Tureng - telephone - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	telephone	telefon	n.
	Making intimidation attempts with the use of private information by way of telephone, Internet, etc.? Telefon, internet vb. yollarla özel bilgileri kullanarak yıldırma girişimlerinde bulunmak? The traditional telephone as we knew it is now a fading memory. Bildiğimiz geleneksel telefon artık unutulmaya yüz tutmuş bir anıdır. We have all learned to use the telephone, mobiles, sms, and e-mail. Hepimiz telefon, cep telefonu, sms ve e-posta kullanmayı öğrendik. On Sunday, a trick was played in the course of a telephone conversation. Pazar günü bir telefon görüşmesi sırasında bir oyun oynandı. She apparently has no access to a telephone and no visitors. Görünüşe göre telefona erişimi ve ziyaretçisi yok. About three weeks ago, I received a telephone call from Brussels, telling me that Vlad Cubreacov had disappeared. Yaklaşık üç hafta önce Brüksel'den Vlad Cubreacov'un kaybolduğunu bildiren bir telefon aldım. Thus, the traditional secrecy of the sound telephone is now truly crumbling. Böylece, sesli telefonun geleneksel gizliliği artık gerçekten parçalanıyor. He bought a telephone in Japan that uses another wavelength. Japonya'dan farklı dalga boyunda çalışan bir telefon aldı. He bought a telephone in Japan that uses another wavelength. Japonya'da farklı bir dalga boyunu kullanan bir telefon satın aldı. He bought a telephone in Japan that uses another wavelength. Japonya'da farklı bir dalga boyunda çalışan bir telefon satın aldı. I have to turn off the telephone. Telefonu kapatmalıyım. I want this telephone. Bu telefonu istiyorum. Scarcely had I reached home before the telephone rang. Telefon çalmadan hemen önce eve varmıştım. The telephone is among the inventions attributed to Bell. Telefon Bell'e atfedilen buluşlar arasında yer alıyor. Tom woke up when the telephone rang. Telefon çaldığında Tom uyandı. May I use this telephone? Bu telefonu kullanabilir miyim? May I borrow your telephone? Telefonunuzu ödünç alabilir miyim? The telephone is out of order, Mr Tamori. Telefon arızalı, Bay Tamori. The black telephone costs more than the white. Siyah telefon beyazdan daha pahalı. Is there a telephone in the flat? Apartman dairesinde bir telefon var mı? Tom woke up when the telephone rang. Tom telefon çaldığında uyandı. The telephone rang, but no one answered. Telefon çaldı ama kimse cevap vermedi. I was taking a bath when the telephone rang. Telefon çaldığında banyo yapıyordum. He was about to go out when the telephone rang. O, telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydi. There is a public telephone on that corner. Şu köşede umumi bir telefon var. I have a telephone in my room. Odamda bir telefonum var. The telephone is ringing. Telefon çalıyor. Scarcely had I reached home before the telephone rang. Telefon çalmadan önce güç bela eve varmıştım. I heard the telephone ringing. Ben telefonun çaldığını duydum. He must have been sleeping because he didn't answer the telephone. Uyuyor olmalıydı çünkü telefona cevap vermedi. I want this telephone. Ben bu telefonu istiyorum. She telephoned him that she couldn't attend the meeting. Toplantıya katılamayacağını telefonla bildirdi. The telephone rang again. Telefon yine çaldı. Do you have a telephone? Telefonunuz var mı? I had no sooner sat down than the telephone rang. Daha oturur oturmaz telefon çaldı. The hotel telephone is in the hall and Harriet is trying to ring the police now. Otel telefonu koridorda ve Harriet şu anda polisi aramaya çalışıyor. Can someone answer the telephone? Biri telefona cevap verebilir mi? I am sorry, but this telephone is out of order. Üzgünüm ama bu telefon bozuk. May I use this telephone? Ben bu telefonu kullanabilir miyim? Please telephone me when you have made up your mind what you want to do. Ne yapmak istediğine karar verdiğinde lütfen bana telefon et. Your telephone's ringing, Tom. Telefonun çalıyor, Tom. Thanks