|
- We watched the game on television last night.
- Dün gece maçı televizyondan izledik.
- She works in the television industry.
- Televizyon sektöründe çalışıyor.
- This journalist is also, I regret to say, the director of a major Italian television company.
- Bu gazeteci aynı zamanda, üzülerek söylüyorum, büyük bir İtalyan televizyon şirketinin yöneticisidir.
- The public learn about Europe through television.
- Halk Avrupa'yı televizyon aracılığıyla öğreniyor.
- Since 1999 the revenues of European television companies have grown by an average of 46.3%.
- 1999 yılından bu yana Avrupalı televizyon şirketlerinin gelirleri ortalama %46,3 oranında artmıştır.
- President, as a rights holder I have a financial interest in television.
- Sayın Başkan, bir hak sahibi olarak televizyondan mali çıkarım var.
- The menu on television or mobile phones should have an audio alternative.
- Televizyon veya cep telefonlarındaki menünün sesli bir alternatifi olmalıdır.
- I will also be pressuring her to have Irish television here too.
- Ayrıca İrlanda televizyonunun da burada olması için baskı yapacağım.
- They learn about things through television, and we have to see that Euronews manages to succeed.
- Her şeyi televizyon aracılığıyla öğreniyorlar ve Euronews'un başarılı olduğunu görmemiz gerekiyor.
- The television without frontiers directive and the e-commerce directive are two cases in point.
- Sınır tanımayan televizyon direktifi ve e-ticaret direktifi bu konuda iki örnektir.
- We agree that revision of the Television without frontiers directive is urgently needed.
- Sınır Tanımayan Televizyon direktifinin acilen gözden geçirilmesi gerektiği konusunda hemfikiriz.
- Fortunately, the situation is far better for television than for cinema.
- Neyse ki televizyon için durum sinemadan çok daha iyi.
- President, as a rights holder I have a financial interest in television.
- Başkanım, bir hak sahibi olarak televizyondan mali çıkarım var.
- It is important that interoperability evolves hand-in-hand with the development of the interactive television market.
- Birlikte çalışabilirliğin interaktif televizyon pazarının gelişimiyle el ele gelişmesi önemlidir.
- We did not have the opportunity to watch Danish television.
- Danimarka televizyonunu izleme fırsatımız olmadı.
- Fortunately, the situation is far better for television than for cinema.
- Neyse ki, televizyon için durum sinemadan çok daha iyi.
- Secondly, the television sector experienced an overall phase of continuous growth between 1997 and 2000.
- İkinci olarak televizyon sektörü 1997 ve 2000 yılları arasında genel olarak sürekli bir büyüme evresi yaşamıştır.
- Television and film, as cross-border media, attract more interest than radio.
- Sınır ötesi medya olarak televizyon ve film, radyodan daha fazla ilgi çekmektedir.
- So you can see that we are really happy to have got Danish television.
- Gördüğünüz gibi Danimarka televizyonuna sahip olduğumuz için çok mutluyuz.
- Last night I heard his statement on Chechnya on German television.
- Dün gece Alman televizyonunda Çeçenistan ile ilgili açıklamasını dinledim.
- Media pluralism concerns the broadcasting of information, television and the Internet as well as audiovisual creation.
- Medya çoğulculuğu, bilgi yayını, televizyon ve internetin yanı sıra görsel-işitsel yaratımla da ilgilidir.
- Information services that everyone can use should be produced on television.
- Televizyonda herkesin kullanabileceği bilgilendirme hizmetleri üretilmelidir.
- For quite a long time, we Danes had a very major problem in that we were unable to watch Danish news on television.
- Biz Danimarkalıların uzunca bir süre televizyonda Danimarka haberlerini izleyememek gibi çok büyük bir sorunu vardı.
- Nevertheless, access to television services for disabled people is very important.
- Bununla birlikte engelli bireylerin televizyon hizmetlerine erişimi çok önemlidir.
- That very night we heard NGOs stating on the television that 90,000 were starving and that babies were already dying.
- O gece televizyonda STK'ların 90.000 kişinin açlıktan öldüğünü ve bebeklerin çoktan öldüğünü söylediklerini duyduk.
- Women are now forbidden to be presenters on radio or television, which some of them were doing successfully.
- Kadınların radyo veya televizyonda sunuculuk yapmaları artık yasak, ki bazıları bunu başarıyla yapıyordu.
- However, what I have heard so far reminds me of a news item I saw recently on the television.
- Ancak şu ana kadar duyduklarım bana geçenlerde televizyonda gördüğüm bir haberi hatırlattı.
- The Internet and television have changed the world.
- İnternet ve televizyon dünyayı değiştirdi.
- As I have indicated in previous speeches, however, the Internet and television are a reflection of society.
