|
- This is what divides us, not the body of the person who chooses but the life of those who have no choice.
- Bizi bölen de budur; seçen kişinin bedeni değil, seçme şansı olmayanların yaşamı.
- These are rights that we give, independently of marital status, to a person.
- Bunlar, medeni durumdan bağımsız olarak bir kişiye verdiğimiz haklardır.
- What happened to the person who was responsible for that miscalculation?
- Bu yanlış hesaplamadan sorumlu olan kişiye ne oldu?
- Is there one person in my group that questions the independence of the European Central Bank?
- Grubumda Avrupa Merkez Bankası'nın bağımsızlığını sorgulayan bir kişi var mı?
- Because, quite simply, when the person who asked the question is over there, I cannot see him.
- Çünkü, oldukça basit bir şekilde, soruyu soran kişi oradayken onu göremiyorum.
- The complementary systems consider first of all whether a person needs protection.
- Tamamlayıcı sistemler öncelikle bir kişinin korunmaya ihtiyacı olup olmadığını dikkate alır.
- Some feckless person in the Commission foolishly said yes, a 250 mg limit would be acceptable.
- Komisyon'daki bazı beceriksiz kişiler aptalca bir şekilde evet, 250 mg'lık bir sınır kabul edilebilir dedi.
- I hope the person who tabled the amendment will agree to this.
- Değişikliği sunan kişinin bunu kabul edeceğini umuyorum.
- We all know many assemblies where these two roles are carried out by the same person.
- Hepimiz bu iki rolün aynı kişi tarafından yerine getirildiği birçok meclis görüyoruz.
- Nevertheless, other ways of transmission cannot be ruled out, such as direct close contact with an infected person.
- Bununla birlikte enfekte bir kişiyle doğrudan yakın temas gibi diğer bulaşma yolları da göz ardı edilemez.
- No one other than the person who causes damage should have to pay for it.
- Zarara neden olan kişi dışında hiç kimse bunun bedelini ödemek zorunda kalmamalıdır.
- Another point of controversy concerned the responsible person.
- Bir başka tartışma konusu da sorumlu kişiyle ilgiliydi.
- As always, when one person benefits, many others suffer.
- Her zaman olduğu gibi, bir kişi fayda sağladığında, diğerleri zarar görür.
- Nevertheless, other ways of transmission cannot be ruled out, such as direct close contact with an infected person.
- Bununla birlikte, enfekte bir kişiyle doğrudan yakın temas gibi diğer bulaşma yolları da göz ardı edilemez.
- The person convicted would then have the chance to prove the lawful origin of the property.
- Mahkum edilen kişi daha sonra mülkün yasal kaynağını kanıtlama şansına sahip olacaktır.
- This is what divides us, not the body of the person who chooses but the life of those who have no choice.
- Bizi ayıran da budur; seçen kişinin bedeni değil, seçme şansı olmayanların hayatı.
- We owe our conviction to no person or group of persons.
- İnancımızı hiçbir kişiye ya da gruba borçlu değiliz.
- Each case is examined individually according to the personal circumstances and legal situation of each person.
- Her vaka, her bir kişinin kişisel koşullarına ve yasal durumuna göre ayrı ayrı incelenir.
- A person who is hungry, who has no work and who has no home, is in no position to enjoy civil rights.
- Aç olan, işi olmayan ve evi olmayan bir kişi medeni haklardan yararlanacak durumda değildir.
- One accused person, General Gotovina, is on the run.
- Suçlanan bir kişi, yani General Gotovina, firarda.
- I am glad to be able to tell you the person tested negative.
- Kişinin testinin negatif çıktığını size söyleyebildiğim için mutluyum.
- The person making the decision should look at the issue calmly.
- Kararı veren kişi konuya sakin bir şekilde bakmalıdır.
- If that person applies for asylum on entry, he is not illegal.
- Eğer bu kişi ülkeye girişte iltica başvurusunda bulunursa yasa dışı değildir.
- We must therefore ensure that years of work are registered and monitored throughout a person’s life.
- Bu nedenle, çalışma yıllarının kayıt altına alınmasını ve bir kişinin yaşamı boyunca izlenmesini sağlamalıyız.
- Mr Santos was the first person to mention that.
- Bundan bahseden ilk kişi Bay Santos oldu.
- The most important criterion in the European Union is not that of nationality but that of a person's place of residence.
- Avrupa Birliği'nde en önemli kriter vatandaşlık değil, kişinin ikamet ettiği yerdir.
- A person's wallet is the most sensitive part of their anatomy.
- Bir kişinin cüzdanı, anatomisinin en hassas parçasıdır.
- There is no specific Council decision obliging Member States to refuse a visa to the person you refer to.
- Üye Devletleri, bahsettiğiniz kişiye vize vermeyi reddetmeye zorlayan özel bir Konsey kararı bulunmamaktadır.
- Any insurance intermediary must also be a person of good repute, who has not been made bankrupt.
- Herhangi bir sigorta aracısı da iflas etmemiş, itibarlı bir kişi olmalıdır.
- In my view, a person's blood, tissue and organs ought not to be commodities.
- Benim görüşüme göre bir kişinin kanı, dokusu ve organları meta olmamalıdır.
- The person who had sat in my office and with whom I had talked warmly and companionably about politics had disappeared.
- Ofisimde oturan ve siyaset hakkında sıcak ve dostane bir şekilde konuştuğum kişi ortadan kaybolmuştu.
- Harassment therefore constitutes a risk to health but above all an attack on the person's dignity.
- Bu nedenle taciz, sağlık için bir risk teşkil etmekle birlikte her şeyden önce kişinin onuruna yönelik bir saldırıdır.
- It would be appropriate if the impartial Ombudsman were also to look into that person's punishment.
- Tarafsız Ombudsmanın bu kişinin cezasını da incelemesi uygun olacaktır.
- Another example is the person in charge in Ghana, who told me that women yield more than tomatoes.
- Bir başka örnek de Gana'daki sorumlu kişi, bana kadınların domatesten daha fazla ürün verdiğini söyledi.
- The person who had sat in my office and with whom I had talked warmly and companionably about politics had disappeared.
- Ofisimde oturan ve siyaset hakkında sıcak ve dostça konuştuğum kişi ortadan kaybolmuştu.
- I asked who that person was.
- O kişinin kim olduğunu sordum.
- They have always assumed that a person is innocent until proven guilty.
- Her zaman bir kişinin suçluluğu kanıtlanana kadar masum olduğunu varsaymışlardır.
- Needless to say, every person who becomes a victim of a road accident is one too many.
- Trafik kazası kurbanı olan her bir kişinin çok fazla olduğunu söylemeye gerek yok.
- Firstly, no one person, namely President Lukashenko, can stand in the way of a whole country of ten million inhabitants.
- Öncelikle, tek bir kişi, yani Başkan Lukashenko, on milyon nüfuslu bütün bir ülkenin önünde duramaz.
- With your permission, I feel I must point out that one person is still listening to the debate from the gallery.
- İzninizle, bir kişinin hala galeriden tartışmayı dinlediğini belirtmem gerektiğini hissediyorum.
- This distinction is not based on biological age but rather on the degree of self-sufficiency of an elderly person.
- Bu ayrım biyolojik yaşa değil, yaşlı bir kişinin kendi kendine yeterlilik derecesine dayanmaktadır.
- One accused person, General Gotovina, is on the run.
- Suçlanan kişilerden biri olan General Gotovina firari durumda.
- I was told in the past that they were signed whilst that person was in post.
- Geçmişte bana bu kampanyaların o kişi görevdeyken imzalandığı söylenmişti.
- If you want to find out what is really important for a person, do not ask them.
- Bir kişi için gerçekten neyin önemli olduğunu öğrenmek istiyorsanız, ona sormayın.
- Needless to say, every person who becomes a victim of a road accident is one too many.
- Söylemeye gerek yok ki, trafik kazası kurbanı olan her bir kişi çok fazladır.
- The way a person votes is a strange way of defining neutrality.
- Bir kişinin oy verme şekli tarafsızlığı tanımlamanın garip bir yoludur.
- Some feckless person in the Commission foolishly said yes, a 250 mg limit would be acceptable.
- Komisyondaki bazı beceriksiz kişiler aptalca bir şekilde evet, 250 mg'lık bir sınır kabul edilebilir dedi.
- Then it says there that these reports are to be replaced by amendments from this or that person.
- Daha sonra bu raporların şu veya bu kişiden gelen değişikliklerle değiştirileceği yazıyor.
- Because once a person is infected, that cannot be reversed.
- Çünkü bir kişi bir kez enfekte olduğunda, bu geri döndürülemez.
- The person convicted would then have the chance to prove the lawful origin of the property.
- Suçlu bulunan kişi mülkün yasal kaynağını kanıtlama şansına sahip olacaktır.
- The person in question is said to be 'not right in the head' and those responsible are promoted.
- Söz konusu kişinin "kafasının yerinde olmadığı" söyleniyor ve sorumlular terfi ettiriliyor.
- The only person to delight in the fact is the dictator in Baghdad.
- Bu durumdan memnun olacak tek kişi Bağdat'taki diktatördür.
- I am probably going to be the only person here tonight with my position on this particular report.
- Muhtemelen bu gece burada bu raporla ilgili görüş bildiren tek kişi ben olacağım.
- That person left the Commission's employment on 31 December 2001.
- Bu kişi 31 Aralık 2001 tarihinde Komisyon'daki görevinden ayrılmıştır.
- I asked who that person was.
- Bu kişinin kim olduğunu sordum.
- The others will have to provide the required information so that each person is taxed according to his nationality.
- Diğerleri, her bir kişinin uyruğuna göre vergilendirilmesi için gerekli bilgileri sağlamak zorunda kalacaktır.
- As the last person to speak, I can say that.
- Konuşacak son kişi olarak bunu söyleyebilirim.
- No person, or state, can simply shake off its own past.
- Hiçbir kişi ya da devlet kendi geçmişinden kolayca sıyrılamaz.
- This is more about a gift from one person to another and that is the way it should be seen.
- Bu daha çok bir kişiden diğerine verilen bir hediye ve bu şekilde görülmeli.
- Is it the market or the taxpayer and the working person?
- Piyasa mı yoksa vergi mükellefi ve çalışan kişi mi?
- Nor am I the right person to outline everything that others have achieved since then.
- Başkalarının o zamandan beri başardığı her şeyi özetlemek için doğru kişi de değilim.
- This person must not be merely a witness to the vote count at election time.
- Bu kişi sadece seçim zamanında oy sayımına tanıklık eden bir kişi olmamalıdır.
- The farmer is the first person to confront a forest fire.
- Bir orman yangınıyla ilk karşılaşan kişi çiftçidir.
- The person in question is said to be 'not right in the head' and those responsible are promoted.
- Söz konusu kişinin 'akli dengesinin yerinde olmadığı' söylenir ve sorumlular terfi ettirilir.
- I was told in the past that they were signed whilst that person was in post.
- Geçmişte bana o kişi görevdeyken imzalandığı söylenmişti.
- The ban on the peace demonstration on 1 September led to the death of one person who was fleeing from the police.
- 1 Eylül'deki barış gösterisinin yasaklanması polisten kaçan bir kişinin ölümüne yol açmıştır.
- We must therefore ensure that years of work are registered and monitored throughout a person’s life.
- Bu nedenle çalışma yıllarının kayıt altına alınmasını ve bir kişinin yaşamı boyunca izlenmesini sağlamalıyız.
- How will that person later be located?
- Bu kişi daha sonra nasıl bulunacak?
- The complementary systems consider first of all whether a person needs protection.
- Tamamlayıcı sistemler her şeyden önce bir kişinin korunmaya ihtiyacı olup olmadığını değerlendirir.
- The person with ultimate responsibility is Parliament's President.
- Nihai sorumluluğa sahip olan kişi Parlamento Başkanıdır.
- This is more about a gift from one person to another and that is the way it should be seen.
- Bu daha çok bir kişiden diğerine verilen bir hediyedir ve bu şekilde görülmelidir.
- No one, no person and no State are above the law.
- Hiç kimse, hiçbir kişi ve hiçbir Devlet hukukun üstünde değildir.
- One person can do the job of two people at once.
- Bir kişi aynı anda iki kişinin işini yapabiliyor.
- Dyslexia can also effect a person's self-image.
- Disleksi aynı zamanda kişinin kendilik imgesine de etki edebilir.
- Just three days after dying, the enzymes that help break down a person's food begin to eat that person's body.
- Öldükten sadece üç gün sonra, yiyecekleri parçalamaya yardımcı enzimler, ölen kişinin vücudunu yemeye başlar.
- There's only one person that has this singular effect on people.
- İnsanlar üzerinde bu tekil etkiye sahip olan sadece bir kişi var.
- Sometimes when one person is missing the whole world feels empty.
- Bazen bir kişi eksik olduğunda tüm dünya boşmuş gibi hissederiz.
- The bottle is first turned by a random person.
- Şişe en başta rastgele bir kişi tarafından çevrilir.
- When a dog bonds to a human being, said person becomes the greatest thing since sliced bread.
- Bir köpek bir insana bağlandığında, o kişi köpeğin görüp görebileceğin en iyi şey halini alır.
- The first person in this world we need to forgive is ourselves.
- Bu dünyada affetmemiz gereken ilk kişi kendimiziz.
- The first person in this world we need to forgive is ourselves.
- Bu dünyada affetmemiz gereken ilk kişi kendimizdir.
- The person does not have to let go or give in like in other forms of hypnosis.
- Kişi diğer hipnoz biçimlerinde olduğu gibi kendini bırakmak ya da teslim olmak zorunda değildir.
- The bottle is first turned by a random person.
- Şişe ilk önce rastgele bir kişi tarafından çevrilir.
- A first language is the language a person first learns.
- Ana dil, bir kişinin ilk öğrendiği dildir.
- Do not waste time to find the right person.
- Doğru kişiyi bulmak için oyalanmayın.
- They need all of us, every person, the whole mankind.
- Hepimize, her bir kişiye, bütün insanlığa ihtiyaçları var.
- You have to keep trying hard to find the right person.
- Uygun kişiyi bulmak için çok uğraşmaya devam etmelisiniz.
- The bottle is first turned by a random person.
- Şişe ilk olarak rastgele bir kişi tarafından çevrilir.
- The web server does not identify you as a person; it recognises your web browser.
- Web sunucusu sizi bir kişi olarak tanımlamaz; web tarayıcınızı tanır.
- Don't be too aggressive to ask the person out at once.
- Bir kişiye hemen çıkma teklif etmek için çok agresif olmayın.
- But you need to go through experience to really know a person.
- Ancak bir kişiyi gerçekten tanımak için deneyimden geçmeniz gerekir.
- Alkaline phosphatase (ALP) is an enzyme in a person's blood that helps break down proteins.
- Alkalin fosfataz (ALP), kişinin kanında bulunan ve proteinlerin parçalanmasına yardımcı olan bir enzimdir.
- Dyslexia can also effect a person's self-image.
- Disleksi kişinin kendilik imgesini de etkileyebilir.
- In case the exact same person likes you back, you become connected and can chat with one another.
- Aynı kişinin sizden hoşlanması durumunda, birbirinize bağlanırsınız ve birbirinizle sohbet edebilirsiniz.
- And amazingly enough, I met someone who liked that person.
- Ve şaşırtıcı bir şekilde, o kişiden hoşlanan biriyle tanıştım.
- Systems allow a person not to waste time.
- Sistemler kişinin zaman kaybetmemesini sağlar.
- In many circumstances in life, false encouragement can be very costly to another person.
- Hayattaki pek çok durumda, hatalı cesaretlendirme öteki kişi için çok pahalıya mal olabilir.
- The same person cannot fill two roles at once.
- Aynı kişi aynı anda iki rolü birden üstlenemez.
- The heaven and earth symbolize desires within a person.
- Cennet ve yeryüzü kişinin içindeki arzuları sembolize eder.
- Never let the person lose face.
- Kişinin itibarını kaybetmesine asla izin vermeyin.
- Sometimes when one person is missing the whole world feels empty.
- Bazen bir kişi orada olmadığında tüm dünya boşmuş gibi gelir.
- Dyslexia can also effect a person's self-image.
- Disleksi ayrıca bir kişinin kendilik imgesini de etkileyebilir.
- First, stop this person who'll soon be my ex-husband.
- Öncelikle, yakında eski kocam olacak bu kişiyi durdurun.
- Maybe there's this whole other person inside you entirely.
- Belki de içinizde tamamıyla başka bir kişi vardır.
- There's only one person that has this singular effect on people.
- İnsanlar üzerinde bu eşsiz etkiye sahip olan tek bir kişi var.
- You have to keep trying hard to find the right person.
- Doğru kişiyi bulmak için çok çabalamaya devam etmelisiniz.
- Suppose a person transferred funds to several details at once.
- Bir kişinin aynı anda birkaç ayrıntıya para aktardığını varsayalım.
- Sometimes when one person is missing the whole world feels empty.
- Bazen bir kişi yoksa tüm dünya bomboş gelir.
- You may have been the last person to see Tom.
- Tom'u gören son kişi sen olabilirsin.
- Ken seems to be a friendly person.
- Ken cana yakın bir kişi gibi görünüyor.
- The person addressed in the song seems to be rather insecure.
- Şarkıda hitap edilen kişi oldukça güvensiz görünüyor.
- Tom is a person of interest in Mary's disappearance.
- Tom, Mary'nin kaybolmasında ilgi çeken bir kişidir.
- I'm not the same person I was when you first met me.
- Benimle ilk tanıştığında olduğum kişi değilim.
- Tom is a very thoughtful person.
- Tom çok düşünceli bir kişi.
- The golf course is completely deserted, there is not a single person!
- Golf sahası tamamen ıssız, tek bir kişi bile yok!
- I am in need of a responsible person.
- Benim sorumlu bir kişiye ihtiyacım var.
- A person with weak eyes can't see far.
- Gözleri zayıf olan bir kişi uzağı göremez.
- This is the person I talked about the other day.
- Bu geçen gün hakkında konuştuğum kişi.
- The police arrested the person they think killed Tom.
- Polis Tom'u öldürdüğünü düşündüğü kişiyi tutukladı.
- The person reading a book over there is my father.
- Şurada kitap okuyan kişi babam.
- Tom wasn't the next person to do that.
- Bunu yapacak bir sonraki kişi Tom değildi.
- Give your carpet to that person.
- Halını o kişiye ver.
- You are the only person that I know here in Boston.
- Boston'da tanıdığım tek kişi sensin.
- Tom is the very best person for the job.
- Tom bu iş için en uygun kişi.
- I want to speak to the person in charge.
- Yetkili kişiyle konuşmak istiyorum.
- I met the person who killed your wife.
- Karınızı öldüren kişiyle tanıştım.
- I didn't see a single person in the park.
- Parkta tek bir kişi bile görmedim.
- Layla became a whole different person.
- Leyla tamamen farklı bir kişi haline geldi.
- Alchemists believed that the philosopher's stone was capable of extending a person's life.
- Simyagerler felsefe taşının kişinin hayatını uzatabileceğine inanıyordu.
- This is the person I gave a dictionary to.
- Sözlük verdiğim kişi bu.
- I'm the only person Tom knows who can play chess.
- Ben Tom'un tanıdığı satranç oynayabilen tek kişiyim.
- Do you want to hear what that person said about you?
- O kişinin senin hakkında ne söylediğini duymak ister misin?
- The only person here that Tom knows is Mary.
- Mary Tom'un burada tanıdığı tek kişi.
- Tom is a very private person.
- Tom çok özel bir kişi.
- I'm not the only person who did that.
- Ben onu yapan tek kişi değilim.
- A volunteer is a person who does useful things for society without pay.
- Bir gönüllü, ödeme olmadan topluma yararlı işler yapan bir kişidir.
- I realized later that the person I was talking to wasn't Tom.
- Konuştuğum kişinin Tom olmadığını sonradan fark ettim.
- I met the person who killed your wife.
- Ben senin karını öldüren kişiyle buluştum.
- He's just not the person I thought he was.
- O düşündüğüm kişi değil.
- This is the person I gave a dictionary to.
- Bu, bir sözlük verdiğim kişidir.
- The person in question is now staying in the Unites States.
- Söz konusu kişi şu anda ABD'de kalıyor.
- You're the only person I know who is qualified for this job.
- Bu iş için nitelikli olduğunu bildiğim tek kişi sensin.
- You're the only person I know that owns a gun.
- Tanıdığım silahı olan tek kişi sensin.
- The person in charge was named Tom.
- Yetkili kişinin adı Tom'du.
- Tom's a very impatient, angry person.
- Tom çok sabırsız, sinirli bir kişi.
- You are the last person I would have expected to see here.
- Burada görmeyi beklediğim son kişi sizdiniz.
- You're the only person who did that, aren't you?
- Bunu yapan tek kişi sensin, değil mi?
- Tom is the tallest person in his class.
- Tom sınıftaki en uzun kişi.
- A careless person is apt to make mistakes.
- Dikkatsiz bir kişi hata yapmaya meyillidir.
- The person you have called cannot be reached at the moment.
- Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor.
- Tom is the best person for the job.
- Tom iş için en iyi kişi.
- There's only one person under investigation.
- Soruşturma altında yalnızca bir kişi var.
- Tom isn't the only person Mary doesn't get along with.
- Mary'nin anlaşamadığı tek kişi Tom değil.
- The only person I know here is Tom.
- Burada tanıdığım tek kişi Tom.
- I won't rest until I find the person who did this.
- Bunu yapan kişiyi bulana kadar rahat etmeyeceğim.
- You're the only person I'd trust to do that.
- Bunu yapacağına güvendiğim tek kişi sensin.
- Tom is a really good person.
- Tom gerçekten iyi bir kişi.
- I'm not the person you think I am.
- Ben düşündüğün kişi değilim.
- Opinions vary from person to person.
- Görüşler kişiden kişiye değişir.
- Who's your favorite person to hang out with?
- Birlikte takılmayı en sevdiğin kişi kim?
- Are you still the person in charge?
- Hâlâ sorumlu kişi siz misiniz?
- The person who stabbed Tom was never caught.
- Tom'u bıçaklayan kişi hiç yakalanmadı.
- She is a small person.
- O küçük bir kişi.
- Tom was the last person Mary expected to see at John's party.
- Tom Mary'nin John'un partisinde görmeyi umduğu son kişiydi.
- Tom is the most influential person in town.
- Tom kasabanın en nüfuzlu kişisidir.
- You're the only person I know that never complains about the food here.
- Buradaki yemeklerden hiç şikayet etmeyen tanıdığım tek kişisin.
- You'd never meet a kinder, more loving person than Mary.
- Sen asla Mary'den daha nazik, daha sevgi dolu bir kişiyle tanışmayacaksın.
- He is the person to lead the next generation.
- Bir sonraki nesle liderlik edecek kişidir.
- You're the smartest person I know.
- Sen tanıdığım en akıllı kişisin.
- Tom is the coolest person in the world.
- Tom, dünyadaki en havalı kişidir.
- I don't know what kind of person he is.
- Ben onun ne tür bir kişi olduğunu bilmiyorum.
