|
- My fear, expressed earlier, that we will not move beyond the talking stage is, unfortunately, well-founded.
- Daha önce ifade ettiğim, konuşma aşamasının ötesine geçemeyeceğimiz yönündeki korkum ne yazık ki haklı çıkmıştır.
- The time for talking is over.
- Konuşma zamanı sona erdi.
- My fear, expressed earlier, that we will not move beyond the talking stage is, unfortunately, well-founded.
- Daha önce ifade ettiğim konuşma aşamasının ötesine geçemeyeceğimiz yönündeki korkum ne yazık ki haklı çıkmıştır.
- Ken stopped talking and began to eat.
- Ken konuşmayı bıraktı ve yemeye başladı.
- Let us do all the talking.
- Bırakın bütün konuşmayı biz yapalım.
- She has a bad habit of talking a long time on the phone.
- Onun telefonda uzun süre kötü bir konuşma alışkanlığı var.
- He didn't stop talking.
- Konuşmayı kesmedi.
- I warned him many times, but he won't stop talking.
- Onu defalarca uyardım ama konuşmayı bırakmıyor.
- I don't like talking with Tom.
- Tom'la konuşmayı sevmiyorum.
- He resembles his father in his way of talking.
- O, konuşma bakımından babasına benziyor.
- I don't like talking in front of people.
- İnsanların önünde konuşmayı sevmiyorum.
- I'm all done talking.
- Konuşma faslı bitmiştir.
- I miss talking with Sally.
- Sally ile konuşmayı özledim.
- I miss talking with them.
- Onlarla konuşmayı özlüyorum.
- I like talking.
- Konuşmayı severim.
- Please stop talking like that.
- Lütfen böyle konuşmayı kes.
- Tom has a strange way of talking.
- Tom'un garip bir konuşma tarzı var.
- Let them do all the talking.
- Bütün konuşmayı yapmalarına izin ver.
- I'll do all the talking.
- Bütün konuşmayı ben yapacağım.
- Talking about it is a waste of time.
- Bu konuda konuşma bir zaman kaybı.
- Her way of talking got on my nerves.
- Konuşma tarzı sinirlerimi bozdu.
- I don't like his way of talking.
- Onun konuşma şeklini sevmiyorum.
- He stopped talking when he saw her.
- Onu gördüğünde konuşmayı kesti.
- I miss talking with Sally.
- Sally ile konuşmayı özlüyorum.
- Tom is not in the mood for talking.
- Tom konuşma havasında değil.
- I miss talking with her.
- Onunla konuşmayı özlüyorum.
- Let us do all the talking.
- Bütün konuşmayı yapmamıza izin ver.
- Let him do all the talking.
- Bırak bütün konuşmayı o yapsın.
- Do you enjoy talking?
- Konuşmayı seviyor musun?
- I stopped talking.
- Konuşmayı bıraktım.
- It's time you two talked.
- Siz ikinizin konuşma zamanı geldi de geçiyor.
- I'll let you do the talking.
- Konuşmayı sana bırakıyorum.
- I just want you to quit talking for a minute.
- Sadece bir dakika konuşmayı bırakmanı istiyorum.
- I miss talking with him.
- Onunla konuşmayı özlüyorum.
- Let me do all of the talking.
- Konuşma işini bana bırak.
- Just let me do the talking.
- Bırak konuşmayı ben yapayım.
- Seeing me, they suddenly stopped talking.
- Beni görünce ansızın konuşmayı kestiler.
- Have you tried talking with Tom?
- Tom'la konuşmayı denediniz mi?
- Quit talking, will you?
- Konuşmayı kes, olur mu?
- It's time you two talked.
- İkinizin konuşma vakti geldi.
- I'm done talking.
- Konuşmam bitti.
- Seeing me, they suddenly stopped talking.
- Beni görünce birden konuşmayı bıraktılar.
- Her way of talking got on my nerves.
- Onun konuşma şekli sinirlerimi bozdu.
- There's been enough talking.
- Yeterli konuşma vardı.