a lot for the telephone you gave me. Bana verdiğin telefon için çok teşekkürler. Though seriously injured, he managed to get to a telephone. Ağır yaralı olmasına rağmen bir telefona ulaşmayı başardı. The telephone was invented by Bell in 1876. Telefon 1876'da Bell tarafından icat edildi. He found a public telephone and called a taxi. Bir ankesörlü telefon buldu ve bir taksi çağırdı. Is there a telephone near by? Yakında bir telefon var mı? He was about to go out when the telephone rang. Telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydi. Tom was fast asleep when the telephone rang. Telefon çaldığında Tom derin bir uykudaydı. It seems that there is something wrong with the telephone. Görünüşe göre telefonda bir sorun var. I need that telephone. O telefona ihtiyacım var. Tom went over to the telephone. Tom telefonun başına gitti. Is there a telephone in the flat? Dairede telefon var mı? I have a telephone. Bir telefonum var. Is there a telephone here? Burada bir telefon var mı? The telephone is just a wonderful device. Telefon harika bir alet. There's a telephone in the hall. Salonda bir telefon var. The telephone was just ringing, wasn't it? Az önce telefon çalıyordu, değil mi? I got all choked up when I heard the voice of Ryo over the telephone. Telefonda Ryo'nun sesini duyduğumda boğazım düğümlendi. The blue telephone is on the table. Mavi telefon masanın üstünde. Everyone knows that Bell invented the telephone. Herkes Bell'in telefonu icat ettiğini bilir. Who was the inventor of the telephone, Bell or Meucci? Telefonun mucidi kimdi, Bell mi yoksa Meucci mi? Tom still uses an old dial telephone. Tom hâlâ eski bir çevirmeli telefon kullanıyor. I was just about to leave the house when the telephone rang. Telefon çaldığında tam evden çıkmak üzereydim. Tom picked up the telephone and started dialing. Tom telefonu aldı ve çevirmeye başladı. When I was taking a bath, the telephone rang. Ben banyo yaparken telefon çaldı. I was having a bath when the telephone rang. Telefon çaldığında banyo yapıyordum. As soon as I got home, the telephone rang. Eve varır varmaz, telefon çaldı. Bell invented the telephone. Bell telefonu icat etti. Telephone him if the message is important. Eğer mesaj önemliyse ona telefon et. There seems to be something wrong with our telephone. Telefonumuzda bir sorun var gibi görünüyor. Can I use your telephone? Telefonunuzu kullanabilir miyim? My secretary is typing my texts and my assistant is talking on telephone. Sekreterim metinlerimi yazıyor ve asistanım telefonda konuşuyor. I was about to leave home when the telephone rang. Telefon çaldığında evden çıkmak üzereydim. I'm waiting for his telephone call. Telefonunu bekliyorum. This telephone doesn't work. Bu telefon çalışmıyor. May I use your telephone? Senin telefonunu kullanabilir miyim? Unfortunately the telephone was out of order. Ne yazık ki telefon bozuktu. I was about to go out, when the telephone rang. Telefon çaldığında, dışarı çıkmak üzereydim. I was watching television when the telephone rang. Telefon çaldığında, ben televizyon izliyordum. Tom answered the telephone. Tom telefona cevap verdi. She didn't telephone after all. Telefon da etmedi. I sat down by the telephone. Telefonun yanına oturdum. Pamela must have been at home when I tried to get in touch with her, but she didn't answer the telephone. Ona ulaşmaya çalıştığımda Pamela evde olmalıydı ama telefona cevap vermedi. The telephone rang several times. Telefon birçok kez çaldı. May I use the telephone for a while? Telefonu bir süre kullanabilir miyim? You have a telephone at your house. Evinizde bir telefon var. Excuse me, but may I use your telephone? Affedersiniz fakat telefonunuzu kullanabilir miyim? I was about to leave for work when the telephone rang. İşe gitmek üzereydim ki telefon çaldı. I keep all my telephone receipts in this box. Tüm telefon faturalarımı bu kutuda saklıyorum. Is there a telephone in the kitchen? Mutfakta