- I'm not the only person who can do that.
- Bunu yapabilecek tek kişi ben değilim.
- I won't rest until I find the person who did this.
- Bunu yapan kişiyi bulana değin dinlenmeyeceğim.
- It is difficult to love somebody when it's not clear whether or not the other person loves you the same way.
- Karşınızdaki kişinin sizi aynı şekilde sevip sevmediği belli değilken birini sevmek zordur.
- He is the only person who can open that trunk.
- O bagajı açabilecek tek kişi o.
- Tom was the only other person in the room.
- Tom odadaki tek kişiydi.
- You shouldn't judge a person by his looks.
- Bir kişiyi görünüşüyle yargılamamalısın.
- One more person will be joining us later.
- Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak.
- There was only one other person on the platform.
- Platformda sadece bir kişi daha vardı.
- That person's accent is incoherent to me.
- O kişinin aksanı bana tutarsız geliyor.
- Tom wasn't the only person that Mary talked to.
- Tom, Mary'nin konuştuğu tek kişi değildi.
- Tom's the last person I would've expected to have a heart attack.
- Tom kalp krizi geçirmesini bekleyeceğim son kişiydi.
- The only person who hasn't paid is you.
- Parayı ödemeyen tek kişi sensin.
- We need a strong person to lead our nation.
- Ulusumuza yol gösterecek güçlü bir kişiye ihtiyacımız var.
- Albert is the last person to break a promise.
- Albert sözünden cayacak en son kişidir.
- You're the only person I know here.
- Burada tanıdığım tek kişi sensin.
- You're the only other person who knows what actually happened.
- Gerçekte ne olduğunu bilen tek kişi sensin.
- Tom seemed to be a friendly person.
- Tom samimi bir kişi gibi görünüyordu.
- You must not base your estimation of a person on rumor alone.
- Bir kişi hakkındaki tahmininizi sadece söylentilere dayandırmamalısınız.
- You were the only person who talked to Tom.
- Tom ile konuşan tek kişi sendin.
- Tom was the only person in the classroom.
- Tom sınıftaki tek kişiydi.
- Tom is the only person I know besides me who likes to do that.
- Tom benim haricimde onu yapmayı seven tanıdığım tek kişi.
- Layla's mother is the person she hated the most in the world.
- Leyla'nın annesi, onun dünyadaki en çok nefret ettiği kişidir.
- She's the laziest person I know.
- O, tanıdığım en tembel kişidir.
- I think Tom Jackson and Jack Thompson are the same person.
- Tom Jackson ve Jack Thompson'ın aynı kişi olduğunu düşünüyorum.
- You're the only person I know besides me who likes medieval music.
- Benim dışında orta çağ müziğinden hoşlanan bildiğim tek kişisin.
- You're just the person we've been looking for.
- Sen tam da aradığımız kişisin.
- Ali is a good person.
- Ali iyi bir kişi.
- Who is the person in charge?
- Yetkili kişi kim?
- It's best to make international calls person to person.
- Uluslararası aramaları kişiden kişiye yapmak en iyisidir.
- Tom was the oldest person in the room.
- Odadaki en yaşlı kişi Tom'du.
- That person looks familiar.
- Şu kişi tanıdık geliyor.
- The only person who could've possibly done that was Tom.
- Muhtemelen onu yapabilecek tek kişi Tom'du.
- You're the only person I know who's my age.
- Benim yaşımda olan tanıdığım tek kişisiniz.
- Tom is the only person who could have stolen Mary's necklace.
- Tom, Mary'nin kolyesini çalabilecek tek kişidir.
- I hired Tom because I thought he was the best person for the job.
- İş için en iyi kişi olduğunu düşündüğümden dolayı Tom'u işe aldım.
- You're the only person who can help Tom, aren't you?
- Tom'a yardım edebilecek tek kişi sensin, değil mi?
- You're the tallest person here, aren't you?
- Buradaki en uzun kişi sensin, değil mi?
- When she opened her eyes I was the first person she saw.
- Gözlerini açtığında gördüğü ilk kişi bendim.
- Layla killed the wrong person.
- Leyla yanlış kişiyi öldürdü.
- You're the only person who shows me any respect.
- Bana saygı gösteren tek kişi sensin.
- A person who is born in Spain is a Spaniard.
- İspanya'da doğan bir kişi İspanyoldur.
- Are you trying to speak with that person?
- O kişiyle konuşmaya mı çalışıyorsun?
- One person suffered life-threatening injuries.
- Bir kişi hayatı tehdit edici yaralara katlandı.
- You may invite any person you like.
- İstediğin kişiyi davet edebilirsin.
- The person in charge is Tom.
- Sorumlu kişi Tom'dur.
- Who's the person who was just speaking to you?
- Az önce seninle konuşan kişi kim?
- When can one say that a person has alcohol issues?
- Bir kişinin alkol sorunlarının olduğunu ne zaman söyleyebiliriz.
- You're the only person I know here in Boston.
- Boston'da tanıdığım tek kişi sensin.
- The person who donated this money wishes to remain anonymous.
- Bu parayı bağışlayan kişi kimliğinin gizli kalmasını istiyor.
- That person's house is near the subway.
- Şu kişinin evi metroya yakındır.
- You're just the person we've been looking for.
- Tom tam aradığımız kişi.
- I think Tom is the person who painted that picture.
- Bence bu resmi yapan kişi Tom.
- Tom isn't the best person for the job.
- Tom iş için en iyi kişi değil.
- Tom is the only person who understands Mary.
- Tom, Mary'yi anlayan tek kişidir.
- And not a single person went.
- Ve tek bir kişi bile gitmedi.
- I'm not the only person who couldn't do that.
- Bunu yapamayan tek kişi ben değilim.
- He is a kind person.
- O nazik bir kişi.
- Who's the best person for the job?
- Bu iş için en iyi kişi kim?
- I don't think Tom is the person you should be talking to.
- Konuşman gereken kişinin Tom olduğunu sanmıyorum.
- You're the only person I know who can speak French.
- Sen Fransızca konuşabilen tanıdığım tek kişisin.
- That's the person who Mary's really interested in.
- O, Mary'nin gerçekten ilgilendiği kişi.
- This person doesn't live here.
- Bu kişi burada yaşamıyor.
- Is the person good?
- Kişi iyi mi?
- He was the only person to survive the fire.
- O, yangından hayatta kalan tek kişiydi.
- You're probably the only person in Boston who has never been to this park before.
- Muhtemelen Boston'da bu parka daha önce hiç gitmemiş tek kişi sizsiniz.
- You're just the person I've been looking for.
- Sen tam da aradığım kişisin.
- Fadil still has one person he can always count on.
- Fadıl'ın hala her zaman güvenebileceği bir kişi var.
- I'm the only person who had to do that.
- Bunu yapmak zorunda olan tek kişi benim.
- In the end, the diligent person succeeds.
- Nihayetinde, gayretli kişi başarılı olur.
- The person who donated this money wishes to remain anonymous.
- Bu parayı bağışlayan kişi isimsiz kalmak istiyor.
- Except for me, there wasn't a single person there.
- Ben hariç, orada tek bir kişi yoktu.
- Tom wasn't the last person to see Mary alive.
- Mary'yi canlı gören son kişi Tom değildi.
- You're the only person I can trust.
- Güvenebileceğim tek kişisin.
- I know a person whose name is Wang, who helps me with my Chinese language.
- Bana Çince dilimle yardımcı olan Wang adında bir kişiyi tanıyorum.
- Nobody knew that Tom was the person who contributed most of the money.
- Kimse Tom'un paranın çoğunda katkısı olan kişi olduğunu bilmiyordu.
- Tastes in music vary from person to person.
- Müzik zevkleri kişiden kişiye değişir.
- Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients.
- Yanlış beslenme, bir kişinin diyetinin çok az veya çok fazla besin içermesi durumunda ortaya çıkar.
- She's a lovable person.
- O sevimli bir kişi.
- That person is elected by the majority party caucus.
- Bu kişi çoğunluk partisi grubu tarafından seçildi.
- Is the person good?
- Bu kişi iyi mi?
- Tom's apartment is way too big for just one person.
- Tom'un dairesi tek kişi için çok büyük.
- Tom is like a different person now.
- Tom şimdi farklı bir kişi gibi.
- Not even a single person survived.
- Tek bir kişi bile kurtulamadı.
- I am sure he would be the last person to do it.
- Onu yapacak son kişinin o olacağından eminim.
- He would be the last person to betray others.
- Diğerlerine ihanet edecek son kişi olurdu.
- Wasn't Tom the first person we called?
- İlk aradığımız kişi Tom değil miydi?
- Often a person fears everything unknown.
- Bir kişi genellikle bilinmeyen her şeyden korkar.
- You're not an easy person to find.
- Bulması kolay bir kişi değilsin.
- This person is a teacher.
- Bu kişi bir öğretmen.
- Angela Merkel was named TIME's Person of the Year for 2015.
- Angela Merkel 2015'te TIME'da Yılın Kişisi seçildi.
- Are you sure Tom is the person you saw?
- Tom'un gördüğün kişi olduğuna emin misin?
- Tom is a difficult person to deal with.
- Tom baş etmesi zor bir kişi.
- I think you're the person who caused this to happen.
- Bunun olmasına sebep olan kişinin sen olduğunu düşünüyorum.
- You're the only person I know who can probably answer this question.
- Muhtemelen bu soruya cevap verebilecek tanıdığım tek kişi sensin.
- It's unlikely that the next person who walks through that door will be wearing short pants.
- O kapıdan geçen bir sonraki kişinin kısa pantolon giymesi pek olası değildir.
- One person was killed.
- Bir kişi öldürüldü.
- The person responsible for the error has been fired.
- Hatadan sorumlu kişi kovuldu.
- Tom is the only person who has complained.
- Tom şikayet eden tek kişidir.
- Tom was the only person who survived the plane crash.
- Tom uçak kazasından kurtulan tek kişiydi.
- Tom is a very nice person.
- Tom çok hoş bir kişi.
- Tom was the first person to tell me that.
- Bunu bana söyleyen ilk kişi Tom'du.
- You're the only person that can persuade him.
- Onu ikna edebilecek tek kişi sensin.
- You need to show a genuine interest in the other person.
- Karşınızdaki kişiye içten bir ilgi göstermelisiniz.
- I'm probably the only person who can help Tom do that.
- Muhtemelen Tom'a yardım edebilecek tek kişi benim.
- That person is like me.
- O kişi benim gibi.
- She was the last person I expected to meet that day.
- O gün karşılaşmayı beklediğim son kişiydi.
- Tom is the person I was talking about.
- Bahsettiğim kişi Tom'du.
- He's the only person that I've ever been able to trust completely.
- Tamamen güvenebildiğim tek kişi o.
- Do you know that person?
- O kişiyi tanıyor musunuz?
- Tom isn't the best person for the job.
- Tom bu iş için en iyi kişi değil.
- You gave the documents to the wrong person.
- Belgeleri yanlış kişiye verdin.
- Tom is a sincere person.
- Tom samimi bir kişi.
- You're a better person than me.
- Sen benden daha iyi bir kişisin.
- You don't have to make a different dish for every person.
- Her kişi için farklı bir yemek yapmak zorunda değilsin.
- I don't think I'm the best person for the job.
- Bu iş için en uygun kişi olduğumu sanmıyorum.
- Tom is the only person Mary trusts.
- Mary'nin güvendiği tek kişi Tom.
- Tom isn't a stable person.
- Tom kararlı bir kişi değil.
- I'm a very careful person.
- Ben çok dikkatli bir kişiyim.
- Do you recognise the person in this picture?
- Bu resimdeki kişiyi tanıyor musunuz?
- I thought you might be the only person who would listen to me.
- Beni dinleyecek tek kişinin sen olabileceğini düşünmüştüm.
- The only person you can really rely on is yourself.
- Gerçekten güvenebileceğin tek kişi kendinsin.
- Tom was the last person to arrive.
- Tom en son gelen kişiydi.
- Kissing a person who smokes is like licking an ashtray.
- Sigara içen bir kişiyi öpmek kül tablası yalamak gibidir.
- I will not rest until I find the person who did this.
- Bunu yapan kişiyi bulana kadar rahat etmeyeceğim.
- Tom is definitely the right person for the job.
- Tom kesinlikle bu iş için doğru kişi.
- Tom is the most patient person I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en sabırlı kişidir.
- The first person is here.
- İlk kişi burada.
- Tom is the only person who can help me now.
- Şu anda bana yardım edebilecek tek kişi Tom.
- You're the only person I know besides me who really understands this problem.
- Sen benim dışımda bu sorunu gerçekten anlayan tanıdığım tek kişisin.
- Fadil still has one person he can always count on.
- Fadil hâlâ her zaman güvenebileceği bir kişiye sahip.
- Tom is the only person I know who drinks imported beer.
- Tom ithal bira içen tanıdığım tek kişi.
- Doctors should help the sick or injured person.
- Doktorlar hasta ya da yaralı kişilere yardım etmelidir.
- Tom is the only person we can trust.
- Tom güvenebileceğimiz tek kişi.
- Tom is definitely the right person for the job.
- Tom iş için kesinlikle doğru kişi.
- Tom certainly isn't the first person who had that idea.
- Tom kesinlikle o fikre sahip olan ilk kişi değildir.
- You are the last person I expected to see here.
- Burada görmeyi beklediğim son kişi sensin.
- The only person I saw doing that was Tom.
- Bunu yaptığını gördüğüm tek kişi Tom'du.
- I think I married the wrong person.
- Yanlış kişi ile evlendiğimi düşünüyorum.
- Tom was the most influential person in town.
- Tom kasabadaki en nüfuzlu kişiydi.
- You are a good person.
- Sen iyi bir kişisin.
- I am going to marry that person one day.
- Bir gün o kişiyle evleneceğim.
- Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun.
- İsaac Newton, Güneş'in kütlesini ilk hesaplayan kişiydi.
- Ken appears a friendly person.
- Ken, arkadaş canlısı bir kişi gibi görünüyor.
- I'm the shortest person here.
- Ben buradaki en kısa kişiyim.
- Tom is the only person Mary knows here.
- Mary'nin burada tanıdığı tek kişi Tom.
- Each person paid one thousand dollars.
- Her kişi bin dolar ödedi.
- He is the only person that can do it.
- Bunu yapabilecek tek kişi o.
- Tom told me you were the person to talk to.
- Tom bana konuşulacak kişinin sen olduğunu söyledi.
- Who's the person who just spoke to you?
- Az önce seninle konuşan kişi kim?
- Tom is the person I told you about yesterday.
- Tom dün sana bahsettiğim kişi.
- You're the only person I can trust.
- Sen güvenebileceğim tek kişisin.
- He is a frank person and easy to talk to.
- O samimi ve konuşması kolay bir kişi.
- He was the only person to survive the fire.
- Yangından sağ kurtulan tek kişi o oldu.
- Is there space for one more person?
- Bir kişi için daha yer var mı?
- Are you the person in charge?
- Yetkili kişi sen misin?
- Tom is going to be the person in charge.
- Tom sorumlu kişi olacak.
- Where is the person that wants to eat shaved ice?
- Buzlu dondurma yemek isteyen kişi nerede?
- An idiot is a person who thinks differently than me.
- Aptal, benden farklı düşünen kişidir.
- Tom is the only person Mary ever talks to.
- Mary'nin konuştuğu tek kişi Tom.
- Tom is the last person I want to see now.
- Tom şu anda görmek istediğim son kişi.
- Tom was the only person to survive the fire.
- Tom yangından sağ kurulan tek kişiydi.
- Tom was the first person to offer to help Mary.
- Tom, Mary'ye yardım etmeyi teklif eden ilk kişiydi.
- This person is your slave, right?
- Bu kişi senin kölen, değil mi?
- You're the person in charge.
- Sorumlu kişi sensin.
- Tom is the person that drew this picture.
- Tom bu resmi çizen kişidir.
- Tom is the person who told me how to do that.
- Tom bana bunu nasıl yapacağımı söyleyen kişi.
- Are you familiar with that person?
- O kişiyi tanıyor musun?
- I'm probably the only person here who has done that.
- Muhtemelen burada bunu yapan tek kişi benim.
- Tom wasn't the first person here.
- Tom buradaki ilk kişi değildi.
- Tom is the bravest person I know.
- Tom tanıdığım en cesur kişi.
- Tom is unquestionably the oldest person here.
- Tom tartışmasız buradaki en yaşlı kişi.
- Can I speak to the person in charge?
- Ben sorumlu kişiyle konuşabilir miyim?
- Tom is the only person I know who can't speak French.
- Tom Fransızca konuşamayan tanıdığım tek kişi.
- Whoever has saved the life of even one person will be rewarded as if he had saved the whole world.
- Kim bir kişinin bile hayatını kurtarırsa, tüm dünyayı kurtarmış gibi ödüllendirilecektir.
- I found the person who did that.
- Bunu yapan kişiyi buldum.
- I think I married the wrong person.
- Sanırım yanlış kişiyle evlendim.
- Nobody can get along with such a person.
- Hiç kimse böyle bir kişi ile geçinemez.
- A genius is a person with extraordinary creative abilities.
- Dahi, olağanüstü yaratıcı yetenekleri olan kişidir.
- Tom is an extremely frank person.
- Tom son derece dürüst bir kişi.
- Tom is an aggressive person.
- Tom saldırgan bir kişi.
- You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
- Birlikte yaşayabileceğiniz biriyle evlenmeyin; onsuz yaşayamayacağınız kişiyle evlenin.
- Tom is the only person I personally know who can speak French.
- Tom şahsen tanıdığım Fransızca konuşabilen tek kişi.
- I'm very glad that I've been singled out as being a suitable person for the job.
- İş için uygun bir kişi olarak seçildiğime çok memnunum.
- Tom is the person to talk to.
- Konuşulması gereken kişi Tom.
- Hi, we are calling to report a missing person.
- Merhaba, kayıp bir kişiyi bildirmek için aramıştık.
- You're not the first person to say so.
- Bunu söyleyen ilk kişi sen değilsin.
- Each person who learns Esperanto contributes to the success of this language.
- Esperanto öğrenen her kişi bu dilin başarısına katkıda bulunur.
- You seem to be a person with a lot of secrets.
- Bir sürü sırrı olan biri kişi gibi görünüyorsun.
- I'm pretty sure Tom was the person who did that.
- Bunu yapan kişinin Tom olduğuna eminim.
- I know the perfect person for you.
- Ben sizin için mükemmel kişiyi tanıyorum.
- I'm the last person Tom would want to see.
- Tom'un görmek isteyeceği son kişi benim.
- You're the most important person in my life.
- Sen hayatımdaki en önemli kişisin.
- Do you consider yourself to be a generous person?
- Kendini cömert bir kişi olarak görüyor musun?
- The only person Tom ever talks to is Mary.
- Tom'un konuştuğu tek kişi Mary'dir.
- Recently he's become a really nice person.
- Son zamanlarda o gerçekten iyi bir kişi oldu.
- How can a person be so stupid?
- Bir kişi nasıl bu kadar aptal olabilir?
- The only person who can do that is Tom.
- Bunu yapabilecek tek kişi Tom.
- Who's your favorite person to hang out with?
- Takılmak için favori kişin kim?
- The first person I met in Boston was Tom.
- Boston'da tanıştığım ilk kişi Tom'du.
- He was the last person to finish eating.
- Yemeğini bitiren son kişiydi.
- He was the only person in the room at the time.
- O sırada odada bulunan tek kişi oydu.
- Tom is the person who gave me this book.
- Tom bana bu kitabı veren kişi.
- Tom was the only person in the room at the time.
- Tom o sırada odadaki tek kişiydi.
- The life of a person is a transient thing.
- Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.
- I'm still not convinced that Tom is the best person for the job.
- Tom'un bu iş için en uygun kişi olduğuna hâlâ ikna olmadım.
- Tom is the stingiest person I know.
- Tom tanıdığım en cimri kişi.
- Are you trying to speak with that person?
- O kişiyle konuşmaya çalışıyor musun?
- Every person is an individual.
- Her kişi bir bireydir.
- I'm the person that has to do that.
- Bunu yapması gereken kişi benim.
- I'm not the only person who did that.
- Bunu yapan tek kişi ben değilim.
- You are exactly the person I am looking for.
- Tam aradığım kişisin.
- I might be the only person who's willing to show you how to do that.
- Bunu nasıl yapacağını sana gösterecek tek kişi ben olabilirim.
- Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
- Sami is a very soft-hearted person.
- Sami çok yumuşak kalpli bir kişidir.
- Tom was the first person to tell me that.
- Tom onu bana söyleyen ilk kişiydi.
- You were the last person to see Tom.
- Tom'u gören son kişi sendin.
- Tom's not exactly my favorite person.
- Tom tam olarak benim en sevdiğim kişi değil.
- My older brother is a very good person.
- Benim ağabeyim çok iyi bir kişi.
- I need to speak to the person in charge.
- Yetkili kişiyle konuşmalıyım.
- Do you consider yourself to be a lucky person?
- Kendini şanslı bir kişi olarak mı düşünüyorsun?
- Who's the person in charge?
- Yetkili kişi kim?
- You're the only other person who knows the truth.
- Gerçeği bilen tek kişi sensin.
- It goes without saying that he's the best person for the job.
- Onun iş için en iyi kişi olduğunu söylemeye gerek yok.
- Have you ever met a famous person?
- Hiç ünlü bir kişiyle tanıştınız mı?
- I'm the only person Tom knows in this town.
- Tom'un bu kasabada tanıdığı tek kişi benim.
- The person with the dog was so slow on the hill.
- Köpeği olan kişi yokuşta çok yavaştı.
- I'm a very competitive person.
- Ben çok rekabetçi bir kişiyim.
- It is very hard to tell what country a person comes from.
- Bir kişinin hangi ülkeden geldiğini söylemek çok zor.
- My uncle is the only person who uses this word.
- Amcam bu kelimeyi kullanan tek kişidir.
- A person's way of looking at something depends on his situation.
- Bir kişinin bir şeye bakışı içinde bulunduğu duruma bağlıdır.
- The only person Tom wants to talk to is Mary.
- Tom'un konuşmak istediği tek kişi Mary.
- Tom wasn't the only person who needed to do that.
- Tom bunu yapması gereken tek kişi değildi.
- The person responsible for the error has been fired.
- Hatadan sorumlu olan kişi kovuldu.
- It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
- Bazı ülkelerde bir kişinin kendi eserini bile kamuya açık hale getirememesi oldukça saçma.
- Tom is the person who has to do that.
- Bunu yapması gereken kişi Tom.
- Do you recognize that person?
- Bu kişiyi tanıyor musun?
- They would think the person is modest or lazy.
- Bu kişinin mütevazı ya da tembel olduğunu düşünürlerdi.
- Tom is the only person who has complained.
- Tom şikayet eden tek kişi.
- An intellectual is a person who has discovered something more interesting than sex.
- Entelektüel, seksten daha ilginç bir şey keşfetmiş kişidir.
- It's unlikely that the next person who walks through that door will be wearing short pants.
- Şu kapıdan giren bir sonraki kişinin kısa pantolon giymesi pek olası değil.