- A bird is known by its song and a man by his way of talking.
- Bir kuş ötmesiyle ve bir insan konuşma tarzıyla tanınır.
- Enough of all this talking!
- Bu kadar konuşma yeter!
- He warned us to cease talking.
- O, bizi konuşmayı kesmemiz için uyardı.
- Please stop talking like that.
- Lütfen öyle konuşmayı bırak.
- Let's stop talking about that and change the subject.
- Bu konuda konuşmayı bırakıp konuyu değiştirelim.
- I'll do all the talking.
- Bütün konuşmayı yapacağım.
- A bird is known by its song and a man by his way of talking.
- Bir kuş ötüşüyle, bir insan da konuşma tarzıyla tanınır.
- I don't like talking about myself.
- Kendim hakkında konuşmayı sevmiyorum.
- I really liked talking to them.
- Onlarla konuşmayı gerçekten sevdim.
- He has a good art of talking.
- O, konuşma sanatında yeteneklidir.
- Do stop talking and listen to the music.
- Konuşmayı kes ve müziği dinle.
- I'm all done talking.
- Konuşmam bitti.
- I don't like his way of talking.
- Konuşma tarzını sevmiyorum.
- Do stop talking and listen to the music.
- Konuşmayı bırakın ve müziği dinleyin.
- He resembles his father in his way of talking.
- Konuşma tarzıyla babasına benziyor.
- Either stop talking or say something worth hearing.
- Ya konuşmayı kes ya da duymaya değer bir şey söyle.
- Have you finished talking now?
- Şimdi konuşmayı bitirdin mi?
- To tell the truth, I don't like his way of talking.
- Doğruyu söylemek gerekirse, onun konuşma tarzından hoşlanmadım.
- He suddenly stopped talking.
- O, aniden konuşmayı kesti.
- He stopped talking.
- Konuşmayı bıraktı.
- Let's stop talking about this.
- Bu konuda konuşmayı bırakalım.
- All of a sudden they stopped talking.
- Birden konuşmayı kestiler.
- You'd better let me do all the talking.
- Konuşma işini tamamen bana bıraksan iyi olur.
- Have you finished talking?
- Konuşmayı bitirdin mi?
- I just want you to quit talking for a minute.
- Sadece bir dakikalığına konuşmayı kesmeni istiyorum.
- I'm done talking.
- Konuşmayı bitirdim.
- Let him do all the talking.
- Bütün konuşmayı o yapsın.
- He warned us to cease talking.
- Konuşmayı kesmemiz için bizi uyardı.
- Let her do all the talking.
- Bütün konuşmayı yapmasına izin ver.
- Can you stop talking please?
- Konuşmayı keser misin lütfen?
- She likes talking best of all.
- En çok konuşmayı seviyor.
- He stopped talking.
- O konuşmayı kesti.
- I need you to stop talking.
- Konuşmayı kesmeni istiyorum.
- I'll do the talking.
- Konuşmayı yapacağım.
- Everyone stopped talking when Tom entered the room.
- Tom odaya girdiğinde herkes konuşmayı kesti.
- I loved talking with Tom.
- Tom'la konuşmayı sevdim.
- I don't like talking in French.
- Fransızca konuşmayı sevmem.
- Tom's way of talking gets on my nerves.
- Tom'un konuşma şekli sinirlerime dokunuyor.
- Maybe I should do the talking.
- Belki de konuşmayı ben yapmalıyım.
- He stopped talking to them.
- Onlarla konuşmayı bıraktı.
- Can you stop talking please?
- Lütfen konuşmayı keser misin?
- People like talking with Tom.
- İnsanlar Tom'la konuşmayı sever.
- If you're tired of arguing with strangers on the Internet, try talking with one of them in real life.
- İnternette yabancılarla tartışmaktan bıktıysanız, gerçek hayatta onlardan biriyle konuşmayı deneyin.
- Let us do the talking.
- Bırak konuşmayı biz yapalım.
- Mary really likes talking.
- Mary gerçekten konuşmayı seviyor.
