenini çekiyoruz.
- Our heart is with them at this time.
- Şu anda kalbimiz onlarla birlikte.
- Let me close with something that is very close to my heart.
- Kalbime çok yakın olan bir şeyle kapanış yapmama izin verin.
- Amendment No 11 is balanced, needed, well-supported and gets to the heart of the problem.
- 11 No'lu Değişiklik dengeli, gerekli, iyi desteklenmiş ve sorunun kalbine inmektedir.
- Let me close with something that is very close to my heart.
- Kalbime çok yakın olan bir konu ile sözlerime son vermek istiyorum.
- The equal treatment of men and women also touches the heart of the Union's values.
- Kadın ve erkeklere eşit muamele konusu da Birlik'in değerlerinin kalbine dokunmaktadır.
- Our heritage has taught us that politics must have a heart.
- Mirasımız bize siyasetin bir kalbi olması gerektiğini öğretmiştir.
- I thank them from the bottom of my heart.
- Onlara tüm kalbimle teşekkür ediyorum.
- It goes to the heart of the cultural diversity that we prize in Europe.
- Avrupa'da değer verdiğimiz kültürel çeşitliliğin kalbine iniyor.
- Your heart is in the right place, but we want results.
- Kalbiniz doğru yerde ama biz sonuç istiyoruz.
- Our heart is with them at this time.
- Kalbimiz şu anda onlarla birlikte.
- These are the elements that make up the heart of the European Union and determine its character.
- Bunlar Avrupa Birliği'nin kalbini oluşturan ve karakterini belirleyen unsurlardır.
- Economic and social cohesion is at the very heart of the European Union.
- Ekonomik ve sosyal uyum Avrupa Birliği'nin tam kalbinde yer almaktadır.
- In five steps it is possible to fast without tiring the heart and body.
- Beş adımda kalbi ve bedeni yormadan oruç tutmak mümkün.
- And this one, I mean, she's opened her heart here.
- Ve bu, demek istediğim, burada kalbini açtı.
- Yes, there is nothing to worry about because, the effect is not in the heart but only in imagination.
- Evet, endişelenecek bir şey yok çünkü etki kalpte değil sadece hayal gücünde.
- Don't think that you have to make big changes to have an effect on your heart health, though.
- Yine de kalp sağlığınız üzerinde bir etki yapmak için büyük değişiklikler yapmanız gerektiğini düşünmeyin.
- Science has since proven that every single finger has veins running to the heart.
- Bilim o zamandan beri her parmakta kalbe giden damarlar olduğunu kanıtladı.
- Science has since proven that every single finger has veins running to the heart.
- Bilim o zamandan beri her parmağın kalbe giden damarları olduğunu kanıtladı.
- He knew this woman, he loved her with his whole heart.
- Bu kadını tanıyordu, onu tüm kalbiyle seviyordu.
- Science has since proven that every single finger has veins running to the heart.
- Bilim o zamandan beri her bir parmağın kalbe giden damarları olduğunu kanıtlamıştır.
- Don't think that you have to make big changes to have an effect on your heart health, though.
- Ancak kalp sağlığınızı etkilemek için büyük değişiklikler yapmanız gerektiğini düşünmeyin.
- There is someone who has taken away my whole heart here tonight.
- Bu gece kalbimi bütünüyle çalan birisi var burada.
- He knew this woman, he loved her with his whole heart.
- Bu kadını tanıyordu, onu tüm kalbiyle sevmişti.
- There is someone who has taken away my whole heart here tonight.
- Bu gece burada kalbimi bütünüyle çalan biri var.
- Yes, there is nothing to worry about because, the effect is not in the heart but only in imagination.
- Evet, endişe edecek bir şey yok, çünkü tesir, kalpte değil sadece hayal gücündedir.
- Come into my heart, make me a new person.
- Kalbime gir, beni yeni bir insan yap.
- And others, like a broken heart, are a little more complicated.
- Diğerleri, kırık bir kalp gibi, biraz daha karmaşıktır.
- In five steps it is possible to fast without tiring the heart and body.
- Beş adımda kalbi ve vücudu yormadan oruç tutmak mümkündür.
- Yes, there is nothing to worry about because, the effect is not in the heart but only in imagination.
- Evet endişelenecek bir şey yok çünkü etkisi kalpte değil sadece hayaldedir.
- You have a very cold heart.
- Çok soğuk bir kalbin var.
- The cursing tongue is an indication of a bad heart.
- Küfürlü dil, kötü bir kalbin işaretidir.
- He has a kind heart.
- İyi bir kalbi var.
- Tom has a heart of stone.
- Tom'un taştan bir kalbi var.
- She has a pure heart.
- Saf bir kalbi var.
- My father has a heart of gold.
- Babamın altın bir kalbi var.
- Tom has heart problems.
- Tom'un kalp sorunları var.
- You have a good heart, Tom.
- İyi bir kalbin var, Tom.
- My heart was touched by his story.
- Hikayesi kalbime dokundu.
- The Indians ate his heart.
- Kızılderililer onun kalbini yedi.
- I think that there are more people in the countryside with a big heart than there are in the city.
- Bence kırsalda, şehirde olduğundan daha fazla büyük kalpli insan var.
- You live inside my heart.
- Kalbimde yaşıyorsun.
- Chris' heart felt so empty and damaged that it couldn't be repaired.
- Chris'in kalbi o kadar boş ve hasarlıydı ki tamir edilemiyordu.
- Stop, you're breaking my heart.
- Dur, kalbimi kırıyorsun.
- Listen to your heart.
- Kalbini dinle.
- Her heart is sick.
- Onun kalbi hasta.
- I don't want to talk to you, because you broke my heart.
- Seninle konuşmak istemiyorum, çünkü kalbimi kırdın.
- Tom's heart stopped, but the doctors managed to revive him.
- Tom'un kalbi durdu ama doktorlar onu hayata döndürmeyi başardı.
- I broke her heart.
- Kalbini kırdım.
- Did Tom have any history of heart problems?
- Tom'un geçmişinde kalp sorunu var mıydı?
- I thank you with all my heart.
- Ben bütün kalbimle teşekkür ediyorum.
- Sami was shot once in the head and once in the heart.
- Sami bir kez başından, bir kez de kalbinden vuruldu.
- His sad story touched my heart.
