|
- I really must appeal to the Council not to be such a two-faced split personality.
- Konseye bu kadar iki yüzlü ve bölünmüş bir kişilik olmaması için gerçekten çağrıda bulunmalıyım.
- It must be the result of an international analysis, an international definition of its personality and its principles.
- Bu, uluslararası bir analizin, kişiliğinin ve ilkelerinin uluslararası bir tanımının sonucu olmalıdır.
- This directive and this proposal have their own personality.
- Bu direktifin ve bu teklifin kendine has bir kişiliği var.
- This personality cannot result from minor moves.
- Bu kişilik küçük hamlelerden kaynaklanamaz.
- A ludicrous cult of personality is designed to give the Head of State a quasi-divine status.
- Gülünç bir kişilik kültü, Devlet Başkanına yarı-ilahi bir statü vermek için tasarlanmıştır.
- Even as an embryo, you were already a personality.
- Embriyo halindeyken bile zaten bir kişiliğe sahiptiniz.
- Many, I expect, will recall her direct and unpretentious personality and style.
- Pek çok kişinin onun doğrudan ve gösterişsiz kişiliğini ve tarzını hatırlayacağını umuyorum.
- When he was sober, his whole personality changed.
- Ayıldığında kişiliği tamamıyla değişmişti.
- Your face is your personality.
- Yüzün senin kişiliğindir.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
- Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Personality is what makes individuals unique.
- Kişilik, bireyleri benzersiz kılan şeydir.
- That woman has a strong personality.
- Bu kadının güçlü bir kişiliği var.
- She had an easy-going personality.
- Onun uyumlu bir kişiliği vardı.
- I like Tom's personality.
- Tom'un kişiliğini seviyorum.
- Suspenders make my personality.
- Askılar kişiliğimi oluşturur.
- Personality is what makes individuals unique.
- Kişilik bireyleri benzersiz kılan şeydir.
- Mary resembles her mother in looks, but not in personality.
- Mary görünüş olarak annesini benzer, ancak kişilik olarak değil.
- She has a very open personality.
- Çok açık bir kişiliği var.
- I appreciate Tom's personality.
- Tom'un kişiliğini takdir ediyorum.
- Tom has a great personality.
- Tom harika bir kişiliğe sahiptir.
- He has an irksome personality.
- Sinir bozucu bir kişiliği var.
- She has a wonderful personality.
- Onun harika bir kişiliği var.
- She has a submissive personality.
- İtaakatkâr bir kişiliği var.
- Tom's personality changes completely when he grabs the mic.
- Mikrofonu eline aldığında Tom'un kişiliği tamamen değişiyor.
- Sami had a big personality.
- Sami'nin büyük bir kişiliği vardı.
- A relationship between blood group and personality has not been scientifically proven.
- Kan grubu ve kişilik arasındaki ilişki bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.
- I like your personality.
- Kişiliğini beğeniyorum.
- She has a strong personality.
- Güçlü bir kişiliği var.
- He has a split personality.
- Bölünmüş bir kişiliği var.
- He has an intriguing personality.
- İlgi çekici bir kişiliği var.
- She has a cheerful personality.
- O, neşeli bir kişiliğe sahiptir.
- She has a submissive personality.
- İtaatkar bir kişiliği var.
- I like his personality, but I don't find him attractive.
- Kişiliğini seviyorum ama onu çekici bulmuyorum.
- He has an intriguing personality.
- Onun ilgi çekici bir kişiliği var.
- Tom has a very bubbly personality.
- Tom'un çok neşeli bir kişiliği var.
- The character depends on personality, not on talent.
- Karakter kişiliğe bağlıdır, yeteneğe değil.
- In both appearance and personality, Tom is exactly like his father.
- Tom hem görünüş hem de kişilik olarak tıpkı babasına benziyor.
- Yoshio resembles his mother in personality and his father in appearance.
- Yoshio kişilik olarak annesine ve görünüş olarak babasına benziyor.
- Tom doesn't have the personality for that job.
- Tom bu iş için uygun bir kişiliğe sahip değil.
- She has a cheerful personality.
- Neşeli bir kişiliği var.
- Your name affects your personality.
- İsminiz kişiliğinizi etkiliyor.
- He has a dual personality.
- Çift kişilikli bir insan.
- You have an imaginative, artistic and pretty romantic personality.
- Yaratıcı, sanatsal ve oldukça romantik bir kişiliğiniz var.
- Each cat has its own personality.
- Her kedinin kendi kişiliği var.
- Tom has a dual personality.
- Tom'un ikili bir kişiliği var.
- She had an easy-going personality.