- I think the person I saw talking to Tom was Mary.
- Tom ile konuşurken gördüğüm kişinin Mary olduğunu düşünüyorum.
- Follow that person.
- O kişiyi takip edin.
- All the boys thought Carol was a boring person.
- Bütün erkek çocukları Carol'un sıkıcı bir kişi olduğunu düşünüyordu.
- Who's the person who just spoke to you?
- Az önce seninle konuşan kişi kimdi?
- You are the last person that I expected to see here.
- Burada görmeyi beklediğim son kişi sizdiniz.
- Tom is the only person I know who is a vegetarian.
- Tom vejetaryen olan tanıdığım tek kişi.
- He is the proper person for the job.
- O, iş için doğru kişidir.
- The person who's helping Tom is Mary.
- Tom'a yardım eden kişi Mary.
- Tom was the last person I expected to see there.
- Tom orada görmeyi beklediğim son kişiydi.
- That person doesn't want to do anything.
- O kişi hiçbir şey yapmak istemiyor.
- That person is not trustworthy.
- O kişi güvenilir değil.
- Can you tell me more about the person you saw?
- Bana gördüğün kişi hakkında daha fazla bilgi verebilir misin?
- I think you're the person who caused this to happen.
- Bence bunların olmasına sebep olan kişi sensin.
- The admission is ten dollars a person.
- Giriş kişi başı 10 dolar.
- The person who can help you is Tom.
- Sana yardım edebilen kişi Tom'dur.
- The person addressed in the song seems to be rather insecure.
- Şarkıda hitap edilen kişi oldukça güvensiz görünmektedir.
- A merchant is a person who buys and sells goods.
- Tüccar, mal alıp satan kişidir.
- That person is looking at our fruit.
- O kişi meyvelerimize bakıyor.
- You're the very person I've been looking for.
- Sen tam da aradığım kişisin.
- Tom is probably the only person in the world who cares if I'm alive or dead.
- Muhtemelen dünyada ölü ya da diri olmamı umursayan tek kişi Tom'dur.
- I'm still the same person I used to be.
- Ben hâlâ eskiden olduğum kişiyim.
- I'm sure I'm not the person you're looking for.
- Aradığın kişi olmadığıma eminim.
- You're a stubborn person.
- Sen inatçı biri kişisin.
- A person named West called while you were out.
- Sen dışarıdayken West adında bir kişi aradı.
- I didn't see a single person in the park.
- Parkta tek bir kişi görmedim.
- A person can be unintelligent, yet knowledgeable.
- Bir kişi hem akılsız hem de bilgili olabilir.
- I was the only person there that Tom seemed to trust.
- Tom'un güveniyor göründüğü tek kişi bendim.
- Whoever loves flowers cannot be a bad person.
- Her kim çiçekleri seviyorsa kötü bir kişi olamaz.
- Tom was the only other person who needed to do that.
- Bunu yapması gereken tek kişi Tom'du.
- You're not the first person to say so.
- Öyle söyleyen ilk kişi değilsin.
- Sami is the only person who understands me.
- Beni anlayan tek kişi Sami.
- Tom was the only person to volunteer.
- Tom gönüllü olan tek kişiydi.
- You're the only person I know here in Australia.
- Avustralya'da tanıdığım tek kişi sensin.
- A spoilsport is a person who ruins other people's fun.
- Oyunbozan, başkalarının eğlencesini mahveden kişidir.
- A person who never reads anything may be fooled with extraordinary ease.
- Hiçbir şey okumayan bir kişi olağanüstü kolaylıkla kandırılabilir.
- Only one person was injured.
- Sadece bir kişi yaralandı.
- Tom may be the best person for the job.
- Tom bu iş için en iyi kişi olabilir.
- You're the only person I know who's my age.
- Benim yaşımda olan tanıdığım tek kişi sensin.
- Tom will be the next person to do that.
- Bunu yapacak bir sonraki kişi Tom olacak.
- The last person Tom saw Mary with was John.
- Tom'un Mary'yi birlikte gördüğü son kişi John'du.
- Tom said Mary was a nice person.
- Tom Mary'nin güzel bir kişi olduğunu söyledi.
- That person is my eldest brother.
- Şu kişi en büyük abim.
- Tom seems to be an honest person.
- Tom dürüst bir kişi gibi görünüyor.
- A person who drinks sugary drinks on a daily basis will consume up to 23 kilograms of sugar in a twelve month period.
- Günlük bazda şekerli içecekler içen bir kişi, on iki aylık dönemde 23 kilograma kadar şeker tüketmiş olacaktır.
- Next person, please.
- Sonraki kişi, lütfen.
- Tom didn't know a single person in the room.
- Tom odadaki tek bir kişiyi bile tanımıyordu.
- The only person studying was Tom.
- Okuyan tek kişi Tom'du.
- He is the last person to speak ill of others.
- Başkaları hakkında kötü konuşan son kişidir.
- The person Tom is talking to is Mary.
- Tom'un konuştuğu kişi Mary.
- A lawyer is a person who prevents someone else from getting your money.
- Avukat, başkasının senin paranı almasını engelleyen kişidir.
- There was at least one person in the classroom when I left.
- Ben çıktığımda sınıfta en az bir kişi vardı.
- She was praised for saving a person's life.
- Bir kişinin hayatını kurtardığı için methedildi.
- You're definitely the person for the job.
- Kesinlikle bu iş için doğru kişisin.
- Tom is the person I gave my old bicycle to.
- Eski bisikletimi verdiğim kişi Tom'dur.
- You're the only person I know besides me who would prefer to live in a tent.
- Benim dışımda bir çadırda yaşamayı tercih eden tanıdığım tek kişisin.
- You're the only person I know who can probably answer this question.
- Sen muhtemelen bu soruya cevap verebilecek tanıdığım tek kişisin.
- One person is still missing.
- Bir kişi hâlâ kayıp.
- You're the only person I've told.
- Bunu söylediğim tek kişi sensin.
- A wise person would be ashamed to act like that.
- Akıllı bir kişi öyle davranmaktan mahcup olurdu.
- Tom was the last person I expected to see here.
- Tom burada görmeyi beklediğim son kişiydi.
- I'm not the person I once was.
- Ben bir zamanlar olduğum kişi değilim.
- A person like Tom probably knows how to speak French.
- Tom gibi bir kişi muhtemelen Fransızca konuşmayı bilir.
- Tom is the person I saw yesterday.
- Tom dün gördüğüm kişi.
- When you meet someone for the first time, be careful about how close you stand to that person.
- Biriyle ilk kez tanıştığınızda, o kişiye ne kadar yakın durduğunuza dikkat edin.
- You're the only person I know besides myself who doesn't like watching baseball.
- Benden başka tanıdığım beyzbol izlemeyi sevmeyen tek kişi sensin.
- I recognize that person from somewhere.
- Bu kişiyi bir yerden tanıyorum.
- I'm a famous person now.
- Artık ünlü bir kişiyim.
- He's the only person whom she can trust.
- Güvenebileceği tek kişi o.
- Tom is the person who did that.
- Tom bunu yapan kişidir.
- I assume they chose Tom because he's the best person for the job.
- Tom'u bu iş için en iyi kişi olduğu için seçtiklerini varsayıyorum.
- That particular person would run.
- Şu kişi koşacak.
- This cannot be done by only a single person.
- Bu yalnızca tek bir kişi tarafından yapılamaz.
- That person you spoke about is my sister.
- Bahsettiğin kişi benim kız kardeşim.
- Who was the last person to speak with Tom?
- Tom'la konuşan son kişi kimdi?
- I've been declared a suppressive person.
- Baskıcı bir kişi olarak ilan edildim.
- Do you think one person can change the world?
- Sence bir kişi dünyayı değiştirebilir mi?
- I'll be the person in charge.
- Sorumlu kişi ben olacağım.
- Tom isn't the only person in the classroom.
- Sınıftaki tek kişi Tom değil.
- Can that person see our horse?
- O kişi atımızı görebilir mi?
- You are the most important person in my life.
- Hayatımda en önemli kişi sizsiniz.
- I'm the person that needs to do that.
- Bunu yapması gereken kişi benim.
- You're the only person that can do this.
- Bunu yapabilecek tek kişi sensin.
- Tom is a well-rounded person.
- Tom çok yönlü bir kişi.
- There is real love just as there are real ghosts; every person speaks of it, few persons have seen it.
- Tıpkı gerçek hayaletler olduğu gibi gerçek aşk da vardır; herkes ondan bahseder ama çok az kişi onu görmüştür.
- I think the only person who can help you is Tom.
- Bence size yardım edebilecek tek kişi Tom.
- You're the only person I know here who can do that.
- Burada bunu yapabilecek tanıdığım tek kişi sensin.
- Humphrey is a softly-spoken person.
- Humphrey tatlı dilli bir kişidir.
- Tom is the only person who can help Mary.
- Tom, Mary'ye yardım edebilen tek kişidir.
- Don't tell a single person.
- Tek bir kişiye bile söyleme.
- Tom is the oldest person here, no question about it.
- Tom buradaki en yaşlı kişidir, buna şüphe yok.
- I'm the only other person who could've done that.
- Bunu yapabilecek tek kişi benim.
- I'm a good person.
- Ben iyi bir kişiyim.
- I've been told that he's a very competent person.
- Bana onun çok yetenekli bir kişi olduğu söylendi.
- Tom is the person I gave my old bicycle to.
- Tom eski bisikletimi verdiğim kişi.
- You're the first person to mention that.
- Bundan söz edecek ilk kişi sensin.
- Who's the best person for the job?
- İş için en iyi kişi kim?
- I cannot trust a person like that.
- Öyle bir kişiye güvenemem.
- Tom is the person I think can help you.
- Tom sana yardım edebileceğini düşündüğüm kişi.
- The person standing near the gate is Tom.
- Kapının yanında duran kişi Tom.
- Tom was the person who suggested we try it this way.
- Bu şekilde denememizi öneren kişi Tom'du.
- I'll transfer you to the right person.
- Seni doğru kişiye göndereceğim.
- Aren't you the person in charge?
- Sorumlu kişi sen değil misin?
- You're the only person who didn't do that, aren't you?
- Bunu yapmayan tek kişi sensin, değil mi?
- She is the person I was waiting for.
- Beklediğim kişi o.
- Hi, we are calling to report a missing person.
- Merhaba, biz kayıp bir kişiyi bildirmek için arıyoruz.
- I know the person you are talking about.
- Bahsettiğin kişiyi tanıyorum.
- That's a real person.
- O, gerçek bir kişi.
- One person was critically injured.
- Bir kişi ağır yaralandı.
- Do you know who that person is?
- O kişinin kim olduğunu biliyor musun?
- Tom was the last person to leave the room.
- Tom odadan çıkan son kişiydi.
- What kind of person is she?
- O ne tür bir kişi?
- You're a bad person.
- Sen kötü bir kişisin.
- I'm not the youngest person here.
- Buradaki en genç kişi ben değilim.
- Tom is a very ambitious person.
- Tom çok hırslı bir kişi.
- Not a single person arrived late.
- Tek bir kişi bile geç gelmedi.
- I am such a wonderful person.
- Ben böyle harika bir kişiyim.
- Tom is the happiest person I know.
- Tom tanıdığım en mutlu kişi.
- You should give this task to some other person.
- Bu görevi başka bir kişiye vermelisin.
- Have you met the person I hired?
- İşe aldığım kişiyle tanıştınız mı?
- I'm not the person you think I am.
- Düşündüğün kişi değilim.
- The captain was the last person to leave the sinking ship.
- Kaptan batan gemiyi terk eden son kişiydi.
- What is most important in life differs from person to person.
- Hayatta neyin en önemli olduğu kişiden kişiye değişir.
- Tom found the person he was looking for.
- Tom aradığı kişiyi bulmuştu.
- He is the proper person for the job.
- İş için uygun kişi o.
- What's the name of the person who recommended us to you?
- Bizi size tavsiye eden kişinin adı nedir?
- She was the last person I expected to see there.
- Orada görmeyi beklediğim son kişiydi.
- Is there space for another person?
- Bir kişi için daha yer var mı?
- He is the last person I want to see now.
- Şu anda görmek istediğim son kişi o.
- Tom wasn't the drunkest person at the party.
- Tom partideki en sarhoş kişi değildi.
- The one person I know here is Tom.
- Burada tanıdığım tek kişi Tom.
- You're the only person I can count on.
- Güvenebileceğim tek kişi sensin.
- I didn't see a single person.
- Tek bir kişi bile görmedim.
- I'm the last person on your list, aren't I?
- Ben listendeki en son kişiyim, değil mi?
- Can you recognise the person in this picture?
- Bu resimdeki kişiyi tanıyabildiniz mi?
- Are you a secretive person?
- Sen ketum bir kişi misin?
- Are you the person who wrote this letter?
- Bu mektubu yazan kişi sen misin?
- The only person who could have done this is Tom.
- Bu yapmış olabilecek tek kişi Tom.
- You're the only person I know besides me who likes medieval music.
- Benden başka orta çağ müziğini seven tek kişi sensin.
- I'm not the person I was.
- Olduğum kişi değilim.
- Did Tom find the person he was looking for?
- Tom aradığı kişiyi buldu mu?
- Wasn't Tom the first person we called?
- Tom aradığımız ilk kişi değil miydi?
- Tom is the person who owns the store across the street.
- Tom caddenin karşısındaki dükkana sahip olan kişidir.
- We haven't had one person complain.
- Bir kişi bile şikâyet etmedi.
- He is the only person for the job.
- Bu iş için tek kişi o.
- The person you're looking for isn't here.
- Aradığınız kişi burada değil.
- Each person paid $7,000.
- Her kişi 7,000 dolar ödedi.
- A person who does not accept bribes is worthy of the kingdom of God.
- Rüşvet kabul etmeyen bir kişi Tanrı'nın krallığına layıktır.
- To adopt a sentence, click on the white person icon.
- Bir cümleyi benimsemek için beyaz kişi simgesine tıklayın.
- A person is known by the company he keeps.
- Bir insan arkadaşlık ettiği kişiler tarafından tanınır.
- Tom is not the active person he used to be.
- Tom eskiden olduğu kadar aktif kişi değil.
- He is the last person to betray his friends.
- O, arkadaşlarına ihanet edecek son kişidir.
- I'm a brave person.
- Ben cesur bir kişiyim.
- Are we talking about the same person?
- Aynı kişiden mi söz ediyoruz?
- Tom is an easy person to talk to.
- Tom konuşması kolay bir kişi.
- I'm the person that has to do that.
- Ben onu yapmak zorunda olan kişiyim.
- You're going to be the first person Sami kills.
- Sami'nin öldüreceği ilk kişi sen olacaksın.
- No intelligent person drinks and then drives.
- Hiçbir akıllı kişi içkiliyken araba sürmez.
- The person I was just talking to is Tom.
- Az önce konuştuğum kişi Tom'du.
- Tom has always been a very cheerful person.
- Tom her zaman çok neşeli bir kişi olmuştur.
- The person helping Tom is Mary.
- Tom'a yardım eden kişi Mary.
- The only person who's looking forward to Miss Cobb's return.
- Bayan Cobb'un dönüşünü dört gözle bekleyen tek kişi.
- The person who wrote that book is possessed of both humour and wit, isn't he?
- Bu kitabı yazan kişi hem mizah hem de zeka sahibi, değil mi?
- You're the only person I trust.
- Sen güvendiğim tek kişisin.
- You're the only person I know that doesn't like bananas.
- Sen muz sevmeyen tanıdığım tek kişisin.
- Each person paid a thousand dollars.
- Her kişi bin dolar ödedi.
- You are such a boring person.
- Sen böyle sıkıcı bir kişisin.
- I'm a trustworthy person.
- Ben güvenilir bir kişiyim.
- Tom is the only other person who could've done that.
- Bunu yapabilen tek kişi Tom'dur.
- Tom was the last person I expected to see here.
- Tom burada görmeyi umduğum son kişiydi.
- I'm the oldest person here.
- Buradaki en yaşlı kişi benim.
- There was at least one person in the classroom when I left.
- Ben ayrıldığımda sınıfta en az bir kişi vardı.
- Who's the person with Tom?
- Tom'un yanındaki kişi kim?
- Tom wasn't the only person there.
- Oradaki tek kişi Tom değildi.
- Tom was the only person who understood Mary.
- Mary'yi anlayan tek kişi Tom'du.
- Tom was the first person in our neighborhood to buy an iPad.
- Tom mahallemizde iPad alan ilk kişiydi.
- Her new husband turned out to be a bad person.
- Yeni kocasının kötü bir kişi olduğu ortaya çıktı.
- You may have been the last person to see Tom.
- Tom'u gören son kişi olabilirsin.
- He's not a good person.
- O iyi bir kişi değildir.
- You're the only person I trust.
- Güvendiğim tek kişi sensin.
- Every person is expected to bring their own lunch.
- Her kişinin kendi öğle yemeğini getirmesi beklenir.
- Maybe one of my grandchildren will be the first person to set foot on Mars.
- Belki torunlarımdan biri Mars'a ayak basan ilk kişi olur.
- He is our teacher and a person we should respect.
- O bizim öğretmenimiz ve saygı göstermemiz gereken bir kişi.
- It goes without saying that he's the best person for the job.
- Bu iş için en iyi kişi olduğunu söylemeye gerek yok.
- Who's the funniest person in your class?
- Sınıfınızdaki en komik kişi kim?
- We could really use another person around here.
- Burada gerçekten bir kişiye daha ihtiyacımız var.
- You're the only person I know besides me who likes to do that.
- Benim dışımda bunu yapmaktan hoşlanan tanıdığım tek kişisin.
- It is needless to say that an experienced person will do better than someone without experience.
- Deneyimli bir kişinin deneyimsiz birinden daha iyi iş çıkaracağını söylemek gereksizdir.
- Aren't you the person in charge?
- Yetkili kişi sen değil misin?
- I'm a smart person.
- Ben akıllı bir kişiyim.
- Can one person make a difference?
- Tek bir kişi fark yaratabilir mi?
- I'm a little hesitant to ask a favor of that person.
- O kişiden bir iyilik istemekte biraz tereddüt ediyorum.
- He's the last person I would ask help from, because he is completely unreliable.
- Yardım isteyeceğim son kişidir, çünkü tümüyle güvenilmezdir.
- I want to talk to the person who owns this house.
- Bu eve sahip olan kişiyle konuşmak istiyorum.
- You are the only person that I know here in Boston.
- Boston'da burada tanıdığım tek kişisin.
- My cousin is the second to the last person in the line.
- Kuzenim kuyrukta sondan ikinci kişi.
- I know the person who stole my car was Tom.
- Arabamı çalan kişinin Tom olduğunu biliyorum.
- Tom forgot the name of the person he was talking to.
- Tom konuştuğu kişinin adını unuttu.
- Only one person survived the accident.
- Sadece bir kişi kazadan sağ kurtuldu.
- Who's the person sitting at the other end of the table?
- Masanın diğer ucunda oturan kişi kim?
- She is one person I can't live without.
- Onsuz yaşayamayacağım tek kişi o.
- The person she's talking to is Allan.
- Konuştuğu kişi Allan.
- Tom is not an easy person to get along with.
- Tom geçinmesi kolay bir kişi değil.
- Tom is the only person who understands me.
- Beni anlayan tek kişi Tom.
- I like that person.
- O kişiden hoşlanırım.
- The person to whom the letter was sent died three years ago.
- Mektubun gönderildiği kişi üç yıl önce öldü.
- Follow that person.
- O kişiyi izle.
- Tom is the only person Mary knows who enjoys opera.
- Tom, Mary'nin tanıdığı operadan hoşlanan tek kişidir.
- She was the only person in the room at the time.
- O sırada odadaki tek kişi kendisiydi.
- I'm not the person you're looking for.
- Aradığınız kişi ben değilim.
- Tom was the last person Mary expected to see at John's party.
- Tom, Mary'nin John'un partisinde görmeyi beklediği son kişiydi.
- The person I look forward to working with is Tom.
- Birlikte çalışmak için sabırsızlandığım kişi Tom'dur.
- The person whose name was on the passport was described with words.
- Pasaportta adı yazılı olan kişi, kelimelerle tarif edildi.
- She is the person I was waiting for.
- O, beklediğim kişidir.
- I have never come across such a stubborn person.
- Daha önce böyle inatçı bir kişiyle karşılaşmadım.
- Is Mother Teresa a good person?
- Rahibe Teresa iyi bir kişi midir?
- That particular person will run.
- Şu kişi koşacak.
- Tom is the only person I would trust to do that.
- Bunu yapmak için güveneceğim tek kişi Tom'dur.
- I want the person who did this brought to justice.
- Bunu yapan kişiyi adalete teslim etmek istiyorum.
- He's the only person that I've ever been able to trust completely.
- O, şimdiye kadar tamamen güvenebildiğim tek kişi.
- Who is the person who just spoke to you?
- Demin seninle konuşan kişi kimdi?
- Tom said he didn't know who that person was.
- Tom, o kişinin kim olduğunu bilmediğini söyledi.
- Since Tom is an honest person, I like him.
- Tom dürüst bir kişi olduğu için, onu severim.
- Tom is the smartest person I know.
- Tom tanıdığım en akıllı kişi.
- Who is the person in charge?
- Sorumlu kişi kimdir?
- People often enter into a relationship thinking that they can change the other person.
- İnsanlar genellikle karşılarındaki kişiyi değiştirebileceklerini düşünerek bir ilişkiye girerler.
- What a lucky person he is!
- Ne şanslı bir kişi o!
- Tom wasn't the person in charge.
- Yetkili kişi Tom değildi.
- Tom is the only person that can do it.
- Tom bunu yapabilecek tek kişi.
- What's the name of the person who recommended us to you?
- Bizi size tavsiye eden kişinin adı neydi?
- He is the person to whom I gave my dictionary.
- O, sözlüğümü verdiğim kişi.
- Tom is the very best person for the job.
- Tom iş için en iyi kişi.
- I'll transfer you to the right person.
- Sizi doğru kişiye aktaracağım.
- Tom is the person that won.
- Kazanan kişi Tom'dur.
- Beauty doesn't say anything about the character of a person.
- Güzellik bir kişinin karakteri hakkında bir şey söylemez.
- It is needless to say that an experienced person will do better than someone without experience.
- Deneyimli bir kişinin deneyimsiz birinden daha iyi iş çıkaracağını söylemeye gerek yok.
- You're the only other person who knows why Tom was fired.
- Tom'un niye işten kovulduğunu bilen tek kişi sensin.
- Tom is the person I'm waiting for.
- Tom beklediğim kişi.
- Tom is the only person I know who doesn't like watching baseball.
- Tom beyzbol izlemeyi sevmeyen tanıdığım tek kişi.
- The best person to ask is Tom.
- Sorulacak en iyi kişi Tom.
- Tom isn't the only person that has done that.
- Bunu yapan tek kişi Tom değil.
- Tom was the only other person present.
- Tom mevcut olan tek kişiydi.
- Who's that person talking to Tom?
- Tom'la konuşan kişi kim?
- Tom wasn't the first person here.
