| 1 |
pinpoint |
yerini belirlemek |
v. |
|
- The forest guards pinpointed the location of the survivors.
- Orman muhafızları hayatta kalanların yerini belirlediler.
- A GPS device can pinpoint your location anywhere in the world.
- Bir GPS cihazı dünyanın her yerinde yerinizi belirleyebilir.
- A GPS device can pinpoint your location anywhere in the world.
- Bir küresel konumlama cihazı dünyanın herhangi bir yerinde yerini belirleyebilir.
Show More (0)
|
| 2 |
pinpoint |
saptamak |
v. |
|
- We need to pinpoint all the problems in the project.
- Projedeki tüm sorunları saptamamız gerekiyor.
Show More (-2)
|
| 3 |
pinpoint |
iğne ucu |
n. |
|
- Pinpoint of sunlight was coming from the holes on the wall.
- Duvardaki deliklerden iğne ucu kadar güneş ışığı geliyordu.
Show More (-2)
|
