| 1 |
in contact with (one) |
(biriyle) temas halinde |
expr. |
|
- I have been in contact with the services and they have told us that this amendment is admissible.
- Servislerle temas halindeydim ve bize bu değişikliğin kabul edilebilir olduğunu söylediler.
- The Commission will monitor developments extremely closely and remain in contact with Parliament and the Member States.
- Komisyon gelişmeleri son derece yakından izleyecek ve Parlamento ve Üye Devletlerle temas halinde olacaktır.
- We will work with them and are of course already in contact with them, as this makes sense.
- Onlarla birlikte çalışacağız ve elbette bu mantıklı olduğu için onlarla zaten temas halindeyiz.
- We are currently in contact with our Member States on a technical level.
- Şu anda Üye Devletlerimizle teknik düzeyde temas halindeyiz.
- I've been in contact with Tom.
- Tom'la temas halindeyim.
- I've been in contact with her.
- Onunla temas halindeydim.
- Are you still in contact with Tom?
- Tom'la halen temas halinde misin?
- I've been in contact with him.
- Onunla temas halindeydim.
Show More (5)
|
| 2 |
in contact with (one) |
(biriyle) irtibat halinde |
expr. |
|
- You've been in contact with Tom, haven't you?
- Tom'la irtibat halindesin, değil mi?
- I've been in contact with them.
- Onlarla irtibat halindeyim.
- I've been in contact with her.
- Onunla irtibat halindeyim.
- I've been in contact with him.
- Onunla irtibat halindeyim.
Show More (1)
|
