1 |
rat |
fare |
n. |
|
- I saw a rat in the kitchen.
- Mutfakta bir fare gördüm.
- The cat ran after the rat.
- Kedi farenin peşinden koştu.
- The cat caught the rats.
- Kedi fareleri yakaladı.
- The ship abounds with rats.
- Gemi, fare kaynıyor.
- They fled the doomed company like rats deserting a sinking ship.
- Batan bir gemiyi terk eden fareler gibi kaderine terk edilen şirketten kaçtılar.
- The trouble with the rat race is that even if you win, you're still a rat.
- Fare yarışı ile ilgili sorun kazansan bile, hâlâ bir faresin.
- Rats don't have nephews.
- Farelerin yeğeni olmaz.
- Did I tell you I saw a big rat in the kitchen?
- Sana mutfakta büyük bir fare gördüğümü söyledim mi?
- He's successfully caught the big rat in the kitchen.
- Mutfaktaki büyük fareyi başarıyla yakaladı.
- Dan's dog was sniffing a dead rat in the street.
- Dan'in köpeği sokakta ölü bir fareyi kokluyordu.
- The rat was killed by Tom with a stick.
- Fare, Tom tarafından bir sopayla öldürüldü.
- Nobody likes rats.
- Kimse fare sevmez.
- Are you afraid of rats?
- Farelerden korkuyor musunuz?
- Rats desert a sinking ship.
- Fareler batan gemiyi terkederler.
- Do you think my cat and your pet rat will get along well together?
- Benim kedimin ve senin evcil farenin iyi geçineceklerini düşünüyor musun?
- A cornered rat will bite a cat.
- Köşeye sıkışmış bir fare bir kediyi ısırır.
- Is the rat alive or dead?
- Fare canlı mı ölü mü?
- A rat chewed a hole in the wall.
- Bir fare kemirerek duvarda bir delik açtı.
- Rats carry the plague.
- Fareler, veba taşır.
- Tom smelled a rat.
- Tom fare kokusu aldı.
- The hawk caught a rat.
- Şahin bir fare yakalamış.
- Is the rat alive or dead?
- Fare canlı mı yoksa ölü mü?
- There are many rats on the ship.
- Gemide bir yığın fare var.
- I hate rats.
- Farelerden nefret ederim.
- They're just like rats leaving a sinking ship.
- Batan bir gemiyi terk eden fareler gibiler.
- Tom is afraid of rats.
- Tom fareden korkuyor.
- Tom fought like a cornered rat.
- Tom köşeye sıkışmış bir fare gibi dövüştü.
- If jumps too high the rat - it's captured by the cat.
- Eğer fare çok yükseğe sıçrarsa, kedi tarafından yakalanır.
- The rat was killed by him with a stick.
- Fare onun tarafından bir sopayla öldürüldü.
- Nobody likes rats.
- Kimse fareleri sevmez.
- Did I tell you I saw a big rat in the kitchen?
- Mutfakta büyük bir fare gördüğümü sana söyledim mi?
- Rats desert a sinking ship.
- Fareler batan bir gemiyi terk eder.
- The fire killed all the rats.
- Yangın tüm fareleri öldürdü.
- Cats kill rats.
- Kediler fareleri öldürürler.
- The basement is overrun with rats.
- Bodrum farelerle dolu.
- They look just like rats leaving a sinking ship.
- Batan bir gemiyi terk eden farelere benziyorlar.
- I don't exterminate your rats.
- Farelerinizi yok etmiyorum.
- Do you think my cat and your pet rat will get along well together?
- Sence benim kedim ve senin faren iyi anlaşabilir mi?
- Tom is afraid of rats.
- Tom farelerden korkar.
- The rat was killed by Tom with a stick.
- Fare, bir sopayla Tom tarafından öldürüldü.
- Tom killed the rat with his cane.
- Tom fareyi bastonuyla öldürdü.
- The rat was killed by him with a stick.
- Fareyi sopayla o öldürdü.
- Rats leave a sinking ship.
- Fareler, batan gemiyi terkederler.
- Are you sure there isn't rat meat in that burger?
- O hamburgerin içinde fare eti olmadığına emin misin?
- Tom made me kill the rat.
- Tom bana fareyi öldürttü.
- Rats breed rapidly.
- Fareler hızla ürerler.
- The ship abounds with rats.
- Gemi farelerle dolu.
- This cat doesn't chase rats.
- Bu kedi fareleri kovalamıyor.
- Rat whiskers are gross.
- Fare bıyıkları iğrenç.
- A rat ran across the road.
- Bir fare yolun karşısına koştu.
- I killed the rat with a stick.
- Bir çubukla fareyi öldürdüm.
- Tom killed the rat with a cane.
- Tom fareyi bastonla öldürdü.
