Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
brown thrasher
Geçmiş
İngilizce
Türkçe
1
take the lead
liderlik etmek
v.
Why are we waiting for the IGC when we could be
taking the lead
ourselves?
Kendi başımıza
liderlik etmek
varken neden HAK'yi bekliyoruz?
However, until they do, Europe must
take the lead.
Bununla birlikte, onlar bunu yapana kadar Avrupa
liderlik etmelidir.
Show More (-1)
2
take the lead
başı çekmek
v.
It may be observed that Parliament
takes the lead
when it comes to efforts to open up our institutions.
Kurumlarımızı açmaya yönelik çabalar söz konusu olduğunda Parlamento'nun
başı çektiği
gözlemlenebilir.
Students
took the lead
in the campaign against pollution.
Çevre kirliğine karşı olan kampanyada öğrenciler
başı çekiyordu.
Show More (-1)