1 |
make it (to something or some place) |
(bir şeye/yere) yetişmek |
v. |
|
- I ran in order to make it on time.
- Zamanında yetişmek için koştum.
- I may not make it.
- Yetişemeyebilirim.
- I didn't think we were going to make it.
- Yetişebileceğimizi düşünmüyordum.
- If we don’t make it, we shall need to prolong the time frame.
- Eğer yetişemezsek, zaman dilimini uzatmamız gerekecek.
- You can make it.
- Yetişebilirsin.
- Tom is never going to make it on time.
- Tom asla zamanında yetişemeyecek.
- Did you make it?
- Yetişebildin mi?
- Tom is going to make it on time.
- Tom zamanında yetişecektir.
- She won't make it.
- Yetişemeyecektir.
- If you hurry, you can make it.
- Eğer acele edersen yetişirsin.
- Tom thought he had plenty of time to catch his plane, but he only just made it by the skin of his teeth.
- Tom uçağa yetişmek için çok vakti olduğunu düşünmüştü ama kıl payı yetişebildi.
- He made it to the classes on time.
- Derse zamanında yetişebildi.
- We made it on time.
- Zamanında yetiştik.
- Tom won't make it on time.
- Tom zamanında yetişemez.
- You'll never make it to Tom's party.
- Tom'un partisine asla yetişemeyeceksin.
- Can we make it?
- Yetişebilir miyiz?
- I don't think we're going to make it to your party.
- Partine yetişebileceğimizi sanmıyorum.
- I think we'll make it if we hurry.
- Acele edersek yetişiriz.
- I'm never going to make it on time.
- Asla zamanında yetişemeyeceğim.
- We should make it if the traffic isn't too heavy.
- Trafik çok yoğun değilse yetişebiliriz.
- He won't make it.
- Yetişemeyecek.
- Do you think you could make it before lunch?
- Öğle yemeğinden önce yetişebileceğinizi düşünüyor musunuz?
- I hope you can make it on time.
- Umarım zamanında yetişebilirsin.
- He's going to make it.
- Yetişecek.
- Tom said that he'd make it on time.
- Tom, zamanında yetişeceğini söyledi.
- I thought you weren't going to make it.
- Yetişemeyeceğini düşündüm.
- Tom isn't going to make it on time.
- Tom zamanında yetişemeyecek.
- Mary might be able to make it if we go half an hour later.
- Yarım saat sonra gidersek Mary yetişebilir.
- I know I can make it on time.
- Zamanında yetişebileceğimi biliyorum.
- We're not going to make it, Tom.
- Yetişemeyeceğiz, Tom.
- I barely made it on time.
- Ben zar zor zamanında yetiştim.
- I think we'll make it if we hurry.
- Sanırım acele edersek yetişiriz.
- Can you make it on time?
- Zamanında yetişebilir misin?
- Tom will make it.
- Tom yetişecektir.
- Tom will make it on time, I think.
- Tom zamanında yetişecek, sanırım.
- Tom isn't going to make it, is he?
- Tom yetişemeyecek, değil mi?
- I don't think we're going to make it.
- Yetişeceğimizi sanmıyorum.
- I never made it home last night.
- Dün gece eve yetişemedim.
- I'm glad you could make it, Tom.
- Yetişebildiğine memnun oldum, Tom.
- If we hurry, we can still make it.
- Acele edersek, hâlâ yetişebiliriz.
- Everybody made it to the wedding.
- Herkes düğüne yetişti.
- I think we can make it.
- Sanırım yetişebiliriz.
- Tom can still make it on time if he runs.
- Tom koşarsa yine de zamanında yetişebilir.
- Tom will make it on time.
- Tom zamanında yetişecek.
- I bet Tom doesn't make it on time.
- Tom'un yetişemeyeceğine bahse girerim.
- There's a slim chance I won't be able to make it to the meeting.
- Toplantıya yetişememe ihtimalim çok düşük.
- If we leave now, we should make it.
- Eğer şimdi çıkarsak yetişmemiz kuvvetle muhtemel.