- Onun hüzünlü hikayesi kalbime dokundu.
- A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
- You almost gave me a heart attack.
- Neredeyse kalbime inecekti.
- Sami's heart was beating super-fast.
- Sami'nin kalbi çok hızlı çarpıyordu.
- His heart beat rapidly.
- Kalbi hızla atıyordu.
- Tom broke Mary's heart.
- Tom Mary'nin kalbini kırdı.
- He conceals a despicable heart behind his smile.
- Gülümsemesinin ardında aşağılık bir kalp saklıyor.
- Thank you with all my heart.
- Bütün kalbimle sana teşekkür ederim.
- You're in my heart.
- Sen benim kalbimdesin.
- Sami's heart started racing.
- Sami'nin kalbi hızla çarpmaya başladı.
- Her heart beat fast from fear.
- Kalbi korkudan hızla atıyordu.
- It broke my heart.
- Bu benim kalbimi kırdı.
- Be careful you don't break Tom's heart.
- Tom'un kalbini kırmamaya dikkat edin.
- Sami's problems began with a jealous heart.
- Sami'nin problemleri kıskanç bir kalp ile başladı.
- Germany lies in the heart of Europe.
- Almanya Avrupa'nın kalbinde yer alır.
- The heart is a muscle.
- Kalp bir kastır.
- The most beautiful victory is to defeat one's heart.
- En güzel zafer, birinin kalbini kazanmaktır.
- Educating the mind without educating the heart is no education at all.
- Kalbi eğitmeden zihni eğitmek hiç eğitim görmemektir.
- The face betrays what is in the heart.
- Yüz, kalptekini ele verir.
- You touched my heart.
- Sen kalbime dokundun.
- Layla put her heart and soul into her job.
- Leyla kalbini ve ruhunu işine adadı.
- You broke Tom's heart.
- Tom'un kalbini kırdın.
- Tom's heart stopped, but doctors managed to revive him.
- Tom'un kalbi durdu ama doktorlar onu hayata döndürmeyi başardı.
- They saw with their natural eyes but we see with the eyes of our heart.
- Onlar kendi doğal gözleriyle görüyorlardı ama bizler kalp gözümüzle görürüz.
- Kill my heart and release my pain!
- Kalbimi öldür ve acımı dindir!
- Germany is in the heart of Europe.
- Almanya, Avrupa'nın kalbindedir.
- The face betrays what is in the heart.
- Yüz, kalptekine ihanet eder.
- He has a heart of stone.
- Onun taştan bir kalbi var.
- I poured my heart and soul into this.
- Bu işe kalbimi ve ruhumu verdim.
- Never had I seen such evil in a single heart!
- Tek bir kalpte bu kadar kötülük görmemiştim!
- The Indians ate his heart.
- Yerliler onun kalbini yediler.
- She felt her heart beating fast.
- Kalbinin hızlı attığını hissetti.
- I have a bad heart.
- Kötü bir kalbim var.
- Tom lives in the heart of the city.
- Tom şehrin kalbinde yaşıyor.
- You broke my heart.
- Kalbimi kırdın.
- Sami has a good heart.
- Sami iyi bir kalbe sahip.
- I love him with all my heart.
- Ben onu tüm kalbimle seviyorum.
- Her heart fluttered as he entered the room.
- Odaya girerken kalbi çırpındı.
- I knew that I'd break her heart, but I had no choice.
- Onun kalbini kıracağımı biliyordum ama hiç şansım yoktu.
- Your words split my heart in twain.
- Sözlerin kalbimi iki parçaya ayırdı.
- Follow your heart.
- Kalbinin sesini dinle.
- You're always in my heart.
- Sen her zaman benim kalbimdesin.
- He is noble of heart.
- O asil kalplidir.
- I say this from my heart.
- Bunu tüm kalbimle söylüyorum.
- I have written your name in my heart.
- Adını kalbime yazdım.
- From the moment he saw him, his heart stopped.
- Onu gördüğü andan itibaren kalbi durdu.
- A healthy heart leads to a healthy life.
- Sağlıklı bir kalp, sağlıklı bir hayata yol açar.
- You stole my heart.
- Sen benim kalbimi çaldın.
- I want to give you my heart for ever.
- Sana sonsuza kadar kalbimi vermek istiyorum.
- A true heart should never be doubted.
- Gerçek bir kalpten asla şüphe edilmemeli.
- You've touched my heart.
- Kalbime dokundun.
- A language is a key to the heart of millions.
- Bir dil, milyonların kalbinin anahtarıdır.
- Do you really want to break my heart?
- Gerçekten kalbimi kırmak istiyor musun?
- Tom has a big heart.
- Tom'un kocaman bir kalbi var.
- His heart beat for the last time.
- Kalbi son kez attı.
- Don't break her heart.
- Onun kalbini kırma.
- A man's heart is about as large as his fist.
- Bir insanın kalbi yaklaşık yumruğu kadar büyüktür.
- Mother, mother, you are the queen of my heart.
- Anne, anne, sen benim kalbimin kraliçesisin.
- Tom put his hand on his heart.
- Tom elini kalbinin üzerine koydu.
- He said the words came straight from his heart.
- Sözlerinin doğrudan kalbinden geldiğini söyledi.
- Tom was the first boy who broke my heart.
- Tom kalbimi kıran ilk çocuktu.
- He stole my heart.
- O benim kalbimi çaldı.
- I love her with all my heart.
- Onu bütün kalbimle seviyorum.
- Did Tom break your heart?
- Tom kalbini mi kırdı?
- To add a sentence to your list of favorites, click on the white heart icon.
- Bir cümleyi favoriler listenize eklemek için beyaz kalp simgesine tıklayın.
- I think I broke his heart.
- Sanırım kalbini kırdım.
- Sami was shot twice in the heart.
- Sami iki kez kalbinden vuruldu.
- Say what is in your heart.
- Kalbinden geçeni söyle.
- Her heart beat quickly out of fear.
- Korkudan kalbi küt küt atıyordu.
- The elderly man takes strong drugs for his heart.
- Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.
- His heart beated slowly.
- Onun kalbi yavaş atıyordu.
- You're breaking my heart.
- Kalbimi kırıyorsunuz.
- Have you recently experienced palpitations or felt like your heart was racing?
