laughing - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
laughing gülünç adj.
  • It saves Parliament from becoming still more of a laughing stock in the eyes of the public.
  • Parlamentoyu halkın gözünde daha da gülünç duruma düşmekten kurtarmaktadır.
  • We make ourselves a laughing-stock.
  • Kendimizi gülünç duruma düşürüyoruz.
  • Fadil's death was no laughing matter.
  • Fadıl'ın ölümü gülünç bir konu değildi.
Show More (1)
laughing gülme n.
  • He died laughing.
  • Gülmekten öldü.
  • He looked so funny that I couldn't help laughing.
  • O kadar komik görünüyordu ki gülmekten kendimi alamadım.
Show More (-1)
laughing komik adj.
  • This isn't a laughing matter.
  • Bu komik bir mesele değil.
  • It is no laughing matter.
  • Hiç komik değil.
Show More (-1)
laughing gülüşme n.
  • I hear laughing.
  • Gülüşmeler duyuyorum.
Show More (-2)
laughing gülüş n.
  • Whoever can listen to butterflies laughing can also know how clouds taste.
  • Kelebeklerin gülüşünü dinleyebilen, bulutların tadını da bilir.
Show More (-2)