1 |
lucid |
berrak |
adj. |
|
- I have lucid dreams.
- Ben berrak rüyalar görüyorum.
- Tom says he often lucid dreams.
- Tom sık sık berrak rüyalar gördüğünü söylüyor.
- Mary frequently has lucid dreams.
- Mary sıklıkla berrak rüyalar görür.
- Mary frequently has lucid dreams.
- Mary sık sık berrak rüyalar görür.
- Do you have lucid dreams?
- Berrak rüyalar görüyor musun?
Show More (2)
|
2 |
lucid |
anlaşılır |
adj. |
|
- In conclusion I should like to compliment the rapporteur on his courageous, lucid and valuable report.
- Sonuç olarak raportörü cesur, anlaşılır ve değerli raporu için tebrik etmek isterim.
- In conclusion I should like to compliment the rapporteur on his courageous, lucid and valuable report.
- Sonuç olarak raportörü cesur, anlaşılır ve değerli raporu dolayısıyla kutlamak isterim.
- I would like to encourage you not to stop this good work, and not to be lucid by halves.
- Sizleri bu iyi çalışmayı durdurmamaya ve yarı yarıya anlaşılır olmamaya teşvik etmek istiyorum.
- The author has a lucid writing style that makes the book enjoyable to read.
- Yazarın kitabı okumayı keyifli kılan anlaşılır bir yazım tarzı var.
Show More (1)
|
3 |
lucid |
aklı başında |
adj. |
|
- The Alzheimer's patient rarely talks in a lucid way.
- Alzheimer hastası nadiren aklı başında bir şekilde konuşur.
- Is Tom lucid?
- Tom'un aklı başında mı?
Show More (-1)
|
4 |
lucid |
açık |
adj. |
|
- His texts are never lucid enough to understand fully.
- Yazdığı metinler hiçbir zaman tam olarak anlaşılacak kadar açık değildir.
Show More (-2)
|
5 |
lucid |
net |
adj. |
|
- The report is lucid and clear in its recommendations.
- Raporda yer alan tavsiyeler açık ve nettir.
Show More (-2)
|