- Ancak daha önceki konuşmalarımda da belirttiğim gibi, internet ve televizyon toplumun bir yansımasıdır.
- Information services that everyone can use should be produced on television.
- Televizyonda herkesin kullanabileceği bilgi hizmetleri üretilmelidir.
- The global reach of the Internet and television requires an international approach.
- İnternet ve televizyonun küresel erişimi uluslararası bir yaklaşım gerektirmektedir.
- The situation in Italy reminds one of Russia, although the Russian leadership at least does not own television channels.
- İtalya'daki durum insana Rusya'yı hatırlatıyor, ancak Rus liderliği en azından televizyon kanallarına sahip değil.
- The sub-culture of television, the sport of hooligans, the fool's paradise of drugs.
- Televizyonun alt kültürü, holiganların sporu, uyuşturucunun aptallar cenneti.
- The Vietnamese Government is conducting a vigorous campaign against the Protestant Montagnards via television.
- Vietnam Hükûmeti televizyon aracılığıyla Protestan Montagnardlara karşı güçlü bir kampanya yürütüyor.
- They were able to appear on radio and television last week.
- Geçen hafta radyo ve televizyona çıkmayı başardılar.
- Is a television show a piece of audiovisual work and how is it circulated?
- Bir televizyon programı görsel-işitsel bir çalışma mıdır ve nasıl dolaşıma sokulur?
- The Danes among us have now got Danish television again.
- Aramızdaki Danimarkalılar artık yeniden Danimarka televizyonuna sahipler.
- They learn about things through television, and we have to see that Euronews manages to succeed.
- Her şeyi televizyon aracılığıyla öğreniyorlar ve Euronews'in başarılı olduğunu görmemiz gerekiyor.
- The situation in Italy reminds one of Russia, although the Russian leadership at least does not own television channels.
- İtalya'daki durum Rusya'yı hatırlatıyor, ancak Rus liderliği en azından televizyon kanallarına sahip değil.
- In this way, even then, the television aspect is not greatly affected.
- Bu şekilde, o zaman bile, televizyon yönü büyük ölçüde etkilenmez.
- The way people get their information today is through television.
- Bugün insanların bilgi edinme yolu televizyondur.
- Television must empower as well as entertain.
- Televizyon eğlendirmenin yanı sıra güçlendirmelidir de.
- We were promised that this would be discussed together with the review of the Television without Frontiers Directive.
- Bu konunun Sınır Tanımayan Televizyon Direktifinin gözden geçirilmesi ile birlikte ele alınacağı sözü verilmişti.
- This fight is not limited to what appears in the television pictures, whether they be from Al Jazeera or from CNN.
- Bu mücadele, ister El Cezire'den ister CNN'den olsun, televizyon görüntülerinde görünenlerle sınırlı değildir.
- Access must be guaranteed, irrespective of the form of television on offer in the future.
- Gelecekte sunulacak televizyonun şekli ne olursa olsun erişim garanti altına alınmalıdır.
- The Radio and Television Supreme Board (RTUK) was set up in 1994 in order to control terrestrial broadcasting.
- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), karasal yayıncılığı kontrol etmek amacıyla 1994 yılında kurulmuştur.
- Consider turning off the television during mealtime and interacting with one another instead.
- Yemek sırasında televizyonu kapatmayı ve bunun yerine birbirinizle etkileşime geçmeyi düşünün.
- Television and computers have a harmful effect on the sight of children.
- Televizyon ve bilgisayar, çocukların görme yetileri üzerinde olumsuz bir etki yapar.
- The celebrity came out of the closet on national television.
- Ünlü kişi ulusal televizyonda eşcinsel olduğunu açıkladı.
- I wanted to look like the women that I loved on television and in movies.
- Televizyonda ve filmlerde sevdiğim kadınlara benzemek istedim.
- Television and computers have a harmful effect on the sight of children.
- Televizyon ve bilgisayarlar çocukların görme yetisi üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir.
- Television and computers have a harmful effect on the sight of children.
- Televizyon ve bilgisayar çocukların görme yetileri üzerinde zararlı etkiye sahiptir.
- The government banned cigarette advertising on television.
- Hükümet televizyonda sigara reklamını yasakladı.
- They decided not to buy the television.
- Televizyonu almamaya karar verdiler.
- My boycott of Italian television starts now.
- İtalyan televizyonunu boykotum şimdi başlıyor.
- The government banned cigarette advertising on television.
- Hükümet televizyonda sigara reklamlarını yasakladı.
- My mother does not like television.
- Annem televizyonu sevmez.
- I'll be waiting to see you on television.
- Seni televizyonda görmek için bekleyeceğim.
- Be sure to switch off the television before you go to sleep.
- Uyumadan önce mutlaka televizyonu kapatın.
- A child will depend on the television.
- Bir çocuk televizyona bağımlı olacaktır.
