passionate - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
passionate tutkulu adj.
  • Two passionate lovers were kissing in the rain.
  • İki tutkulu aşık yağmur altında öpüşüyordu.
  • Your passionate belief in justice will harm you eventually.
  • Adalete olan tutkulu inancınız eninde sonunda size zarar verecektir.
  • I want to voice here my gratitude to Günter Verheugen, who has proved to be an astute, passionate negotiator.
  • Burada, zeki ve tutkulu bir müzakereci olduğunu kanıtlayan Günter Verheugen'e minnettarlığımı dile getirmek istiyorum.
Show More (49)
passionate hararetli adj.
  • I wish to make a passionate plea for a new cooperation agreement with Tajikistan.
  • Tacikistan'la yeni bir işbirliği anlaşması yapılması için hararetli bir ricada bulunmak istiyorum.
  • Mr Solana made a passionate plea for an open debate of this kind a moment ago.
  • Sayın Solana biraz önce bu türden açık bir tartışma için hararetli bir çağrı yaptı.
  • Tom and Mary had a passionate argument.
  • Tom ve Mary hararetli bir tartışma yaşadı.
Show More (1)
passionate hırslı adj.
  • Mary is very passionate about her work.
  • Mary işi hakkında çok hırslı.
  • Tom is really passionate about basketball.
  • Tom basketbolla ilgili çok hırslıdır.
Show More (-1)
passionate tutkun adj.
  • My brother is passionate about books.
  • Kardeşim kitaplara tutkundur.
Show More (-2)
passionate ihtiraslı adj.
  • It was a very passionate love affair.
  • Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
Show More (-2)