|
- Mr Haarder and the Danish Presidency are stepping into this at short notice.
- Sayın Haarder ve Danimarka Dönem Başkanlığı kısa sürede bu işe el atıyor.
- The Rules of Procedure do not allow further proposals for the topical and urgent debate to be tabled at short notice.
- İçtüzük, güncel ve acil tartışmalar için kısa süre içinde başka önerilerin sunulmasına izin vermemektedir.
- It's going to be impossible to get a visa on short notice.
- Kısa sürede bir vize almak imkansız olacak.
- It'll be impossible to get a visa on short notice.
- Kısa sürede vize almamız imkansız.
- I wasn't able to find a babysitter on such short notice.
- Bu kadar kısa sürede bir bebek bakıcısı bulamadım.
- Thanks for seeing me on such short notice.
- Beni bu kadar kısa sürede kabul ettiğiniz için teşekkürler.
- We had to leave for America on short notice.
- Kısa sürede Amerika'ya gitmek zorunda kaldık.
- I had to make a speech on short notice.
- Kısa sürede konuşma yapmak zorunda kaldım.
- It's going to be impossible to get a visa on short notice.
- Kısa sürede vize almak imkansız olacak.
- Thank you for coming on such short notice.
- Bu kadar kısa sürede geldiğin için teşekkür ederim.
- I had to make a speech on short notice.
- Kısa sürede bir konuşma yapmam gerekiyordu.
- Thanks for coming on such short notice.
- Bu kadar kısa sürede geldiğiniz için teşekkürler.
- I appreciate your coming on such short notice.
- Bu kadar kısa sürede gelmeni takdir ediyorum.
- I appreciate you seeing me on such short notice.
- Bu kadar kısa sürede benimle görüştüğün için minnettarım.
- Tom wasn't able to find a babysitter on such short notice.
- Tom bu kadar kısa sürede bir bebek bakıcısı bulamadı.
- It'll be impossible to get a visa on short notice.
- Kısa sürede vize almak imkansız olacak.
- I appreciate your coming on such short notice.
- Bu kadar kısa sürede geldiğiniz için minnettarım.
- They asked me to make a speech on short notice.
- Benden kısa sürede bir konuşma yapmamı istediler.
- I wasn't able to find a babysitter on such short notice.
- Bu kadar kısa sürede bir çocuk bakıcısı bulamadım.
- Tom told Mary she couldn't quit on such short notice.
- Tom Mary'ye bu kadar kısa sürede işi bırakamayacağını söyledi.
Show More (17)
|
