1 |
run out of |
bitmek |
v. |
|
- Tom is running out of money, isn't he?
- Tom'un parası bitiyor, değil mi?
- He'll run out of luck sooner or later.
- Önünde sonunda şansı bitecek.
- She ran out of money.
- Parası bitti.
- We're running out of water.
- Suyumuz bitiyor.
- I've run out of gas.
- Benzinim bitti.
- Greek banks could soon run out of money.
- Yunan bankalarının yakında parası bitebilir.
- If you run out of cash, you can fall back on your savings in the bank.
- Nakit paranız biterse, bankadaki birikiminize başvurabilirsiniz.
- Did you think we ran out of tears?
- Gözyaşlarımız bitti mi sandın?
- We ran out of gas on the way there.
- Oraya giderken yakıtımız bitti.
- We ran out of food.
- Yiyeceğimiz bitti.
- He ran out of water.
- Suyu bitmiş.
- Tom's family often runs out of food near the end of the month.
- Tom'un ailesinin yiyeceği genellikle ay sonuna doğru biter.
- We're running out of food.
- Yemeğimiz bitiyor.
- I ran out of water.
- Suyum bitti.
- Tom ran out of bullets.
- Tom'un mermisi bitti.
- We ran out of gas on the way there.
- Yolda benzinimiz bitti.
- If I were abroad and I ran out of money, I would call my parents to ask for more.
- Yurtdışında olsaydım ve param bittiyse, daha fazla para istemek için ailemi arardım.
- We're running out of fresh water.
- Temiz suyumuz bitiyor.
- We're running out of gas.
- Gazımız bitiyor.
- Tom is running out of food.
- Tom'un yiyeceği bitiyor.
- We've run out of bombs.
- Bombalarımız bitti.
- I ran out of food.
- Yiyeceğim bitti.
- I've run out of money.
- Benim param bitti.
- I imagine that Tom will eventually run out of money and have to go back home.
- Tom'un sonunda parasının biteceğini ve eve dönmek zorunda kalacağını düşünüyorum.
- They ran out of money.
- Paraları bitti.
- We ran out of gas in the middle of the intersection.
- Kavşağın ortasında benzinimiz bitti.
- It looks like we're running out of water.
- Suyumuz bitiyor gibi görünüyor.
- Sometimes I run out of money.
- Bazen param bitiyor.
- He ran out of food.
- Yemeği bitmiş.
- She discovered that she had run out of salt.
- Tuzunun bittiğini fark etti.
- We're running out of air.
- Havamız bitiyor.
- We ran out of gas on the way to downtown Tokyo.
- Biz Tokyo şehir merkezine giderken benzinimiz bitti.
- We ran out of gas.
- Benzinimiz bitti.
- We've run out of paint.
- Boyamız bitti.
- We have run out of cream.
- Kremamız bitti.
- Mary's phone ran out of battery.
- Mary'nin telefonunun şarjı bitti.
- We've run out of milk.
- Sütümüz bitmiş.
- She discovered that she had run out of salt.
- Tuzunun bitmiş olduğunu fark etti.
- Our car ran out of gas after two minutes.
- Arabamızın benzini iki dakika sonra bitti.
- He ran out of food.
- Yiyeceği bitti.
- Tom ran out of time.
- Tom'un zamanı bitti.
- We ran out of time, so we had to cut our presentation short.
- Zamanımız bitti, bu yüzden sunumumuzu kısa kesmek zorunda kaldık.
- We have run out of cream.
- Kremamız bitmiş.
- We ran out of gas on the way to the theater.
- Tiyatroya giderken benzinimiz bitti.
- It looks like we're running out of water.
- Görünüşe göre suyumuz bitiyor.
- We've run out of milk.
- Sütümüz bitti.
- We've run out of food.
- Yiyeceğimiz bitti.
- I ran out of food.
- Yemeğim bitti.
- I've run out of milk.
- Sütüm bitti.
- She ran out of time.
- Süresi bitti.
- I've run out of soft drinks.
- Meşrubatım bitti.