- Yakın zamanda çarpıntı yaşadınız mı veya kalbinizin hızla çarptığını hissettiniz mi?
- Tom tried to win Mary's heart.
- Tom, Mary'nin kalbini kazanmaya çalıştı.
- The cursing tongue is an indication of a bad heart.
- Küfür eden dil, kötü bir kalbin göstergesidir.
- You cannot heal a broken heart.
- Kırık bir kalbi iyileştiremezsin.
- I pray for your happiness from the bottom of my heart.
- Mutluluğun için bütün kalbimle dua ediyorum.
- Ann has a kind heart.
- Ann'in iyi bir kalbi var.
- God opened Sami's heart to Islam.
- Tanrı Sami'nin kalbini İslam'a açtı.
- Her son's death broke her heart.
- Oğlunun ölümü kalbini kırdı.
- Mary wore a silver locket in the shape of a heart.
- Mary kalp şeklinde bir gümüş madalyon taktı.
- Your words split my heart in twain.
- Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.
- Sami was shot twice in the heart.
- Sami kalbinden iki kez vuruldu.
- Her heart jumped for joy.
- Kalbi sevinçten zıpladı.
- Tom is a nice guy with a big heart.
- Tom büyük bir kalbi olan güzel bir adam.
- As she sang with all her heart, the audience was deeply moved.
- O tüm kalbiyle şarkı söylerken, seyirciler derinden etkilendi.
- I was happy here until you broke my heart.
- Sen kalbimi kırana kadar burada mutluydum.
- His words touched her heart.
- Sözleri onun kalbine dokundu.
- He broke my heart.
- O kalbimi kırdı.
- He put his hand on his heart.
- Elini kalbinin üzerine koydu.
- It's raining in my heart.
- Kalbime yağmur yağıyor.
- You have a good heart.
- İyi bir kalbiniz var.
- Did Tom have any history of heart problems?
- Tom'un geçmişinde herhangi bir kalp sorunu var mıydı?
- Kill my heart and release my pain!
- Kalbimi öldür ve acımı serbest bırak!
- Tom put his hand over his heart.
- Tom elini kalbinin üzerine koydu.
- Inside the chest, there are the heart and the lungs.
- Göğsün içinde kalp ve akciğerler var.
- Her heart was full of joy.
- Kalbi sevinç doluydu.
- Tom loves Mary with all his heart.
- Tom bütün kalbiyle Mary'yi seviyor.
- You have a good heart, Tom.
- Senin iyi bir kalbin var, Tom.
- Vienna was the heart of the Austro-Hungarian empire.
- Avusturya-Macaristan imparatorluğunun kalbi Viyana idi.
- Tom's heart is in the right place.
- Tom'un kalbi doğru yerde.
- I believe in having a good heart and being kind to others.
- İyi bir kalbe sahip olmaya ve diğerlerine karşı nazik olmaya inanıyorum.
- He melted her heart.
- Onun kalbini eritti.
- The highest wisdom is that of the heart.
- En yüksek bilgelik kalbin bilgeliğidir.
- Believing in your heart is more important than understanding with your mind.
- Kalbinizle inanmak, aklınızla anlamaktan daha önemlidir.
- He baked her a red cake shaped like a heart.
- Ona kalp şeklinde kırmızı bir pasta yaptı.
- Tom has the heart of a lion.
- Tom bir aslanın kalbine sahip.
- You don't have a heart.
- Senin bir kalbin yok.
- His heart beat with excitement.
- Kalbi heyecanla çarpıyordu.
- Tom was shot through the heart with an arrow from a crossbow.
- Tom yaylı tüfekten çıkan bir okla kalbinden vuruldu.
- How can you mend a broken heart?
- Kırılmış bir kalbi nasıl tamir edebilirsin?
- She broke my heart.
- Kalbimi kırdı.
- Tom didn't want to break Mary's heart.
- Tom, Mary'nin kalbini kırmak istemedi.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
- Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Old in body but young at heart.
- Vücutta yaşlı ama kalpte genç.
- She found the key to my heart.
- O, kalbimin anahtarını buldu.
- Listening to this song fills my heart with nostalgia.
- Bu şarkıyı dinlemek kalbimi nostaljiyle dolduruyor.
- He has a heart of stone.
- Taştan bir kalbi var.
- O Hamlet, you have broken my heart in two.
- O Hamlet, kalbimi iki parçaya ayırdın.
- He felt his heart beating fast.
- Kalbinin hızlı attığını hissetti.
- Did Tom break your heart?
- Tom kalbinizi mi kırdı?
- Kate broke his heart by rudely demanding he go away.
- Kate, kaba şekilde gitmesini isteyerek onun kalbini kırdı.
- Tom had heart problems.
- Tom'un kalp sorunları vardı.
- Tom had a good heart.
- Tom'un iyi bir kalbi vardı.
- You touched my heart.
- Kalbime dokundun.
- Tom was the first guy who broke my heart.
- Tom kalbimi kıran ilk erkekti.
- His heart was beating wildly.
- Kalbi çılgınca atıyordu.
- I thank you from the bottom of my heart.
- Bütün kalbimle size teşekkür ederim.
- Tom stole my heart.
- Tom kalbimi çaldı.
- I love both of you with all my heart.
- İkinizi de tüm kalbimle seviyorum.
- I'm suffering from a broken heart.
- Ben kırık bir kalpten acı çekiyorum.
- Her heart fluttered as he entered the room.
- Odaya girdiğinde kalbi küt küt atmaya başladı.
- It broke my heart.
- Kalbimi kırdı.
- The plaintive melody broke her heart.
- Ağlamaklı melodi onun kalbini kırdı.
- Hatred is the winter of the heart.
- Nefret kalbin kışıdır.
- The heart says yes but the mind says no.
- Kalp evet diyor ama akıl hayır diyor.
- Tom's heart's getting stronger every day.
- Tom'un kalbi her gün güçleniyor.
- Tom broke my heart.
- Tom kalbimi kırdı.
- I have a heart problem.
- Benim bir kalp sorunum var.
- Say what is in your heart.
- Kalbinde ne olduğunu söyle.
- I don't want to talk to you, because you broke my heart.
- Seninle konuşmak istemiyorum çünkü kalbimi kırdın.
- To be young is to have a head which calculates and a heart which doesn't calculate.