- All of a sudden they stopped talking.
- Aniden onlar konuşmayı kestiler.
- I thought Tom would never stop talking.
- Tom'un konuşmayı asla bırakmayacağını düşündüm.
- Let Tom do all the talking.
- Bütün konuşmayı Tom yapsın.
- I had a lot of fun talking with Tom.
- Tom'la çok eğlenceli bir konuşmam vardı.
- He didn't stop talking.
- O, konuşmayı kesmedi.
- His way of talking gets on my nerves.
- Konuşma tarzı sinirlerimi bozuyor.
- Just let me do the talking, OK?
- Bırak konuşmayı ben yapayım, tamam mı?
- Let Tom do all the talking.
- Bırak da tüm konuşmayı Tom yapsın.
- Tom's way of talking gets on my nerves.
- Tom'un konuşma tarzı sinirlerimi bozuyor.
- I'll do the talking.
- Konuşmayı ben yapacağım.
- I miss talking with Tom.
- Tom'la konuşmayı özledim.
- Let her do the talking.
- Konuşmayı yapmasına izin ver.
- Please stop talking.
- Lütfen konuşmayı kes.
- He has a good art of talking.
- İyi bir konuşma sanatı var.
- Can we quit talking about this?
- Bunu konuşmayı bırakabilir miyiz?
- I don't like talking in front of people.
- Ben insanların önünde konuşmayı sevmiyorum.
- Let me do all of the talking.
- Tüm konuşmayı benim yapmama izin ver.
- Do you know why they stopped talking?
- Neden konuşmayı kestiklerini biliyor musun?
- I miss talking with Tom.
- Ben Tom'la konuşmayı özlüyorum.
- The time for talking is over.
- Konuşma zamanı bitti.
- He stopped talking when he saw her.
- Onu görünce konuşmayı bıraktı.
- Let's stop talking and start working.
- Konuşmayı bırakıp çalışmaya başlayalım.
- She kept on talking.
- O, konuşmayı sürdürdü.
- Let him do the talking.
- Konuşmayı yapmasına izin ver.
- Mary really likes talking.
- Mary konuşmayı çok seviyor.
- Jack suddenly stopped talking when Mary entered the room.
- Mary odaya girdiğinde Jack aniden konuşmayı kesti.
- If you're tired of arguing with strangers on the Internet, try talking with one of them in real life.
- İnternette yabancılarla tartışmaktan yorulduysanız, onlardan biriyle gerçek hayatta konuşmayı deneyin.
- He is a teacher, as is clear from his way of talking.
- Konuşma tarzından da anlaşılacağı gibi o bir öğretmen.
- Let us do the talking.
- Konuşmayı yapmamıza izin ver.
- Let her do all the talking.
- Bırak bütün konuşmayı o yapsın.
- Tom has a strange way of talking.
- Tom'un tuhaf bir konuşma tarzı var.
- Let them do the talking.
- Konuşmayı yapmalarına izin ver.
- I asked him to stop talking, but he still went on.
- Ona konuşmayı kesmesini söyledim ama hala devam ediyordu.
- Have you tried talking with Tom?
- Tom'la konuşmayı denedin mi?
- I like talking with Tom.
- Tom'la konuşmayı seviyorum.
- Quit talking, will you?
- Konuşmayı bırak, tamam mı?
- His way of talking gets on my nerves.
- Konuşma tarzı sinirimi bozuyor.
- What I like is her way of talking.
- Onun konuşma tarzını seviyorum.
- It's time we talked.
- Konuşma zamanı.
- To tell the truth, I don't like his way of talking.
- Doğruyu söylemek gerekirse, onun konuşma tarzını sevmiyorum.
- I don't like talking in French.
- Fransızca konuşmayı sevmiyorum.
- He suddenly stopped talking.
- Birden konuşmayı kesti.
- Let me do all the talking.
- Bütün konuşmayı yapmama izin ver.
- Layla wanted to keep talking about it.
- Layla bu konuda konuşmayı sürdürmek istedi.
Show More (130)
|