Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
not corrected
Geçmiş
İngilizce
Türkçe
1
lengthen
uzamak
v.
The border will
lengthen
by hundreds of kilometres in 2004.
Sınır 2004 yılında yüzlerce kilometre daha
uzayacak.
Show More (-2)
2
lengthen
uzatmak
v.
From a practical point of view, it will
lengthen
the discharge procedure.
Pratik açıdan bakıldığında, taburcu prosedürünü
uzatacaktır.
Show More (-2)