severely - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
severely ağır adv.
  • Those who traffic in human beings must therefore be punished as severely as those who deal in drugs.
  • Bu nedenle insan ticareti yapanlar, uyuşturucu ticareti yapanlar kadar ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır.
  • On 28 August masked men kidnapped and severely beat his public defender, Surat Ikramov.
  • 28 Ağustos'ta maskeli adamlar kamu avukatı Surat İkramov'u kaçırdı ve ağır şekilde dövdü.
  • Those who traffic in human beings must therefore be punished as severely as those who deal in drugs.
  • Dolayısıyla insan ticareti yapanlar da uyuşturucu ticareti yapanlar kadar ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır.
Show More (15)
severely ciddi bir şekilde adv.
  • Those found in breach of them must be dealt with severely.
  • Bunları ihlal ettiği tespit edilenler ciddi bir şekilde ele alınmalıdır.
  • However, the report must be severely criticised in terms of its content.
  • Bununla birlikte, rapor içeriği açısından ciddi bir şekilde eleştirilmelidir.
  • However, the report must be severely criticised in terms of its content.
  • Ancak rapor, içeriği bakımından ciddi bir şekilde eleştirilmelidir.
Show More (4)
severely ağır biçimde adv.
  • The officer was severely punished by the department.
  • Polis memuru, departman tarafından ağır biçimde cezalandırıldı.
  • In any case, she'll have to be severely punished.
  • Her halükarda, ağır biçimde cezalandırılmak zorunda kalacak.
  • Do not punish the girl severely; go easy on her.
  • Kızı ağır biçimde cezalandırma; onun huyuna git.
Show More (2)
severely şiddetle adv.
  • Many of the refugees had been severely frost-bitten and many had died along the way.
  • Mültecilerin birçoğu şiddetli soğuktan etkilenmiş ve birçoğu da yollarda ölmüştü.
  • We must punish Tom severely.
  • Tom'u şiddetle cezalandırmak zorundayız.
  • People severely criticized the Eiffel Tower during its construction.
  • İnsanlar, inşaatı sırasında Eyfel Kulesi'ni şiddetle eleştirdiler.
Show More (2)
severely sert bir biçimde adv.
  • In September 1999, a major prisoner revolt has been severely repressed.
  • Eylül 1999'da, büyük bir hapishane isyanı sert bir biçimde bastırılmıştır.
  • They demanded a treaty that would punish Germany severely.
  • Onlar Almanya'yı sert bir biçimde cezalandıracak bir antlaşma talep ettiler.
  • He criticized his rival severely.
  • Rakibini sert bir biçimde eleştirdi.
Show More (1)
severely ciddi olarak adv.
  • Since then, his faith has been severely shaken.
  • O zamandan beri onun inancı ciddi olarak sarsıldı.
  • This scandal has severely damaged the public image of our company.
  • Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
  • Visibility was severely restricted in the heavy fog.
  • Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.
Show More (0)
severely sade bir şekilde adv.
  • Emma lives in a severely decorated house.
  • Emma sade bir şekilde dekore edilmiş bir evde yaşıyor.
Show More (-2)
severely sertçe adv.
  • James severely said, 'Get out of my way.'
  • James sertçe "Yolumdan çekil." dedi.
Show More (-2)
severely ciddi şekilde adv.
  • The front end of the car was severely damaged in the crash.
  • Kazada arabanın ön tarafı ciddi şekilde hasar gördü.
Show More (-2)