1 |
mansion |
malikane |
n. |
|
- In America, the down-and-out who passes by the tycoon's lavish mansion will aspire to match him.
- Amerika'da bir iş adamının lüks malikanesinin önünden geçen bir yoksul, onunla boy ölçüşmeyi arzulayacaktır.
- Yanni left his beautiful mansion to rot.
- Yanni malikanesini çürümeye terk etti.
- Layla moved out of Sami's mansion.
- Layla, Sami'nin malikanesinden taşındı.
- A government official's stately mansion was looted.
- Bir hükümet görevlisinin görkemli malikanesi yağmalanmış.
- Tom lives in a mansion in the rich part of town.
- Tom şehrin zengin kesiminde bir malikanede yaşıyor.
- Tom lives in a very big mansion.
- Tom çok büyük bir malikanede yaşıyor.
- A government official's stately mansion was looted.
- Bir hükümet yetkilisinin görkemli malikanesi yağmalandı.
- Sami purchased a waterfront mansion.
- Sami deniz kenarında bir malikane satın aldı.
- Tom recruited immigrant workers to rebuild his mansion.
- Tom malikanesini yeniden inşa etmek için göçmen işçileri işe aldı.
- I've always wanted to live in a mansion.
- Her zaman bir malikanede yaşamak istemişimdir.
- I hope to someday live in a mansion.
- Umarım bir gün bir malikanede yaşarım.
- She has a large mansion.
- Büyük bir malikanesi var.
- Sami dreamed of a mansion of his own.
- Sami kendine ait bir malikane hayal ediyordu.
- Sami sold his beloved mansion.
- Sami çok sevdiği malikanesini sattı.
- Sami owned six mansions around the world.
- Sami dünya çapında altı tane malikaneye sahipti.
- Sami decided to buy a mansion.
- Sami bir malikane satın almaya karar verdi.
- The President's mansion is located in the capital city.
- Başkan'ın malikanesi başkentte bulunuyor.
- Sami decided to buy a mansion.
- Sami bir malikane almaya karar verdi.
- Sami's beloved mansion was on the market.
- Sami'nin çok sevdiği malikanesi satışa çıktı.
- Sami bought a mansion.
- Sami bir malikane satın aldı.
- Yanni left his beautiful mansion to rot.
- Yanni güzel malikanesini çürümeye terk etti.
- Tom has a large mansion.
- Tom'un büyük bir malikanesi var.
- If my house were a mansion, I would invite everyone I know to my birthday party.
- Evim bir malikane olsaydı, tanıdığım herkesi doğum günü partime davet ederdim.
- Sami sold his beloved mansion.
- Sami sevgili malikanesini sattı.
- Sami came back to the mansion.
- Sami malikaneye geri döndü.
- Tom owns a large mansion.
- Tom'un büyük bir malikanesi var.
- Sami's beloved mansion was on the market.
- Sami'nin çok sevdiği malikanesi satılıktı.
- Sami and Layla lived in a mansion.
- Sami ve Layla bir malikanede yaşıyorlardı.
- She owns a large mansion.
- Büyük bir malikanesi var.
- Sami purchased a mansion.
- Sami bir malikane satın aldı.
- Sami's beloved mansion was on the market.
- Sami'nin sevgili malikanesi satılıktı.
- Sami lived in a mansion.
- Sami bir malikanede yaşıyordu.
- Sami came back to the mansion.
- Sami malikaneye geri geldi.
- Sami purchased a huge mansion in Egypt.
- Sami Mısır'da büyük bir malikane satın aldı.
- Sami's mansion became a house of horrors.
- Sami'nin malikanesi bir korku evine dönüştü.
- She lives in quite a big mansion.
- Oldukça büyük bir malikanede yaşıyor.
- He lives in a multimillion-dollar mansion.
- Milyon dolarlık bir malikanede yaşıyor.
- Sami owned a sprawling mansion in Toronto.
- Sami'nin Toronto'da geniş bir malikanesi vardı.
- Tom hosted an extravagant party at his mansion.
- Tom malikanesinde abartılı bir parti verdi.
- Sami owned six mansions around the world.
- Sami'nin dünya çapında altı malikanesi vardı.
- Tom lives in a mansion.
- Tom bir malikanede yaşıyor.
- Sami lived in an opulent mansion in Cairo.
- Sami Kahire'de zengin bir malikanede yaşıyordu.
- Mary's parents live in a mansion.
- Mary'nin ailesi bir malikanede yaşıyor.
- They live in a mansion.
- Bir malikanede yaşıyorlar.
- I don't want to live in a big mansion.
- Büyük bir malikanede yaşamak istemiyorum.
- Sami moved into Layla's mansion.
- Sami, Layla'nın malikanesine taşındı.
Show More (43)
|
2 |
mansion |
konak |
n. |
|
- There is a beautiful garden behind the mansion.
- Konağın arkasında güzel bir bahçe var.
- Mary's parents live in a mansion.
- Mary'nin anne ve babası bir konakta yaşıyorlar.
- Sami purchased a mansion.
- Sami bir konak satın aldı.
- I don't want to live in a big mansion.
- Büyük bir konakta yaşamak istemiyorum.
- Tom recruited immigrant workers to rebuild his mansion.
- Tom konağını yeniden inşa etmek için göçmen işçileri işe aldı.
- She has a large mansion.
- Büyük bir konağın sahibidir.
- The President's mansion is located in the capital city.
- Başkanın konağı başkentte yer alır.
- I hope to someday live in a mansion.
- Bir gün bir konakta yaşamayı umuyorum.
- Compared to our house, yours is a mansion.
- Bizim evle karşılaştırıldığında, sizinki bir konak.
- She owns a large mansion.
- Büyük bir konağın sahibidir.
- She lives in quite a big mansion.
- O oldukça büyük bir konakta yaşar.
- Sami bought a mansion.
- Sami bir konak satın aldı.
- Tom hosted an extravagant party at his mansion.
- Tom konakta savurgan bir partiye ev sahipliği yaptı.
- Tom lives in a mansion in the rich part of town.
- Tom şehrin zengin kesiminde bir konakta yaşıyor.
- It is not a real mansion.
- O gerçek bir konak değil.
- Layla moved out of Sami's mansion.
- Leyla, Sami'nin konağından taşındı.
- It is not a real mansion.
- Bu gerçek bir konak değil.
Show More (14)
|
3 |
mansion |
köşk |
n. |
|
- Compared to our house, yours is a mansion.
- Bizim evimize kıyasla, sizinki bir köşk.
- The cat burglar must have entered the mansion from the roof.
- Kedi hırsız köşke çatıdan girmiş olmalı.
- Tom lives in a very big mansion.
- Tom çok büyük bir köşkte yaşıyor.
- Sami lived in a mansion.
- Sami bir köşkte yaşıyordu.
- Layla moved out of Sami's mansion.
- Leyla, Sami'nin köşkünden taşındı.
- If my house were a mansion, I would invite everyone I know to my birthday party.
- Evim bir köşk olsaydı, tanıdığım herkesi doğum günü partime davet ederdim.
- They live in a mansion.
- Onlar bir köşkte yaşamaktadırlar.
Show More (4)
|