telefon var mı? The telephone doesn't work. Telefon çalışmıyor. Sami received a telephone call from the police department. Sami polis departmanından bir telefon aldı. May I use your telephone? Telefonunuzu kullanabilir miyim? A midnight telephone call gives us both shock and displeasure. Gece yarısı gelen bir telefon bizi hem şaşırtır hem de keyfimizi kaçırır. I spoke to him about it over the telephone. Telefonda onunla konu hakkında konuştum. Could you tell me how to use the telephone? Telefonu nasıl kullanacağımı söyler misiniz? Having a telephone helped her find more clients. Bir telefona sahip olmak daha fazla müşteri bulmasına yardımcı oldu. Is there a telephone here? Burada telefon var mı? Excuse me, but may I use your telephone? Affedersiniz ama telefonunuzu kullanabilir miyim? The telephone is just a wonderful device. Telefon sadece harika bir cihaz. The invention of the telephone made it possible to communicate with people far away. Telefonun icadı uzaktaki insanlarla iletişim kurmayı mümkün kıldı. I was watching TV when the telephone rang. Telefon çaldığında televizyon izliyordum. There's a telephone in the hall. Holde bir telefon vardır. The telephone was invented by Bell. Telefon Bell tarafından icat edilmiştir. There's a telephone call from a person named Brown. Brown adında birinden telefon var. My telephone is out of order. Telefonum bozuk. Not having a telephone is an inconvenience. Telefonun olmaması bir rahatsızlık. There's a telephone here. Burada bir telefon var. Your telephone's ringing. Telefonun çalıyor. Can I use your telephone? Telefonunu kullanabilir miyim? Please telephone him. Lütfen ona telefon et. The telephone rang a few minutes later. Birkaç dakika sonra telefon çaldı. I have a telephone in my room. Odamda bir telefon var. I was watching TV when the telephone rang. Telefon çaldığında, ben televizyon izliyordum. The telephone didn't stop ringing. Telefon susmadı. The telephone is ringing, but nobody is answering. Telefon çalıyor ama hiç kimse yanıtlamıyor. Who was the inventor of the telephone, Bell or Meucci? Telefonun mucidi kimdi, Bell mi Meucci mi? I had hardly fallen asleep when the telephone rang. Telefon çaldığında henüz uykuya dalmıştım. I talked with him over the telephone yesterday. Dün onunla telefonda konuştum. Please answer the telephone. Lütfen telefona cevap verin. I desire this telephone. Bu telefonu istiyorum. I really want this telephone. Bu telefonu gerçekten istiyorum. We still use a corded telephone. Biz hala kablolu telefon kullanıyoruz. I don't have a telephone. Telefonum yok. May I borrow your telephone? Ben senin telefonunu ödünç alabilir miyim? Tom heard his telephone ringing. Tom telefonunun çaldığını duydu. Where is the nearest telephone? En yakın telefon nerede? The telephone was invented by Bell in the year 1876. Telefon 1876 yılında Bell tarafından icat edildi. The blue telephone is on the table. Mavi telefon masanın üzerinde. I am sorry, but this telephone is out of order. Üzgünüm ama bu telefon arızalı. I was about to leave for work when the telephone rang. Telefon çaldığında işe gitmek üzereydim. Tom called Mary to the telephone. Tom Mary'yi telefona çağırdı. A telephone is something you can't do without. Telefon, onsuz yapamayacağınız bir şeydir. The telephone was silent. Telefon sessizdi. I was about to leave home when the telephone rang. Telefon çaldığında evi terk etmek üzereydim. Could you tell me how to use the telephone? Telefonun nasıl kullanılacağını bana anlatabilir misin? I'm waiting for a telephone call. Bir telefon bekliyorum. Tom asked Mary to answer the telephone. Tom Mary'den telefona cevap vermesini istedi. He found a public telephone and called a taxi. Halka açık bir telefon buldu ve bir taksi çağırdı. I am forbidden to use this telephone. Bu telefonu kullanmam yasak. You have a telephone at your house. Senin evinde bir telefonun var. I'm waiting for his telephone call. Onun telefon