|
- Morocco is famous for its stunning architecture.
- Fas, çarpıcı mimarisiyle ünlüdür.
- Mr Aznar, you have not explicitly mentioned Morocco in your speech.
- Sayın Aznar, konuşmanızda Fas'tan açıkça bahsetmediniz.
- Morocco is the first, but there are more to come.
- Fas bunlardan ilki ancak daha fazlası da gelecek.
- At the same time, a strongly worded request was made to Morocco to withdraw its forces.
- Aynı zamanda, Fas'tan kuvvetlerini geri çekmesi için sert bir dille talepte bulunuldu.
- We must demand that Morocco accept this plan before anything else.
- Her şeyden önce Fas'ın bu planı kabul etmesini talep etmeliyiz.
- The Commission pursues a global and balanced approach to immigration from Morocco.
- Komisyon, Fas'tan gelen göç konusunda küresel ve dengeli bir yaklaşım izlemektedir.
- Illegal immigration into the European Union via Morocco is permanently on the Council's agenda.
- Fas üzerinden Avrupa Birliği'ne yasa dışı göç sürekli olarak Konsey'in gündeminde.
- There was even talk of a diplomatic incident, of a crisis between Spain and France, and between Spain and Morocco.
- Hatta diplomatik bir olaydan İspanya ile Fransa ve İspanya ile Fas arasında bir krizden söz ediliyordu.
- Prawns are a prime example of this, in that they are taken from northern Germany to Morocco to be peeled.
- Kuzey Almanya'dan Fas'a soyulmak üzere götürülen karidesler bunun en iyi örneğidir.
- What action will the Spanish Presidency take with regard to relations with Morocco?
- İspanya Dönem Başkanlığı Fas ile ilişkiler konusunda ne gibi adımlar atacak?
- The year 2002 was marked by the failure of the fisheries agreements with Morocco.
- 2002 yılına Fas ile yapılan balıkçılık anlaşmalarının başarısızlığı damgasını vurmuştur.
- Morocco, the occupying power opposes it.
- İşgalci güç Fas buna karşı çıkıyor.
- I am thinking in particular, of course, of Morocco, with which we have signed an association agreement.
- Özellikle de bir ortaklık anlaşması imzaladığımız Fas'ı düşünüyorum.
- The failure of the Morocco Agreement means that will no longer be possible.
- Fas Anlaşması'nın başarısızlığı bunun artık mümkün olmayacağı anlamına geliyor.
- We also have very special agreements with Morocco, another country which does not comply with human rights.
- İnsan haklarına uymayan bir başka ülke olan Fas ile de çok özel anlaşmalarımız var.
- Furthermore, in the cases of Morocco, Algeria and Tunisia there are various reports under discussion in other places.
- Ayrıca, Fas, Cezayir ve Tunus örneklerinde, başka yerlerde tartışılmakta olan çeşitli raporlar bulunmaktadır.
- The Community Fisheries Agreement with Morocco expired on 30 November 1999.
- Fas ile yapılan Topluluk Balıkçılık Anlaşması 30 Kasım 1999 tarihinde sona ermiştir.
- As I see it, Russia, Ukraine and Morocco, three key countries for these agreements, are the main priorities.
- Gördüğüm kadarıyla, bu anlaşmalar için üç kilit ülke olan Rusya, Ukrayna ve Fas ana önceliklerdir.
- The Commission is also aware that this fish used to be fished by the Spanish fleet under the Morocco agreement.
- Komisyon ayrıca bu balığın Fas anlaşması kapsamında İspanyol filosu tarafından avlandığının da farkındadır.
- A very good example this year is the EUR 125 million for the never-signed fishing agreement with Morocco.
- Bu yıl Fas ile imzalanmayan balıkçılık anlaşması için 125 milyon Avro harcanması buna iyi bir örnektir.
- Countries such as Morocco, Algeria or Tunisia are an example of what I have just been referring to.
- Fas, Cezayir veya Tunus gibi ülkeler az önce bahsettiğim duruma örnek teşkil etmektedir.
- We cannot go marching into Mauritania or Morocco because they have granted a private ship a licence.
- Özel bir gemiye ruhsat verdiler diye Moritanya ya da Fas'a giremeyiz.
- It is also covered by the Association Agreement between the EC and Morocco.
- Ayrıca AT ile Fas arasındaki Ortaklık Anlaşması kapsamındadır.