- Genç olmak, hesaplayan bir kafaya ve hesaplamayan bir kalbe sahip olmaktır.
- The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
- Trajedinin kalbi, kısa bir hikayede olduğu gibi, bir çatışmadır.
- Sami's heart hit the floor.
- Sami'nin kalbi yere çarptı.
- Can this gadget replace a human heart?
- Bu alet bir insan kalbinin yerini tutabilir mi?
- Tom has a kind heart.
- Tom'un iyi bir kalbi var.
- You are in my heart today as always.
- Her zaman olduğu gibi bugün de kalbimdesin.
- Tom has a good heart.
- Tom'un iyi bir kalbi var.
- He is young at heart.
- Kalbi genç.
- The girl has a sweet heart.
- Kızın tatlı bir kalbi var.
- Tom has a big heart.
- Tom'un büyük bir kalbi var.
- Sami's problems began with a jealous heart.
- Sami'nin sorunları kıskanç bir kalple başladı.
- I hate you from the bottom of my heart.
- Senden tüm kalbimle nefret ediyorum.
- I thank you with all my heart.
- Tüm kalbimle teşekkür ederim.
- I thought your heart was made of stone.
- Kalbinin taştan olduğunu sanıyordum.
- Is traffic noise bad for the heart?
- Trafik gürültüsü kalp için zararlı mı?
- Tom has a bad heart.
- Tom'un kötü bir kalbi var.
- She has a kind heart.
- Onun nazik bir kalbi var.
- She has a kind heart.
- Müşfik bir kalbi var.
- I love Tom with my whole heart.
- Tom'u bütün kalbimle seviyorum.
- A man's heart is about as large as his fist.
- Bir adamın kalbi yumruğu kadardır.
- He has a warm heart.
- Onun sıcak bir kalbi vardır.
- I pray for your happiness from the bottom of my heart.
- Tüm kalbimle mutluluğunuz için dua ediyorum.
- Despite the many tragedies she has had in life, she remains to have the pureness of her heart.
- Hayatında yaşadığı birçok trajediye rağmen, kalbinin saflığını korumaya devam ediyor.
- I thank you from the bottom of my heart.
- Size tüm kalbimle teşekkür ederim.
- She stole my heart.
- Kalbimi çaldı.
- I love her from the bottom of my heart.
- Kalbimin en derin yerinden onu seviyorum.
- He put all his heart and soul into it.
- Buna tüm kalbini ve ruhunu koydu.
- Sami had a good heart.
- Sami'nin iyi bir kalbi vardı.
- Our heart always tells us what to do and what to avoid.
- Kalbimiz bize her zaman ne yapmamız ve nelerden kaçınmamız gerektiğini söyler.
- Open your heart; write beautiful sentences about love!
- Kalbinizi açın; aşk hakkında güzel cümleler yazın!
- Tom's heart's getting stronger every day.
- Tom'un kalbi her geçen gün daha da güçleniyor.
- Oh my beloved childhood, I long for you with all my heart!
- Ah benim sevgili çocukluğum, seni tüm kalbimle özlüyorum!
- We were two, but only had one heart.
- İki kişiydik ama sadece bir kalbimiz vardı.
- I love Tom with all my heart.
- Tom'u tüm kalbimle seviyorum.
- You have no heart.
- Senin kalbin yok.
- She has a big heart.
- Onun kocaman bir kalbi var.
- Tom loved Mary with all his heart.
- Tom, Mary'yi tüm kalbiyle severdi.
- A loving heart is the beginning of all knowledge.
- Sevgi dolu bir kalp tüm bilginin başlangıcıdır.
- If your mother only knew, her heart would surely break in two.
- Annen bir bilse, kalbi kesinlikle ikiye ayrılırdı.
- I have a heart.
- Bir kalbim var.
- Thus he succeeded in winning her heart.
- Böylece onun kalbini kazanmayı başardı.
- Have you recently experienced palpitations or felt like your heart was racing?
- Son zamanlarda çarpıntı ya da kalbiniz küt küt atıyormuş gibi hissettiğiniz oluyor mu?
- You've won her heart.
- Sen onun kalbini kazandın.
- Where can I find the key to your heart?
- Kalbinin anahtarını nerede bulabilirim?
- My cousin lives in the heart of Paris.
- Kuzenim Paris'in kalbinde yaşıyor.
- He has no heart at all.
- Onun hiç kalbi yok.
- I thanked him from the bottom of my heart.
- Ona kalbimin derinliklerinden teşekkür ettim.
- Her heart is as good as gold.
- Onun kalbi altın kadar iyidir.
- Fadil's mother loved him with all her heart.
- Fadıl'ın annesi onu bütün kalbiyle seviyordu.
- Banish this sorrow from your heart!
- Bu üzüntüyü kalbinden kov!
- I have a heart.
- Benim bir kalbim var.
- You're breaking my heart.
- Kalbimi kırıyorsun.
- What a noble heart that good man has!
- O iyi adamın ne kadar asil bir kalbi var!
- It's not for the faint of heart.
- Kalbi zayıf olanlar için değil.
- Your heart is pure.
- Senin kalbin saf.
- She felt her heart beat quickly.
- O, kalbinin hızlı çarptığını hissetti.
- He will have no chance of winning her heart.
- Onun kalbini kazanma fırsatı olmayacak.
- Her son's death broke her heart.
- Oğlunun ölümü onun kalbini kırdı.
- I have written your name in my heart.
- Senin adını kalbime yazdım.
- The way to a man's heart is through his stomach.
- Bir erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer.
- You almost gave me a heart attack when you did that.
- Bunu yaptığında beni az kalsın kalpten götürecektin.
- A healthy heart leads to a healthy life.
- Sağlıklı bir kalp, sağlıklı bir hayata götürür.
- I think I broke Tom's heart.
- Bence Tom'un kalbini kırdım.
- Her heart was dominated by ambition.
- Kalbine hırs hükmediyordu.
- The highest wisdom is that of the heart.
- En yüksek bilgelik kalbinkidir.
- Germany is at the heart of Europe.
- Almanya Avrupa'nın kalbinde.
- I broke her heart and made her cry.
- Onun kalbini kırdım ve onu ağlattım.
- Germany lies in the heart of Europe.
- Almanya, Avrupa'nın kalbinde yer alır.
- You've won my heart.
- Sen kalbimi kazandın.