- Tom is going to make it.
- Tom yetişecek.
- Tom will make it on time.
- Tom zamanında yetişecektir.
- Tom said that he could make it to the party.
- Tom partiye yetişebileceğini söyledi.
- Tom made it on time.
- Tom zamanında yetişti.
- We're not going to make it, are we?
- Yetişemeyeceğiz, değil mi?
- He's not going to make it.
- Yetişemeyecek.
- Did we make it?
- Yetiştik mi?
- We'll make it.
- Biz yetişeceğiz.
- Is he going to make it?
- Yetişecek mi?
- I can't make it.
- Ben yetişemem.
- I'm afraid I won't be able to make it for our luncheon appointment.
- Korkarım öğle yemeği randevumuza yetişemeyeceğim.
- I'm so happy you could make it.
- Yetişebildiğiniz için çok mutluyum.
- Unless there is a miracle, we won't be able to make it on time.
- Bir mucize olmazsa, zamanında yetişemeyiz.
- I don't think I'll make it to school on time.
- Okula zamanında yetişebileceğimi sanmıyorum.
- I wasn't sure if I was going to make it.
- Yetişip yetişemeyeceğimden emin değildim.
- I don't know if we're going to make it on time.
- Zamanında yetişebilir miyiz bilmiyorum.
- Tom thought he had plenty of time to catch his plane, but he only just made it by the skin of his teeth.
- Tom uçağını yakalamak için bol zamanı olduğunu düşünüyordu ama o yalnızca ucu ucuna yetişti.
- Were you able to make it to the station on time to catch the first train this morning?
- Bu sabah ilk trene yetişmek için istasyona zamanında gidebildin mi?
- Maybe we can make it on time.
- Belki zamanında yetişebiliriz.
- I'm not going to make it there on time.
- Oraya zamanında yetişemeyeceğim.
- We could make it on time if we walked a little faster.
- Biraz daha hızlı yürürsek zamanında yetişebiliriz.
- I don't think you'll make it.
- Senin yetişebileceğini sanmıyorum.
- Tom is going to make it on time, I think.
- Sanırım Tom zamanında yetişecek.
- He said that he could make it to the party.
- Partiye yetiştiğini söyledi.
- He'll be able to make it in three hours.
- Üç saat içinde yetişebilir.
Show More (69)
|
2 |
make it (to something or some place) |
(bir şeye/yere) zamanında varmak |
v. |
|
- Tom didn't make it to the station in time to catch the train he was planning to catch.
- Tom yakalamayı planladığı trene yetişmek için istasyona zamanında varamadı.
- I don't think I'll make it to school on time.
- Okula zamanında varacağımı sanmıyorum.
- If the snow doesn't let up, we will never make it home in time to see the game on TV.
- Eğer kar durmazsa, maçı televizyondan izleyebilmek için eve zamanında varamayız.
- Do you think we'll make it to the station in time?
- Sence istasyona zamanında varabilecek miyiz?
- I think we'll make it in time if we don't get stuck in a traffic jam.
- Eğer trafik sıkışıklığına takılmazsak zamanında varacağımızı düşünüyorum.
- Do you think we'll make it to the airport in time, Paul?
- Havaalanına zamanında varacağımızı düşünüyor musun, Paul?
- We're not going to make it in time.
- Zamanında varamayacağız.
- Tom didn't make it to the station on time.
- Tom istasyona zamanında varamadı.
- Do you think we'll make it to the airport in time, Paul?
- Sence havaalanına zamanında varabilecek miyiz, Paul?
Show More (6)
|
3 |
make it (to something or some place) |
(bir şeye/yere) vaktinde yetişmek |
v. |
|
- I think we can make it on time.
- Sanırım vaktinde yetişebiliriz.
- We're never going to make it on time.
- Asla vaktinde yetişemeyeceğiz.
- I ran in order to make it on time.
- Vaktinde yetişmek için koştum.
- I know I can make it on time.
- Vaktinde yetişeceğimi biliyorum.
- Can you make it on time?
- Vaktinde yetişebilir misin?
Show More (2)
|