|
- They lead to nothing more than a headache the next morning.
- Ertesi sabah baş ağrısından başka bir şeye yol açmıyorlar.
- They lead to nothing more than a headache the next morning.
- Ertesi sabah baş ağrısından başka bir şeye yol açmazlar.
- I was leaving for Paris the next morning.
- Ertesi sabah Paris'e gidiyordum.
- The next morning the White Duck wandered round the pond, looking for her little ones; she called and she searched, but could find no trace of them.
- Ertesi sabah Beyaz Ördek göletin etrafında dolaşarak küçük yavrularını aradı; seslendi, aradı ama onlardan hiçbir iz bulamadı.
- We agreed to start early the next morning.
- Ertesi sabah erken başlamayı kararlaştırdık.
- Fadil showed up the next morning.
- Fadıl ertesi sabah geldi.
- Tom and Jane quarreled, but they made up the next morning.
- Tom ve Jane kavga ettiler ama ertesi sabah barıştılar.
- They agreed to meet again the next morning.
- Onlar ertesi sabah tekrar buluşmayı kabul ettiler.
- Fadil showed up the next morning.
- Fadıl ertesi sabah ortaya çıktı.
- The next morning, we ate breakfast together.
- Ertesi sabah, biz birlikte kahvaltı yaptık.
- I had planned to leave for New York the next morning.
- Ertesi sabah New York için yola çıkmayı planlamıştım.
- There was nothing to do but wait until the next morning.
- Ertesi sabaha kadar beklemekten başka yapacak bir şey yoktu.
- The next morning the White Duck wandered round the pond, looking for her little ones; she called and she searched, but could find no trace of them.
- Ertesi sabah Beyaz Ördek, yavrularını arayarak göletin etrafında dolandı durdu; isimleriyle seslendi, aradı taradı ama onlara dair hiçbir ize rastlayamadı.
- I was leaving for Paris the next morning.
- Ertesi sabah Paris'e gidecektim.
- The next morning, he was gone.
- Ertesi sabah, gitmişti.
- When she woke next morning, very early, it was still dark.
- Ertesi sabah çok erken uyandığında hava hâlâ karanlıktı.
- Jackson's men began to leave the next morning.
- Jackson'ın adamları ertesi sabah ayrılmaya başladı.
- The next morning, he was gone.
- Ertesi sabah o ölmüştü.
- Sami came the next morning.
- Sami ertesi sabah geldi.
- The next morning I found him traveling by train.
- Ertesi sabah onu trenle seyahat ederken buldum.
- They agreed to meet again the next morning.
- Ertesi sabah tekrar buluşmak üzere anlaştılar.
- Tom and Jane quarreled, but they made up the next morning.
- Tom ve Jane tartıştılar fakat ertesi sabah barıştılar.
- I had planned to leave for New York the next morning.
- Ertesi sabah New York'a gitmek için yola çıkmayı planlamıştım.
- The next morning he found a handwritten letter in the letterbox.
- Ertesi sabah posta kutusunda el yazısıyla yazılmış bir mektup buldu.
- We agreed to start early the next morning.
- Ertesi sabah erkenden yola çıkmaya karar verdik.
- The next morning he found a handwritten letter in the letterbox.
- Ertesi sabah o, posta kutusunda elle yazılmış bir mektup buldu.
- The next morning, he was gone.
- Ertesi sabah gitmişti.
- The next morning, he was gone.
- Ertesi sabah, o gitmişti.
- Sami came the next morning.
- Ertesi sabah Sami geldi.
- The next morning, we ate breakfast together.
- Ertesi sabah birlikte kahvaltı ettik.
- They went to the park the next morning.
- Ertesi sabah parka gittiler.
Show More (28)
|