- Heaven and hell exist only in the human heart.
- Cennet ve cehennem sadece insan kalbinde vardır.
- Tom was shot through the heart.
- Tom kalbinden vuruldu.
- A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi yaklaşık olarak yumruğuyla aynı büyüklüktedir.
- Tom's heart began pounding.
- Tom'un kalbi çarpmaya başladı.
- Mary has a pure heart.
- Mary'nin saf bir kalbi vardır.
- Listen to your heart.
- Kalbinin sesini dinle.
- Old in body but young at heart.
- Vücudu yaşlı ama kalbi genç.
- Do what your heart tells you to do.
- Kalbin sana ne diyorsa onu yap.
- The news broke her heart.
- Haber onun kalbini kırdı.
- His heart filled with sorrow.
- Kalbi kederle doluydu.
- My father has a heart of gold.
- Babamın altın gibi bir kalbi var.
- I hate you with all of my heart.
- Senden tüm kalbimle nefret ediyorum.
- His heart is sick.
- Onun kalbi hasta.
- I love him with all my heart.
- Onu tüm kalbimle seviyorum.
- His heart suddenly began to beat faster.
- Kalbi birden daha hızlı atmaya başlamıştı.
- The young woman was fighting the deadly illness, her heart full of hope.
- Genç kadın ölümcül hastalıkla savaşıyordu, kalbi umutla doluydu.
- Tom's heart was filled with sorrow.
- Tom'un kalbi üzüntüyle doluydu.
- Sami was shot once in the head and once in the heart.
- Sami bir kez kafasından ve bir kez kalbinden vuruldu.
- I didn't know he had a weak heart.
- Ben onun zayıf bir kalbi olduğunu bilmiyordum.
- She felt her heart beating fast.
- Onun kalbinin hızlı çarptığını hissettim.
- Tom is young at heart.
- Tom'un kalbi genç.
- The girl has a soft heart.
- Kızın yumuşak bir kalbi var.
- Tom has had heart problems.
- Tom'un kalp sorunları var.
- You've won my heart.
- Kalbimi kazandın.
- Alice felt something hard melt in her heart.
- Alice kalbinde sert bir şeyin eridiğini hissetti.
- I want to give you my heart for ever.
- Sana kalbimi sonsuza dek vermek istiyorum.
- I broke her heart.
- Onun kalbini kırdım.
- An emptiness devours my heart.
- Bir boşluk kalbimi yiyip bitiriyor.
- Each of your words hurts my heart.
- Her bir sözün kalbimi acıtıyor.
- You broke her heart.
- Onun kalbini kırdın.
- She has a tender heart.
- Hassas bir kalbi var.
- He has a kind heart.
- Onun iyi bir kalbi vardır.
- Healing the wounds of the heart takes time.
- Kalp yaralarını iyileştirmek zaman alır.
- I believe in having a good heart and being kind to others.
- İyi bir kalbe sahip olmaya ve başkalarına karşı nazik olmaya inanıyorum.
- He melted her heart.
- O, kalbini eritti.
- Tom was the first guy who broke my heart.
- Tom kalbimi kıran ilk arkadaştı.
- He felt his heart beating fast.
- O, kalbinin hızlı attığını hissetti.
- The way to a man's heart is through his stomach.
- Bir adamın kalbine giden yol midesinden geçer.
- I can feel my heart pounding.
- Kalbimin çarptığını hissedebiliyorum.
- O Hamlet, you have broken my heart in two.
- Ey Hamlet, kalbimi ikiye böldün.
- Absence makes the heart grow fonder.
- Ayrılık kalbi sevgiyle doldurur.
- Kate broke his heart by rudely demanding he go away.
- Kate, kabaca gitmesini isteyerek onun kalbini kırdı.
- Layla lives in the heart of Silicon Valley.
- Layla Silikon Vadisi'nin kalbinde yaşıyor.
- Only time cures the wounds of a broken heart.
- Kırık bir kalbin yaralarını sadece zaman iyileştirir.
- How can you mend a broken heart?
- Kırık bir kalbi nasıl onarabilirsin?
- He has a good heart.
- Onun iyi bir kalbi var.
- He said the words came straight from his heart.
- O kelimelerin doğruca kalbinden geldiğini söyledi.
- With her heart pounding, she opened the door.
- Kalbi hızla çarparak kapıyı açtı.
- His heart filled with sorrow.
- Onun kalbi üzüntüyle dolu.
- His words touched her heart.
- Sözleri kalbine dokundu.
- Tom's death broke Mary's heart.
- Tom'un ölümü Mary'nin kalbini kırdı.
- The autopsy results suggested that she died due to a heart problem.
- Otopsi sonuçları kalp sorunu nedeniyle öldüğünü gösteriyor.
- She has a kind heart.
- Nazik bir kalbi var.
- He melted her heart.
- Kalbini eritti.
- The heart has reasons reason cannot know.
- Kalbin, aklın bilemeyeceği nedenleri vardır.
- I love her from the bottom of my heart.
- Onu tüm kalbimle seviyorum.
- Even if an intelligent man loves a woman deeply, he will never show his love to her, but merely keep it in his heart.
- Akıllı bir erkek bir kadını derinden sevse bile, sevgisini ona asla göstermez, sadece kalbinde saklar.
- Mary was beautiful, but her heart was as black as night.
- Meryem güzeldi ama kalbi gece kadar siyahtı.
- The heart of man is corrupt.
- İnsanın kalbi bozuktur.
- He is a good man at heart.
- Kalbi iyi bir adamdır.
- Believing in your heart is more important than understanding with your mind.
- Kalbinden inanmak zihninle anlamaktan daha önemlidir.
- Tom's heart suddenly began to beat faster.
- Tom'un kalbi birdenbire daha hızlı atmaya başladı.
- I thank you from the bottom of my heart.
- Kalbimin derinliklerinden teşekkür ederim.
- I agree with all my heart.
- Tüm kalbimle katılıyorum.
- I don't know your heart.
- Kalbini bilmiyorum.
- Never had I seen such evil in a single heart!
- Tek bir kalpte böyle kötülük görmemiştim!
- She broke my heart.
- O kalbimi kırdı.
- It's bad for the heart.
- O kalp için kötü.
- The most beautiful victory is to defeat one's heart.