- Tom buraya gelen ilk kişi değildi.
- I don't think Tom is the right person for this particular job.
- Tom'un bu iş için doğru kişi olduğunu sanmıyorum.
- Where's the person who helped you do this?
- Bunu yapmana yardım eden kişi nerede?
- Which is worse, killing one person or letting five people die?
- Hangisi daha kötü, bir kişiyi öldürmek mi yoksa beş kişinin ölmesine izin vermek mi?
- One person was selected.
- Bir kişi seçildi.
- Tom certainly isn't the first person who had that idea.
- Tom kesinlikle bu fikre sahip olan ilk kişi değil.
- The only person I saw doing that was Tom.
- Bunu yaparken gördüğüm tek kişi Tom'du.
- The best person to ask is Tom.
- Sorulacak en iyi kişi Tom'dur.
- A person who is born in France is a French.
- Fransa'da doğan bir kişi Fransız'dır.
- I know the perfect person for you.
- Senin için mükemmel kişiyi biliyorum.
- Choose one person.
- Bir kişi seçin.
- I'm the person in charge.
- Yetkili kişi benim.
- I'm not the only person that has done that.
- Bunu yapan tek kişi ben değilim.
- Maybe it's the same person.
- Belki de aynı kişidir.
- That's the person I've been waiting for.
- İşte beklediğim kişi.
- The person I met yesterday was Tom.
- Dün tanıştığım kişi Tom'du.
- I'm the only person who knows where Tom is.
- Tom'un nerede olduğunu bilen tek kişi benim.
- That person is my eldest brother.
- O kişi benim en büyük kardeşim.
- I don't want to be the person who tells Tom that.
- Tom'a bunu söyleyen kişi olmak istemiyorum.
- Tom is a smart person, isn't he?
- Tom akıllı bir kişi, değil mi?
- The person who planted the bomb hasn't been caught.
- Bombayı yerleştiren kişi henüz yakalanmadı.
- Are you sure we're talking about the same person?
- Aynı kişi hakkında konuştuğumuzdan emin misin?
- Tom told me you were the person to talk to.
- Tom bana senin konuşulacak kişi olduğunu söyledi.
- Every person has the power to abuse their privileges.
- Her kişi, ayrıcalıklarını kötüye kullanma gücüne sahiptir.
- We have to find the right person for each position.
- Her pozisyon için doğru kişiyi bulmalıyız.
- Tom is the only person who can probably help us do that.
- Muhtemelen bunu yapmamıza yardım edebilecek tek kişi Tom.
- The person who planted the bomb hasn't been caught.
- Bombayı koyan kişi yakalanmadı.
- I'm not the person you think I am.
- Ben senin düşündüğün kişi değilim.
- He was the only person in the room at the time.
- O sırada odadaki tek kişi oydu.
- Tom is the only person in the classroom.
- Tom sınıftaki tek kişidir.
- Can that person see our horse?
- O kişi bizim atımızı görebilir mi?
- She left the impression of a person open to everything.
- O her şeye açık bir kişi izlenimi bıraktı.
- Maybe it's the same person.
- Belki aynı kişidir.
- Tom was the only other person present.
- Tom orada bulunan diğer tek kişiydi.
- I'm the only person Tom knows who can play chess.
- Tom'un tanıdığı satranç oynayabilen tek kişi benim.
- Tom wasn't the first person to offer to help Mary.
- Mary'ye yardım etmeyi teklif eden ilk kişi Tom değildi.
- Tom is probably the only person in the world who cares if I'm alive or dead.
- Muhtemelen Tom, hayatta olup olmadığımı umursayan dünyadaki tek kişidir.
- Tom is a very intense person.
- Tom çok yoğun bir kişi.
- I'm still the same person I was before.
- Ben hâlâ eskiden olduğum kişiyim.
- I'm not a smart person.
- Ben zeki bir kişi değilim.
- I'm still the same person I used to be.
- Ben hâlâ eskisi gibi aynı kişiyim.
- Tom is the person who taught me how to do this.
- Tom bana bunu nasıl yapacağımı öğreten kişidir.
- These days, a watch not only shows the time, but also the person's social status.
- Bugünlerde bir saat sadece zamanı değil, aynı zamanda kişinin sosyal statüsünü de gösteriyor.
- We think that Tom is an honest person.
- Tom'un dürüst bir kişi olduğunu düşünüyoruz.
- This is the person they say stole the car.
- Bu, onların arabayı çaldığını söylediği kişi.
- The only person here that Tom knows is Mary.
- Tom'un burada tanıdığı tek kişi Mary.
- That's the person they suspect killed Tom.
- Tom'u öldürdüğünden şüphelendikleri kişi bu.
- This is the person I talked about the other day.
- Dünden önce bahsettiğim kişi bu.
- I'm not the person that you think.
- Ben sandığın kişi değilim.
- A person is either male or female.
- Bir kişi ya erkektir ya da dişi.
- Can I speak to the person in charge?
- Yetkili kişiyle konuşabilir miyim?
- Because of the heavy fog, not a single person could be seen.
- Yoğun sis yüzünden tek bir kişi bile görünmüyordu.
- That person asked me who I was, but I did not deem it necessary to answer him.
- O kişi bana kim olduğumu sordu, ama ona cevap vermeyi gerekli görmedim.
- Who was the last person to log on to the computer?
- Bilgisayarda oturum açan son kişi kimdi?
- You're the only person I know besides me who is actually interested in this kind of thing.
- Benden başka bu tür şeylerle gerçekten ilgilenen tek kişi sensin.
- He is the last person I would want to go skiing with.
- O, birlikte kayak yapmaya gitmek istediğim son kişidir.
- Layla's mother is the person she hated the most in the world.
- Layla'nın annesi dünyada en çok nefret ettiği kişiydi.
- We are sorry, the person you are trying to contact is not available.
- Üzgünüz, iletişime geçmeye çalıştığınız kişi şu anda müsait değil.
- Tom is the only person I've ever really been in love with.
- Tom şimdiye kadar gerçekten sevdiğim tek kişidir.
- Tom is the least likely person to do that.
- Tom bunu yapma olasılığı en düşük kişidir.
- Tom is the only person who can help me.
- Tom bana yardım edebilecek tek kişi.
- Doctors should help the sick or injured person.
- Doktorlar hasta ya da yaralı kişiye yardım etmeli.
- A person who is addicted to work is called a workaholic.
- Çalışmaya bağımlı olan bir kişiye işkolik denir.
- The person we need to tell now is Tom.
- Şimdi söylememiz gereken kişi Tom.
- He would be the last person to betray others.
- Başkalarına ihanet edecek en son kişi o olurdu.
- Tom is the only person Mary can trust.
- Mary'nin güvenebileceği tek kişi Tom.
- You're the only person I know in Boston.
- Boston'da tanıdığım tek kişisin.
- The person who can help you is Tom.
- Size yardım edebilecek kişi Tom'dur.
- She is a bad person.
- O kötü bir kişi.
- You're the only person that can persuade Tom to do that.
- Tom'u buna ikna edebilecek tek kişi sensin.
- Tom was the first person to volunteer.
- Gönüllü olan ilk kişi Tom'du.
- He is the person I was waiting for.
- O, beklediğim kişidir.
- Can water intoxicate a person?
- Su bir kişiyi sarhoş edebilir mi?
- The first person I met when I became a student here was Tom.
- Burada öğrenci olduğumda tanıştığım ilk kişi Tom'du.
- Maybe I know this person!
- Belki bu kişiyi tanıyorumdur!
- A person who makes an easy matter sound difficult does not seem to be so smart.
- Kolay bir meseleyi zorlaştıran bir kişi o kadar da zeki görünmüyor.
- Tom was the last person I expected to see.
- Tom görmeyi beklediğim son kişiydi.
- A single person produces more meat than I expected.
- Tek bir kişi beklediğimden daha fazla et üretiyor.
- Sometimes it takes more than one person to do this.
- Bunu yapmak bazen birden fazla kişi gerektirir.
- The person reading a book over there is my father.
- Orada kitap okuyan kişi benim babamdır.
- I hired Tom because I thought he was the best person for the job.
- Tom'u tuttum çünkü bu iş için en iyi kişi olduğunu düşündüm.
- This is too big for one person to carry.
- Bu bir kişinin taşıyamayacağı kadar büyük.
- Every fifth person has a car in this country.
- Bu ülkede her beş kişiden birinin arabası var.
- I know the person that you came with.
- Birlikte geldiğiniz kişiyi tanıyorum.
- Tom wasn't the first person the police arrested.
- Polisin tutukladığı ilk kişi Tom değildi.
- The girl said that she had never heard of such a person.
- Kız böyle bir kişiyi asla duymadığını söyledi.
- You're the only person I can rely on in this kind of situation.
- Bu tür durumda güvenebileceğim tek kişi sensin.
- You're the only other person who knows what actually happened.
- Sen gerçekten ne olduğunu bilen tek kişisin.
- A person who is addicted to work is called a workaholic.
- Çalışma bağımlısı bir kişiye işkolik denilir.
- The first principle is that you must not fool yourself, and you are the easiest person to fool.
- İlk ilke, kendinizi kandırmamanız gerektiğidir ve kandırılması en kolay kişi kendinizsiniz.
- Would it be ethical to sacrifice one person to save many?
- Birçok kişiyi kurtarmak için bir kişiyi feda etmek etik olur mu?
- He is our teacher and a person we should respect.
- O bizim öğretmenimiz ve saygı duymamız gereken bir kişi.
- Tom isn't the person in charge.
- Yetkili kişi Tom değil.
- I think Tom is the person who should be doing this instead of me.
- Bence bunu benim yerime yapması gereken kişi Tom.
- One who loves flowers cannot be a bad person.
- Çiçekleri seven biri kötü bir kişi olamaz.
- A spoilsport is a person who ruins other people's fun.
- Oyunbozan, diğer insanların eğlencesini bozan kişidir.
- The admission is ten dollars a person.
- Giriş ücreti bir kişi için 10 dolardır.
- You're the only person I know that doesn't like bananas.
- Tanıdığım muz sevmeyen tek kişi sensin.
- A busser is a person who clears tables in a restaurant.
- Garson, bir restoranda masaları temizleyen kişidir.
- I realized later that the person I was talking to wasn't Tom.
- Konuştuğum kişinin Tom olmadığını daha sonra farkettim.
- I'm the person who needs to do that.
- Bunu yapması gereken kişi benim.
- When you love someone, you'll do anything to make that person happy.
- Birini sevdiğinizde, o kişiyi mutlu etmek için her şeyi yaparsınız.
- The merchant seems to be an honest person.
- Tüccar dürüst bir kişi gibi görünüyor.
- For a person who is in good physical condition, climbing mountains is a cinch.
- Fiziksel durumu iyi olan bir kişi için dağa tırmanmak çocuk oyuncağıdır.
- You're the only person I really wanted to talk to.
- Gerçekten konuşmak istediğim tek kişi sendin.
- He is the only person that I known who is equal to the task.
- Bu göreve uygun tanıdığım tek kişi o.
- The first person I met in Boston was Tom.
- Boston'da ilk tanıştığım kişi Tom'du.
- A person with a BMI of 25 to 29 is considered overweight.
- VKİ 25 ila 29 olan bir kişi aşırı kilolu olarak kabul edilir.
- Tom is the person in charge.
- Tom yetkili kişi.
- The last person I told my idea to thought I was nuts.
- Fikrimi anlattığım son kişi deli olduğumu düşündü.
- Tom wasn't the only person that Mary talked to.
- Mary'nin konuştuğu tek kişi Tom değildi.
- You're the only other person who knows where Tom is.
- Sen Tom'un nerede olduğunu bilen tek kişisin.
- You were the only person who talked to Tom.
- Tom'la konuşan tek kişi sendin.
- Tom gave it to the wrong person.
- Tom onu yanlış kişiye verdi.
- Which is worse, killing one person or letting five people die?
- Hangisi daha kötüdür, bir insanı öldürmek mi yoksa beş kişinin ölmesine izin vermek mi?
- Tom is the only person who can do that, I think.
- Sanırım bunu yapabilecek tek kişi Tom'dur.
- Tom thinks he's a good person.
- Tom iyi bir kişi olduğunu düşünüyor.
- Who is the person who just spoke to you?
- Az önce seninle konuşan kişi kim?
- Recognize and respect the personality of a person.
- Bir kişinin karakterini tanı ve saygı duy.
- I'm not a good person.
- Ben iyi bir kişi değilim.
- Tom was the most influential person in town.
- Tom şehirdeki en etkili kişiydi.
- I'll be the person in charge.
- Yetkili kişi ben olacağım.
- Tom is a very creative person.
- Tom çok yaratıcı bir kişi.
- Tom is the tallest person in his class.
- Tom sınıfında en uzun kişi.
- The only person you can rely on is yourself.
- Güvenebileceğin tek kişi kendinsin.
- I'm the only person who can do that.
- Ben onu yapabilen tek kişiyim.
- The person she's talking to is Allan.
- Onun konuştuğu kişi Allan'dır.
- Show me the person who loves you.
- Bana seni seven kişiyi göster.
- The person who shot JFK worked for the CIA.
- JFK'yi vuran kişi CIA için çalışıyordu.
- I'm the only person who can do that.
- Bunu yapabilecek tek kişi benim.
- Tom is a person who can be trusted.
- Tom güvenilebilecek bir kişidir.
- This is a personal decision for every person.
- Bu her kişi için kişisel bir karardır.
- You're a brave person.
- Sen cesur bir kişisin.
- Tom was the first person to ever ask me for help.
- Tom şimdiye kadar yardım isteyen ilk kişiydi.
- You gave the documents to the wrong person.
- Belgeleri yanlış kişiye vermişsin.
- You're the tallest person here.
- Buradaki en uzun kişi sensin.
- Tom is the person I think can help you.
- Size yardım edebileceğini düşündüğüm kişi Tom.
- Tom wasn't the only person there.
- Tom oradaki tek kişi değildi.
- Tom is probably the person who did this.
- Tom muhtemelen bunu yapan kişidir.
- Sami works only for one person and it's Farid Bakir.
- Sami sadece bir kişi için çalışır. Ferit Bekir.
- You're the only other person who knows the combination to this safe.
- Bu kasanın şifresini bilen tek kişisin.
- An industrious person will succeed in life.
- Çalışkan kişi hayatta başarılı olacaktır.
- You're the only person that can persuade him.
- Onu ikna edebilecek tek kişi sizsiniz.
- Tom gave the documents to the wrong person.
- Tom belgeleri yanlış kişiye verdi.
- He was the last person I expected to see there.
- Orada görmeyi umduğum son kişiydi.
- You're the only person I've told.
- Söylediğim tek kişi sensin.
- The police can't find a single person who remembers seeing you where you said you were on the night of the murder.
- Polis, cinayet gecesi olduğunu söylediğin yerde seni gördüğünü hatırlayan tek bir kişi bile bulamıyor.
- I'm the only person that can do that.
- Bunu yapabilecek tek kişi benim.
- You shouldn't judge a person based on his or her name.
- Bir kişiyi ismine göre yargılamamalısın.
- Who's the person Tom went to Boston to help?
- Tom'un yardım etmek için Boston'a gittiği kişi kim?
- Layla is an anger-prone person.
- Leyla öfkelenmeye yatkın bir kişidir.
- The unconscious person feels no pain, but for the family and friends it can be a long and painful experience.
- Bilinci yerinde olmayan kişi acı hissetmez, ancak ailesi ve arkadaşları için bu uzun ve acı verici bir deneyim olabilir.
- She is the laziest person I know.
- O, bildiğim en tembel kişidir.
- I think the person I saw talking to Tom was Mary.
- Tom'la konuşurken gördüğüm kişinin Mary olduğunu düşünüyorum.
- Tom isn't the only person Mary should talk to.
- Mary'nin konuşması gereken tek kişi Tom değil.
- Tom is the only person in the office who can speak French.
- Tom ofiste Fransızca konuşabilen tek kişi.
- Is Tom a good person?
- Tom iyi bir kişi mi?
- I thought you might be the only person who would listen to me.
- Beni dinleyecek tek kişi olabileceğini düşündüm.
- Tom is a very practical person.
- Tom çok pratik bir kişi.
- You're just the person we need.
- Sen tam ihtiyacımız olan kişisin.
- I'm not the person I once was.
- Bir zamanlar olduğum kişi değilim.
- Tom is the last person in line.
- Tom sıradaki son kişi.
- I'm not a smart person.
- Ben akıllı bir kişi değilim.
- No such person exists.
- Böyle bir kişi mevcut değildir.
- Tom is the person to ask.
- Sorulması gereken kişi Tom.
- Please choose one person.
- Lütfen bir kişi seçin.
- Tom is the only person that can do it.
- Bunu yapabilecek tek kişi Tom.
- Sami's lawyer told the jurors that cops arrested the wrong person.
- Sami'nin avukatı jüri üyelerine polislerin yanlış kişiyi tutukladığını söyledi.
- Who's your favorite historical person?
- En sevdiğiniz tarihi kişi kim?
- Layla was the only person who understood Sami and cared for him.
- Leyla, Sami'yi anlayan ve ona bakan tek kişiydi.
- I am not a smart person.
- Ben akıllı bir kişi değilim.
- This apartment is too big for one person.
- Bu daire bir kişi için çok büyük.
- I am an ordinary person.
- Ben sıradan bir kişiyim.
- Sami works only for one person and it's Farid Bakir.
- Sami sadece bir kişi için çalışıyor, o da Farid Bakir.
- Tom and one other person were seriously injured.
- Tom ve bir kişi daha ciddi şekilde yaralandı.
- Who's the person in charge?
- Sorumlu kişi kim?
- I'm the only person who didn't do that.
- Bunu yapmayan tek kişi benim.
- Tom is a quiet person.
- Tom sakin bir kişi.
- Tom is a very healthy person.
- Tom çok sağlıklı bir kişi.
- You're the only person I know who can speak French.
- Tanıdığım Fransızca konuşabilen tek kişi sensin.
- I'm not the kind of person that you think I am.
- Olduğumu sandığınız kişi değilim.
- I've married the wrong person.
- Yanlış kişiyle evlendim.
- Arrogance leads to a person's downfall.
- Kibir bir kişinin çöküşüne yol açar.
- I am not an eloquent person.
- Ben dokunaklı konuşan bir kişi değilim.
- The only person Tom says he'll talk to is Mary.
- Tom'un konuşacağını söylediği tek kişi Mary.
- Tom was the first person to arrive.
- Tom ilk gelen kişiydi.
- Tom was the person in charge.
- Tom sorumlu kişiydi.
- Are you the person who wrote this letter?
- Bu mektubu yazan kişi siz misiniz?
- You're the only person I know who doesn't knock before entering my office.
- Sen ofisime girmeden önce kapıyı çalmayan tanıdığım tek kişisin.
- You're the only person that can do this.
- Sen bunu yapabilecek tek kişisin.
- I assume they chose Tom because he's the best person for the job.
- Sanırım iş için en iyi kişi olduğundan dolayı onlar Tom'u seçti.
- Tom is the laziest person I know.
- Tom tanıdığım en tembel kişi.
- You're the only person who ever comes to visit me.
- Beni ziyarete gelen tek kişi sensin.
- Tom is the only person who can probably help us do that.
- Tom belki de onu yapmamıza yardım edebilecek tek kişidir.
- Do you really think Tom is the person we should hire?
- Gerçekten işe almamız gereken kişinin Tom olduğunu mu düşünüyorsun?
- You're the only person who hasn't yet made a donation.
- Henüz bağış yapmayan tek kişi sensin.
- Except for me, there wasn't a single person there.
- Benim dışımda, orada tek bir kişi bile yoktu.
- The only person studying was Tom.
- Eğitim gören tek kişi Tom'du.
- I'm pretty sure Tom was the person who did that.
- Onu yapan kişinin Tom olduğundan oldukça eminim.
- Tom was the last person to finish eating.
- Tom yemeğini bitiren son kişiydi.
- Tom is the only person who could have stolen Mary's necklace.
- Tom Mary'nin kolyesini çalmış olabilecek tek kişidir.
- He was the last person I expected to see.
- Görmeyi beklediğim son kişiydi.
- Such a person will often go a block out of his way to avoid meeting a person of the opposite sex.
- Böyle bir kişi genellikle karşı cinsten biriyle karşılaşmamak için elinden geleni ardına koymayacaktır.
- Tom still has one person he can always count on.
- Tom'un hala her zaman güvenebileceği bir kişi var.
- You're the only person I know in Boston.
- Boston'da tanıdığım tek kişi sensin.
- Tom still has one person he can always count on.
- Tom hâlâ her zaman güvenebileceği bir kişiye sahip.
- You're not the first person to tell me that, and surely you're not the last.
- Bunu bana söyleyen ilk kişi sen değilsin ve eminim son kişi de olmayacaksın.
- Tom is a very sincere person.
- Tom çok samimi bir kişi.
- We are sorry, the person you are trying to contact is not available.
- Üzgünüz, iletişime geçmeye çalıştığınız kişi müsait değil.
- One person is still missing.
- Bir kişi hala kayıp.
- A person who drinks sugary drinks on a daily basis will consume up to 23 kilograms of sugar in a twelve month period.
- Her gün şekerli içecekler içen bir kişi on iki aylık bir süre içinde 23 kilograma kadar şeker tüketmiş olur.
- I am a very busy person.
- Ben meşgul bir kişiyim.
- I don't think I'm the person you're looking for.
- Aradığın kişi olduğumu sanmıyorum.
- Tom was the only other person in the room.
- Tom odadaki diğer tek kişiydi.
- The only person who hasn't paid is you.
- Ödeme yapmayan tek kişi sensin.
- Catch that person.
- O kişiyi yakala.
- Tom wasn't a nice person.
- Tom hoşbir kişi değil.
- Money can change a person in a few minutes.
- Para bir kişiyi birkaç dakika içinde değiştirebilir.
- The only person who doesn't seem to understand is you.
- Anlıyor gibi görünmeyen tek kişi sensin.
- You're the last person I expected to see here.
- Burada görmeyi beklediğim son kişi sendin.
- You seem to be a very lonely person.
- Çok yalnız bir kişi gibi görünüyorsun.
- Tom is the person who helped Mary.
- Tom, Mary'ye yardım eden kişi.
- It's marvellous to listen to a learned person.
- Bilgili bir kişiyi dinlemek harika.
- Tom is the last person I want to talk to now.
- Tom şimdi konuşmak istediğim son kişi.
- Maybe my grandchild will be the first person to set foot on Mars.
- Belki torunum Mars'a ayak basan ilk kişi olur.
- Who's the oldest person you know?
- Tanıdığın en yaşlı kişi kim?
- You're the person I've been looking for.
- Aradığım kişi sensin.
- What's your impression of that person like?
- O kişi hakkındaki izlenimin nedir?
- Tom is the only person in the room.
- Odadaki tek kişi Tom.
- I'm not an eloquent person.
- Dokunaklı konuşan bir kişi değilim.
- Layla's mother is the person that hurt her the most.
- Leyla'nın annesi ona en çok zarar veren kişidir.
- There's a telephone call from a person named Brown.