- And Morocco is a clear example, as demonstrated by what is happening on its borders with Spain.
- Ve Fas, İspanya ile olan sınırlarında yaşananların da gösterdiği gibi açık bir örnektir.
- However, Morocco also implements its own measures.
- Bununla birlikte, Fas da kendi tedbirlerini uygulamaktadır.
- Let me also briefly comment on the breakdown of the fisheries agreement with Morocco.
- Fas ile yapılan balıkçılık anlaşmasının bozulmasına da kısaca değinmek istiyorum.
- The previous agreement with Morocco expired in November 1999.
- Fas ile yapılan bir önceki anlaşma Kasım 1999'da sona ermişti.
- Commissioner Fischler held several meetings with the highest authorities in Morocco.
- Komisyon Üyesi Fischler Fas'taki en üst düzey yetkililerle çeşitli toplantılar gerçekleştirdi.
- In the agreement with Morocco, they have had no weight whatsoever.
- Fas ile yapılan anlaşmada hiçbir ağırlıkları olmamıştır.
- This is the message we have given our counterparts in Morocco.
- Fas'taki muhataplarımıza verdiğimiz mesaj budur.
- First, do these plans for Morocco include Turkey?
- İlk olarak Fas'a yönelik bu planlar Türkiye'yi de kapsıyor mu?
- Tell me the precise objectives and priorities of the Spanish Presidency with regard to Morocco.
- Bana İspanya Dönem Başkanlığı'nın Fas'a ilişkin kesin hedeflerini ve önceliklerini söyleyin.
- Let us be clear about the money that is in category 4 for the Morocco fisheries agreement.
- Fas balıkçılık anlaşması için kategori 4'te yer alan para konusunda açık olalım.
- The pressure is directed at both sides, including Morocco, to which the honourable Member referred.
- Baskı, Sayın Üyenin atıfta bulunduğu Fas da dâhil olmak üzere her iki tarafa da yöneliktir.
- Morocco has every right to afford its waters sustainable protection against overfishing.
- Fas, sularının aşırı avlanmaya karşı sürdürülebilir bir şekilde korunmasını sağlamak için her türlü hakka sahiptir.
- Examples such as Morocco and Jordan show that the Arab countries can move towards democracy.
- Fas ve Ürdün gibi örnekler Arap ülkelerinin demokrasiye doğru ilerleyebileceğini göstermektedir.
- Morocco's Marrakech is a former imperial capital city with a long and exciting history.
- Fas'ın Marakeş kenti uzun ve heyecan verici bir tarihe sahip eski bir imparatorluk başkentidir.
- Bouteflika was born to Algerian parents in Oujda, Morocco.
- Buteflika, Fas'ın Oujda kentinde Cezayirli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
- What's the minimum salary in Morocco?
- Fas'ta en düşük maaş ne kadar?
- I brought back incredible footage from Morocco.
- Fas'tan inanılmaz görüntüler getirdim.
- I'll be in Morocco for the next seven years.
- Önümüzdeki yedi yıl boyunca Fas'ta olacağım.
- Bouteflika was born to Algerian parents in Oujda, Morocco.
- Buteflika, Cezayirli bir ailenin çocuğu olarak Fas'ın Ucda kentinde doğdu.
- I'm relieved to hear that you arrived safe and sound in Morocco.
- Fas'a sağ salim vardığınızı duymak beni rahatlattı.
- Tension is running high between Algeria and Morocco.
- Cezayir ve Fas arasında gerginlik artıyor.
- I'll be in Morocco for the next seven years.
- Önümüzdeki yedi yıl Fas'ta olacağım.
- Yanni set up a workshop with cheap labor in Morocco.
- Yanni Fas'ta ucuz işgücü ile bir atölye kurdu.
- He lives in Morocco.
- O, Fas'ta yaşıyor.
- He sold all his property in Morocco.
- Fas'taki tüm mülkünü sattı.
- He sold all his property in Morocco.
- O, Fas'taki tüm mülkünü sattı.
- I'm relieved to hear that you arrived safe and sound in Morocco.
- Fas'a sağ salim vardığını duyunca rahatladım.
- What's the minimum salary in Morocco?
- Fas'ta asgari ücret nedir?
- He lives in Morocco.
- Fas'ta yaşıyor.
- Tension is running high between Algeria and Morocco.
- Cezayir ve Fas arasında tansiyon yükseliyor.
Show More (50)
|