- En güzel zafer, insanın kalbini yenmesidir.
- Sami has a good heart.
- Sami'nin iyi bir kalbi var.
- All your problems are concentrated in your heart, so you just need to examine yourself.
- Tüm sorunlarınız kalbinizde yoğunlaşmıştır, bu yüzden sadece kendinizi incelemeniz gerekir.
- His heart is full of happiness.
- Kalbi mutlulukla dolu.
- I love you with all my heart.
- Seni bütün kalbimle seviyorum.
- Mary wore a silver locket in the shape of a heart.
- Mary kalp şeklinde gümüş bir madalyon takıyordu.
- The plaintive melody broke her heart.
- Bu ağlamaklı melodi onun kalbini kırdı.
- He is a man whose heart is filled with hope.
- Kalbi umutla dolu bir adam.
- I felt my heart beating rapidly.
- Kalbimin hızla çarptığını hissettim.
- Tom has a warm heart.
- Tom'un sıcak bir kalbi var.
- Tom didn't want to break Mary's heart.
- Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
- The heart is located in the chest.
- Kalp göğüste bulunur.
- Tom felt his heart beating faster.
- Tom kalbinin daha hızlı attığını hissetti.
- Tom loves Mary with all his heart.
- Tom, Mary'yi tüm kalbiyle seviyor.
- Tom loves Mary with all his heart.
- Tom Mary'yi tüm kalbiyle seviyor.
- Your feet will lead you to where your heart is.
- Ayaklarınız sizi kalbinizin olduğu yere götürecektir.
- Tom's heart started pounding.
- Tom'un kalbi çarpmaya başladı.
- The heart warms as the frost increases.
- Don artarken kalp ısınır.
- His heart is filled with sorrow.
- Kalbi kederle dolu.
- The news broke his heart.
- Haber onun kalbini kırdı.
- I don't know your heart.
- Kalbinizi bilmiyorum.
- My Grandmother has a weak heart.
- Büyükannemin kalbi zayıftır.
- Is traffic noise bad for the heart?
- Trafik gürültüsü kalp için kötü müdür?
- Mary has a pure heart.
- Mary'nin temiz bir kalbi var.
- Dan's heart stopped but doctors managed to revive him.
- Dan'in kalbi durdu ama doktorlar onu canlandırmayı başardılar.
- Each of your words hurts my heart.
- Her bir kelimen kalbimi acıtıyor.
- Your heart is pure.
- Senin kalbin temiz.
- He stole my heart.
- Kalbimi çaldı.
- Open your heart and tell me everything.
- Kalbini aç ve bana her şeyi anlat.
- I knew that I'd break her heart, but I had no choice.
- Kalbini kıracağımı biliyordum ama başka seçeneğim yoktu.
- Today I see life with the eyes of the heart.
- Bugün hayata kalp gözüyle bakıyorum.
- The heart of man is corrupt.
- İnsanın kalbi yozlaşmış.
- His words broke her heart.
- Onun sözleri kalbini kırdı.
- She has a good heart.
- İyi bir kalbi var.
- A good surgeon has an eagle's eye, a lion's heart, and a lady's hand.
- İyi bir cerrah bir kartalın gözüne, bir aslanın kalbine ve bir hanımın eline sahiptir.
- Tom had a heart tattooed on his arm.
- Tom'un kolunda bir kalp dövmesi vardı.
- He will have no chance of winning her heart.
- Onun kalbini kazanma şansı olmayacak.
- She has a heart of gold.
- Altın gibi bir kalbi var.
- She felt her heart beat faster.
- O, kalbinin daha hızlı attığını hissetti.
- That just broke my heart.
- O sadece kalbimi kırdı.
- Healing the wounds of the heart takes time.
- Kalbin yaralarını iyileştirmek zaman alır.
- The two men competed for the young maiden's heart.
- İki adam genç kızın kalbi için yarıştı.
- I poured my heart and soul into this.
- Bu işe kalbimi ve ruhumu koydum.
- The heart is located in the chest.
- Kalp, göğüste yer alır.
- That just broke my heart.
- Bu kalbimi kırdı.
- He has no heart at all.
- Hiç kalbi yok.
- Sami's heart started racing.
- Sami'nin kalbi hızla atmaya başladı.
- Tom has a kind heart.
- Tom'un yardımsever bir kalbi var.
- I, gay, view my heart.
- Ben, gay, kalbime bakarım.
- Tom's heart was beating fast.
- Tom'un kalbi hızlı atıyordu.
- She has a gentle heart.
- Nazik bir kalbi var.
- Tom's neighbor has a good heart.
- Tom'un komşusu iyi bir kalbe sahip.
- I'm young at heart.
- Kalbim genç benim.
- High blood pressure increases the workload of the heart and the arteries.
- Yüksek tansiyon kalbin ve damarların iş yükünü artırır.
- I love you with all my heart.
- Seni tüm kalbimle seviyorum.
- His heart ached when he saw his son's miserable state.
- Oğlunun sefil durumunu görünce kalbi sızladı.
- I felt my heart beating rapidly.
- Kalbimin hızla attığını hissettim.
- Mary was beautiful, but her heart was as black as night.
- Mary güzeldi, ama kalbi gece kadar karaydı.
- Who possesses his heart?
- Kalbinin sahibi kim?
- He is a man whose heart is filled with hope.
- O, kalbi umutla dolu olan bir adam.
- Don't lose heart now.
- Kalbini kaybetme.
- You live inside my heart.
- Sen kalbimde yaşıyorsun.
- I sympathize with you from the bottom of my heart.
- Kalbimin derinliklerinden size sempati duyuyorum.
- Tom felt his heart beat faster.
- Tom kalbinin daha hızlı attığını hissetti.
- Now set my heart on fire!
- Şimdi kalbimi ateşe ver!
- The two men competed for Lady Mary's heart.
- İki adam Leydi Mary'nin kalbini kazanmak için yarıştı.
- She felt her heart beat quickly.
- Kalbinin hızla attığını hissetti.
- Her heart was throbbing with excitement.
- Heyecandan kalbi titriyordu.
- You broke her heart.
- Onun kalbini kırdınız.
- Layla lives in the heart of Silicon Valley.
- Leyla, Silikon Vadisi'nin kalbinde yaşar.
- I need to follow my heart.
- Kalbimi dinlemem gerek.