- We have run out of gas.
- Benzinimiz bitti.
- We've run out of beer.
- Biramız bitti.
- We've run out of gas.
- Benzinimiz bitti.
- We've run out of ammunition.
- Cephanemiz bitti.
- Did you think we ran out of tears?
- Gözyaşlarımızı bitti mi sandın?
- I ran out of money during my stay in India.
- Hindistan'da kaldığım sırada param bitti.
- The electric car suddenly ran out of energy.
- Elektrikli arabanın enerjisi aniden bitti.
- We've run out of toilet paper.
- Tuvalet kağıdımız bitmiş.
- We ran out of petrol.
- Bizim benzinimiz bitti.
- I ran out of fuel.
- Yakıtım bitti.
- We ran out of gas on our way there.
- Oraya giden yolda benzinimiz bitti.
- I quickly ran out of money.
- Param çabucak bitti.
- We have run out of sugar.
- Şekerimiz bitti.
- We're running out of money.
- Paramız bitiyor.
- We've run out of kerosene.
- Gazyağımız bitti.
- We've run out of water.
- Suyumuz bitti.
- I think we've run out of gas.
- Sanırım benzinimiz bitti.
- We haven't run out of water yet.
- Henüz suyumuz bitmedi.
- If I were abroad and I ran out of money, I would call my parents to ask for more.
- Yurt dışında olsam ve param bitse, ben daha fazla istemek için ailemi ararım.
- We ran out of gas.
- Gazımız bitti.
- We've run out of tea.
- Çayımız bitmiş.
- Our car ran out of petrol after ten minutes.
- Arabamızın benzini on dakika sonra bitti.
- Tom cried until he ran out of tears.
- Tom gözyaşları bitene kadar ağladı.
- He ran out of money.
- Parası bitti.
- I've run out of money.
- Param bitti.
- We've run out of coffee.
- Kahvemiz bitti.
- I ran out of ideas.
- Fikirlerim bitti.
- I ran out of gasoline on the way.
- Yolda benzinim bitti.
- We ran out of money.
- Paramız bitti.
- We have run out of strawberries.
- Çileklerimiz bitti.
- We've run out of money.
- Paramız bitti.
- We ran out of gas in the middle of the desert.
- Çölün ortasında benzinimiz bitti.
- Tom is running out of water.
- Tom'un suyu bitiyor.
- Tom ran out of money.
- Tom'un parası bitti.
- I've run out of soft drinks.
- Gazlı içeceğim bitti.
- Has the motorcycle run out of gas yet?
- Motosikletin benzini daha bitmedi mi?
- They ran out of fuel in the middle of the Pacific.
- Pasifik'in ortasında yakıtları bitti.
- We've run out of coal.
- Kömürümüz bitti.
- We've run out of sugar.
- Şekerimiz bitti.
- We've just run out of salt and pepper.
- Tuz ve biberimiz bitti.
- We ran out of gas on the way to downtown Tokyo.
- Tokyo şehir merkezine giderken benzinimiz bitti.
- I think we've just about run out of money.
- Sanırım paramız bitmek üzere.
- He ran out of water.
- Suyu bitti.
- We're running out of gas.
- Benzinimiz bitiyor.
- We ran out of gas on our way there.
- Oraya giderken yakıtımız bitti.
- The other day I ran out of gas in the middle of a busy Interstate.
- Geçen gün yoğun bir eyaletler arası yolun ortasında benzinim bitti.
- We've run out of gasoline.
- Benzinimiz bitti.
- Tom ran out of matches so he couldn't light the fire.
- Tom'un kibriti bittiği için ateşi yakamadı.
- The other day I ran out of gas in the middle of a busy Interstate.
- Geçen gün işlek bir otoyolun ortasında benzinim bitti.
- I'm running out of money.
- Param bitiyor.
- My pen has run out of ink.
- Kalemimin mürekkebi bitti.
- We haven't run out of medicine yet.
- İlaçlarımız henüz bitmedi.
- We ran out of petrol.
- Benzinimiz bitti.
