1 |
softly |
yumuşak |
adj. |
|
- Sexual and reproductive health and rights are an area on which we need to tread softly softly at European level.
- Cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve hakları, Avrupa düzeyinde yumuşak adımlarla ilerlememiz gereken bir alandır.
- Speak softly.
- Yumuşak konuş.
- He spoke softly to the men around him.
- Etrafındaki insanlarla yumuşak bir şekilde konuştu.
- He spoke softly to the men around him.
- Etrafındaki adamlarla yumuşak bir şekilde konuştu.
- Tom spoke softly.
- Tom yumuşak bir sesle konuştu.
- They spoke softly.
- Yumuşak konuştular.
- She sang the song softly.
- Şarkıyı yumuşak bir şekilde söyledi.
Show More (4)
|
2 |
softly |
hafifçe |
adv. |
|
- Tom coughed softly.
- Tom hafifçe öksürdü.
- It rains softly on the city.
- Şehre hafifçe yağıyor.
- The dog barked softly.
- Köpek hafifçe havladı.
- Tom softly closed the door and tiptoed over to Mary.
- Tom kapıyı hafifçe kapadı ve parmak uçlarına basarak Mary'ye doğru yürüdü.
- Tom kissed Mary softly on the lips.
- Tom, Mary'yi dudaklarından hafifçe öptü.
Show More (2)
|
3 |
softly |
yumuşakça |
adv. |
|
- They spoke softly.
- Onlar yumuşakça konuştular.
- Tom chuckled softly.
- Tom yumuşakça kıkırdadı.
Show More (-1)
|
4 |
softly |
aheste aheste |
adv. |
|
- Tom sang softly.
- Tom aheste aheste şarkı söyledi.
Show More (-2)
|