- Sami decided to give his heart to Islam.
- Sami kalbini İslam'a adamaya karar verdi.
- The paradise was in my heart.
- Cennet kalbimdeydi.
- I love her with all my heart.
- Onu tüm kalbimle seviyorum.
- Be careful you don't break Tom's heart.
- Tom'un kalbini kırmamaya dikkat et.
- The heart warms as the frost increases.
- Ayaz arttıkça kalp ısınır.
- Did someone break your heart?
- Biri kalbini mi kırdı?
- He has a heart of stone.
- O taştan bir kalbe sahip.
- That is a heart.
- Bu bir kalp.
- I agree with all my heart.
- Tüm kalbimle buna katılıyorum.
- He broke my heart.
- Kalbimi kırdı.
- Layla put her heart and soul into her job.
- Layla kalbini ve ruhunu işine verdi.
- I give you my heart.
- Sana kalbimi veriyorum.
- That is a heart.
- Şu bir kalptir.
- Louis and Paul both competed for Mary's heart.
- Louis ve Paul, Mary'nin kalbini kazanmak için yarıştılar.
- You are in my heart today as always.
- Bugün her zamanki gibi kalbimdesin.
- He has a warm heart.
- Sıcak bir kalbi var.
- I have fought with my whole heart.
- Bütün kalbimle mücadele ettim.
- Tom felt his heart beat faster.
- Tom, kalbinin daha hızlı çarptığını hissetti.
- It's not good for my heart.
- Kalbime iyi gelmiyor.
- It broke my heart to see her begging for food.
- Onu yemek için yalvarırken görmek kalbimi kırdı.
- I sympathize with you from the bottom of my heart.
- Seni tüm kalbimle anlıyorum.
- Sami had a good heart.
- Sami iyi bir kalbe sahipti.
- Do you really want to break my heart?
- Gerçekten kalbimi kırmak mı istiyorsun?
- As she sang with all her heart, the audience was deeply moved.
- O bütün kalbiyle şarkı söylerken seyirci derinden etkilendi.
- She has a pure heart.
- Onun saf bir kalbi var.
- Tom died of a broken heart.
- Tom kırık bir kalpten öldü.
- He is noble of heart.
- Asil bir kalbi var.
- Tom has a warm heart.
- Tom'un sıcak bir kalbi vardır.
- You've won her heart.
- Onun kalbini kazandın.
- Her heart was filled with joy.
- Kalbi neşe doluydu.
- Vienna was the heart of the Austro-Hungarian empire.
- Viyana, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun kalbiydi.
- Ann has a kind heart.
- Ann'in müşfik bir kalbi var.
- Tom tried to win Mary's heart.
- Tom Mary'nin kalbini kazanmaya çalıştı.
- Her story touched my heart.
- Hikayesi kalbime dokundu.
- Sami's heart was beating 160 times a minute.
- Sami'nin kalbi dakikada 160 kez atıyordu.
- Her heart ached for the poor child.
- Kalbi zavallı çocuk için acıyordu.
- Tom put his hand on his heart.
- Tom elini kalbine koydu.
- He conceals a despicable heart behind his smile.
- O, gülümsemesinin arkasında aşağılık bir kalbi gizler.
- He has a bad heart.
- Kötü bir kalbi var.
- The function of the heart is to pump blood.
- Kalbin işlevi kan pompalamaktır.
- High blood pressure increases the workload of the heart and the arteries.
- Yüksek tansyion kalp ve damarlara binen yükü artırır.
- A good surgeon has an eagle's eye, a lion's heart, and a lady's hand.
- İyi bir cerrahın kartal gibi bir gözü, aslan gibi bir kalbi ve hanımefendi gibi bir eli vardır.
- Educating the mind without educating the heart is no education at all.
- Kalbi eğitmeden aklı eğitmek, eğitim falan değildir.
- It just broke my heart.
- Bu benim kalbimi kırdı.
- Don't break my heart.
- Kalbimi kırma.
- Fear crept into my heart and settled there.
- Korku kalbime süzüldü ve orada yerleşti.
- Tom loved Mary with all his heart.
- Tom bütün kalbi ile Mary'yi severdi.
- Tom had a good heart.
- Tom iyi bir kalbe sahipti.
- You are in my heart.
- Kalbimdesin.
- Listen to your heart, because it never lies.
- Kalbini dinle, çünkü o asla yalan söylemez.
- Germany lies at the heart of Europe.
- Almanya Avrupa'nın kalbinde yatıyor.
- Her heart jumped for joy.
- Kalbi sevinçten zıplıyordu.
- Emily stole my heart.
- Emily kalbimi çaldı.
- Dan's heart stopped but doctors managed to revive him.
- Dan'in kalbi durdu ama doktorlar onu hayata döndürmeyi başardı.
- Tom has a heart made of stone.
- Tom'un taştan yapılmış bir kalbi var.
- It's bad for the heart.
- Bu kalp için kötü.
- Can this gadget replace a human heart?
- Bu alet insan kalbinin yerini tutar mı?
- You don't have a heart.
- Senin kalbin yok.
- Thank you with all my heart.
- Tüm kalbimle teşekkür ederim.
- My cousin lives in the heart of Paris.
- Kuzenim, Paris'in kalbinde yaşıyor.
- Sami decided to give his heart to Islam.
- Sami kalbini İslam'a vermeye karar verdi.
- But love can break your heart.
- Ama aşk kalbinizi kırabilir.
- I, gay, view my heart.
- Ben, eşcinsel, kalbimi görüyorum.
- Tom's heart stood still.
- Tom'un kalbi durdu.
- I'm suffering from a broken heart.
- Kırık bir kalpten acı çekiyorum.
- It breaks my heart to see you crying.
- Seni ağlarken görmek kalbimi kırıyor.
- She loved him with all her heart.
- Onu tüm kalbiyle sevdi.
- I think I broke his heart.
- Sanırım onun kalbini kırdım.
- These words touched Pinocchio's heart.
- Bu sözler Pinokyo'nun kalbine dokundu.
- You have a good heart.
- İyi bir kalbin var.
- Who possesses his heart?
- Kim onun kalbine sahip?
- Her heart was throbbing with excitement.
- Kalbi heyecanla çarpıyordu.
- Sami's heart was beating super-fast.
- Sami'nin kalbi çok hızlı atıyordu.