aramasını bekliyorum. When one takes a bath, the telephone rings. Biri banyo yaptığında, telefon çalar. Though seriously injured, he managed to get to a telephone. Ağır yaralı olmasına rağmen telefona ulaşmayı başardı. Alexander Graham Bell invented the telephone. Alexander Graham Bell telefonu icat etti. I heard the telephone ringing. Telefonun çaldığını duydum. Tom reached for the telephone. Tom telefona uzandı. Where is there a telephone? Telefon nerede? The telephone was silent. Telefon sessizdeydi. The telephone is now out of order. Telefon şu anda bozuk. She has a telephone. Telefonu var. Can I use your telephone, please? Telefonunuzu kullanabilir miyim, lütfen? Having a telephone helped her find more clients. Bir telefonunun olması ona daha fazla müşteri bulmasında yardım etti. The telephone can't be used. Telefon kullanılamaz. Tom asked Mary to answer the telephone. Tom, Mary'den telefona cevap vermesini istedi. Tom asked Mary to answer the telephone. Tom Mary'den telefona cevap vermesini rica etti. The telephone can't be used. Telefon kullanılamıyor. The telephone was invented by Bell in 1876. Telefon, 1876 yılında Bell tarafından icat edildi. We still use a corded telephone. Hâlâ kablolu telefon kullanıyoruz. A telephone is something you can't do without. Bir telefon onsuz yapamayacağın bir şeydir. The telephone was invented by Bell. Telefon Bell tarafından icat edildi. How often do you use your telephone? Telefonunuzu ne sıklıkla kullanıyorsunuz? I sat down by the telephone. Telefonla oturdum. Pamela must have been at home when I tried to get in touch with her, but she didn't answer the telephone. Onunla iletişim kurmaya çalıştığımda Pamela evde olmalıydı fakat telefona cevap vermedi. Tom answers the telephone. Tom telefona cevap veriyor. Suddenly the telephone rang. Aniden telefon çaldı. When I was about to leave my house, I got a telephone call from her. Evden çıkmak üzereyken ondan bir telefon aldım. She answered the telephone as soon as she heard the bell ring. Zilin çaldığını duyar duymaz telefona cevap verdi. I got all choked up when I heard the voice of Ryo over the telephone. Telefonda Ryo'nun sesini duyunca boğazım düğümlendi. The telephone is one of Bell's many inventions. Telefon Bell'in birçok icadından biri. He is waiting for a telephone call. Bir telefon bekliyor. Tom had a telephone call from Mary early this morning. Tom bu sabah erkenden Mary'den bir telefon aldı. The invention of the telephone made it possible to communicate with people far away. Telefonun icadı, uzak mesafelerdeki insanlarla haberleşmeyi mümkün hale getirdi. They've got a telephone next to their bed. Onların, yataklarının yanında bir telefonları vardır. Where is there a telephone? Nerede bir telefon var? I had a telephone call from her. Ondan bir telefon aldım. My secretary is typing my texts and my assistant is talking on telephone. Sekreterim mesajlarımı yazıyor, asistanım telefonla konuşuyor. He is answering the telephone. Telefonu yanıtlıyor. They have a telephone next to their bed. Yataklarının yanında bir telefon var. The busy woman ignored the ringing telephone. Meşgul kadın çalan telefonu duymazdan geldi. My telephone is out of order. Telefonum arızalı. I talked with him about it over the telephone. Onunla bu konuyu telefonda konuştum. The telephone hasn't been installed yet. Telefon henüz kurulmadı. The telephone rang while I was reading. Ben okurken telefon çaldı. Answer the telephone, will you? Telefona cevap ver, olur mu? The telephone is now out of order. Telefon artık çalışmıyor. The busy woman ignored the ringing telephone. Meşgul kadın çalan telefonu görmezden geldi. The telephone is essential to modern life. Telefon modern yaşam için gereklidir. The telephone was still. Telefon sessizdi. This telephone is connected to the fax machine. Bu telefon faks makinesine bağlı. My father was about to leave when the telephone rang. Telefon çaldığında babam çıkmak üzereydi. The