sensible - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
sensible mantıklı adj.
  • It might be sensible to get a lawyer to handle it.
  • Bu işle ilgilenmesi için bir avukat tutmak mantıklı olabilir.
  • The astute and sensible SME can insure for a modest premium.
  • Akıllı ve mantıklı KOBİ'ler mütevazı bir prim karşılığında sigorta yaptırabilirler.
  • I hope Parliament does the sensible thing, which is to vote in favour of the data retention proposals.
  • Umarım Parlamento mantıklı olanı yapar ve veri saklama teklifleri lehinde oy kullanır.
Show More (178)
sensible duyarlı adj.
  • Sensible solutions keep getting tangled up in the institutional undergrowth.
  • Duyarlı çözümler kurumsal çalılıklara takılıp kalmaya devam ediyor.
  • Therefore, let us be sensible and take the time to create the conditions necessary for successful accession.
  • Bu nedenle, duyarlı olalım ve başarılı bir katılım için gerekli koşulları yaratmak üzere zaman ayıralım.
  • We are sensible in the way we handle things, but we want to do it as a team.
  • İşleri ele alış şeklimizde duyarlıyız ancak bunu bir ekip olarak yapmak istiyoruz.
Show More (5)
sensible makul adj.
  • It provides sensible conditions for international broadcasting.
  • Uluslararası yayıncılık için makul koşullar sağlar.
  • I believe that one quarter makes for a sensible compromise on which to agree.
  • İnanıyorum ki dörtte bir, üzerinde anlaşmaya varılacak makul bir uzlaşma sağlar.
  • This is a sensible approach.
  • Bu makul bir yaklaşımdır.
Show More (1)
sensible aklı başında adj.
  • The reform of the common fisheries policy is necessary, and no sensible person would deny this.
  • Ortak balıkçılık politikası reformu gereklidir ve aklı başında hiç kimse bunu inkar edemez.
  • Any sensible person should want this crisis to be ended peacefully, if it is humanly possible to do so.
  • Aklı başında her insan, eğer insani olarak mümkünse, bu krizin barışçıl bir şekilde sona ermesini istemelidir.
Show More (-1)
sensible hissedilir adj.
  • There's been a sensible rise in food prices.
  • Gıda fiyatlarında hissedilir bir artış söz konusu.
Show More (-2)
sensible rahat adj.
  • She preferred sensible footwear instead of high heels.
  • Yüksek topuklu ayakkabılar yerine rahat ayakkabıları tercih ediyordu.
Show More (-2)
sensible hassas adj.
  • I urge sensible handling of transport and the individual identification of animals.
  • Nakil işlemlerinin hassasiyetle yürütülmesini ve hayvanların bireysel olarak tanımlanmasını tavsiye ediyorum.
Show More (-2)