- The television stopped working.
- Televizyon çalışmayı durdurdu.
- I don't care for television very much.
- Televizyonu çok fazla sevmem.
- He appeared on television last night.
- Dün gece televizyonda çıktı.
- Some people insist that television does more harm than good.
- Bazı insanlar televizyonun yarardan çok zarar getirdiğinde ısrar ediyor.
- He's a well-known television personality.
- Tanınmış bir televizyon kişisidir.
- The football match was broadcasted live on television.
- Futbol maçı televizyonda canlı olarak yayınlandı.
- Televisions with vacuum tubes are regarded as being behind the times.
- Tüplü televizyonlar modası geçmiş olarak görülüyor.
- Turn down the television.
- Televizyonu kısın.
- Through television we can learn various things which we cannot actually see or hear.
- Televizyondan gerçekte göremediğimiz ya da duyamadığımız değişik şeyler öğrenebiliriz.
- This is a television.
- Bu bir televizyon.
- You're on television.
- Televizyondasın.
- Tom works as an announcer on television.
- Tom sunucu olarak televizyonda çalışıyor.
- I look bigger on television than I do in real life.
- Televizyonda gerçek hayatta olduğumdan daha büyük görünüyorum.
- Tom watches a film on the second channel of German television.
- Tom, Alman televizyonunun ikinci kanalında bir film izliyor.
- There's nothing good on television.
- Televizyonda iyi bir şey yok.
- Is there anything wrong with that television?
- O televizyonda herhangi bir sorun var mı?
- They have sold the television.
- Televizyonu sattılar.
- Many parents think there's too much violence on television.
- Birçok ebeveyn televizyonda çok fazla şiddet olduğunu düşünüyor.
- Yesterday evening we heard the President talk on television.
- Dün akşam televizyonda başkanın konuşmasını dinledik.
- Please turn off the television.
- Lütfen televizyonu kapatın.
- Me and my family appeared on television once.
- Ben ve ailem bir kez televizyona çıktık.
- I just bought a 40 inch flat screen television.
- Ben sadece bir 40 inç düz ekran televizyon aldım.
- I just want to watch a little television.
- Biraz televizyon seyretmek istiyorum sadece.
- I saw you on television.
- Seni televizyonda gördüm.
- We only have one television.
- Sadece bir televizyonumuz var.
- Where do you watch television?
- Televizyonu nerede izlersin?
- You must make room for the television.
- Televizyon için yer açmalısınız.
- Television and newspapers play complementary roles.
- Televizyon ve gazeteler birbirlerini tamamlayıcı rol oynarlar.
- That doesn't make good television.
- O iyi televizyon yapmaz.
- Tom likes to watch sports on television.
- Tom televizyonda spor izlemeyi seviyor.
- Do you think television does children harm?
- Televizyonun çocuklara zarar verdiğini düşünüyor musunuz?
- They replaced the broken television with a new one.
- Onlar bozuk televizyonu yenisiyle değiştirdiler.
- The television is turned off.
- Televizyon kapalı.
- There is a television in this room.
- Bu odada bir televizyon var.
- Do you have the habit of turning on the television as soon as you get home?
- Eve gelir gelmez televizyonu açmak gibi bir alışkanlığınız var mı?
- Will you turn on the television?
- Televizyonu açar mısın?
- My mother hates to watch the television.
- Annem televizyon izlemekten nefret eder.
- My mother hates watching the television.
- Annem televizyon izlemekten nefret eder.
- He appeared on television last night.
- Dün gece televizyona çıktı.
- What did you watch on television last night?
- Dün gece televizyonda ne izledin?
- Television shows violence, which influences, above all, younger people.
- Televizyon şiddet gösteriyor, bu da özellikle gençleri etkiliyor.
- Do you know how high the television tower is?
- Televizyon kulesinin ne kadar yüksek olduğunu biliyor musunuz?
- Racism exists even on television.
- Irkçılık televizyonda bile var.
- My mother does not like to watch the television.
- Annem televizyon izlemekten hoşlanmaz.
- He doesn't read books, but when it comes to television, he watches it day and night.
- Kitap okumaz ama televizyon söz konusu olduğunda gece gündüz izler.
- My mother hates to watch the television.
- Annem televizyon seyretmekten nefret eder.
- He is always watching television.
- Hep televizyona bakıyor.
- Were you ever on television?
- Hiç televizyona çıktın mı?
- Our television has been out of order for more than a week.
- Televizyonumuz bir haftadan uzun süredir bozuk.
- These days everyone watches television casually.
- Bugünlerde herkes televizyonu gelişigüzel izliyor.
- Television and newspapers play complementary roles.
- Televizyon ve gazeteler tamamlayıcı rol oynuyorlar.
- Tom didn't watch much television when he was younger.
