|
- We also find it encouraging that the proposal seeks the reasons why refugees are persecuted.
- Ayrıca teklifin mültecilerin zulme uğrama nedenlerini araştırmasını da cesaret verici buluyoruz.
- Worshippers, priests, monks and eminent religious dignitaries are harassed, persecuted and locked up.
- İbadet edenler, rahipler, keşişler ve önde gelen din adamları taciz edilmekte, zulme uğramakta ve hapse atılmaktadır.
- The opposition's election workers have been threatened, persecuted, imprisoned and killed.
- Muhalefetin seçim çalışanları tehdit edilmiş, zulme uğramış, hapsedilmiş ve öldürülmüştür.
- And Spinelli, to whom you also referred, was a Communist politician in Italy who was persecuted there.
- Sizin de atıfta bulunduğunuz Spinelli, İtalya'da zulme uğramış Komünist bir siyasetçiydi.
- I felt persecuted.
- Zulme uğramış hissettim.
- I felt persecuted.
- Kendimi zulme uğramış hissettim.
- Tom felt persecuted.
- Tom zulme uğramış hissetti.
Show More (4)
|