skin - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
skin cilt n.
  • She has big green eyes and beautiful brown skin.
  • Büyük yeşil gözleri ve güzel kahverengi cildi var.
  • Papaya has several healthy components that are great for your skin.
  • Papaya, cildiniz için harika olan birkaç sağlıklı bileşene sahiptir.
  • These peptides inhibit all the enzymes that break down collagen in your skin.
  • Bu peptitler cildinizdeki kolajeni parçalayan tüm enzimleri inhibe eder.
Show More (87)
skin deri n.
  • Poachers are hunting this endangered species only for its skin.
  • Kaçak avcılar nesli tükenmekte olan bu türü sadece derisi için avlıyorlar.
  • However, it is rather like trying to treat chickenpox by scraping it off the skin instead of going to the doctor.
  • Bu daha ziyade su çiçeğini doktora gitmek yerine deriden kazıyarak tedavi etmeye çalışmaya benzemektedir.
  • However, it is rather like trying to treat chickenpox by scraping it off the skin instead of going to the doctor.
  • Ancak bu, su çiçeğini doktora gitmek yerine deriden kazıyarak tedavi etmeye çalışmaya benziyor.
Show More (52)
skin ten n.
  • The queen's skin was as white as snow.
  • Kraliçenin teni kar kadar beyazdı.
  • Your child’s laughter, the colour of its skin and eyes, all were already present in the embryo.
  • Çocuğunuzun kahkahası, teninin ve gözlerinin rengi, hepsi embriyoda zaten mevcuttu.
  • She has big green eyes and beautiful brown skin.
  • Kocaman, yemyeşil gözleri ve güzel kahverengi bir teni var.
Show More (22)
skin derisini yüzmek v.
  • After you kill the sheep, you'll have to skin it.
  • Koyunu öldürdükten sonra onun derisini yüzmek zorunda kalacaksın.
  • Let's skin the snake.
  • Yılanın derisini yüzelim.
  • Tom skinned his elbow.
  • Tom dirseğinin derisini yüzdü.
Show More (8)
skin hayvan derisi n.
  • The skin of animals is covered with hair.
  • Hayvanların derisi kıllarla kaplıdır.
  • I don't skin their animals.
  • Onların hayvanlarının derisini yüzmem.
  • The skin of animals is covered with hair.
  • Hayvanların derisi kıllarla kaplı.
Show More (0)
skin (program, uygulama, internet sitesi görünümünü değiştiren) grafiksel kullanıcı arayüzü n.
  • You can choose from several different skins to modify the look of the OS.
  • İşletim sisteminin görünümünü değiştirmek için birkaç farklı grafiksel kullanıcı arayüzü arasından seçim yapabilirsiniz.
Show More (-2)
skin soymak v.
  • Can you skin the cucumbers for me, please?
  • Benim için salatalıkların kabuklarını soyar mısın lütfen?
Show More (-2)
skin yüzmek v.
  • Mike skinned all of his back in the motorcycle crash.
  • Motosiklet kazasında Mike'ın sırtının tüm derisi yüzülmüştü.
Show More (-2)
skin canına okumak v.
  • James really skinned the enemy team in the game.
  • James oyunda düşman takımın canına okudu.
Show More (-2)
skin kabuk n.
  • Peel the avocado's skin before adding it into the mixture.
  • Karışıma eklemeden önce avokadonun kabuğunu soyun.
Show More (-2)
skin zar n.
  • Animal intestines are used to make skins for sausage.
  • Hayvan bağırsakları sosis için zar yapımında kullanılır.
Show More (-2)
skin (gıda üzerinde oluşan) kaymak n.
  • If you use organic milk for hot chocolate, it will form skin as it becomes cold.
  • Sıcak çikolata için organik süt kullanırsanız, soğudukça kaymak tutacaktır.
Show More (-2)
skin kaplama n.
  • The outer skin of the car is made from carbon fibre.
  • Arabanın dış kaplaması karbon fiberden yapılmıştır.
Show More (-2)
skin dekolte n.
  • Skura is showing more skin.
  • Skura daha fazla dekolte gösteriyor.
Show More (-2)
skin (el ile) çakmak v.
  • Give me some skin!
  • Çak bir beşlik!
Show More (-2)