- Brown adında bir kişiden bir telefon çağrısı var.
- He is a self-oriented person.
- O kendini düşünen bir kişi.
- Tom is the person in charge, isn't he?
- Tom sorumlu kişi, değil mi?
- I like that person.
- O kişiden hoşlanıyorum.
- Tom is the only person that has any chance to persuade Mary.
- Tom, Mary'yi ikna etme şansı olan tek kişidir.
- You're a strange person.
- Sen garip bir kişisin.
- The police haven't yet caught the person who committed this hideous crime.
- Polis henüz bu korkunç suçu işlemiş kişiyi yakalamış değil.
- Tom is the friendliest person I know.
- Tom bildiğim en samimi kişi.
- Sami is the funniest person.
- Sami en komik kişidir.
- That person thinks that my cat lives on the tree.
- O kişi kedimin ağaçta yaşadığını düşünüyor.
- The person I am angry with is my brother.
- Kızgın olduğum kişi kardeşim.
- Tom spoke to the person sitting next to him on the train.
- Tom trende yanında oturan kişiyle konuştu.
- There was only one other person on the platform.
- Sahanlıkta sadece bir kişi daha vardı.
- The person who donated this money wishes to remain anonymous.
- Bu parayı bağışlayan kişi adının gizli kalmasını istiyor.
- The only person Tom ever talks to is Mary.
- Tom'un şimdiye kadar konuştuğu tek kişi Mary.
- Tom is the person Mary wants to do that with.
- Mary'nin bunu yapmak istediği kişi Tom.
- My secretary is the sweetest person in the whole office.
- Benim sekreterim tüm ofisteki en tatlı kişidir.
- The only person who can do that is Tom.
- Bunu yapabilecek tek kişi Tom'dur.
- You were loved by this person because of your wealth.
- Zenginliğin yüzünden bu kişi tarafından sevildin.
- This is the person they say stole the car.
- Arabayı çaldığını söyledikleri kişi bu.
- No intelligent person drinks and then drives.
- Hiçbir akıllı kişi içki içip sonra araba sürmez.
- Layla's mother is the person that hurt her the most.
- Layla'nın annesi onu en çok inciten kişi.
- I want to talk to the person who owns this house.
- Bu evin sahibi olan kişiyle konuşmak istiyorum.
- I don't think I'm the best person for the job.
- İş için en iyi kişi olduğumu sanmıyorum.
- She was the last person I had expected to see there.
- Orada görmeyi beklediğim son kişiydi.
- I just talked to the person in charge.
- Yetkili kişiyle konuştum.
- You're the only other person who knows where Tom is.
- Tom'un nerede olduğunu bilen tek kişi sensin.
- Next person, please.
- Sıradaki kişi, lütfen.
- Tom has everything a person could want.
- Tom bir kişinin isteyebileceği her şeye sahip.
- You're a very talented person.
- Çok yetenekli bir kişisin.
- The person responsible has been fired.
- Sorumlu kişi işten atıldı.
- She thinks of herself as an intelligent person.
- Kendini zeki bir kişi olarak düşünüyor.
- You're the only person I know that has ever visited Boston.
- Şu ana kadar Boston'u ziyaret eden bildiğim tek kişisin.
- The person I am angry with is my brother.
- Kızgın olduğum kişi erkek kardeşimdir.
- Tom is not a bad person.
- Tom kötü bir kişi değil.
- Tom gave the documents to the wrong person.
- Tom evrakları yanlış kişiye verdi.
- Tom is the only person I know who can play the trombone.
- Tom trombon çalabilen tanıdığım tek kişi.
- The police haven't yet caught the person who committed this hideous crime.
- Polis bu iğrenç suçu işleyen kişiyi henüz yakalayamadı.
- I saw the person I was expecting standing there.
- Beklediğim kişinin orada durduğunu gördüm.
- A nervous person will not be fit for this job.
- Sinirli bir kişi bu iş için uygun olmaz.
- You're the last person who should preach about political correctness.
- Politik doğruculuk konusunda vaaz verecek son kişi sensin.
- The person responsible has been fired.
- Sorumlu kişi kovuldu.
- I'm the last person on your list, aren't I?
- Listendeki son kişi benim, değil mi?
- I think Tom is the person who should be doing this instead of me.
- Sanırım Tom benim yerime bunu yapıyor olması gereken kişi.
- He's a difficult person to deal with.
- Başa çıkılması zor bir kişidir.
- The person helping Tom is Mary.
- Tom'a yardım eden kişi Mary'dir.
- I thought you'd be the last person to do such a thing.
- Böyle bir şeyi yapacak en son kişinin sen olacağını düşünmüştüm.
- Can you recognise the person in this picture?
- Bu resimdeki kişiyi tanıyabilir misin?
- Do you recognize that person?
- O kişiyi tanıyor musun?
- I'm the tallest person here.
- Ben buradaki en uzun kişiyim.
- That person must be a computer programmer.
- Bu kişi bir bilgisayar programcısı olmalı.
- The person you have called cannot be reached at the moment.
- Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor.
- One person spoke for everyone.
- Bir kişi herkes adına konuştu.
- I think the person you're looking for might be Tom.
- Bence aradığınız kişi Tom olabilir.
- You're the only person I know besides me who likes to do that.
- Benim dışımda bunu yapmaktan hoşlanan tek kişi sensin.
- What is most important in life differs from person to person.
- Hayatta en önemli olan şey kişiden kişiye değişir.
- I want to speak to the person in charge.
- Sorumlu kişiyle tanışmak istiyorum.
- Tom wasn't the only person who needed to do that.
- Bunu yapması gereken tek kişi Tom değildi.
- A beekeeper is a person that works with bees.
- Arıcı, arılarla çalışan kişiye denir.
- He was the last person I expected to see here.
- Burada görmeyi umduğum son kişi oydu.
- He is the only person for the job.
- İş için tek kişidir.
- If you could choose one famous person you'd like to spend time with, who would it be?
- Birlikte zaman geçirmek isteyeceğiniz ünlü bir kişi seçme şansınız olsaydı, bu kim olurdu?
- I'm not the person I was.
- Eskiden olduğum kişi değilim.
- I'm the person who has to do that.
- Bunu yapması gereken kişi benim.
- Tom is a nice person.
- Tom hoş bir kişi.
- You are the most intelligent person I know.
- Sen tanıdığım en zeki kişisin.
- A person from Hamburg doesn't always understand a person from Bavaria.
- Hamburglu bir kişi her zaman Bavyeralı birini anlamaz.
- Tom is the only person who can show you how to do that.
- Bunu nasıl yapacağını sana gösterebilecek tek kişi Tom.
- You were the last person to see Tom.
- Tom'u gören son kişiydin.
- You may invite any person you like.
- İstediğin herhangi bir kişiyi davet edebilirsin.
- Don't blame the wrong person.
- Yanlış kişiyi suçlama.
- The last person Tom saw Mary with was John.
- Tom'un Mary ile gördüğü son kişi John'du.
- In 2009, Selena Gomez became the youngest person to be named a United Nations Children's Fund Ambassador in the United States.
- Selena Gomez 2009 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu Elçisi seçilen en genç kişi oldu.
- This is the person I spoke about the other day.
- Dünden önce hakkında konuştuğum kişi bu.
- You are the last person that I expected to meet.
- Sen karşılaşmayı umduğum son kişisin.
- I was the only person there that Tom seemed to trust.
- Orada Tom'un güvendiği tek kişi bendim.
- Tom's apartment is way too big for just one person.
- Tom'un dairesi tek bir kişi için çok büyük.
- A person who likes flowers can't be evil.
- Çiçekleri seven bir kişi kötü olamaz.
- He is the person to whom I gave my dictionary.
- Sözlüğümü verdiğim kişi oydu.
- The person on the left ruins the balance of the picture.
- Soldaki kişi resmin dengesini bozuyor.
- Tom is the person I was waiting for.
- Tom beklediğim kişi.
- Tom is the most boring person I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en sıkıcı kişidir.
- You're the only person that I can trust.
- Güvenebileceğim tek kişisin.
- You're a very wise person.
- Sen çok akıllı bir kişisin.
- Tom is the person I told you about.
- Tom sana bahsettiğim kişi.
- Tom is the person that told me how to do that.
- Tom bana bunu nasıl yapacağımı söyleyen kişi.
- There's one person in particular I'd like to talk to.
- Özellikle konuşmak istediğim bir kişi var.
- Can one person really make a difference in the world?
- Bir kişi dünyada gerçekten bir fark yaratabilir mi?
- I think I'm the person who should do that.
- Sanırım onu yapması gereken kişi benim.
- Tom is a person I admire.
- Tom benim hayran olduğum bir kişidir.
- That person looks familiar.
- O kişi tanıdık görünüyor.
- You seem to be a kind person.
- Nazik bir kişi gibi görünüyorsun.
- I'm the person who does that.
- Bunu yapan kişi benim.
- My uncle was the only person injured in the car accident.
- Araba kazasında yaralanan tek kişi Dayımdı.
- A very brief warning or explanation is enough for an intelligent person.
- Çok kısa bir uyarı veya açıklama akıllı bir kişi için yeterlidir.
- Sometimes it takes more than one person to do this.
- Bazen bunu yapmak için birden fazla kişi gerekir.
- Tom isn't the kind of person who would do something like that.
- Tom öyle bir şey yapacak kişi değildir.
- Only one person survived the accident.
- Kazadan sadece bir kişi kurtuldu.
- That person's house is near the subway.
- O kişinin evi metroya yakın.
- He is the last person I would want to go skiing with.
- Kayak yapmaya gitmek isteyeceğim son kişi o.
- I recognize that person from somewhere.
- Ben o kişiyi bir yerden tanıyorum.
- Tom is the only person I personally know who can speak French.
- Tom kişisel olarak tanıdığım Fransızca konuşabilen tek kişidir.
- She was the last person to finish eating.
- Yemeğini bitiren son kişi oydu.
- You're asking the wrong person.
- Yanlış kişiye soruyorsunuz.
- I'm the only person who did that.
- Bunu yapan tek kişi benim.
- I'm the only person who can help Tom today.
- Bugün Tom'a yardım edebilecek tek kişi benim.
- He was the last person I expected to see there.
- Orada görmeyi beklediğim son kişiydi o.
- Tom's not a real person.
- Tom gerçek bir kişi değil.
- Layla was the only person who understood Sami and cared for him.
- Layla, Sami'yi anlayan ve onunla ilgilenen tek kişiydi.
- That charity is named after a person who donated about two billion yen.
- Bu hayır kurumuna iki milyar yen bağışlayan bir kişinin adı verildi.
- He's a different person when he's drunk, so I don't like to drink with him.
- O içtiğinde farklı bir kişi oluyor, bu yüzden onunla içki içmeyi sevmiyorum.
- Tom is the best person for the job.
- Tom bu iş için en uygun kişi.
- You're the only person I know who can help me.
- Bana yardım edebilecek tanıdığım tek kişi sensin.
- Tom is the only person who paid on time.
- Tom zamanında ödeme yapan tek kişidir.
- Fadil is the person you would go to to share your troubles.
- Fadıl, sorunlarınızı paylaşmak için gideceğiniz kişidir.
- Tom was the last person I expected to meet in Boston.
- Tom, Boston'da karşılaşmayı beklediğim son kişiydi.
- Tom was the oldest person in the room.
- Tom odadaki en yaşlı kişiydi.
- Tom was the only person to survive the fire.
- Tom yangından kurtulan tek kişiydi.
- Are we talking about the same person?
- Aynı kişiden mi bahsediyoruz?
- Tom isn't a very religious person.
- Tom çok dindar bir kişi değildir.
- He is the person to lead the next generation.
- O yeni nesile öncülük eden kişidir.
- Tom was the only person in the classroom.
- Tom sınıfta tek kişiydi.
- Give your carpet to that person.
- Halınızı o kişiye verin.
- That kind of person will definitely fail.
- O tür bir kişi kesinlikle başarısız olur.
- Tom is the tallest person I know.
- Tom tanıdığım en uzun boylu kişi.
- I'm the only person who had to do that.
- Onu yapmak zorunda olan tek kişiyim.
- A person with common sense would never do this kind of thing.
- Sağduyu ile bir kişi, bu tür bir şeyi asla yapmaz.
- Why is Latin important for the life of a person?
- Latince neden bir kişinin yaşamı için önemlidir?
- A person named Miller wants to see you.
- Miller adında bir kişi sizi görmek istiyor.
- This is just too big for one person to carry.
- Bu bir kişinin taşıyamayacağı kadar büyük.
- Can one person really make a difference?
- Bir kişi gerçekten bir fark yaratabilir mi?
- I'm a rational person.
- Ben mantıklı bir kişiyim.
- The person Tom most gets along with is his father.
- Tom'un en iyi anlaştığı kişi babası.
- Tom is a very neat person, isn't he?
- Tom çok temiz bir kişi, değil mi?
- You can invite any person you like.
- İstediğin kişiyi davet edebilirsin.
- The world lost its best person today.
- Dünya bugün en iyi kişisini kaybetti.
- Tom is the only person who can do this job.
- Tom bu işi yapabilecek tek kişi.
- I think I'm the person who should do that.
- Bence bunu yapması gereken kişi benim.
- Tom is a bad person.
- Tom kötü bir kişi.
- Who's the next person on your list?
- Listendeki sıradaki kişi kim?
- Do you really think Tom is the person we should hire?
- Sence gerçekten işe almamız gereken kişi Tom mudur?
- Officers arrested one person.
- Memurlar bir kişiyi tutukladı.
- Tom is a truly amazing person.
- Tom gerçekten şaşırtıcı bir kişi.
- You're the only person I know that can't swim.
- Tanıdığım yüzme bilmeyen tek kişi sensin.
- He is a person of importance.
- O önemli bir kişi.
- I'm a serious person.
- Ben ciddi bir kişiyim.
- You're the tallest person here.
- Buradaki en uzun kişisin.
- The person I was just talking to is Tom.
- Benim az önce konuşuyor olduğum kişi Tom'dur.
- That person is looking at our fruit.
- O kişi bizim meyvemize bakıyor.
- I love you more than I love any other person.
- Seni herhangi bir diğer kişiyi sevdiğimden daha çok seviyorum.
- Who is that person over there?
- Oradaki kişi kim?
- You're likely the only person who can do that.
- Muhtemelen bunu yapabilecek tek kişi sensin.
- You're a wise person, Tom.
- Akıllı bir kişisin, Tom.
- My sister is the tallest person in our family.
- Kız kardeşim ailemizde en uzun kişidir.
- The only person Tom says he'll talk to is Mary.
- Tom'un konuşacağını söylediği tek kişi Mary'dir.
- I'm a messy person.
- Ben dağınık bir kişiyim.
- I'm not a rational person, and neither is anyone else.
- Ben mantıklı bir kişi değilim ve başkası da öyle değil.
- Are you sure we're talking about the same person?
- Aynı kişiden bahsettiğimize emin misin?
- I believe he is an intelligent person.
- Onun zeki bir kişi olduğuna inanıyorum.
- That's the person who Mary's really interested in.
- Mary'nin gerçekten ilgilendiği kişi bu.
- Do you recognize the person in this picture?
- Bu resimdeki kişiyi tanıyor musunuz?
- I want the person who did this brought to justice.
- Bunu yapan kişinin adalete teslim edilmesini istiyorum.
- Tom is the person who helped Mary do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmasına yardım eden kişidir.
- Tom isn't the kind of person who would do what you're accusing him of.
- Tom onu suçlayacağın şeyi yapacak kişi türü değil.
- You're going to be the first person Sami kills.
- Sami'nin öldüreceği ilk kişi olacaksın.
- Sami is happy to talk to any person about Islam.
- Sami herhangi bir kişiyle İslam hakkında konuşmaktan mutluluk duyar.
- That person's accent is incoherent to me.
- O kişinin aksanı benim için tutarsız.
- Tom may be the best person for the job.
- Tom iş için en iyi kişi olabilir.
- Tom is the only person who knows how to do this.
- Tom bunu nasıl yapacağını bilen tek kişi.
- Over there is the person I've been waiting for.
- Beklediğim kişi orada.
- Tom is the only person that I've ever been able to trust completely.
- Tom tamamen güvenebildiğim tek kişi.
- The person we're trying to catch is very dangerous.
- Yakalamaya çalıştığımız kişi çok tehlikeli.
- I am sure he would be the last person to do it.
- Eminim bunu yapacak son kişi o olurdu.
- Tom is the person who taught me how to do this.
- Tom bana bunu nasıl yapacağımı öğreten kişi.
- A person is worth more than money.
- Bir kişi paradan daha değerlidir.
- Can one person make a difference?
- Bir kişi fark yaratabilir mi?
- Are you sure Tom is the person you saw?
- Gördüğün kişinin Tom olduğuna emin misin?
- He is the last person to break his promise.
- Sözünden dönecek son kişidir.
- Tom is the only person Mary ever talks to.
- Tom, Mary'nin şimdiye kadar konuştuğu tek kişidir.
- Tom wasn't the only person in the classroom.
- Tom sınıfta tek kişi değildi.
- Except for one person, everybody went home.
- Bir kişi dışında herkes evine gitti.
- Tom isn't the only person that has done that.
- Tom bunu yapan tek kişi değil.
- Tom is the last person I want to talk to now.
- Tom şu anda konuşmak istediğim son kişi.
- The person I look forward to working with is Tom.
- Birlikte çalışmayı dört gözle beklediğim kişi Tom.
- I've married the wrong person.
- Ben yanlış kişiyle evlendim.
- Tom is really a multilingual person.
- Tom gerçekten çok dilli bir kişidir.
- Tom is the only person who can do this work.
- Tom bu işi yapabilecek tek kişi.
- The only person who could have done this is Tom.
- Bunu yapabilecek tek kişi Tom'dur.
- Tastes in music vary from person to person.
- Müzikte zevkler kişiden kişiye değişir.
- I didn't know you were that kind of a person.
- O tür bir kişi olduğunu bilmiyordum.
- I'm not the person you're looking for.
- Aradığın kişi ben değilim.
- You're the person in charge, aren't you?
- Sorumlu kişi sensin, değil mi?
- Tom was the only other person in the room.
- Odadaki tek kişi Tom'du.
- The first person we saw was Tom.
- İlk gördüğümüz kişi Tom'du.
- Tom is the bravest person I know.
- Tom tanıdığım en cesur kişidir.
- Are you a religious person?
- Siz dindar bir kişi misiniz?
- Tom is a person we can trust.
- Tom güvenebileceğimiz bir kişi.
- The person in charge is Tom.
- Yetkili kişi Tom.
- Jane Cobb, his present secretary, is the only person in the office who can stand him.
- Şu anki sekreteri Jane Cobb, ofiste ona katlanabilen tek kişi.
- That person is elected by the majority party caucus.
- O kişi çoğunluk partisi yönetim kurulu tarafından seçilir.
- I have never met a more sinful person.
- Daha günahkar bir kişiyle hiç karşılaşmadım.
- I'm the only person who can do this.
- Ben bunu yapabilen tek kişiyim.
- A person who steals deserves punishment.
- Hırsızlık yapan kişi cezalandırılmayı hak eder.
- That person writing the letter in the classroom is my friend.
- Sınıfta mektup yazan kişi benim arkadaşım.
- Tom was the first person to volunteer.
- Tom gönüllü olan ilk kişiydi.
- You're the only person I know besides me who really understands this problem.
- Benim dışımda bu sorunu gerçekten anlayan tek kişi sensin.
- I am a smart person.
- Ben zeki bir kişiyim.
- My cousin is the last person to break his promise.
- Kuzenim verdiği sözü tutmayacak son kişidir.
- Tom wasn't the only person in the classroom.
- Sınıftaki tek kişi Tom değildi.
- I'm not a vocal person.
- Ben konuşkan bir kişi değilim.
- I'm a very smart person.
- Ben çok akıllı bir kişiyim.
- I want to be a better person.
- Daha iyi bir kişi olmak istiyorum.
- You're the person in charge, aren't you?
- Yetkili kişi sensin, değil mi?
- I think the only person who can help you is Tom.
- Sana yardım edebilecek tek kişinin Tom olduğunu düşünüyorum.
- I'm not the only person who can do that.
- Onu yapabilen tek kişi değilim.
- The person from whom I received the news told me to keep it a secret.
- Haberi aldığım kişi bana bunu bir sır olarak saklamamı söyledi.
- Tom is the only person who didn't cry.
- Tom ağlamayan tek kişidir.
- A person who is only a pawn in the game often talks big in company.
- Oyunda sadece bir piyon olan bir kişi genelde toplulukta büyük konuşur.
- Peige is the person who will finish the work.
- Peige işi bitirecek kişi.
- A person named Itoh wants to meet you.
- Itoh adlı bir kişi sizinle görüşmek istiyor.
- You're the only person I know who can play the French horn.
- Fransız kornosu çalabilen tanıdığım tek kişi sensin.
- Tom is the only person in the room.
- Odadaki tek kişi Tom'dur.
- I know you're a very responsible person.
- Çok sorumlu bir kişi olduğunuzu biliyorum.
- An ignorant person won't understand, and an impudent person won't listen.
- Cahil bir kişi anlamaz ve küstah bir kişi de dinlemez.
- I like to think I'm a rational person.
- Mantıklı bir kişi olduğumu düşünmek hoşuma gidiyor.
- Is there any space for one more person?
- Bir kişi için daha yer var mı?
- That person writing the letter in the classroom is my friend.
- Sınıfta mektubu yazan o kişi benim arkadaşım.
- A beekeeper is a person that works with bees.
- Arıcı, arılarla çalışan kişidir.
- I think I'm the person you've been looking for.
- Sanırım aradığınız kişi benim.
- I think Tom Jackson and Jack Thompson are the same person.
- Bence Tom Jackson ve Jack Thompson aynı kişi.
- I know the person in the next room is either Tom or Mary.
- Yan odadaki kişinin Tom ya da Mary olduğunu biliyorum.
- You are the last person that I expected to see here.
- Sen burada görmeyi beklediğim son kişisin.
- You were the only person that was ever nice to me.
- Bana iyi davranan tek kişi sendin.
- The person I am thinking of is Mary.
- Düşündüğüm kişi Mary'dir.
- Who's the person who was just speaking to you?
- Demin seninle konuşan kişi kimdi?
- I am amazed by the wisdom and honesty of this person.
- Bu kişinin bilgeliğine ve dürüstlüğüne hayran kaldım.
- I'm a very private person.
- Ben çok özel bir kişiyim.
- Albert is the last person to break a promise.
- Albert sözünden dönecek son kişidir.
- Tom is the only person who didn't cry.
- Ağlamayan tek kişi Tom'du.
- This is the person I spoke about the other day.
- Bu geçen gün bahsettiğim kişi.
- A wise person profits by his mistakes.
- Akıllı bir kişi hatalarından faydalanır.
- You're just the person I want to speak to.
- Konuşmak istediğim kişi sensin.
- The person Tom most gets along with is his father.
- Tom'un en iyi geçindiği kişi onun babasıdır.
- Who's the person with Tom?
- Tom'la birlikte olan kişi kim?
