|
- I won't let him go there.
- Onun oraya gitmesine izin vermeyeceğim.
- I didn't let him go home early.
- Eve erken gitmesine izin vermedim.
- The teacher let him go home.
- Öğretmen onun eve gitmesine izin verdi.
- Tom tried to persuade his father to let him go to Boston by himself.
- Tom tek başına Bostona gitmesine izin vermesi için babasını ikna etmeye çalıştı.
- Tom begged Mary to let him go.
- Tom, Mary'ye gitmesine izin vermesi için yalvardı.
- Tom tried to persuade his parents to let him go to Boston by himself.
- Tom, Boston'a tek başına gitmesine izin vermeleri için anne ve babasını ikna etmeye çalıştı.
- You can let him go.
- Gitmesine izin verebilirsin.
- I shouldn't have let him go.
- Onun gitmesine izin vermemeliydim.
- I'll let him go.
- Gitmesine izin vereceğim.
- Why don't you let him go?
- Neden gitmesine izin vermiyorsun?
- I didn't let him go home early.
- Onun eve erken gitmesine izin vermedim.
- I had to let him go.
- Onun gitmesine izin vermek zorunda kaldım.
- Why did you let him go?
- Neden gitmesine izin verdin?
- I won't let him go there.
- Oraya gitmesine izin vermeyeceğim.
- Why did you let him go?
- Neden onun gitmesine izin verdin?
- We had to let him go.
- Onun gitmesine izin vermek zorundaydım.
- You can let him go.
- Sen onun gitmesine izin verebilirsin.
- He wanted to see a bullfight, but his father wouldn't let him go.
- Bir boğa güreşi izlemek istedi ama babası gitmesine izin vermedi.
- I had to let him go.
- Onun gitmesine izin vermeliydim.
- Tom asked Mary many times to let him go home early, but she wouldn't let him.
- Tom birçok kez Mary'den eve erken gitmesine izin vermesini istedi ama Mary buna izin vermedi.
- He wanted to see a bullfight, but his father wouldn't let him go.
- Bir boğa güreşi görmek istedi ama babası gitmesine izin vermedi.
- Tom tried to persuade his father to let him go to Boston by himself.
- Tom, Boston'a kendi başına gitmesine izin vermesi için babasını ikna etmeye çalıştı.
- We can't let him go.
- Onun gitmesine izin veremeyiz.
- I let him go.
- Onun gitmesine izin veriyorum.
- Why don't you let him go?
- Neden onun gitmesine izin vermiyorsun?
- I can't let him go alone.
- Yalnız gitmesine izin veremem.
- I shouldn't have let him go.
- Gitmesine izin vermemeliydim.
- Don't let him go.
- Gitmesine izin verme.
- You can't let him go outside.
- Dışarı gitmesine izin veremezsin.
- We shouldn't have let him go.
- Onun gitmesine izin vermemeliydik.
- I should've let him go fishing.
- Onun balığa gitmesine izin vermeliydim.
- I wanted to let him go.
- Onun gitmesine izin vermek istedim.
- We had to let him go.
- Gitmesine izin vermeliydik.
- I can't let him go alone.
- Onun yalnız gitmesine izin veremem.
- Tom begged Mary to let him go.
- Tom onun gitmesine izin vermesi için Mary'ye yalvardı.
- I should never have let him go.
- Asla onun gitmesine izin vermemeliydim.
- I suggest you let him go.
- Onun gitmesine izin vermeni öneriyorum.
- I'd advise you to let him go.
- Onun gitmesine izin vermenizi tavsiye ederim.
- Tom tried to persuade his parents to let him go to Boston by himself.
- Tom, Boston'a tek başına gitmesine izin vermeleri için ailesini ikna etmeye çalıştı.
- Tom begged me to let him go home early.
- Tom eve erken gitmesine izin vermem için bana yalvardı.
- You can let him go now.
- Şimdi gitmesine izin verebilirsin.
- I'll let him go.
- Onun gitmesine izin vereceğim.
- Layla has found a new man and she's determined not to let him go.
- Leyla yeni bir adam buldu ve onun gitmesine izin vermemekte kararlı.
- I couldn't let him go.
- Onun gitmesine izin veremedim.
- We can't just let him go.
- Gitmesine izin veremeyiz.
- Should I let him go?
- Gitmesine izin vermeli miyim?
- Should I let him go?
- Onun gitmesine izin vermeli miyim?
- Just let him go.
- Sadece onun gitmesine izin ver.
- Why don't you just let him go?
- Neden gitmesine izin vermiyorsunuz?
- I couldn't let him go.
- Gitmesine izin veremezdim.
- You can let him go now.
- Artık onun gitmesine izin verebilirsin.
- Let him go home.
- Onun eve gitmesine izin ver.
- I suppose you'll let him go.
- Sanırım gitmesine izin vereceksin.
- We can't let him go.
- Gitmesine izin veremeyiz.
- I suppose you'll let him go.
- Sanırım onun gitmesine izin vereceksin.
- I should've let him go fishing.
- Balığa gitmesine izin vermeliydim.
- Don't let him go.
- Gitmesine izin vermeyin.
- I wanted to let him go.
- Gitmesine izin vermek istedim.
- Let him go.
- Gitmesine izin ver.
- The teacher let him go home.
- Öğretmen eve gitmesine izin verdi.
Show More (57)
|
|
- Just let him go.
- Bırakın gitsin.
- Let him go!
- Bırak gitsin!
- If he wants to be king, let him go and fight.
- Eğer kral olmak istiyorsa, bırak gitsin savaşsın.
- If he wants to be king, let him go and fight.
- Eğer kral olmak istiyorsa, bırak gitsin ve savaşsın.
- Let's let him go or stay as he decides.
- Bırakalım gitsin ya da kalsın, nasıl karar verirse.
Show More (2)
|