- Everything is bigger in Texas, including Sami's heart.
- Teksas'ta, Sami'nin kalbi dahil her şey daha büyüktür.
- I felt my heart quicken.
- Kalbimin hızlandığını hissettim.
- I have a heart problem.
- Kalp sorunum var.
- His heart beated slowly.
- Kalbi yavaş yavaş atıyordu.
- In his heart, Tom knew that he would never return.
- Tom kalbinin derinliklerinde asla geri dönmeyeceğini biliyordu.
- Tom has a heart of gold.
- Tom'un altın gibi bir kalbi var.
- Sami had a kind heart.
- Sami'nin iyi bir kalbi vardı.
- I have heart problems.
- Kalp sorunlarım var.
- Man has control over everything but his own heart.
- İnsanın kendi kalbi dışında her şey üzerinde kontrolü vardır.
- Germany is in the heart of Europe.
- Almanya Avrupa'nın kalbinde.
- She felt her heart beat faster.
- Kalbinin daha hızlı attığını hissetti.
- Sami made Layla's heart beat faster.
- Sami, Layla'nın kalbinin daha hızlı atmasını sağlıyordu.
- His heart suddenly began to beat faster.
- Kalbi aniden daha hızlı atmaya başladı.
- Sami's heart was pounding.
- Sami'nin kalbi çarpıyordu.
- You broke Tom's heart.
- Tom'un kalbini kırmışsın.
- Her heart was filled with joy.
- Onun kalbi sevinçle doluydu.
- The heart says yes but the mind says no.
- Kalp evet diyor, akıl hayır diyor.
- Fadil's mother loved him with all her heart.
- Fadıl'ın annesi onu tüm kalbiyle seviyordu.
- It really breaks my heart.
- Bu gerçekten kalbimi kırıyor.
- I hate you with all of my heart.
- Senden bütün kalbimle nefret ediyorum.
- Banish this sorrow from your heart!
- Bu üzüntüyü kalbinden at!
- He has a bad heart.
- Onun kötü bir kalbi var.
- Her heart is as good as gold.
- Onun kalbi altın kadar iyi.
- He opened up his heart to her.
- Ona kalbini açtı.
- She found the key to my heart.
- Kalbimin anahtarını buldu.
- Man has control over everything but his own heart.
- İnsan kendi kalbinden başka her şeyi kontrol eder.
- He left the party with his heart pounding.
- Kalbi küt küt atarak partiden ayrıldı.
- Wine makes man's heart happy.
- Şarap insanın kalbini mutlu eder.
- Pinochet remains in hospital due to heart problems.
- Pinochet kalp sorunları nedeniyle hastanede yatıyor.
- I didn't know he had a weak heart.
- Kalbinin zayıf olduğunu bilmiyordum.
- His sad story touched my heart.
- Hüzünlü hikayesi kalbime dokundu.
- This chapter is the heart of the novel.
- Bu bölüm romanın kalbidir.
- Mother, mother, you are the queen of my heart.
- Anne, anne, sen kalbimin kraliçesisin.
- I couldn't decide what to do, so I just followed my heart.
- Ne yapacağıma karar veremedim, bu yüzden sadece kalbimin sesini dinledim.
- His heart is full of happiness.
- Onun kalbi mutluluk dolu.
- Tom has a heart made of stone.
- Tom'un taştan bir kalbi var.
- His heart beat rapidly.
- Onun kalbi hızlı atıyor.
- Her heart beat quickly out of fear.
- Korkudan kalbi hızla çarpıyordu.
- A mother's heart always forgives.
- Bir annenin kalbi her zaman affeder.
- She has a big heart.
- Onun büyük bir kalbi var.
- Tom's heart began pounding.
- Tom'un kalbi küt küt atmaya başladı.
- Tom is a nice guy with a big heart.
- Tom kocaman kalbi olan iyi bir adam.
- The eyes are the windows of the heart.
- Gözler kalbin pencereleridir.
- You're always in my heart.
- Her zaman kalbimdesin.
- Don't break his heart.
- Onun kalbini kırma.
- Pinochet remains in hospital due to heart problems.
- Pinochet kalp sorunları nedeniyle hastanede kalıyor.
- Where can I find the key to your heart?
- Senin kalbine girmek için anahtarı nerede bulabilirim?
- You broke her heart.
- Sen onun kalbini kırdın.
- This story broke my heart.
- Bu hikaye kalbimi kırdı.
- A true heart should never be doubted.
- Gerçek bir kalpten asla şüphe edilmemelidir.
- Everything is bigger in Texas, including Sami's heart.
- Teksas'ta her şey daha büyüktür, Sami'nin kalbi de dahil.
- He has a heart of gold.
- Onun altın gibi bir kalbi var.
- I broke his heart.
- Onun kalbini kırdım.
- I need to follow my heart.
- Kalbimin sesini dinlemeliyim.
- He put his hand on his heart.
- Elini kalbine koydu.
- A loving heart is the beginning of all knowledge.
- Seven bir kalp, tüm bilginin başlangıcıdır.
- I love Tom with my whole heart.
- Tom'u tüm kalbimle seviyorum.
- I have fought with my whole heart.
- Tüm kalbimle savaştım.
- I broke her heart and made her cry.
- Kalbini kırdım ve onu ağlattım.
- You are in my heart.
- Sen benim kalbimdesin.
- His heart beat with excitement.
- Onun kalbi heyecanla çarpıyor.
- Tom's neighbor has a good heart.
- Tom'un komşusunun iyi bir kalbi var.
- His heart misgave him.
- Kalbi onu affetmedi.
- He has a good heart.
- İyi bir kalbi var.
- I have finally won his heart.
- Sonunda onun kalbini kazandım.
- You stole my heart.
- Kalbimi çaldın.
- She has a kind heart.
- İyi bir kalbi var.
- I don't need a heart anymore.
- Artık bir kalbe ihtiyacım yok.
- My Grandmother has a weak heart.
- Büyükannemin zayıf bir kalbi var.
- Tom's heart suddenly began to beat faster.
- Tom'un kalbi aniden daha hızlı atmaya başladı.
- I think I broke Tom's heart.
- Sanıyorum Tom'un kalbini kırdım.
- He has a big heart.
- Onun kocaman bir kalbi var.
Show More (565)
|