- The person Tom and I were waiting for didn't turn up.
- Tom ve benim beklediğimiz kişi gelmedi.
- Tom is the person Mary wants to do that with.
- Tom, Mary'nin bunu yapmak istediği kişidir.
- He is the last person to pay out of his own pocket.
- O, kendi cebinden ödeyecek son kişidir.
- Tom is the third person in line.
- Tom kuyrukta üçüncü kişi.
- She was the last person I had expected to see there.
- Orada görmeyi umduğum son kişi oydu.
- My uncle was the only person injured in the car accident.
- Amcam araba kazasında yaralanan tek kişiydi.
- I am a realistic person.
- Ben gerçekçi bir kişiyim.
- You're the only person that I can trust.
- Güvenebileceğim tek kişisiniz.
- That person is drunk.
- O kişi sarhoş.
- You're the only person that I can trust.
- Güvenebileceğim tek kişi sensin.
- Tom is the person in charge.
- Tom sorumlu kişi.
- My cousin is the second to the last person in the line.
- Kuzenim sıradaki sondan ikinci kişi.
- Tom was the first person to get here today.
- Tom bugün buraya gelen ilk kişiydi.
- Tom is the only person I know here.
- Tom burada tanıdığım tek kişi.
- Tom wasn't the last person to arrive.
- Tom gelen son kişi değildi.
- The person reading a book on the bench under the tree is Tom.
- Ağacın altındaki bankta kitap okuyan kişi Tom'dur.
- I'll find the person who did this.
- Bunu yapan kişiyi bulacağım.
- You're the only person I know who can help me.
- Bana yardım edebilecek tanıdığım tek kişisin.
- I'm sure I'm not the person you're looking for.
- Aradığınız kişinin ben olmadığıma eminim.
- Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun.
- Isaac Newton, Güneş'in kütlesini tahmin eden ilk kişiydi.
- You're the only person who can help me.
- Bana yardım edebilecek tek kişi sensin.
- Tom was the person Mary wanted to do that with.
- Mary'nin bunu birlikte yapmak istediği kişi Tom'du.
- He was the first person to arrive.
- O varan ilk kişiydi.
- You're just the person I want to speak to.
- Sen tam konuşmak istediğim kişisin.
- You're the only other person who knows the truth.
- Sen gerçeği bilen tek kişisin.
- Tom told me that you're the person I should talk to.
- Tom bana konuşmam gereken kişinin sen olduğunu söyledi.
- Tom wasn't an easy person to get along with.
- Tom geçinmesi kolay bir kişi değildi.
- You're the very person I've been looking for.
- Tam aradığım kişisin.
- Tom is the first person I met when I came to Boston.
- Boston'a geldiğimde tanıştığım ilk kişi Tom'du.
- Tom is the only person who can help Mary.
- Mary'ye yardım edebilecek tek kişi Tom.
- The person doing that now is Tom.
- Bunu şu anda yapan kişi Tom.
- Tom is the person I've been looking for.
- Tom aradığım kişi.
- Tom is a person I really admire.
- Tom gerçekten hayran olduğum bir kişi.
- I don't think I'm the person you're looking for.
- Aradığınız kişinin ben olduğumu sanmıyorum.
- Tom is the only person I know besides me who likes to do that.
- Benim dışımda bunu yapmayı seven tek kişi Tom.
- My mother is a very strange person.
- Annem çok garip bir kişidir.
- The person doing that now is Tom.
- Şu anda bunu yapan kişi Tom.
- Each person who learns Esperanto contributes to the success of this language.
- Esperanto öğrenen her kişi bu dilin başarısına katkıda bulunmaktadır.
- Tom was the last person I expected to see there.
- Tom orada görmeyi umduğum son kişiydi.
Show More (1164)
|
|
- What a kind person she is!
- Ne kadar nazik bir insan!
- These are horrors which every civilised person, government and judicial system condemns.
- Bunlar her medeni insanın, hükümetin ve yargı sisteminin kınadığı dehşet verici olaylardır.
- Any reasonable person knows that the problems of the Middle East would never have been solved at Durban.
- Aklı başında her insan Ortadoğu'daki sorunların Durban'da asla çözülemeyeceğini bilir.
- I was fascinated by that science book, which was so well explained to a young person like me.
- Benim gibi genç bir insana çok iyi açıklanmış olan bu bilim kitabı beni büyüledi.
- After all, what is more, important to a person than his health?
- Sonuçta, bir insan için sağlığından daha önemli ne olabilir?
- Any sensible person should want this crisis to be ended peacefully, if it is humanly possible to do so.
- Aklı başında her insan, eğer insani olarak mümkünse, bu krizin barışçıl bir şekilde sona ermesini istemelidir.
- The remoteness of peripheral areas causes high costs for marketing, trade, and transportation of goods and persons.
- Çevre bölgelerin uzaklığı, pazarlama, ticaret ve mal ve insan taşımacılığı için yüksek maliyetlere neden olmaktadır.
- This would amount to failing to help a person in danger.
- Bu, tehlikedeki bir insana yardım etmemek anlamına gelecektir.
- No sensible person is in favour of illegal immigration.
- Hiçbir mantıklı insan yasadışı göçten yana değildir.
- This would amount to failing to help a person in danger.
- Bu, tehlikede olan bir insana yardım etmemek anlamına gelecektir.
- We must give this aid, and quickly, to all those persons affected.
- Bu yardımı, etkilenen tüm insanlara hızlı bir şekilde ulaştırmalıyız.
- It is only because you are such an extraordinary person that you can do this.
- Bunu yapabilmenizin tek nedeni olağanüstü bir insan olmanızdır.
- There is never any justification for threatening an innocent person.
- Masum bir insanı tehdit etmenin hiçbir haklı gerekçesi olamaz.
- Ultimately, we are concerned here with respect and the equal value of every person.
- Nihayetinde burada söz konusu olan saygı ve her insanın eşit değerde olmasıdır.
- These enterprises account for about 8% of GDP and employ about 400000 persons.
- Bu işletmeler, GSYH’nin yaklaşık %8’ini teşkil eder ve 400000 civarında insan istihdam ederler.
- You are just the sort of person I would have liked to see leading it.
- Tam da liderlik ederken görmek istediğim türden bir insansınız.
- The equal value of every person must, then, also be the criterion for what needs to be done.
- O halde, her insanın eşit değerde olması, yapılması gerekenler için de bir ölçüt olmalıdır.
- I do not want to become a cold, unfeeling person.
- Soğuk, duygusuz bir insan olmak istemiyorum.
- because every person on this planet matters.
- Çünkü bu dünyada yaşayan her insan değerlidir.
- It's really hard because I'm a nice person.
- Bu gerçekten zor çünkü ben kibar bir insanım.
- Can a person who steals bread be executed for the sake of the world order?
- Ekmek çalan bir insan dünya düzeni uğruna idam edilebilir mi?
- I mean, we both know you're the most beautiful person on the planet.
- Yani, ikimiz de biliyoruz ki sen dünyadaki en güzel insansın.
- It will not stay for even half a moment with egoistic persons.
- Bencil insanların yanında bir saniye bile durmak istemez.
- Acting like a confident person helps you feel sure of yourself.
- Kendine güvenen bir insan gibi davranmak, kendinizden emin hissetmenize yardımcı olur.
- He's the kind of person everybody should know.
- Herkesin tanıması gereken türden bir insan.
- It's really hard because I'm a nice person.
- Gerçekten zor oluyor çünkü ben iyi bir insanım.
- That guard has the patience to sit with a person and listen.
- O gardiyanın bir insanın yanında oturup onu dinleyecek sabrı var.
- Come into my heart, make me a new person.
- Kalbime gir, beni yeni bir insan yap.
- But a person can't live two lives at once.
- Ama bir insan aynı anda iki hayat yaşayamaz.
- Maybe there's this whole other person inside you entirely.
- Belki de içinizde bambaşka bir insan vardır.
- Possibly more than any other person on this planet.
- Muhtemelen bu gezegendeki herhangi bir insandan daha fazla.
- because every person on this planet matters.
- Çünkü bu gezegendeki her insan önemlidir.
- The heaven and earth symbolize desires within a person.
- Gök ve yer insanın içindeki arzuları simgeler.
- Since then, he knows that I am an honest person.
- O zamandan beri benim dürüst bir insan olduğumu biliyor.
- I mean, we both know you're the most beautiful person on the planet.
- Yani ikimiz de senin dünyadaki en güzel insan olduğunu biliyoruz.
- Possibly more than any other person on this planet.
- Muhtemelen bu dünyadaki diğer tüm insanlardan daha fazla.
- I'm not a patient person, so better move fast.
- Ben sabırlı bir insan değilim, bu yüzden hızlı hareket etsen iyi olur.
- The heaven and earth symbolize desires within a person.
- Cennet ve yeryüzü, insanın içindeki arzuları sembolize eder.
- I'm not a patient person, so better move fast.
- Sabırlı bir insan değilim, o yüzden hızlı hareket etsek iyi olur.
- Is she a good person?
- O iyi bir insan mı?
- He is an agreeable person.
- Hoşsohbet bir insandır.
- Accept a person's love.
- Bir insanın sevgisini kabul edin.
- She left the impression of a person open to everything.
- Her şeye açık bir insan izlenimi bıraktı.
- This is a personal decision for every person.
- Bu her insan için kişisel bir karardır.
- What sort of a person is Tom?
- Tom nasıl bir insan?
- He is by nature a very quiet person.
- Doğası gereği çok sessiz bir insandır.
- The virus can easily infect a healthy person.
- Virüs sağlıklı bir insanı kolayca enfekte edebilir.
- This type of person isn't interesting.
- Bu tip insanlar ilginç değildir.
- I am a very busy person.
- Ben çok meşgul bir insanım.
- She's a very strange person.
- Çok tuhaf bir insan.
- I am a bad person.
- Ben kötü bir insanım.
- My uncle is the only person who uses this word.
- Amcam bu sözcüğü kullanan tek insan.
- He is a very sincere person.
- O, çok samimi insandır.
- He is a strange person.
- O garip bir insan.
- Tom is a hard-working person.
- Tom çok çalışkan bir insan.
- Sami was an arrogant person.
- Sami kibirli bir insandı.
- Tom wants to be a better person.
- Tom daha iyi bir insan olmak istiyor.
- Tom seems to be a kind person.
- Tom nazik bir insan gibi görünüyor.
- I'm an outdoor person.
- Ben açık hava insanıyım.
- Noriko really is a nice person, isn't she?
- Noriko gerçekten iyi bir insan, değil mi?
- Do you see that person over there?
- Şuradaki insanı görüyor musun?
- I feel like a different person.
- Kendimi farklı bir insanmış gibi hissediyorum.
- I'm a visual person.
- Ben görsel bir insanım.
- We were unsure what kind of person Tom would be and whether he would like living in the same house as us.
- Tom'un nasıl bir insan olacağından ve bizimle aynı evde yaşamaktan hoşlanıp hoşlanmayacağından emin değildik.
- You should not judge a person by his appearance alone.
- Bir insanı sadece görünüşü ile yargılamamalısın.
- I'm not a good person.
- Ben iyi bir insan değilim.
- You need to decide what kind of person you want to be.
- Ne tür bir insan olmak istediğine karar vermelisin.
- Sami wasn't a truthful person.
- Sami dürüst bir insan değildi.
- She's always been a very cheerful person.
- O her zaman çok neşeli bir insandı.
- What kind of person do you think I am?
- Nasıl bir insan olduğumu düşünüyorsun?
- You're a kind person.
- Sen iyi bir insansın.
- Tom is a serious person.
- Tom ciddi bir insandır.
- Tom is a really good person.
- Tom gerçekten iyi bir insan.
- Sami is a very soft-hearted person.
- Sami çok yufka yürekli bir insan.
- You're a rude person.
- Sen kaba bir insansın.
- You are the most boring person I know.
- Tanıdığım en sıkıcı insansın.
- Mary is a very vengeful person.
- Mary çok intikamcı bir insan.
- Tom isn't a good person.
- Tom iyi bir insan değildir.
- He is a self-oriented person.
- O kendine odaklı bir insan.
- She's always been a very cheerful person.
- O her zaman çok neşeli bir insan olmuştur.
- From a distance, that stone looks like a person's face.
- Uzaktan bakıldığında, bu taş bir insan yüzü gibi görünüyor.
- Sami stabbed a completely innocent person.
- Sami tamamen masum bir insanı bıçakladı.
- You don't have to make a different dish for every person.
- Her insan için farklı bir yemek yapmak zorunda değilsin.
- You should not judge a person by his clothes.
- Bir insanı elbiseleri ile yargılamamalısın.
- Tom is not a busy person.
- Tom meşgul bir insan değil.
- I wondered what kind of person you'd become.
- Nasıl bir insan olacağını merak ediyordum.
- To be an interesting person you have to feed and exercise your mind.
- İlginç bir insan olmak için zihninizi beslemeniz ve çalıştırmanız gerekir.
- For all his faults, Sam is still a very likable person.
- Tüm hatalarına rağmen Sam hala çok sevilen bir insandı.
- This type of person isn't interesting.
- Bu tip insan, ilgi çekici değildir.
- Tom is a very religious person.
- Tom çok dindar bir insandır.
- I'm just not a very nice person.
- Ben pek iyi bir insan değilim.
- I like to think I'm a good person.
- İyi bir insan olduğumu düşünmeyi seviyorum.
- Tom is a very neat person, isn't he?
- Tom çok düzgün bir insan, değil mi?
- What kind of person are you?
- Nasıl bir insansın sen?
- You're a very interesting person.
- Çok ilginç bir insansın.
- Layla is a really dogmatic and close-minded person.
- Layla gerçekten dogmatik ve dar görüşlü bir insan.
- Tom isn't a normal person.
- Tom normal bir insan değil.
- Tom is a very kind person.
- Tom çok nazik bir insan.
- Tom isn't the easiest person to live with.
- Tom birlikte yaşanacak en kolay insan değildir.
- As she's a very practical person, she often fixes her friends' cars.
- Çok pratik bir insan olduğu için sık sık arkadaşlarının arabalarını tamir eder.
- Tom is an exceptional person.
- Tom olağanüstü bir insan.
- You're a very strange person.
- Sen çok tuhaf bir insansın.
- Sami is a person I love.
- Sami sevdiğim bir insandır.
- You're a very privileged person.
- Sen çok seçkin bir insansın.
- Tom is a very odd person.
- Tom çok tuhaf bir insan.
- I'm an educated person.
- Ben eğitimli bir insanım.
- A person who likes flowers can't be evil.
- Çiçekleri seven bir insan kötü biri olamaz.
- A person views things differently according to whether they are rich or poor.
- Bir insan zengin ya da fakir oluşuna göre olaylara farklı bakar.
- Why is Latin important for the life of a person?
- Latince bir insanın hayatı için neden önemlidir?
- Tom is an honest person.
- Tom dürüst bir insandır.
- What makes a person do that?
- Bunu bir insana ne yaptırır?
- He is an agreeable person.
- O hoş bir insandır.
- It's such an honor to be remembered by a person like you.
- Sizin gibi bir insan tarafından hatırlanmak büyük bir onur.
- Recently he's become a really nice person.
- Son zamanlarda gerçekten iyi bir insan oldu.
- You're a hard person to say no to.
- Hayır demesi zor bir insansın.
- I am a flawed person, but these are flaws that can easily be fixed.
- Ben kusurlu bir insanım fakat bunlar kolaylıkla düzeltilebilen kusurlar.
- I'm a very sensitive and emotional person.
- Ben çok hassas ve duygusal bir insanım.
- Isn't he a gentle person?
- O nazik bir insan değil mi?
- Tom is a very straightforward person.
- Tom çok açık sözlü bir insan.
- Tom said Mary is a nice person.
- Tom, Mary'nin iyi bir insan olduğunu söyledi.
- Tom is an intelligent person.
- Tom zeki bir insandır.
- I am such a wonderful person.
- Ben harika bir insanım.
- Tom isn't a religious person.
- Tom dindar bir insan değil.
- Sami was a very kind person.
- Sami çok nazik bir insandı.
- Tom is an incredible person.
- Tom inanılmaz bir insan.
- I think he's a bad person.
- Ben onun kötü bir insan olduğunu düşünüyorum.
- Basically, I am a honest person.
- Temelde ben dürüst bir insanım.
- I don't believe that there is any evil person in this world.
- Bu dünyada kötü insan olduğuna inanmıyorum.
- Tom seems like a good person.
- Tom iyi bir insana benziyor.
- Tom is an incredibly smart person.
- Tom inanılmaz zeki bir insan.
- Tom is a very influential person.
- Tom çok nüfuzlu bir insan.
- Sami realized Layla was a good person.
- Sami, Layla'nın iyi bir insan olduğunu fark etti.
- You're a very patient person.
- Sen çok sabırlı bir insansın.
- He is a rude person.
- Kaba bir insandır.
- You're the stingiest person I know.
- Sen tanıdığım en cimri insansın.
- Tom was a wonderful person.
- Tom harika bir insandı.
- Tom is a sincere person.
- Tom samimi bir insandır.
- You're the smartest person I know.
- Tanıdığım en zeki insansın.
- As she's a very practical person, she often fixes her friends' cars.
- O çok pratik bir insan olduğu için, sık sık onun arkadaşlarının arabalarını tamir eder.
- I'm a totally different person now.
- Artık tamamen farklı bir insanım.
- I am a deeply superficial person.
- Ben son derece yüzeysel bir insanım.
- On this street there is a cat for each person.
- Bu sokakta her insan için bir kedi var.
- A person without faith is frightening.
- İnancı olmayan bir insan korkutucudur.
- If he's such a happy person, why are his novels so dark?
- Madem o kadar mutlu bir insan, romanları neden bu kadar karanlık?
- I'm the most immoral person you'll ever meet.
- Tanışabileceğiniz en ahlaksız insanım.
- Tom has always been a very easy person to get along with.
- Tom her zaman geçinmesi çok kolay bir insan olmuştur.
- Tom is an independent person.
- Tom bağımsız bir insandır.
- He was a kind person.
- Nazik bir insandı.
- She is a really nice person.
- O gerçekten iyi bir insan.
- What kind of person would treat their pet that way?
- Nasıl bir insan ev hayvanlarına bu şekilde davranırdı?
- Tom isn't a bad person.
- Tom kötü bir insan değil.
- Tom's a very practical, down-to-earth person.
- Tom çok pratik, ayakları yere basan bir insan.
- She's a quiet person.
- Sessiz bir insandır.
- No honest person goes into politics.
- Hiçbir dürüst insan politikaya girmez.
- Tom thinks he's a good person.
- Tom iyi bir insan olduğunu sanıyor.
- Each person has a duty to do.
- Her insanın yapacak bir görevi vardır.
- I am not a gullible person.
- Kolayca aldatılabilen bir insan değilim.
- I want to become a kinder person.
- Ben daha kibar bir insan olmak istiyorum.
- Tom is a very manipulative person.
- Tom çok çıkarcı bir insan.
- I want to be a better person.
- Daha iyi bir insan olmak istiyorum.
- Tom was that kind of person.
- Tom o tür bir insandı.
- I'm a brave person.
- Ben cesur bir insanım.
- Nothing is as difficult as becoming a person.
- Hiçbir şey insan olmak kadar zor değildir.
- He is a well informed person.
- Çok bilgili bir insandır.
- Tom is the only person I've ever really been in love with.
- Tom gerçekten aşık olduğum tek insan.
- I've never been a superstitious person.
- Asla batıl inançlı bir insan olmadım.
- Tom is the most laid back person I know.
- Tom tanıdığım en rahat insan.
- The happiness of a person prolongs his day.
- Bir insanın mutluluğu onun gününü uzatır.
- That's a real person.
- O gerçek bir insan.
- Tom is a secretive person.
- Tom ketum bir insandır.
- Tom said that Mary was a nice person.
- Tom, Mary'nin iyi bir insan olduğunu söyledi.
- Tom isn't the kind of person who loses his temper easily.
- Tom çabuk öfkeye kapılan türden bir insan değildir.
- She is a very nice person.
- Çok iyi bir insandır.
- You're a horrible person.
- Sen korkunç bir insansın.
- That kind of person will fail for sure.
- O tür bir insan kesinlikle başarısız olacaktır.
- Tom sounds like a nice person.
- Tom iyi bir insana benziyor.
- Your friend is a good person.
- Arkadaşın iyi bir insan.
- Millions of persons lost all their savings.
- Milyonlarca insan tüm birikimlerini kaybetti.
- He is an extremely frank person.
- Son derece açık sözlü bir insandır.
- A damp, cold day affects a person's health.
- Nemli ve soğuk bir gün, insanın sağlığını etkiler.
- He is a nice person.
- O iyi bir insan.
- Fadil felt he was a good person.
- Fadıl iyi bir insan olduğunu düşünüyordu.
- She is a small person.
- O küçük bir insan.
- Tom is a weak person.
- Tom zayıf bir insan.
- What kind of person looks up to a genocide and calls it a hero?
- Ne tür bir insan soykırıma hayranlık duyar ve ona bir kahraman der?
- Tom is a simple-minded person.
- Tom basit düşünen bir insan.
- Every person has the power to abuse their privileges.
- Her insanın ayrıcalıklarını kötüye kullanma gücü vardır.
- Tom is a very liberal person.
- Tom çok liberal bir insandır.
- We were unsure what kind of person Tom would be and whether he would like to live in the same house as us.
- Tom'un nasıl bir insan olacağından ve bizimle aynı evde yaşamak isteyip istemeyeceğinden emin değildik.
- Tom must've been a good person.
- Tom iyi bir insan olmalı.
- He was the kind of person in whom you can trust.
- Güvenebileceğiniz türden bir insandı.
- I'm likely the richest person here.
- Muhtemelen buradaki en zengin insan benim.
- Is he a good person?
- O iyi bir insan mı?
- Who is currently the richest person in the world?
- Şu anda dünyanın en zengin insanı kimdir?
- Tom is an interesting person, isn't he?
- Tom ilginç bir insan, değil mi?
- He is a lovable person.
- O sevimli bir insan.
- Tom is a weak person.
- Tom zayıf bir insandır.
- The whole world is one country, every person is your cousin.
- Tüm dünya tek bir ülke, her insan kuzeniniz.
- You're a kind person.
- Kibar bir insansın.
- We think that he is an honest person.
- Onun dürüst bir insan olduğunu düşünüyoruz.
- I'm a person who lives for the moment.
- Ben anı yaşayan bir insanım.
- Every person has a right to defend themselves.
- Her insanın kendini savunma hakkı vardır.
- You shouldn't judge a person by his appearance.
- Bir insanı dış görünüşüne göre yargılamamalısınız.
- You're the only person I know here in Boston.
- Boston'da burada tanıdığım tek insansın.
- I am not guilty and I am not a bad person.
- Suçlu değilim ve kötü bir insan değilim.
- You are the most intelligent person I know.
- Sen tanıdığım en zeki insansın.
- I'm a pretty busy person.
- Oldukça meşgul bir insanım.
- I am the happiest person in the world!
- Ben dünyanın en mutlu insanıyım!
