|
- The ECB took account of this by reducing interest rates four times in 2001, by a total of 150 basis points.
- AMB, 2001 yılında faiz oranlarını toplam 150 baz puan olmak üzere dört kez düşürerek bu durumu dikkate almıştır.
- That is what the Federal Reserve has done through its policy of lowering interest rates.
- Federal Rezerv'in faiz oranlarını düşürme politikası yoluyla yaptığı da budur.
- Is it the case that there is low inflation and that there are low interest rates?
- Düşük enflasyon ve düşük faiz oranları söz konusu mudur?
- This confidence led to lower interest rates, and that took a great deal of pressure off your budget.
- Bu güven faiz oranlarının düşmesine yol açtı ve bu da bütçeniz üzerindeki baskıyı büyük ölçüde azalttı.
- Now, after the Federal Reserve's drop in interest rates yesterday, all eyes are on the ECB.
- Federal Rezerv'in dün faiz oranlarını düşürmesinin ardından şimdi tüm gözler ECB'de.
- It mentions taxation, not interest rates.
- Vergilendirmeden bahsediyor, faiz oranlarından değil.
- The banks have always been able to raise interest rates and bank charges overnight.
- Bankalar her zaman faiz oranlarını ve banka masraflarını bir gecede artırabilmişlerdir.
- The main target is to bring down chronically high inflation and interest rates and to consolidate public finances.
- Ana hedef, kronik yüksek enflasyonu ve faiz oranlarını indirmek ve kamu maliyesini pekiştirmektir.
- These excessive interest rates will also make the euro too strong.
- Bu aşırı faiz oranları Euro'yu da çok güçlü hale getirecektir.
- Uniform interest rates are too restrictive for some euro countries and too expansionary for others.
- Tek tip faiz oranları bazı Avro ülkeleri için çok kısıtlayıcı, diğerleri için ise çok genişlemecidir.
- For example, interest rates on credit and deposit are proposed by the Bank to the Prime Minister.
- Örneğin, kredi ve mevduat faiz oranları, Banka tarafından Başbakan’a teklif edilir.
- The recipients of loans benefit from the EU guarantees in the form of interest rates that are lower than market rates.
- Kredi alanlar, AB garantilerinden piyasa oranlarından daha düşük faiz oranları şeklinde faydalanmaktadır.
- As a result of a substantial flight of short-term capital, the interest rate level rose significantly in Autumn 1998.
- Önemli hacimde bir kısa vadeli sermaye kaçışının bir sonucu olarak, faiz oranları 1998 sonbaharında bir hayli yükseldi.
- Interest rates are still low.
- Faiz oranları hala düşük.
- The Federal Reserve slashed interest rates.
- FED faiz oranlarını indirdi.
- Interest rates are still low.
- Faiz oranları hâlâ düşük.
- Interest rates are going up.
- Faiz oranları artıyor.
- As a measure to prevent another period of inflation, our government has jacked up interest rates.
- Enflasyonun başka dönemini önlemek için bir önlem olarak, bizim hükümet faiz oranlarını yükseltti.
- Long-term interest rates have surged.
- Uzun vadeli faiz oranları yükseldi.
- Interest rates and inflation were high.
- Faiz oranları ve enflasyon yüksekti.
- As a measure to prevent another period of inflation, our government has jacked up interest rates.
- Yeni bir enflasyon dönemini önlemek için hükümetimiz faiz oranlarını yükseltti.
- The US Federal Reserve has raised interest rates to 1%.
- ABD Merkez Bankası faiz oranlarını %1'e yükseltti.
- Nobody anticipated such a sharp decline in interest rates.
- Kimse faiz oranlarında bu kadar keskin bir düşüş beklemiyordu.
- Falling interest rates have stimulated the automobile market.
- Düşen faiz oranları otomobil pazarını canlandırdı.
- Interest rates have seesawed all year.
- Faiz oranları bütün yıl aşağı yukarı oynatıldı.
- The US Federal Reserve has raised interest rates to 1%.
- US Federal Reserve faiz oranlarını %1'e yükseltti.
- Interest rates have been fixed at 5%.
- Faiz oranları %5'te sabitlendi.
- The Federal Reserve slashed interest rates.
- Federal Rezerv faiz oranlarını düşürdü.
- Interest rates are going up.
- Faiz oranları yükseliyor.
- Interest rates have seesawed all year.
- Faiz oranları bütün yıl tahterevalli gibi sallandı.
Show More (27)
|