telephone is one wonderful device. Telefon harika bir alet. If the telephone rings, can you answer it? Eğer telefon çalarsa cevap verebilir misin? Is there a telephone near by? Yakınlarda telefon var mı? The telephone is a means of communication. Telefon bir iletişim aracıdır. Is there a telephone anywhere? Herhangi bir yerde telefon var mı? I had hardly fallen asleep when the telephone rang. Telefon çaldığında uykuya dalmak üzereydim. The telephone rang again. Telefon tekrar çaldı. Tom doesn't have a telephone. Tom'un bir telefonu yok. Is there a telephone nearby? Yakında bir telefon var mı? Is there a telephone in the kitchen? Mutfakta bir telefon var mı? I was about to go out, when the telephone rang. Dışarı çıkmak üzereydim ki telefon çaldı. The telephone rang several times. Telefon birkaç kez çaldı. Where is a public telephone? Umumi telefon nerede? Listening to the radio, I heard the telephone ring. Radyoyu dinlerken, telefonun çaldığını duydum. They've got a telephone next to their bed. Yataklarının yanında bir telefon var. The telephone rang. Telefon çaldı. I was just about to leave the house when the telephone rang. Telefon çaldığında evi terk etmek üzereydim. This telephone is connected to the fax machine. Bu telefon faks makinesine bağlıdır. Is it OK if I borrow your telephone? Telefonunu ödünç alsam olur mu? The telephone rang repeatedly. Telefon tekrar tekrar çaldı. Thanks a lot for the telephone you gave me. Bana verdiğin telefon için çok teşekkür ederim. The telephone is ringing, but nobody is answering. Telefon çalıyor ama kimse cevap vermiyor. Can you please tell me where the nearest public telephone is? Bana en yakın ankesörlü telefonun nerede olduğunu söyleyebilir misiniz? Tom doesn't have a telephone. Tom'un telefonu yok. As soon as she heard the bell ring, she answered the telephone. Zilin çaldığını duyar duymaz telefona cevap verdi. He has a telephone to himself. Kendisinin bir telefonu var. You have a telephone. Bir telefonun var. He is answering the telephone. Telefona cevap veriyor. Not having a telephone is an inconvenience. Telefonsuzluk sıkıntılı bir durum. I don't have a telephone. Benim bir telefonum yok. I had hardly gone to bed when the telephone rang. Telefon çaldığında daha yeni yatmaya gitmiştim. The telephone is one wonderful device. Telefon harika bir alettir. Nobody answered the telephone. Kimse telefona cevap vermedi. Please answer the telephone. Lütfen telefona yanıt ver. The telephone is among the inventions attributed to Bell. Telefon, Bell'e atfedilen icatlar arasındadır. I was about to go out when the telephone rang. Telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydim. When I was taking a bath, the telephone rang. Banyo yapıyorken, telefon çaldı. My father was about to leave when the telephone rang. Babam gitmek üzereyken telefon çaldı. There's a telephone in my room. Odamda bir telefon var. Tom had trouble finding a public telephone. Tom halka açık bir telefon bulmakta zorluk yaşadı. The telephone rang while I was reading. Ben okuyorken telefon çaldı. Tom answered the telephone. Tom telefonu cevapladı. This telephone is out of order. Bu telefon bozuk. The worried housewife heard the telephone ring and quickly picked up the receiver. Endişeli ev kadını telefonun çaldığını duydu ve hemen ahizeyi kaldırdı. He has a telephone. Onun bir telefonu var. I have to turn off the telephone. Telefonu kapatmak zorundayım. The telephone is a convenience. Telefon bir kolaylıktır. I desire this telephone. Ben bu telefonu istiyorum. Just then, the telephone rang. Tam o sırada, telefon çaldı. Several minutes later, the telephone rang. Birkaç dakika sonra telefon çaldı. Is there a telephone nearby? Yakınlarda bir telefon var mı? My telephone doesn't work. Telefonum çalışmıyor. Tom had trouble finding a public telephone. Tom umumi bir telefon bulmakta zorlandı. Everyone knows that Bell invented the telephone. Bell'in telefonu icat ettiğini