- You shouldn't judge a person by his appearance.
- Bir insanı görünüşüyle yargılamamalısın.
- Tom is a very good person.
- Tom çok iyi bir insandır.
- You shouldn't judge a person by their looks.
- Bir insanı görünüşlerine göre yargılamamalısın.
- I'm a very careful person.
- Ben çok dikkatli bir insanım.
- I'm a real simple person.
- Ben gerçekten basit bir insanım.
- I'm an extremely humble person.
- Ben son derece alçakgönüllü bir insanım.
- Tom is the tallest person I know.
- Tom tanıdığım en uzun insan.
- I'm a different person now.
- Artık farklı bir insanım.
- He is a very agreeable person.
- O, çok uzlaşmacı bir insandır.
- Tom is a very manipulative person.
- Tom insanları kullanmayı çok iyi bilen biri.
- Every affluent person owns at least two cars.
- Her varlıklı insanın en az iki arabası vardır.
- That kind of person will definitely fail.
- Böyle bir insan kesinlikle başarısız olur.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
- AIDS, ancak her insan ona karşı harekete geçmeye karar verirse durdurulabilir.
- One mistake will cost a person his life.
- Tek bir hata bir insanın hayatına mal olabilir.
- A healthy person is a poorly examined sick person.
- Sağlıklı bir insan, kötü muayene edilmiş hasta bir insandır.
- You can't judge a person if you don't know him well.
- Bir insanı iyi tanımıyorsanız, onu yargılayamazsınız.
- A wise person profits by his mistakes.
- Akıllı bir insan hatalarından istifade eder.
- A person cannot understand another person completely.
- Bir insan başka bir insanı tamamen anlayamaz.
- My friend is a talkative person.
- Arkadaşım konuşkan bir insandır.
- Tom is a messy person, isn't he?
- Tom dağınık bir insan, değil mi?
- You're a very strange person.
- Çok tuhaf bir insansın.
- Tom is a person I admire.
- Tom hayran olduğum bir insan.
- Tom is the type of person who always smiles.
- Tom her zaman gülümseyen bir insan.
- Tom is the strongest person I know.
- Tom tanıdığım en güçlü insan.
- How long can a person live without water?
- Bir insan su olmadan ne kadar süre yaşayabilir?
- Tom is a well-rounded person.
- Tom çok yönlü bir insan.
- He is by nature a generous person.
- Doğası gereği cömert bir insandır.
- She's a kind person.
- O kibar bir insan.
- Tom is a very intelligent person.
- Tom çok zeki bir insandır.
- He's a completely harmless person.
- O tamamen zararsız bir insandır.
- Tom was such a happy person.
- Tom çok mutlu bir insandı.
- You shouldn't look down on a person for being poor.
- Bir insanı fakir olduğu için hor görmemelisiniz.
- Tom is a stubborn person.
- Tom inatçı bir insan.
- He's a mentally ill person who's trying to survive on SSI.
- O SGK ile hayatta kalmaya çalışan akıl hastası bir insan.
- Bob is a nice person.
- Bob iyi bir insan.
- Tom is a mean person.
- Tom kötü bir insan.
- Tom is a very outspoken person.
- Tom çok açık sözlü bir insan.
- He began to mimic the speech and gait of persons in the street.
- Sokaktaki insanların konuşmalarını ve yürüyüşlerini taklit etmeye başladı.
- What kind of person is Tom?
- Tom nasıl bir insan?
- He is a pleasant person.
- O hoş bir insandır.
- You're a nice person.
- İyi bir insansın.
- The whole world is one country, every person is your cousin.
- Bütün dünya tek bir ülkedir, her insan kuzenindir.
- I'm not a gullible person.
- Ben saf bir insan değilim.
- Tom is an incredible person.
- Tom inanılmaz bir insandır.
- Tom is a quiet person, isn't he?
- Tom sessiz bir insan, değil mi?
- She's such a warm and noble person.
- O böyle sıcak ve asil bir insan.
- Tom says I'm not an easy person to get along with.
- Tom, geçinmesi kolay bir insan olmadığımı söylüyor.
- Tom is an honest person, isn't he?
- Tom dürüst bir insan, değil mi?
- Tom is a very peculiar person.
- Tom çok tuhaf bir insan.
- Honestly, I am not the most accurate person on earth.
- Dürüst olmak gerekirse, dünyadaki en doğru insan ben değilim.
- Do you think one person can change the world?
- Bir insanın dünyayı değiştirebileceğini düşünüyor musun?
- Tom is a hard person to please.
- Tom memnun edilmesi zor bir insan.
- Is Mother Teresa a good person?
- Rahibe Teresa iyi bir insan mı?
- She raised the boy to be a fine person.
- Çocuğu iyi bir insan olarak yetiştirdi.
- Tom is really a multilingual person.
- Tom gerçekten çok dilli bir insan.
- Tom is an aggressive person.
- Tom agresif bir insandır.
- An industrious person will succeed in life.
- Çalışkan bir insan hayatta başarılı olur.
- From a distance, that stone looks like a person's face.
- Uzaktan bakınca, o taş bir insanın yüzüne benziyor.
- You're the stingiest person I know.
- Sen tanıdığım en paragöz insansın.
- He's the only person she can trust.
- Onun güvenebileceği tek insan o.
- I'm a very independent person.
- Ben çok bağımsız bir insanım.
- The world lost its best person today.
- Dünya bugün en iyi insanını kaybetti.
- She is the laziest person I know.
- O tanıdığım en tembel insan.
- Tom is a very good person.
- Tom çok iyi bir insan.
- Tom is a very loving person.
- Tom çok sevgi dolu bir insan.
- He seems to be a kind person.
- O, kibar bir insan gibi görünüyor.
- Bob is such a nice person that everybody likes him.
- Bob o kadar iyi bir insan ki herkes onu seviyor.
- I think Kate is also a clever person.
- Bence Kate aynı zamanda zeki bir insan.
- Tom is a very outgoing person.
- Tom çok dışa dönük bir insandır.
- Tom is a very thoughtful person.
- Tom çok düşünceli bir insandır.
- Tom is a very manipulative person.
- Tom insanlardan faydalanmayı iyi beceren biri.
- I'm the humblest person on this planet.
- Ben bu gezegendeki en alçakgönüllü insanım.
- I'm not a rude person normally.
- Normalde kaba bir insan değilimdir.
- A cute person will look cute no matter what they wear.
- Sevimli bir insan ne giyerse giysin sevimli görünür.
- Almost every person in this country is bilingual.
- Bu ülkedeki neredeyse her insan çift dillidir.
- I am a realistic person.
- Ben gerçekçi bir insanım.
- Tom isn't really such a bad person.
- Tom o kadar da kötü bir insan değil.
- You are a strange person.
- Tuhaf bir insansın.
- Tom is a very energetic person.
- Tom çok enerjik bir insan.
- I see the person and the flower.
- Ben insanı ve çiçeği görüyorum.
- She's a lovable person.
- O sevimli bir insan.
- He's a fantastic person.
- O harika bir insan.
- When meeting a person for the first time, be sure to pay attention to the distance placed between yourself and your partner.
- Bir insanla ilk kez tanışırken, kendiniz ve partneriniz arasındaki mesafeye dikkat ettiğinizden emin olun.
- I don't need the threat of hell or the reward of paradise to be a good person.
- İyi bir insan olmak için cehennem tehdidine ya da cennet ödülüne ihtiyacım yok.
- I'm the youngest person here.
- Buradaki en genç insan benim.
- You would be a better person if you learnt humility.
- Alçakgönüllülüğü öğrenirsen daha iyi bir insan olursun.
- My father is a silent person.
- Babam sessiz bir insandır.
- Tom is a truly amazing person.
- Tom gerçekten harika bir insan.
- Tom is one person I'll never forget.
- Tom asla unutamayacağım bir insan.
- Tom is a very interesting person.
- Tom çok ilginç bir insandır.
- Tom wasn't a nice person.
- Tom iyi bir insan değildi.
- Tom is a very rude person.
- Tom çok kaba bir insan.
- I think you are a really nice person.
- Sanırım sen gerçekten hoş bir insansın.
- He is a very gentle person.
- Çok nazik bir insan.
- Don't judge a person by his appearance.
- İnsanları dış görünüşüyle yargılamayın.
- You're the kindest person I know.
- Tanıdığım en nazik insansın.
- I don't think Tom knows what kind of person Mary is.
- Tom'un Mary'nin ne tür bir insan olduğunu bildiğini sanmıyorum.
- I'm glad I'm not the youngest person here.
- Burada en genç insan olmadığıma memnunum.
- Tom is not a bad person.
- Tom kötü bir insan değildir.
- Fadil became a very abusive person.
- Fadıl iyice istismarcı bir insan oldu.
- Layla knew that Fadil was a warm-hearted generous person.
- Leyla, Fadıl'ın yufka yürekli, cömert bir insan olduğunu biliyordu.
- Tom is a good and decent person.
- Tom iyi ve düzgün bir insan.
- To be fair, he is a sensible person.
- Adil olmak gerekirse, o mantıklı bir insan.
- Tom is apparently an honest person.
- Tom görünüşe göre dürüst bir insan.
- Tom seems to be a friendly person.
- Tom arkadaş canlısı bir insan gibi görünüyor.
- I'm a responsible person.
- Sorumluluk sahibi bir insanım.
- After his near-death experience, Tom was a much more loving and less judgemental person.
- Ölüme yakın deneyiminden sonra, Tom çok daha sevgi dolu ve daha az yargılayıcı bir insan oldu.
- How many bananas do you think the average person eats in a year?
- İnsanın yılda ortalama kaç tane muz yediğini düşünüyorsun?
- She is not a good person.
- O iyi bir insan değil.
- You're an evil person.
- Sen kötü bir insansın.
- Of what benefit is it for a person to be beautiful?
- Bir insanın güzel olmasının ne faydası var?
- You're a remarkable person.
- Sen olağanüstü bir insansın.
- Tatoeba is not even a person.
- Tatoeba bir insan bile değil.
- Tom is a kind person.
- Tom nazik bir insandır.
- Tom is the coolest person in the world.
- Tom dünyadaki en havalı insan.
- I have to admit that I am not a good person.
- İtiraf etmeliyim ki ben iyi bir insan değilim.
- What kind of person would do such a thing?
- Ne tür bir insan böyle bir şey yapar?
- Tom was a bad person.
- Tom kötü bir insandı.
- Tom is a person who gets things done.
- Tom işleri halleden bir insan.
- As for me, I'm a rather simple person.
- Bana gelince, ben oldukça basit bir insanım.
- My parents taught me to be a kind person.
- Ailem bana nazik bir insan olmayı öğretti.
- I think Kate is also a clever person.
- Kate'in de zeki bir insan olduğunu düşünüyorum.
- Each person has a duty to do.
- Her insanın yapması gereken bir görevi vardır.
- I am a dog person.
- Ben bir köpek insanıyım.
- He is definitely not a bad person.
- O kesinlikle kötü bir insan değil.
- She's certainly an interesting and passionate person.
- Kesinlikle ilginç ve tutkulu bir insan.
- Tom is the third person in line.
- Tom sıradaki üçüncü insan.
- You're the most interesting person I've ever met.
- Sen şimdiye kadar tanıdığım en ilginç insansın.
- He is just an ordinary person.
- O sadece sıradan bir insan.
- Often a person fears everything unknown.
- Çoğu zaman insan bilinmeyen her şeyden korkar.
- Sami was a bad person.
- Sami kötü bir insandı.
- Basically, I am a honest person.
- Temelde dürüst bir insanım.
- Tom is a very gentle person.
- Tom çok nazik bir insan.
- In March of 1965, Alexei Leonov of the Soviet Union left his spacecraft, Voskhod 2, to become the first person to walk in space.
- 1965 yılının Mart ayında Sovyetler Birliği'nden Alexei Leonov, uzayda yürüyen ilk insan olmak üzere uzay aracı Voskhod 2'den ayrıldı.
- Tom is the ugliest person I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en çirkin insandır.
- What kind of person would do that kind of thing?
- Ne tür insan o tür şeyler yapardı?
- Tom is a very manipulative person.
- Tom çok çıkarcı bir insandır.
- I have never met a more sinful person.
- Daha hiç günahkâr bir insan tanımadım.
- Tom is an interesting person.
- Tom ilginç bir insan.
- Do you consider yourself an honest person?
- Kendini dürüst bir insan olarak görüyor musun?
- You're a very patient person.
- Çok sabırlı bir insansın.
- He's the laziest person I know.
- O, tanıdığım en tembel insandır.
- Tom is a complicated person.
- Tom karmaşık bir insan.
- You must avoid misbehaving in order to be a honourable person.
- Onurlu bir insan olmak için yanlış davranışlardan kaçınmalısın.
- I'm an outdoor person.
- Ben bir açık hava insanıyım.
- It's marvellous to listen to a learned person.
- Bilgili bir insanı dinlemek harikulade.
- She is a difficult person to deal with.
- Başa çıkması zor bir insan.
- I disguised myself as a homeless person.
- Evsiz bir insan kılığına girdim.
- He is the last person to break his promise.
- O sözünden dönecek son insandır.
- He is an exemplary person with an excellent reputation.
- O mükemmel bir üne sahip örnek bir insandır.
- She is an absent-minded and unreliable person.
- O dalgın ve güvenilmez bir insan.
- He is a very serious person.
- O çok ciddi bir insan.
- My parents taught me to be a good person.
- Ailem bana iyi bir insan olmayı öğretti.
- I'm a completely new person since that night.
- O geceden beri bambaşka bir insanım.
- You make me want to be a better person.
- Daha iyi bir insan olmak istememi sağlıyorsun.
- You are a fantastic person.
- Sen harika bir insansın.
- You're the most important person in my life.
- Sen hayatımdaki en önemli insansın.
- How can I be a better person?
- Nasıl daha iyi bir insan olabilirim?
- Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down.
- Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan gibi durmuyor.
- What sort of person are you?
- Nasıl bir insansın?
- A nervous person will not be fit for this job.
- Sinirli bir insan bu iş için uygun olmayacaktır.
- Tom is a rude person.
- Tom kaba bir insandır.
- No honest person goes into politics.
- Hiçbir namuslu insan politikaya girmez.
- She raised the boy to be a fine person.
- Çocuğu iyi bir insan olması için yetiştirdi.
- Tom isn't a truthful person.
- Tom dürüst bir insan değil.
- He's trying to remain an ordinary person.
- Sıradan bir insan olarak kalmaya çalışıyor.
- Tom is the last person to break his promise.
- Tom, sözünü tutmayacak son insandır.
- The essence of a person depends on the influence of good or bad friends.
- Bir insanın özü, iyi ya da kötü arkadaşlarının etkisine bağlıdır.
- Tom is an evil person.
- Tom kötü bir insan.
- Tom is the most boring person I know.
- Tom tanıdığım en sıkıcı insan.
- Tom is a likable person.
- Tom sevilebilir bir insandır.
- Since Tom is an honest person, I like him.
- Tom dürüst bir insan olduğu için ondan hoşlanıyorum.
- How can a person be so stupid?
- Bir insan nasıl bu kadar aptal olabilir?
- As for me, I'm a pretty simple person.
- Bana gelince, ben oldukça basit bir insanım.
- A person from Hamburg doesn't always understand a person from Bavaria.
- Hamburglu bir insan Bavyeralı bir insanı her zaman anlamaz.
- Who's the richest person in Australia?
- Avustralya'nın en zengin insanı kim?
- In general, she is a trustworthy person.
- Genel olarak güvenilir bir insandır.
- Tom is the kind of person who always has to have the last word.
- Tom her zaman son sözü söylemek zorunda olan bir insandır.
- Tom is a stubborn person, isn't he?
- Tom inatçı bir insandır, değil mi?
- What kind of person do you think I am?
- Ne çeşit bir insan olduğumu düşünüyorsun?
- I am the happiest person in the world!
- Ben dünyadaki en mutlu insanım!
- He was a kind person.
- Kibar bir insandı.
- You shouldn't look down on a person for being poor.
- Bir insana fakir olduğu için tepeden bakmamalısın.
- Layla is a close-minded arrogant person.
- Layla dar görüşlü, kibirli bir insan.
- My father was a gentle, easy-going person.
- Babam nazik, uyumlu bir insandı.
- He's a very energetic person.
- O çok enerjik bir insan.
- On this street there is a cat for every person.
- Bu sokakta her insan için bir kedi var.
- Tom wasn't an easy person to get along with.
- Tom geçinmesi kolay bir insan değildi.
- Tom is the most boring person I know.
- Tom tanıdığın en sıkıcı insan.
- You're the laziest person I know.
- Sen tanıdığım en tembel insansın.
- You're the only person that I can trust.
- Sen güvenebileceğim tek insansın.
- Tom is a good person.
- Tom iyi bir insandır.
- I'm a very smart person.
- Ben çok zeki bir insanım.
- She's a good person.
- O iyi bir insan.
- I'm a very competitive person.
- Ben çok rekabetçi bir insanım.
- Opinions vary from person to person.
- Fikirler insandan insana değişiklik gösterir.
- I didn't know you were that kind of a person.
- Böyle bir insan olduğunu bilmiyordum.
- Tom said Mary was a nice person.
- Tom, Mary'nin iyi bir insan olduğunu söyledi.
- He's a strange person.
- Garip bir insan.
- Tom seems like a good person.
- Tom iyi bir insan gibi görünüyor.
- We tried our best to find the missing persons.
- Kayıp insanları bulmak için elimizden geleni yaptık.
- Tom is a very civic-minded person.
- Tom çok sivil düşünceli bir insan.
- Fadil became a very abusive person.
- Fadıl çok kötü niyetli bir insan haline geldi.
- Every person is unique.
- Her insan benzersizdir.
- I think they are a competent person.
- Bence onlar yetkin insanlar.
- Although each person follows a different path, our destinations are the same.
- Her insan farklı bir yol izlese de varış noktalarımız aynıdır.
- Tom is a wonderful person.
- Tom harika bir insandır.
- I am not a fit person.
- Ben formda bir insan değilim.
- He's a very healthy person.
- O çok sağlıklı bir insan.
- Is Tom a good person?
- Tom iyi bir insan mı?
- I am not guilty and I am not a bad person.
- Ben suçlu değilim ve kötü bir insan değilim.
- A person like that would have no trouble getting elected president.
- Böyle bir insanın başkan seçilmesi hiç zor olmazdı.
- Tom is a friendly person.
- Tom arkadaş canlısı bir insandır.
- Tom is a very disagreeable person.
- Tom çok nahoş bir insan.
- Tom is the most laid back person I know.
- Tom tanıdığım en kaygısız insan.
- You're a strong person.
- Sen güçlü bir insansın.
- Hanako turned out to be a surprisingly nice person.
- Hanako, şaşırtıcı derecede hoş bir insan çıktı.
- I'm a private person.
- Özel bir insanım.
- Your father is a very nice person.
- Baban çok iyi bir insan.
- I am not a fit person.
- Ben fit bir insan değilim.
- Every person is a book.
- Her insan bir kitaptır.
- Tom is a highly sensitive person.
- Tom çok hassas bir insan.
- Tom is the most boring person I've ever met.
- Tom tanıdığım en sıkıcı insan.
- Tom is a fussy person.
- Tom telaşlı bir insan.
- He's a good person.
- O iyi bir insan.
- He's a very energetic person.
- Çok enerjik bir insan.
- He's a very strange person.
- O çok tuhaf bir insandır.
- Tom isn't an easy person to get along with.
- Tom geçinmesi kolay bir insan değildir.
- The only person Tom knows in Boston is Mary.
- Tom'un Boston'da tanıdığı tek insan Mary.
- Am I a bad person?
- Ben kötü bir insan mıyım?
- You are a large person.
- Sen büyük bir insansın.
- Tom is a wonderful person, isn't he?
- Tom harika bir insan, değil mi?
- I truly believe I am a bad person.
- Gerçekten kötü bir insan olduğuma inanıyorum.
- I'm a trustworthy person.
- Ben güvenilir bir insanım.
- I'm the most moral person you'll ever meet.
- Tanışabileceğiniz en ahlaklı insanım.
- Tom is a very independent person.
- Tom çok bağımsız bir insandır.
- My mother is a very strange person.
- Annem çok tuhaf bir insandır.
- Tom is the type of person who doesn't usually worry about details.
- Tom genellikle detaylar hakkında endişe etmeyen insan türüdür.
- A careless person is apt to make mistakes.
- Dikkatsiz bir insan hata yapmaya eğilimlidir.
- You're a hard person to find.
- Bulunması zor bir insansın.
- As far as I know, she is a very good person.
- Bildiğim kadarıyla çok iyi bir insandır.
- Tom is a very likable person.
- Tom çok sevimli bir insan.
- You shouldn't judge a person based on his or her name.
- Bir insanı ismine bakarak yargılamamalısınız.
- You're the most amazing person I've ever met.
- Sen şimdiye kadar tanıdığım en inanılmaz insansın.
- I'm not a bad person.
- Ben kötü bir insan değilim.
- I am a flawed person, but these are flaws that can easily be fixed.
- Ben kusurlu bir insanım ama bunlar kolayca düzeltilebilecek kusurlar.
- Tom has always been a quiet person.
- Tom her zaman sakin bir insan olmuştur.
- As far as I know, he is a person who keeps his promises.
- Bildiğim kadarıyla, verdiği sözleri tutan bir insandı.
- Ebola spreads from person to person through bodily fluids.
- Ebola vücut sıvıları yoluyla insandan insana yayılır.
- I believe he is an intelligent person.
- Onun zeki bir insan olduğuna inanıyorum.
- I'm not a gullible person.
- Ben enayi bir insan değilim.
- I wonder whether a person can live on only two hours of sleep a night.
- Bir insanın gecede sadece iki saat uykuyla yaşayıp yaşayamayacağını merak ediyorum.
- Tom isn't a truthful person.
- Tom doğru bir insan değildir.
- Tom was a nice person.
- Tom iyi bir insandı.
- A sensible person wouldn't speak to you like that.
- Mantıklı bir insan seninle böyle konuşmaz.
- How can a skinny person like you eat so much?
- Senin gibi sıska bir insan nasıl bu kadar çok yemek yiyebilir?
- Fadil has always been a person who asked too many questions.
- Fadıl her zaman çok fazla soru soran bir insan olmuştur.
- I am the happiest person on Earth!
- Ben dünyanın en mutlu insanıyım!
- Mary was a very good person.
- Mary çok iyi bir insandı.
- What more could a person want?
- Bir insan daha ne isteyebilir ki?
- Tom is a very generous person.
- Tom çok cömert bir insan.
- Can you tell a Chinese person from Japanese?
- Çinli bir insanı Japon'dan ayırt edebilir misin?
- No honest person goes into politics.
- Hiçbir dürüst insan siyasete atılmaz.
- You look like a completely different person.
- Tamamen farklı bir insan gibi görünüyorsun.
- Every person is special.
- Her insan özeldir.
- You're the most interesting person I've ever met.
- Sen hayatımda tanıdığım en ilginç insansın.
- I want to become a kinder person.
- Daha nazik bir insan olmak istiyorum.
