Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
Geçmiş
İngilizce
Türkçe
1
on the line
hatta
adv.
I've got Tom
on the line.
Tom
hatta.
I have Tom
on the line.
Tom
hatta.
I've got my friend
on the line
right now.
Şu an
hatta
bir arkadaşım var.
Layla tried to keep Sami
on the line.
Layla, Sami'yi
hatta
tutmaya çalışıyordu.
I've got my friend
on the line
right now.
Şu anda
hatta
arkadaşım var.
Is anybody
on the line?
Hatta
kimse var mı?
Show More (3)
2
on the line
tehlikede
adj.
Our ability to work together in Europe is also clearly
on the line.
Avrupa'da birlikte çalışma kabiliyetimiz de açıkça
tehlikede.
Her career is
on the line.
Onun kariyeri
tehlikede.
My career is
on the line.
Kariyerim
tehlikede.
His career is
on the line.
Onun kariyeri
tehlikede.
My career is
on the line.
Benim kariyerim
tehlikede.
Show More (2)