herkes bilir. Can someone answer the telephone? Birisi telefona cevap verebilir mi? I had no sooner sat down than the telephone rang. Ben oturur oturmaz telefon çaldı. Tom, there's a telephone call for you. Tom, sana bir telefon var. I talked with him about it over the telephone. Bu konuda onunla telefonda konuştum. Tom doesn't have a telephone. Tom'un bir telefona sahip değil. Who was the telephone invented by? Telefon kim tarafından icat edildi? The telephone doesn't work. Telefon bozuk. I had hardly fallen asleep when the telephone rang. Telefon çaldığında neredeyse uykuya dalmıştım. The telephone was just ringing, wasn't it? Telefon çalıyordu, değil mi? The telephone is a convenience. Telefon kolaylıktır. When I was reading a book, the telephone rang. Ben kitap okurken telefon çaldı. The telephone is essential to modern life. Telefon modern yaşam için çok önemlidir. The telephone rang repeatedly. Telefon defalarca çaldı. I got all choked up when I heard the voice of Ryo over the telephone. Telefonda Ryo'nun sesini duyunca heyecandan dilim tutuldu. The telephone can be a nuisance. Telefon bir baş belası olabilir. Suddenly the telephone rang. Birden telefon çaldı. Nobody answered the telephone. Hiç kimse telefona cevap vermedi. Tom answers the telephone. Tom telefonu yanıtlıyor. The telephone is red. Telefon kırmızı. As soon as I got home, the telephone rang. Eve gider gitmez telefon çaldı. I couldn't call you; the telephone was out of order. Seni arayamadım; telefon bozuktu. When the telephone rings, you must answer right away. Telefon çaldığında hemen cevap vermelisiniz. He has a telephone to himself. Kendine ait bir telefonu var. The telephone is out of order, Mr Tamori. Telefon bozuk, Bay Tamori. As soon as she heard the bell ring, she answered the telephone. O, zilin çaldığını duyar duymaz telefona cevap verdi. Who invented the telephone? Telefonu kim icat etti? When the telephone rings, you must answer right away. Telefon çaldığı zaman, derhal cevap vermelisin. This telephone is out of order. Bu telefon arızalı. She has a telephone. Onun bir telefonu var. Just then, I heard the telephone ring. Tam o anda, telefonun çaldığını duydum. I was watching television when the telephone rang. Telefon çaldığında televizyon izliyordum. I had hardly gone to bed when the telephone rang. Telefon çaldığında daha yeni yatmıştım. Show More (274)
2	telephone	telefon etmek	v.
	I was leaving home when you telephoned me. Bana telefon ettiğinde evden çıkıyordum. Let's telephone him. Ona telefon edelim. I telephoned my friend to congratulate him. Tebrik etmek için arkadaşıma telefon ettim. Who telephoned Ann? Ann'e kim telefon etti? He will telephone you immediately when he comes back. Döndüğünde hemen size telefon edecek. Tom telephoned his friend. Tom arkadaşına telefon etti. He telephoned me again and again. Bana tekrar tekrar telefon etti. Bob was just about to leave when I telephoned him. Ona telefon ettiğimde Bob tam gitmek üzereydi. I forget to telephone him. Ona telefon etmeyi unutuyorum. He telephoned her when he arrived at the station. İstasyona vardığında ona telefon etti. Whoever telephones, tell him I'm out. Kim telefon ederse etsin, ona dışarıda olduğumu söyle. The man who telephoned an hour ago was Frank. Bir saat önce telefon eden adam Frank idi. Will you telephone for me? Benim için telefon eder misin? Can I telephone London from here? Buradan Londra'ya telefon edebilir miyim? Sorry for telephoning you so early. Sana bu kadar erken telefon ettiğim için üzgünüm. Be sure to telephone by Friday, OK? Cuma gününe kadar telefon etmeyi unutma, tamam mı? We were just about to leave when she telephoned. O telefon ettiğinde tam çıkmak üzereydik. She telephoned to invite me to her house. Beni evine davet etmek için telefon etti. She telephoned just now. O şimdi telefon etti. She telephoned just now. Az önce telefon etti. Bob was just about to leave when I telephoned him. Ona telefon ettiğimde