- Tom is an active person.
- Tom aktif bir insandır.
- Tom isn't the type of person I want to deal with.
- Tom uğraşmak isteyeceğim türden bir insan değil.
- You're not a very nice person.
- Pek iyi bir insan değilsin.
- A child is not a mature person.
- Bir çocuk olgun bir insan değildir.
- Tom has always been a very cheerful person.
- Tom her zaman çok neşeli bir insan olmuştur.
- Sami was a very kind person.
- Sami çok kibar bir insandı.
- Layla became a whole different person.
- Layla bambaşka bir insan oldu.
- Don't judge a person by his appearance.
- Bir insanı dış görünüşüne göre yargılamayın.
- You're a brave person.
- Cesur bir insansın.
- Tom is a real person.
- Tom gerçek bir insan.
- Sami is a wonderful person.
- Sami harika bir insandır.
- Tom's not the easiest person to live with.
- Tom birlikte yaşanacak en kolay insan değildir.
- Tom is a very private person.
- Tom çok özel bir insandır.
- Sami is a bad person.
- Sami kötü bir insandır.
- We think that he is an honest person.
- Onun iyi bir insan olduğunu düşünüyoruz.
- You're a quiet person.
- Sen sessiz bir insansın.
- Tom is like a different person now.
- Tom artık farklı bir insan gibi.
- He's an irritating person to work with because he'll never admit it when he's made a mistake.
- Birlikte çalışılması sinir bozucu bir insan çünkü bir hata yaptığında bunu asla kabul etmiyor.
- I'm a rational person.
- Ben mantıklı bir insanım.
- Yanni is a bad person.
- Yanni kötü bir insan.
- Tom is a very mean person.
- Tom çok kaba bir insan.
- Tom is an easy person to talk to.
- Tom konuşulması kolay bir insan.
- Tom is an honest person, so I like him.
- Tom dürüst bir insan, bu yüzden ondan hoşlanıyorum.
- I'd like to walk like a normal person.
- Normal bir insan gibi yürümek istiyorum.
- Tom is a very nice person, isn't he?
- Tom çok iyi bir insan, değil mi?
- Tom really is a nice person, isn't he?
- Tom gerçekten iyi bir insan, değil mi?
- What kind of person would forget to pick their children up after school?
- Ne tür bir insan okuldan sonra çocuklarını almayı unutur?
- I'm the humblest person on this planet.
- Bu gezegendeki en alçakgönüllü insanım.
- We take out of bed an elderly person who is obviously suffering, dragging him into meetings.
- Acı çektiği belli olan yaşlı bir insanı yatağından kaldırıp toplantılara sürüklüyoruz.
- I'm a good person.
- Ben iyi bir insanım.
- You're just the kind of person I imagined you'd be.
- Tam da hayal ettiğim gibi bir insansın.
- Tom is a likeable person.
- Tom sempatik bir insandır.
- Tom is a very strange person.
- Tom çok tuhaf bir insandır.
- He's a well-informed person.
- Çok bilgili bir insan.
- Tom is a good and decent person.
- Tom iyi ve nazik bir insandır.
- You seem like a smart person.
- Akıllı bir insan gibi görünüyorsun.
- Tom is a cruel person.
- Tom acımasız bir insandır.
- As far as I know, he's a good person.
- Bildiğim kadarıyla o iyi bir insan.
- I'm a realistic person.
- Ben gerçekçi bir insanım.
- Tom isn't the only famous person here.
- Buradaki tek ünlü insan Tom değil.
- Tom is the best-looking person I know.
- Tom tanıdığım en yakışıklı insan.
- Tom's an extremely honest person.
- Tom son derece dürüst bir insandır.
- Bilal is a person of knowledge.
- Bilal bilgili bir insan.
- You aren't the easiest person to live with.
- Birlikte yaşanması en kolay insan değilsin.
- He's a completely harmless person.
- O tamamen zararsız bir insan.
- Maybe one of my grandchildren will be the first person to set foot on Mars.
- Belki torunlarımdan biri Mars'a ilk ayak basan insan olur.
- She is a pleasant person.
- O hoş bir insandır.
- I want to be an honest person.
- Dürüst bir insan olmak istiyorum.
- Sami was a wonderful person.
- Sami harika bir insandı.
- Tom is the bravest person I know.
- Tom tanıdığım en cesur insan.
- Tom is a nice person, isn't he?
- Tom iyi bir insan, değil mi?
- I'm not a smart person, but I surround myself with smart people.
- Zeki biri değilim ama etrafıma zeki insanları topluyorum.
- Tom certainly is an interesting person.
- Tom kesinlikle ilginç bir insan.
- Everybody says he's a nice person.
- Herkes onun iyi bir insan olduğunu söylüyor.
- You're the richest person I know.
- Sen tanıdığım en zengin insansın.
- Tom is a well-educated person.
- Tom iyi eğitimli bir insan.
- Tom is the only person Mary can trust.
- Tom, Mary'nin güvenebileceği tek insan.
- Tom is just an ordinary person.
- Tom sadece sıradan bir insan.
- How long can a person live without water?
- Bir insan susuz ne kadar yaşayabilir?
- Tom is the type of a person who calls a spade a spade.
- Tom göte göt diyen bir insan.
- I think you are a really nice person.
- Bence sen gerçekten iyi bir insansın.
- Tom is a really nice person.
- Tom gerçekten iyi bir insan.
- You shouldn't judge a person by his looks.
- Bir insanı görünüşüne göre yargılamamalısın.
- He grew up to be a great person.
- O, büyük bir insan oldu.
- He is a kind person.
- O nazik bir insan.
- Where on earth do you expect to find such a good person?
- Bu kadar iyi bir insanı nereden bulmayı umuyorsun?
- Is he a good person?
- O, iyi bir insan mı?
- Tom is a very healthy person.
- Tom çok sağlıklı bir insandır.
- Tom is a very stingy person.
- Tom çok cimri bir insandır.
- I'm the tallest person here.
- Buradaki en uzun boylu insan benim.
- Millions of persons lost all their savings.
- Milyonlarca insan bütün birikimlerini kaybetti.
- What sort of person would do that kind of thing?
- Ne tür bir insan böyle bir şey yapar?
- He is an aggressive person.
- Agresif bir insandır.
- He seems like a good person.
- İyi bir insana benziyor.
- Every person is different.
- Her insan farklıdır.
- She's such a warm and noble person.
- O çok sıcak ve asil bir insan.
- Tom is the most patient person I know.
- Tom tanıdığım en sabırlı insan.
- I am an honest person.
- Ben dürüst bir insanım.
- I'm not a nice person.
- Ben iyi bir insan değilim.
- Lincoln is a great person.
- Lincoln, harika bir insan.
- Tom is the most evil person I have ever met.
- Tom tanıdığım en kötü insan.
- Tom is a person you can trust.
- Tom güvenebileceğin bir insan.
- She's a nice and intelligent person.
- O iyi ve zeki bir insan.
- He seems like a good person.
- O, iyi bir insan gibi görünüyor.
- Tom is an extremely frank person.
- Tom son derece dürüst bir insan.
- Tom is a clever person.
- Tom zeki bir insan.
- Every person has a right to defend themselves.
- Her insanın kendini savunma hakkı var.
- No intelligent person drinks and then drives.
- Aklı olan insan alkollüyken araba kullanmaz.
- Tom is a person I really admire.
- Tom gerçekten hayran olduğum bir insan.
- I'm a bad person.
- Kötü bir insanım.
- I'm trying to help you become a better person.
- Daha iyi bir insan olmana yardım etmeye çalışıyorum.
- Can one person really make a difference?
- Bir insan gerçekten fark yaratabilir mi?
- Every person who is alone is alone because they are afraid of others.
- Yalnız olan her insan başkalarından korktuğu için yalnızdır.
- Tom is a very frank person.
- Tom çok dürüst bir insan.
- Every affluent person owns at least two cars.
- Her varlıklı insan en az iki arabaya sahiptir.
- Tom is a good-hearted person.
- Tom iyi kalpli bir insandır.
- Just a word can do harm to a person.
- Yalnızca bir kelime bile bir insana zarar verebilir.
- Tom is the happiest person I know.
- Tom tanıdığım en mutlu insan.
- Tom is not a happy person.
- Tom mutlu bir insan değil.
- I want him to think I'm a good person.
- Benim iyi bir insan olduğumu düşünmesini istiyorum.
- Tom is a dependable person.
- Tom güvenilir bir insandır.
- Mary is the only person for me.
- Bana uygun tek insan Mary.
- The life of a person is a transient thing.
- İnsan hayatı gelip geçicidir.
- Yanni wasn't that type of person.
- Yanni o tip bir insan değildi.
- Tom isn't a happy person, is he?
- Tom mutlu bir insan değil, değil mi?
- Every person must die.
- Her insan ölmeli.
- I have to admit that I am not a good person.
- İyi bir insan olmadığımı itiraf etmeliyim.
- Basically, I am an honest person.
- Esasında ben dürüst bir insanım.
- Tom is a very busy person.
- Tom çok meşgul bir insandır.
- Am I a bad person?
- Kötü bir insan mıyım?
- Tom is not a busy person.
- Tom meşgul bir insan değildir.
- Tom is a very affectionate person.
- Tom çok sevecen bir insandır.
- We think that Tom is an honest person.
- Tom'un dürüst bir insan olduğunu düşünüyoruz.
- Beauty doesn't say anything about the character of a person.
- Güzellik bir insanın karakteri hakkında bir şey söylemez.
- I am a smart person.
- Ben akıllı bir insanım.
- Every person will be admitted regardless of his or her age.
- Her insan yaşına bakılmaksızın kabul edilecek.
- He is an active person.
- O aktif bir insan.
- Tom is a very compassionate person.
- Tom çok merhametli bir insan.
- Tom isn't that kind of person.
- Tom o tür bir insan değil.
- I'm not a smart person.
- Akıllı bir insan değilim.
- I'm a smart person.
- Ben zeki bir insanım.
- She is a serious person.
- O ciddi bir insandır.
- Can water intoxicate a person?
- Su insanı sarhoş edebilir mi?
- You should not judge a person by his clothes.
- Bir insanı kıyafetlerine göre yargılamamalısın.
- A very brief warning or explanation is enough for an intelligent person.
- Akıllı bir insan için çok kısa bir uyarı veya açıklama yeterlidir.
- Tom is the only person Mary trusts.
- Tom, Mary'nin güvendiği tek insandır.
- From what I can tell, Tom isn't a bad person.
- Söyleyebildiğim kadarıyla, Tom kötü bir insan değil.
- Sami is a normal person.
- Sami normal bir insan.
- I'm not a patient person.
- Ben sabırlı bir insan değilim.
- I am an ordinary person.
- Ben sıradan bir insanım.
- Tom is a very earnest person.
- Tom çok ciddi bir insandır.
- My parents taught me to be a good person.
- Ailem bana iyi bir insan olmamı öğretti.
- He is a good person.
- O iyi bir insan.
- Tom's a very nice person.
- Tom çok hoş bir insan.
- What kind of person does something like that?
- Ne tür bir insan böyle bir şey yapar?
- Tom is a very secretive person.
- Tom çok ketum bir insan.
- He is a person who never cuts corners.
- O,asla işin kolayına kaçmayan bir insandır.
- Every person is unique.
- Her insan eşsizdir.
- He's not a good person.
- İyi bir insan değil.
- You're the only person I know here in Australia.
- Avustralya'da tanıdığım tek insan sensin.
- Tom is a very independent person.
- Tom çok bağımsız bir insan.
- He is a bad person.
- O kötü bir insan.
- Tom is a very abusive person.
- Tom çok istismarcı bir insan.
- Tom is a cruel person.
- Tom zalim bir insandır.
- He's a very strange person.
- Çok tuhaf bir insan.
- My secretary is the sweetest person in the whole office.
- Sekreterim tüm ofisteki en tatlı insandır.
- Tom is a very quiet person.
- Tom çok sessiz bir insandır.
- She's certainly an interesting and passionate person.
- O kesinlikle ilgi çekici ve tutkulu bir insan.
- Tom isn't the kind of person who loses his temper easily.
- Tom kolay öfkelenen bir insan değil.
- What type of person are you?
- Ne tür bir insansın sen?
- I am the happiest person on Earth!
- Ben yeryüzündeki en mutlu insanım!
- A person who laughs is happy.
- Gülen bir insan mutludur.
- I'd like to walk like a normal person.
- Normal bir insan gibi yürümek isterdim.
- Erik is duller than Emily who, until yesterday, was the dullest person I knew.
- Erik, düne kadar tanıdığım en sıkıcı insan olan Emily'den daha sıkıcı.
- You are a good person.
- Sen iyi bir insansın.
- You are the most boring person I know.
- Sen tanıdığım en sıkıcı insansın.
- Tom is the only person who understands Mary.
- Tom, Mary'yi anlayan tek insan.
- What kind of person does something like that?
- Nasıl bir insan böyle bir şey yapar?
- I like to think I'm a rational person.
- Mantıklı bir insan olduğumu düşünmeyi seviyorum.
- What kind of person hates cats and candy floss?
- Ne tür bir insan kedi ve şekerden nefret eder?
- I truly believe I am a bad person.
- Kötü bir insan olduğuma gerçekten inanıyorum.
- Tom seems to be a kind person.
- Tom iyi kalpli bir insana benziyor.
- One day, Maria became the happiest person in the world.
- Maria bir gün dünyanın en mutlu insanı oldu.
- Sami is a very special person.
- Sami çok özel bir insan.
- We take out of bed an elderly person who is obviously suffering, dragging him into meetings.
- Acı çektiği her hâlinden belli olan yaşlı bir insanı, zorla yatağından kaldırıp toplantılara sürüklüyoruz.
- Tom is a pretty amazing person.
- Tom oldukça harika bir insandır.
- Tom is the friendliest person I know.
- Tom tanıdığım en arkadaş canlısı insan.
- Tom is a talkative person.
- Tom konuşkan bir insan.
- He is rather an active person.
- Oldukça aktif bir insandır.
- Fadil felt he was a good person.
- Fadıl iyi bir insan olduğunu hissetti.
- Tom is the only person I've ever really hated.
- Tom gerçekten nefret ettiğim tek insan.
- Tom is a very capable person.
- Tom çok yetenekli bir insan.
- Do you consider yourself an easygoing person?
- Kendinizi uyumlu bir insan olarak görüyor musunuz?
- Tom is a very practical, down-to-earth person.
- Tom çok pratik, ayakları yere basan bir insan.
- I'm not a smart person, but I surround myself with smart people.
- Zeki biri değilim ama kendimi zeki insanlarla çevreliyorum.
- Each person is a world.
- Her insan bir dünyadır.
- Tom is a horrible person.
- Tom korkunç bir insan.
- Tom is a very intense person.
- Tom çok yoğun bir insan.
- He is not a good person.
- O iyi bir insan değil.
- I'm a romantic person.
- Ben romantik bir insanım.
- My parents taught me to be a compassionate person.
- Ailem bana şefkatli bir insan olmayı öğretti.
- I don't think it makes him a bad person just because he's decided he likes to eat horse meat.
- At eti yemeyi sevdiğine karar vermesinin onu kötü bir insan yapacağını sanmıyorum.
- You're a very brave person.
- Sen çok cesur bir insansın.
- He is a strange person.
- O tuhaf bir insan.
- He is a very agreeable person.
- Çok uyumlu bir insandır.
- I feel like the happiest person in the world.
- Kendimi dünyanın en mutlu insanı gibi hissediyorum.
- A person like Tom has probably never kissed anyone other than his mother.
- Tom gibi bir insan muhtemelen annesinden başka birini öpmemiştir.
- Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin partneri suskun bir insan.
- She is a bad person.
- O kötü bir insan.
- I am not a smart person.
- Ben zeki bir insan değilim.
- Tom doesn't know what kind of person Mary is.
- Tom Mary'nin ne tür bir insan olduğunu bilmiyor.
- Tom is an exceptional person.
- Tom sıradışı bir insan.
- Layla was a very religious person.
- Layla çok dindar bir insandı.
- You must not base your estimation of a person on rumor alone.
- Bir insana dair tahminlerinizi sadece söylentilere dayandırmamalısınız.
- She thinks of herself as an intelligent person.
- Kendini zeki bir insan olarak görüyor.
- A good person is a moral person.
- İyi bir insan ahlaklı bir insandır.
- Tom is a very sincere person.
- Tom çok samimi bir insandır.
- Humphrey is a softly-spoken person.
- Humphrey tatlı konuşan bir insan.
- What kind of a person is Tom?
- Tom nasıl bir insan?
- I'm not a rational person, and neither is anyone else.
- Ben rasyonel bir insan değilim, başkası da değil.
- What kind of person would do that kind of thing?
- Ne tür bir insan böyle bir şey yapar?
- I am a very sad person.
- Ben çok üzgün bir insanım.
- What makes a person do that?
- Bir insana bunu yaptıran nedir?
- There's no need to be polite with this kind of person.
- Böyle bir insana karşı kibar olmaya gerek yok.
- I am a thin person, but at the moment I am fat.
- Ben zayıf bir insanım, ama şu anda şişmanım.
- Which has the biggest brain, an elephant or a person?
- Hangisinin beyni daha büyüktür, bir filin mi yoksa bir insanın mı?
- Tom's a very nice person.
- Tom çok iyi bir insan.
- A person will have the face of an angel when borrowing something, but the face of the devil when returning it.
- Bir insan bir şeyi ödünç alırken melek yüzlü olur, ama geri verirken şeytan yüzlü olur.
- My father is a good person.
- Babam iyi bir insan.
- Tom is a reputable and a trustworthy person.
- Tom saygın ve güvenilir bir insandır.
- She's a nice and intelligent person.
- O güzel ve zeki bir insan.
- Which has the biggest brain, an elephant or a person?
- Hangisinin daha büyük beyni vardır, bir fil mi yoksa bir insan mı?
- He is by nature a very quiet person.
- Yaratılıştan çok sessiz bir insandır.
- Tom wants to be the best person he possibly can be.
- Tom olabileceği en iyi insan olmak istiyor.
- He is a very earnest person.
- Çok ciddi bir insandır.
- He is a nice person.
- O hoş bir insan.
- My older brother is a very good person.
- Ağabeyim çok iyi bir insandır.
- He is a pleasant person.
- O hoş bir insan.
- Tom is an honest person, so I like him.
- Tom dürüst bir insan, bu yüzden onu seviyorum.
- Recognize and respect the personality of a person.
- Bir insanın kişiliğini tanıyın ve ona saygı duyun.
- Tom is a better person than me.
- Tom benden daha iyi bir insan.
- Due to severe educational influence the child became a wholly different person.
- Şiddetli eğitim etkisi nedeniyle çocuk tamamen farklı bir insan haline geldi.
- Tom's an irritating person to work with because he'll never admit it when he's made a mistake.
- Tom birlikte çalışıldığında sinir bozucu olan bir insan çünkü bir hata yaptığında bunu asla kabul etmiyor.
- She's a kind person.
- O iyi bir insan.
- She's a person with a temper.
- Öfkeli bir insan.
- Tom is a brave person.
- Tom cesur bir insandır.
- You seem to be a kind person.
- Nazik bir insana benziyorsun.
- He's a kind person.
- O nazik bir insandır.
- Sami is a very short person.
- Sami çok kısa bir insan.
- I believe that there is one perfect person out there for everyone.
- Herkes için bir yerlerde mükemmel bir insan olduğuna inanıyorum.
- Tom is one person I never want to talk to again.
- Tom bir daha asla konuşmak istemediğim bir insandır.
- Sami is a wonderful person.
- Sami harika bir insan.
- Tom is the kind of person that, in the midst of disaster, always finds something to laugh about.
- Tom, felaketin ortasında her zaman gülecek bir şey bulan türden bir insan.
- You're a naive person.
- Sen saf bir insansın.
- He is the stingiest person I know.
- Tanıdığım en cimri insan.
- By and large, Tom is an easygoing person in almost everything he does.
- Genelde, Tom neredeyse yaptığı her şeyde uyumlu bir insandır.
- Tom isn't a nice person.
- Tom iyi bir insan değil.
- You're a very rude person.
- Çok kaba bir insansın.
- You're a likable person.
- Sevilebilir bir insansın.
- Tom is a strange person.
- Tom tuhaf bir insandır.
- Sami was a tenacious person.
- Sami inatçı bir insandı.
- Tom is an agreeable person.
- Tom hoş bir insandır.
- Father is a good person.
- Babam iyi bir insan.
- Tom is a hard person to say no to.
- Tom hayır demesi zor bir insan.
- Tom's a very impatient, angry person.
- Tom çok sabırsız ve sinirli bir insan.
- Tom is the smartest person I know.
- Tom tanıdığım en zeki insan.
- Tom's an extremely honest person.
- Tom son derece dürüst bir insan.
- Tom is a very energetic person.
- Tom çok enerjik bir insandır.
- Arrogance leads to a person's downfall.
- Kibir insanın çöküşüne neden olur.
- He was a good person.
- O iyi bir insandı.
- Tom is a very strong-minded person.
- Tom çok güçlü fikirli bir insan.
- A person is worth more than money.
- Bir insan paradan daha değerlidir.
- Tom is a very nice person.
- Tom çok iyi bir insandır.
- Every person is an artist.
- Her insan bir sanatçıdır.
- I am a sensitive person, you know.
- Ben hassas bir insanım, biliyorsun.
- This is the first time I've ever treated a wounded person.
- İlk defa yaralı bir insanı tedavi ediyorum.
- I'm not a nice person.
- Ben hoş bir insan değilim.
- Basically, I am an honest person.
- Aslında ben dürüst bir insanım.
- The virus can easily infect a healthy person.
- Virüs sağlıklı bir insana kolayca bulaşabilir.
- You're the only person I know who doesn't eat meat.
- Tanıdığım et yemeyen tek insansın.
- Every person who is alone is alone because they are afraid of others.
- Yalnız olan herkes diğer insanlardan korktuğu için yalnızdır.
- Tom is a very ambitious person.
- Tom çok hırslı bir insandır.
- The boss is an open person.
- Patron açık bir insan.
- What an impressive person he is!
- Ne kadar etkileyici bir insan!
- She is a talkative person.
- Konuşkan bir insan.
- She is a serious person.
- O ciddi bir insan.
- My mother was a wonderful person.
- Annem harika bir insandı.
- You're really a great person.
- Sen gerçekten harika bir insansın.
- I truly believe she's a bad person.
- Onun kötü bir insan olduğuna gerçekten inanıyorum.
- Mr Smith is a softly-spoken person.
- Bay Smith tatlı dilli bir insandır.
- I feel I'm a good person.
- İyi bir insan olduğumu hissediyorum.
- Tom's a very pessimistic person and always sees the negative side of any situation.
- Tom çok karamsar bir insan ve her zaman her durumun olumsuz tarafını görüyor.
- I cannot trust a person like that.
- Böyle bir insana güvenemem.
- You are a cold-blooded person, aren't you?
- Sen soğukkanlı bir insansın, değil mi?
- He's a well-known person.
- O tanınmış bir insan.
Show More (747)
|
