| 1 |
packed |
tıka basa dolu |
adj. |
|
- The file cabinet with documents was densely packed.
- Belgelerin olduğu dosya dolabı tıka basa doluydu.
- The place is packed.
- Yer tıka basa dolu.
- It's going to be packed.
- Tıka basa dolu olacak.
- The room was packed.
- Oda tıka basa doluydu.
- The courtroom was packed.
- Mahkeme salonu tıka basa doluydu.
- That place is always packed.
- O yer her zaman tıka basa dolu.
- My bag's always packed.
- Benim çanta her zaman tıka basa dolu.
- The restaurant is always packed.
- Restoran her zaman tıka basa doludur.
- The market was packed.
- Market tıka basa doluydu.
- The auditorium was packed.
- Konferans salonu tıka basa doluydu.
- The church was packed.
- Kilise tıka basa doluydu.
- I'm all packed.
- Tıka basa doluyum.
Show More (9)
|
| 2 |
packed |
hıncahınç dolu |
adj. |
|
- Because it was the high season, the plane was packed.
- Sezonun en yoğun dönemi olduğundan uçak hıncahınç doluydu.
- The auditorium is packed.
- Konferans salonu hıncahınç dolu.
Show More (-1)
|
| 3 |
packed |
paketlenmiş |
adj. |
|
- Jade made sure all his equipment was packed.
- Jade tüm ekipmanlarının paketlendiğinden emin oldu.
Show More (-2)
|