Bob gitmek üzereydi. I was leaving home when she telephoned me. O bana telefon ettiğinde ben evden ayrılıyordum. I will telephone you as soon as they return. Onlar döner dönmez sana telefon edeceğim. In case of fire, telephone the fire station. Yangın durumunda itfaiyeye telefon edin. My wife telephones me often when I am abroad. Karım bana sıklıkla telefon eder yurtdışında olduğumda. My wife telephones me often when I am abroad. Yurtdışındayken karım bana sık sık telefon eder. You should have telephoned in advance. Önceden telefon etmeliydin. My wife telephones me often when I am abroad. Ben yurtdışındayken karım bana sık sık telefon eder. Telephone me if it rains. Yağmur yağarsa bana telefon edin. I telephoned to say that I wanted to see him. Onunla görüşmek istediğimi söylemek için telefon ettim. She didn't telephone after all. Beklenenin tersine telefon etmedi. Did you telephone him? Ona telefon ettin mi? I was about to leave when you telephoned. Sen telefon ettiğinde ben çıkmak üzereydim. He'll almost certainly telephone tonight. Bu gece kesinlikle telefon edecek. Whoever telephones, tell him I'm out. Kim telefon ederse, ona dışarıda olduğumu söyle. I was leaving home when you telephoned me. Sen bana telefon ettiğinde evden ayrılıyordum. I plan to telephone Tom tomorrow and ask him to help. Yarın Tom'a telefon etmeyi ve ondan yardım istemeyi planlıyorum. Paul telephoned just now. Paul, az önce telefon etti. I telephoned to make sure that he was coming. Geleceğinden emin olmak için telefon ettim. A man telephoned me this evening. Bu akşam bir adam bana telefon etti. On arriving at Narita, he telephoned me. Narita'ya vardığında bana telefon etti. Has Lucy telephoned yet? Lucy henüz telefon etmedi mi? I was leaving home when Tom telephoned me. Tom bana telefon ettiğinde evden ayrılıyordum. Telephone him if the message is important. Mesaj önemliyse ona telefon edin. I was leaving home when he telephoned me. Bana telefon ettiğinde evden çıkıyordum. I telephoned to say that I wanted to see him. Onu görmek istediğimi söylemek için telefon ettim. On arriving at Narita, he telephoned me. Narita'ya gelince bana telefon etti. Paul telephoned just now. Paul az önce telefon etti. The man who telephoned an hour ago was Frank. Bir saat önce telefon eden adam Frank'ti. I will telephone you as soon as they return. Onlar döner dönmez size telefon edeceğim. She was always telephoning me. Daima bana telefon eder. I telephoned him to come at once. Hemen gelmesi için ona telefon ettim. I'll telephone you every night. Her gece sana telefon edeceğim. The best thing is to telephone her. En iyisi ona telefon etmek. I will telephone you later on. Daha sonra sana telefon edeceğim. He telephoned her when he arrived at the station. İstasyona varınca ona telefon etti. I forgot to telephone him today. Bugün ona telefon etmeyi unuttum. It was Mike that telephoned the police. Polise telefon eden Mike'tı. I was leaving home when Tom telephoned me. Tom bana telefon ettiğinde evden çıkıyordum. She was always telephoning me. O, her zaman bana telefon ediyordu. My wife often telephones me when I'm traveling in another country. Başka bir ülkeye seyahat ettiğimde karım sık sık telefon eder. My wife telephones me often when I am abroad. Ben yurtdışındayken karım bana sıklıkla telefon eder. He'll almost certainly telephone tonight. Neredeyse kesinlikle bu gece telefon edecek. Your telegram arrived just as I was about to telephone you. Tam sana telefon etmek üzereyken senin telgrafın geldi. Has Lucy telephoned yet? Lucy telefon etti mi? I was leaving home when she telephoned me. Bana telefon ettiğinde evden çıkıyordum. I telephoned him to come at once. Derhal gelmesi için ona telefon ettim. Please telephone him. Lütfen ona telefon edin. You should have telephoned in advance. Önceden telefon etmeliydiniz. Show More (66)
3	telephone	telefon açmak	v.
	She telephoned just now. Az önce telefon açtı. Show More (-2)