| 1 |
knot |
düğüm |
n. |
|
- Sailors know lots of different types of knots.
- Denizciler birçok farklı düğüm bilirler.
- Aim for the knot!
- Düğüme nişan al!
- Indeed, ladies and gentlemen, a Gordian knot has been cut.
- Gerçekten de, hanımefendiler ve beyefendiler, Gordion düğümü kesildi.
- There is a certain conference-weariness, but some knots can perhaps be unravelled.
- Belli bir konferans yorgunluğu var, ancak bazı düğümler belki çözülebilir.
- The alarm bells are ringing, the Gordian knot has not yet been hacked in two, but Parliament, I hope, is not giving up.
- Alarm zilleri çalıyor, Gordion düğümü henüz ikiye ayrılmadı ancak Parlamento umarım pes etmiyordur.
- We must cut the Gordian knot with regard to the seat of this Parliament once and for all.
- Bu Parlamento koltuğuna ilişkin Gordion düğümünü bir an önce çözmeliyiz.
- Tom untied the knot and removed the gag.
- Tom düğümü çözdü ve tıkacı çıkardı.
- You must tighten the knot.
- Düğümü sıkmalısın.
- Tom loosened the knot on his tie.
- Tom kravatındaki düğümü gevşetti.
- This knot will not hold.
- Bu düğüm tutmaz.
- Tom taught me how to tie a square knot.
- Tom bana bir kare düğümü nasıl bağlayacağımı öğretti.
- The famous Gordian Knot was cut with a sword blow.
- Meşhur Gordion Düğümü bir kılıç darbesiyle kesildi.
- Can you untie this knot?
- Bu düğümü çözebilir misin?
- Check all the loose knots and fasten them tight.
- Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve sıkıca bağlayın.
- Tom tightened the knot.
- Tom düğümü sıktı.
- I can't untie this knot; it's too tight!
- Bu düğümü çözemiyorum; çok sıkı!
- Check all the loose knots and fasten them tight.
- Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve onları sıkı bağlayın.
- Tom held the knife between his teeth as he untied the knot.
- Tom düğümü çözerken bıçağı dişlerinin arasında tuttu.
- Tom showed Mary how to tie knots.
- Tom Mary'ye düğümleri nasıl bağlayacağını gösterdi.
- Tom loosened the knot on his tie.
- Tom kravatının düğümünü çözdü.
- I can't untie this knot.
- Bu düğümü çözemem.
- I can't untie this knot; it's too tight!
- Bu düğümü çözemem; fazla sıkı!
- I tightened the knot.
- Düğümü sıktım.
- Tom untied the knot and removed the gag.
- Tom düğümü çözüp ağzındaki bağı çıkardı.
- I tightened the knot.
- Ben düğümü sıktım.
- The famous Gordian Knot was cut with a sword.
- Ünlü Gordion Düğümü bir kılıç darbesiyle kesildi.
- I can't untie this knot.
- Bu düğümü çözemiyorum.
- Tom said he wanted to learn how to tie a square knot.
- Tom kare bir düğüm bağlamayı öğrenmek istediğini söyledi.
Show More (25)
|
| 2 |
knot |
düğümlemek |
v. |
|
- The fear of losing his job knotted his chest.
- İşini kaybetme korkusu adeta göğsünü düğümlüyordu.
- Tom knotted the rope securely.
- Tom ipi güvenli bir şekilde düğümledi.
- Tom knotted the rope securely.
- Tom ipi güvenli bir biçimde düğümledi.
- Tom knotted the rope securely.
- Tom ipi sıkıca düğümledi.
Show More (1)
|
| 3 |
knot |
topuz (saç) |
n. |
|
- A woman with an interesting top knot bun came to the store.
- Dükkana ilginç topuzu olan bir kadın geldi.
Show More (-2)
|
| 4 |
knot |
dolaşıklık |
n. |
|
- You can use hair cream to soften the knots in your hair.
- Saçınızdaki dolaşıklıkları yumuşatmak için saç kremi kullanabilirsiniz.
Show More (-2)
|
| 5 |
knot |
deniz mili |
n. |
|
- The ship was sailing at 28 knots.
- Gemi 28 deniz mili hızla seyrediyordu.
Show More (-2)
|
| 6 |
knot |
topluluk |
n. |
|
- Knots of newcomers were waiting at the schoolyard.
- Yeni gelen toplulukları okul bahçesinde bekliyordu.
Show More (-2)
|
| 7 |
knot |
bağlamak |
v. |
|
- The man carefully knotted his new tie.
- Adam yeni kravatını dikkatlice bağladı.
Show More (-2)
|
| 8 |
knot |
dolaştırmak |
v. |
|
- I hate waking up with knotted hair.
- Dolaşmış saçlarla uyanmaktan nefret ediyorum.
Show More (-2)
|
| 9 |
knot |
düğüm düğüm olma |
n. |
|
- His stomach is in knots due to stage fright.
- Sahne korkusu yüzünden midesi düğüm düğüm oluyor.
Show More (-2)
|
| 10 |
knot |
düğümlenme |
n. |
|
- Overusing your muscles can cause muscle knots.
- Kaslarınızı aşırı kullanmak kas düğümlenmelerine neden olabilir.
Show More (-2)
|
| 11 |
knot |
sorun |
n. |
|
- But we still have not worked out how to cut the Gordian knot around Kosovo, despite numerous attempts.
- Ancak sayısız girişime rağmen çetrefilli Kosova sorununu nasıl çözeceğimizi hala bulamadık.
Show More (-2)
|
| 12 |
knot |
bağ |
n. |
|
- Tom untied the knot and removed the gag.
- Tom ağzındaki bağı çözdü.
Show More (-2)
|
| 13 |
knot |
yumru |
n. |
|
- My back is full of knots.
- Sırtım yumrularla dolu.
Show More (-2)
|