- We ran out of time and had to cut short the interview.
- Zamanımız bitti ve röportajı kısa kesmek zorunda kaldım.
- Our car will run out of petrol in 2 minutes.
- Arabamızın benzini 2 dakika içinde bitecek.
- The car ran out of gas before reaching the city.
- Arabanın benzini şehre varmadan bitti.
- Tom ran out of water.
- Tom'un suyu bitti.
- I stole your bag because I ran out of money.
- Param bittiği için çantanı çaldım.
- I ran out of money.
- Param bitti.
- Tom ran out of food.
- Tom'un yiyeceği bitti.
- He ran out of money.
- Onun parası bitti.
- I ran out of gas.
- Benzinim bitti.
- Tom discovered that he had run out of money.
- Tom parasının bittiğini fark etti.
- I wanted to wash my hair this morning, but we've run out of shampoo.
- Bu sabah saçımı yıkamak istedim ama şampuanımız bitmiş.
- Our car ran out of gas after ten minutes.
- Arabamızın benzini on dakika sonra bitti.
Show More (113)
|
2 |
run out of |
tükenmek |
v. |
|
- We ran out of time, but sometimes things are very difficult.
- Zamanımız tükendi ama bazen işler çok zor olabiliyor.
- I see that I am running out of time.
- Zamanımın tükenmekte olduğunu görüyorum.
- Unfortunately however, we are running out of time.
- Ancak ne yazık ki zamanımız tükeniyor.
- We're running out of things to eat.
- Yiyeceklerimiz tükeniyor.
- We've run out of tea.
- Çayımız tükendi.
- I'm running out of closet space.
- Benim dolap alanı tükeniyor.
- She ran out of time.
- Zamanı tükendi.
- Tom is running out of options.
- Tom'un seçenekleri tükeniyor.
- Our sun will run out of energy in about five billion years.
- Güneşimizin enerjisi yaklaşık beş milyar yıl içinde tükenecek.
- Tom ran out of food.
- Tom'un yiyeceği tükendi.
- She cried until she ran out of tears.
- Gözyaşları tükenene kadar ağladı.
- He'll run out of luck sooner or later.
- Er ya da geç şansı tükenecek.
- I ran out of time.
- Zamanım tükendi.
- He has run out of energy.
- Onun enerjisi tükendi.
- We're running out of fresh water.
- Tatlı suyumuz tükeniyor.
- My car has run out of gas.
- Benim arabamın benzini tükendi.
- I'm afraid you've run out of options.
- Korkarım seçeneklerin tükendi.
- We've run out of gasoline.
- Benzinimiz tükendi.
- We've run out of kerosene.
- Gazyağımız tükendi.
- Tom ran out of money.
- Tom'un parası tükendi.
- We're running out of money.
- Paramız tükeniyor.
- Tom knows he's running out of time.
- Tom zamanının tükenmekte olduğunu biliyor.
- I think we've run out of gas.
- Sanırım benzinimiz tükendi.
- My pen has run out of ink.
- Dolma kalemimin mürekkebi tükendi.
- The electric car suddenly ran out of energy.
- Aniden elektrikli otomobilin enerjisi tükendi.
- I'm running out of money.
- Param tükeniyor.
- We've run out of time.
- Zamanımız tükendi.
- Tom is running out of time.
- Tom'un zamanı tükeniyor.
- We have run out of sugar.
- Bizim şekerimiz tükendi.
- He ran out of luck.
- Şansı tükenmişti.
- We've run out of coal.
- Kömürümüz tükendi.
- Greek banks could soon run out of money.
- Yakında Yunan bankalarının paraları tükenebilir.
- You're running out of options.
- Seçeneklerin tükeniyor.
- I ran out of money during my stay in India.
- Hindistan'da kaldığım süre boyunca param tükendi.
- I ran out of ideas.
- Fikirlerim tükendi.
- How long can we survive in here before we run out of air?
- Havamız tükenmeden önce burada ne kadar hayatta kalabiliriz?
- I'm running out of ideas.
- Fikirlerim tükeniyor.
