Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
Geçmiş
İngilizce
Türkçe
1
indisposed
rahatsız
adj.
He cannot come to the office today as he is
indisposed.
O
rahatsız
olduğu için bugün ofise gelemez.
He cannot come to the office today as he is
indisposed.
Rahatsız
olduğu için bugün ofise gelemeyecek.
Tom's office said he was
indisposed.
Tom'un ofisindekiler
rahatsız
olduğunu söyledi.
Tom is
indisposed
at the moment.
Tom şu anda
rahatsız.
Show More (1)
2
indisposed
rahatsızlanan
adj.
He couldn't attend the meeting as he was
indisposed.
Rahatsızlanan adam, hastalığından dolayı toplantıya katılamadı.
Show More (-2)