- We don't talk about rats.
- Fareler hakkında konuşmayız.
- If jumps too high the rat - it's captured by the cat.
- Fare çok yükseğe sıçrasa da, kedi tarafından yakalanır.
- There are rats in the kitchen.
- Mutfakta fareler var.
- Make sure you get twenty rat livers for today's afternoon.
- Bugün öğleden sonra için yirmi fare ciğeri aldığından emin ol.
- Opossums aren't related to rats.
- Keseli sıçanlar, fareler ile ilgili değildir.
- I killed the rat with a stick.
- Bir sopayla fareyi öldürdüm.
- Did I tell you we had rats?
- Bizde fareler olduğunu sana söyledim mi?
- The trouble with the rat race is that even if you win, you're still a rat.
- Fare yarışının sorunu, kazansanız bile hala bir fare olmanızdır.
- What're you going to do about these rats?
- Bu fareler hakkında ne yapacaksın?
- Dan's dog was sniffing a dead rat in the street.
- Dan'ın köpeği sokaktaki ölü bir fareyi kokluyordu.
- I killed the rat with a stick.
- Fareyi bir sopayla öldürdüm.
- Cats kill rats.
- Kediler fareleri öldürür.
- There are many rats on the ship.
- Gemide birçok fare var.
- Rats leave a sinking ship.
- Batan gemiyi ilk önce fareler terk eder.
- Tom saw a rat in the subway.
- Tom metroda bir fare gördü.
- When the cat leaves, the rat dances.
- Kedi gittiğinde, fare dans eder.
- Are you afraid of rats?
- Farelerden korkar mısın?
- Tom killed the rat with his cane.
- Tom bastonuyla fareyi öldürdü.
Show More (67)
|
2 |
rat |
sıçan |
n. |
|
- He'll be sure to smell a rat if I'm with you.
- Eğer seninle olursam bir sıçan kokusu alacağından emin olabilir.
- Rat whiskers are gross.
- Sıçan bıyıkları iğrençtir.
- Tom saw a rat in the subway.
- Tom metroda bir sıçan gördü.
- Tom saw a large rat run across the street.
- Tom cadde boyunca koşan büyük bir sıçan gördü.
- Make sure you get twenty rat livers for today's afternoon.
- Bugünün öğleden sonrası için yirmi sıçan karaciğeri aldığından emin ol.
- A rat is a small animal with long, pointed teeth and a long tail.
- Sıçan, uzun, sivri dişleri ve uzun kuyruğu olan küçük bir hayvandır.
- Tom killed the rat with a cane.
- Tom bastonla sıçanı öldürdü.
- A rat is a small animal with long, pointed teeth and a long tail.
- Bir sıçan uzun, sivri dişleri ve uzun bir kuyruğu olan küçük bir hayvandır.
- A cornered rat will bite a cat.
- Kıstırılmış bir sıçan bir kediyi ısırır.
- The hawk caught a rat.
- Şahin bir sıçan yakaladı.
- A rat ran across the road.
- Bir sıçan yolu koşarak geçti.
- The cat ran after the rat.
- Kedi sıçanı kovaladı.
- A bat is no more a bird than a rat is.
- Bir yarasa, bir sıçandan daha fazla kuş değildir.
Show More (10)
|
3 |
rat |
ispiyonlamak |
v. |
|
- The man was killed by the gang members as he ratted on them.
- Adam onları ispiyonladığı için çete üyeleri tarafından öldürüldü.
- Tom ratted me out.
- Tom beni ispiyonladı.
- She ratted me out.
- Beni ispiyonladı.
- His best friend ratted him out to the authorities.
- En iyi arkadaşı onu yetkililere ispiyonladı.
- He ratted us out.
- Bizi ispiyonladı.
- Tom ratted us out.
- Tom bizi ispiyonladı.
- Are you going to rat me out?
- Beni ispiyonlayacak mısın?
- Someone ratted me out.
- Biri beni ispiyonladı.
- I was ratted out by my best friend.
- En iyi arkadaşım tarafından ispiyonlandım.
Show More (6)
|
4 |
rat |
ihbar etmek |
v. |
|
- Are you going to rat me out?
- Beni ihbar edecek misin?
- His best friend ratted him out to the authorities.
- Onun en iyi arkadaşı onu yetkili makamlara ihbar etti.
Show More (-1)
|
5 |
rat |
kalleş |
n. |
|
- You promised to pay your debt, you rat!
- Borcunu ödeyeceğine söz vermiştin, seni kalleş!
Show More (-2)
|
6 |
rat |
sözünden dönmek |
v. |
|
- The president is accused of ratting on her promises to the farmers.
- Başkan çiftçilere verdiği sözlerden dönmekle suçlanıyor.
Show More (-2)
|