- We kind of ran out of time.
- Vaktimiz tükendi.
- We've run out of money.
- Paramız tükendi.
- We've run out of toilet paper.
- Tuvalet kağıdımız tükendi.
- Tom is running out of water.
- Tom'un suyu tükeniyor.
- Tom is running out of money.
- Tom'un parası tükeniyor.
- We ran out of time, so we had to cut our presentation short.
- Zamanımız tükendi, bu yüzden sunumumuzu kısa kesmek zorunda kaldık.
- It looks like we're running out of money.
- Paramız tükeniyor gibi görünüyor.
- The world is running out of oil.
- Dünyada petrol tükeniyor.
- We're running out of time.
- Zamanımız tükeniyor.
- How long can we survive in here before we run out of air?
- Hava tükenmeden burada ne kadar hayatta kalabiliriz?
- It looks like we're running out of money.
- Görünüşe göre paramız tükeniyor.
- Tom ran out of time.
- Tom'un zamanı tükendi.
- You see, humans don't create time; if we did we'd never run out of it.
- Gördüğünüz gibi, zamanı insanlar yaratmıyor; yaratmış olsaydık asla tükenmezdi.
- He has run out of his energy.
- Enerjisi tükendi.
- You've run out of time.
- Zamanın tükendi.
- I'm running out of time.
- Zamanım tükeniyor.
- We ran out of time and had to cut short the interview.
- Zamanımız tükendi ve görüşmeyi kısa kesmek zorunda kaldık.
- I wanted to wash my hair this morning, but we've run out of shampoo.
- Bu sabah saçımı yıkamak istedim ama şampuanımız tükenmişti.
- We kind of ran out of time.
- Zamanımız tükenmişti.
- Tom and Mary are running out of time.
- Tom ve Mary'nin zamanı tükeniyor.
- We're running out of options.
- Seçeneklerimiz tükeniyor.
- We're running out of air.
- Havamız tükeniyor.
- He has run out of energy.
- Enerjisi tükendi.
- Tom seems to be running out of ideas.
- Tom'un fikirleri tükeniyor gibi görünüyor.
- We're running out of ideas.
- Fikirlerimiz tükeniyor.
- We're running out of ammo.
- Cephanemiz tükeniyor.
- I'm running out of energy.
- Enerjim tükeniyor.
- One of the biggest problems guys have talking to girls is running out of things to say.
- Kızlarla konuşan erkeklerin en büyük sorunlardan biri, söylenecek şeylerin tükenmesidir.
- We've run out of gas.
- Benzinimiz tükendi.
- The divers are running out of air.
- Dalgıçların havası tükeniyor.
- We're running out of water.
- Suyumuz tükeniyor.
Show More (65)
|
3 |
run out of |
bitirmek |
v. |
|
- How long can we survive in here before we run out of air?
- Havayı bitirmeden önce ne kadar süre burada yaşayabiliriz?
- Tom is running out of money, isn't he?
- Tom parayı bitiriyor, değil mi?
- After three hours, Tom and I ran out of things to talk about.
- Üç saat sonra, Tom ve ben bahsedecek şeyleri bitirdik.
- After three hours, Tom and I ran out of things to talk about.
- Üç saat sonra Tom ve ben konuşacak konuları bitirmiştik.
- We've run out of food.
- Yiyeceği bitirdik.
- We haven't run out of medicine yet.
- Biz ilacı henüz bitirmedik.
- We've run out of ammunition.
- Mühimmatı bitirdik.
Show More (4)
|
4 |
run out of |
tüketmek |
v. |
|
- I've run out of ideas.
- Fikirleri tükettim.
- We've run out of coffee.
- Kahveyi tükettik.
- You're running out of options.
- Seçenekleri tüketiyorsunuz.
- Our sun will run out of energy in about five billion years.
- Bizim güneşimiz yaklaşık beş milyar yıl içinde enerjisini tüketecektir.
- You're running out of time.
- Zamanı tüketiyorsun.
- We've run out of bombs.
- Bombaları tükettik.
Show More (3)
|