| 1 |
curiosity |
merak |
n. |
|
- His curiosity drove him into this situation.
- Merakı onu bu duruma sürükledi.
- Their curiosity only gets the better of them once the real procedure reaches completion.
- Merakları ancak gerçek prosedür tamamlandığında alt edilir.
- Sagan's scientific curiosity led him to earn four degrees in physics, astronomy and astrophysics from the University of Chicago.
- Sagan'ın bilimsel merakı onu Chicago Üniversitesi'nden fizik, astronomi ve astrofizik alanlarında dört derece almaya yöneltti.
- Curiosity killed the cat, but satisfaction brought it back to life.
- Merak kediyi öldürdü, ama memnuniyet onu hayata döndürdü.
- His curiosity prompted him to ask questions.
- Onun merakı onu sorular sormaya teşvik etti.
- My curiosity was aroused.
- Merakım uyandı.
- Everything he sees arouses his curiosity.
- Gördüğü her şey merakını uyandırıyor.
- Curiosity is a defining trait of human beings.
- Merak insanoğlunun tanımlayıcı bir özelliğidir.
- It is important to have intellectual curiosity.
- Entellektüel meraka sahip olmak önemlidir.
- Remember, curiosity killed the cat.
- Unutma, kediyi merak öldürür.
- Her story excited curiosity in the children.
- Onun hikayesi çocuklarda merak uyandırdı.
- Curiosity killed the cat.
- Başa ne geldiyse meraktan geldi.
- His story excited everyone's curiosity.
- Hikayesi herkesin merakını uyandırdı.
- He has always had a great curiosity about the world.
- Dünya hakkında her zaman büyük bir merakı olmuştur.
- Curiosity got the better of him.
- O merakına yenik düştü.
- Curiosity got the better of Tom.
- Merakı Tom'un önüne geçmişti.
- Everything he sees arouses his curiosity.
- Gördüğü her şey onun merakını uyandırıyor.
- Her story excited curiosity in the children.
- Hikayesi çocuklarda merak uyandırdı.
- It is important to have intellectual curiosity.
- Entelektüel merak sahibi olmak mühim.
- His curiosity prompted him to ask questions.
- Merakı onu sorular sormaya itti.
- Curiosity killed the cat.
- Merak kediyi öldürdü.
- Curiosity is a defining trait of human beings.
- Merak, insanoğlunun tanımlayıcı bir özelliğidir.
- They say curiosity killed the cat.
- Merak kediyi öldürür derler.
- Curiosity runs in my blood.
- Merak kanımda var.
- He has always had a great curiosity about the world.
- Onun her zaman, dünya hakkında büyük bir merakı oldu.
- Curiosity got the better of him.
- Merakı onu alt etti.
- His story excited everyone's curiosity.
- Onun hikayesi herkesin merakını uyandırdı.
- Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
- Bugünkü Pekin bende çok derin bir izlenim bıraktı ve merakımı uyandırdı.
Show More (25)
|
| 2 |
wonder |
merak |
n. |
|
- Gentlemen, the world leaves us full of wonder most nights.
- Beyler, dünya çoğu gece bizi merak içinde bırakır.
- Wonder is the true character of the philosopher.
- Filozofun gerçek karakteri meraktır.
- Wonder is the true character of the philosopher.
- Merak, filozofun gerçek karakteridir.
- He was filled with wonder.
- O merakla doluydu.
- He was filled with wonder.
- Merakla doluydu.
Show More (2)
|
| 3 |
interest |
merak |
n. |
|
- I have had an interest in baking since I was a child.
- Çocukluğumdan beri fırıncılığa merakım olmuştur.
Show More (-2)
|
| 4 |
bug |
merak |
n. |
|
- He caught a sudden cycling bug from our last trip.
- Son seyahatimizden sonra aniden bisiklet sürmeye merak sardı.
Show More (-2)
|
| 5 |
care |
merak |
n. |
|
- Care killed a cat.
- Merak kediyi öldürdü.
Show More (-2)
|
| 6 |
fancy |
merak |
n. |
|
- He has a great fancy for travelling.
- Onun seyahat için büyük bir merakı var.
Show More (-2)
|