- Rahat bir kişiliği vardı.
- Each cat has its own personality.
- Her kedinin kendine has bir kişiliği vardır.
- She has a wonderful personality.
- Harika bir kişiliği var.
- Tom has a great personality.
- Tom'un harika bir kişiliği var.
- I love Tom's personality.
- Tom'un kişiliğini seviyorum.
- My personality is not at all serious!
- Benim kişiliğim hiç de ciddi değil!
- If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders.
- Çekici bir kişiliğiniz olsun istiyorsanız, omuzlarınızın üzerinde iyi bir kafanız olması gerekir.
- She's a woman with a strong personality.
- Güçlü bir kişiliği olan bir kadın.
- Tom has a bubbly personality.
- Tom'un neşeli bir kişiliği var.
- Mary has a strong personality.
- Mary güçlü bir kişiliğe sahiptir.
- A relationship between blood group and personality has not been scientifically proven.
- Kan grubu ve kişilik arasında bir ilişki bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.
- This very interesting test reveals your professional personality.
- Bu çok ilginç deney senin mesleki kişiliğini meydana çıkarmaktadır.
- Tom has an outgoing personality.
- Tom'un sempatik bir kişiliği var.
- That woman has a strong personality.
- O kadın, güçlü bir kişiliğe sahiptir.
- He has a strong personality.
- Güçlü bir kişiliğe sahip.
- Tom has a strong personality.
- Tom'un güçlü bir kişiliği var.
- He has a strong personality.
- Onun güçlü bir kişiliği vardır.
- He has a strong personality.
- Güçlü bir kişiliği var.
- Tom has a very bubbly personality.
- Tom'un çok uçarı bir kişiliği var.
- She has a strong personality.
- Onun güçlü bir kişiliği vardır.
- I like your personality.
- Kişiliğini seviyorum.
- Tom has an addictive personality.
- Tom'un bağımlı bir kişiliği var.
- Mary has an addictive personality.
- Mary'nin bağımlı bir kişiliği var.
- She has a dominant personality.
- Onun baskın bir kişiliği var.
- She's a woman with a strong personality.
- O, güçlü kişilikli bir kadın.
- Tom has a bubbly personality.
- Tom'un şen şakrak bir kişiliği var.
- Recognize and respect the personality of a person.
- Bir insanın kişiliğini tanıyın ve ona saygı duyun.
- She has a very strong personality.
- Çok güçlü bir kişiliği vardır.
- Tom's personality is similar to Mary's.
- Tom'un kişiliği Mary'ninkine benziyor.
- My personality is not at all serious!
- Kişiliğim hiç ciddi değil!
- There are a lot of things you don't know about my personality.
- Kişiliğimle ilgili bilmediğin çok şey var.
- What's your personality type?
- Kişilik tipin nedir?
- Tom has a strong personality.
- Tom'un güçlü bir kişiliği vardır.
- She has a very strong personality.
- Çok güçlü bir kişiliği var.
- Yoshio resembles his mother in personality and his father in appearance.
- Yoshio kişilik olarak annesine, görünüş olarak da babasına benziyor.
- Tom has a dynamic personality.
- Tom dinamik bir kişiliğe sahiptir.
- Tom has a good personality.
- Tom'un iyi bir kişiliği var.
- He has a wonderful personality.
- Harika bir kişiliği var.
- He has a nice personality.
- Hoş bir kişiliği var.
- What's your personality type?
- Kişilik tipiniz nedir?
- Tom has an outgoing personality.
- Tom'un dışa dönük bir kişiliği var.
- Tom's personality has changed.
- Tom'un kişiliği değişti.
- There is no cure for personality.
- Kişiliğin tedavisi yoktur.
- She has a very open personality.
- Onun çok açık bir kişiliği var.
- When it comes to personality, Tom and Mary are as different as chalk and cheese.
- Konu kişilik olduğunda, Tom ve Mary tebeşir ve peynir kadar farklıdır.
- He has a split personality.
- O bölünmüş bir kişiliğe sahip.
- You have an imaginative, artistic and pretty romantic personality.
- Sen yaratıcı, sanatsal ve oldukça romantik bir kişiliğe sahipsin.
- I get a kick out of her cheerful personality.
- Ben onu neşeli kişiliğine bayılıyorum.
- Tom has an addictive personality.
- Tom'un bağımlılık yapan bir kişiliği var.
- Suspenders make my personality.
- Askılar kişiliğimi oluşturuyor.
- I really like your personality.
- Kişiliğini gerçekten seviyorum.
- That woman has a strong personality.
- O kadının güçlü bir kişiliği var.
Show More (94)
|