heavily - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
heavily ağır adv.
  • They simply cannot compete with heavily subsidised food flooding into their markets and dumped on their markets.
  • Ağır sübvansiyonlu gıdaların pazarlarına akın etmesi ve pazarlarına dökülmesiyle rekabet edemezler.
  • The Liège region has already experienced and paid heavily for the steel crisis.
  • Liège bölgesi çelik krizini çoktan yaşadı ve bedelini ağır ödedi.
  • The interests of the individual Member States weigh heavily.
  • Münferit Üye Devletlerin çıkarları ağır basmaktadır.
Show More (27)
heavily çok adv.
  • Therefore, we need to invest much more heavily in these areas.
  • Dolayısıyla bu alanlara çok daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor.
  • Therefore, we need to invest much more heavily in these areas.
  • Dolayısıyla bu alanlara çok daha fazla yatırım yapmamız gerekmektedir.
  • They wouldn't have cancelled the game if it hadn't rained so heavily.
  • Bu kadar çok yağmur yağmasaydı maçı iptal etmezlerdi.
Show More (24)
heavily ağır bir şekilde adv.
  • This is heavily biased towards the Member States on some points.
  • Bu konuşma bazı noktalarda Üye Devletlere karşı ağır bir şekilde önyargılıdır.
  • Agriculture in particular is very heavily subsidised compared to every other industry in the European Union.
  • Özellikle tarım, Avrupa Birliği'ndeki diğer tüm sektörlere kıyasla çok ağır bir şekilde sübvanse edilmektedir.
  • Their fate is often heavily marked by history.
  • Kaderleri genellikle tarih tarafından ağır bir şekilde belirlenmiştir.
Show More (4)
heavily aşırı derecede adv.
  • Tom is sweating heavily.
  • Tom aşırı derecede terliyor.
  • Tom popped pills and drank heavily during his depression.
  • Tom depresyonu sırasında hap kullanmış ve aşırı derecede içki içmiştir.
  • It is raining heavily.
  • Aşırı derecede yağmur yağıyor.
Show More (2)
heavily şiddetle adv.
  • Lately it has been raining heavily in the capital.
  • Son zamanlarda başkentte şiddetle yağmur yağıyor.
  • The game would not have been called off if it hadn't rained so heavily.
  • Eğer çok şiddetle yağmur yağmasaydı oyun iptal edilmezdi.
  • We were late for school because it rained heavily.
  • Şiddetle yağmur yağdığı için okula geç kaldık.
Show More (0)
heavily yoğun şekilde adv.
  • The region used to be heavily populated due to the gold mines.
  • Bölge eskiden altın madenleri nedeniyle yoğun şekilde nüfus barındırıyordu.
Show More (-2)
heavily ağır ağır adv.
  • James heavily went to the kitchen and snacked some things.
  • James ağır ağır mutfağa gitti ve bir şeyler atıştırdı.
Show More (-2)
heavily ağır şekilde adv.
  • The building was heavily damaged by fire.
  • Bina, yangında ağır şekilde hasar gördü.
Show More (-2)