| 1 |
heresy |
sapkınlık |
n. |
|
- Being blamed for heresy was immense contempt for her.
- Sapkınlıkla suçlanmak onun için büyük bir aşağılanmaydı.
- Such is the grip of EU money that dissent from the perceived wisdom is treated almost as heresy.
- AB parası öyle bir kıskaca alınmış ki, algılanan bilgeliğe muhalefet etmek neredeyse sapkınlık olarak görülüyor.
- That is heresy!
- O, sapkınlıktır!
- All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.
- Tüm bu dünyevi bilgelik bir zamanlar bilge bir adamın utanmaz sapkınlığıydı.
- That is heresy!
- Bu sapkınlıktır!
- Heresy was a crime for which people were sometimes sentenced to death.
- Sapkınlık, insanların bazen ölüm cezasına çarptırıldığı bir suçtu.
Show More (3)
|
| 2 |
heresy |
aykırı düşünce |
n. |
|
- According to the leader, a simple 'no' denoted heresy.
- Lidere göre, basit bir 'hayır' cevabı aykırı düşünceyi ifade ediyordu.
Show More (-2)
|
| 3 |
heresy |
sapıklık |
n. |
|
- Heresy was a crime for which people were sometimes sentenced to death.
- Sapıklık bazen insanların ölüme mahkum edildiği bir suçtu.
Show More (-2)
|