- Tom gençken fazla televizyon seyretmezdi.
- When I entered the coffee shop, two young men were watching a wrestling match on television.
- Ben kafeteryaya girdiğimde, iki tane genç adam televizyonda bir güreş maçını izliyordu.
- Televisions with vacuum tubes are regarded as being behind the times.
- Vakum tüplü televizyonlar çağın gerisinde kalmış olarak kabul edilir.
- Why do you need a new television?
- Neden yeni bir televizyona ihtiyacınız var?
- Can you imagine what life would be like without television?
- Televizyon olmadan hayatın nasıl olacağını hayal edebiliyor musunuz?
- Ugly Betty is one of the most popular television shows in the world.
- Ugly Betty dünyanın en popüler televizyon programlarından biri.
- Tom works as an announcer on television.
- Tom televizyonda spiker olarak çalışıyor.
- Yesterday evening we heard the President talk on television.
- Dün akşam televizyonda Başkan'ın konuşmasını dinledik.
- Turn off the radio and turn on the television!
- Radyoyu kapat ve televizyonu aç!
- Apparently, Tom was on television last night.
- Görünüşe göre Tom dün gece televizyondaymış.
- Television is an audiovisual medium.
- Televizyon görsel-işitsel bir araçtır.
- I forgot to turn off the television before bed.
- Yatmadan önce televizyonu kapatmayı unuttum.
- Italian television is useless.
- İtalyan televizyonu işe yaramaz.
- Television could be an important source of culture, and its educational broadcasts are valued in many schools.
- Televizyon, önemli bir kültür kaynağı olabilir ve eğitim yayınları birçok okulda değer görmektedir.
- Apparently, Tom was on television last night.
- Görünüşe göre Tom geçen gece televizyondaydı.
- I want this television.
- Bu televizyonu istiyorum.
- I sat watching an exciting game on television.
- Oturup televizyonda heyecanlı bir maç izledim.
- Television helps us widen our knowledge.
- Televizyon bilgimizi genişletmemize yardımcı olur.
- He doesn't watch any television.
- O, hiç televizyon izlemez.
- They replaced the broken television with a new one.
- Bozuk televizyonu yenisiyle değiştirdiler.
- For better or for worse, television has changed the world.
- İyi ya da kötü, televizyon dünyayı değiştirdi.
- Ugly Betty is one of the most popular television shows in the world.
- "Ugly Betty" dünyadaki en popüler televizyon şovlarından biri.
- Our television has been out of order for more than a week.
- Televizyonumuz bozulalı bir haftadan fazla oldu.
- Watching the football game on television was fun.
- Futbol maçını televizyondan izlemek, eğlenceliydi.
- Is there a problem with that television?
- Bu televizyon ile ilgili bir sorun var mı?
- Tom was asked to appear on television.
- Tom'dan televizyona çıkması istendi.
- Don't let the children monopolize the television.
- Çocukların televizyonu tekellerine almalarına müsaade etme.
- That television is both big and expensive.
- O televizyon hem büyük hem de pahalı.
- I watch very little television.
- Çok az televizyon izliyorum.
- What did you watch on television last night?
- Dün gece televizyonda ne izlediniz?
- Please adjust the television picture.
- Lütfen televizyon görüntüsünü ayarla.
- Sleeping with the television on is not good for the brain.
- Televizyon açıkken uyumak beyin için iyi değildir.
- I turned on the radio and turned off the television.
- Radyoyu açtım, televizyonu kapattım.
- Such things as television and computers could not have been dreamt of fifty years ago.
- Televizyon ve bilgisayar gibi şeyler elli yıl önce hayal bile edilemezdi.
- My uncle bought a new television for us.
- Amcam bizim için yeni bir televizyon aldı.
- As I entered the tearoom I found two young men watching a wrestling match on television.
- Çay salonuna girdiğimde iki genç adamın televizyonda güreş maçı izlediğini gördüm.
- Maybe you should turn off the television and do something else.
- Belki de televizyonu kapatıp başka bir şey yapmalısın.
- We all hate television and computers.
- Hepimiz televizyon ve bilgisayardan nefret ederiz.
- The television is off.
- Televizyon kapalıdır.
- They have sold the television.
- Onlar televizyonu sattılar.
- I saw Tom on television.
- Tom'u televizyonda gördüm.
- I bought a new television.
- Yeni bir televizyon aldım.
- My boycott of Italian television starts now.
- İtalyan televizyonuna boykotum şimdi başlıyor.
- Me and my family appeared on television once.
- Ben ve ailem bir defasında televizyona çıkmıştık.
- Did you watch the soccer game on television?
- Futbol maçını televizyonda izlediniz mi?
- The football match was broadcasted live on television.
- Futbol maçı televizyonda canlı yayınlandı.
- I saw the match on television.
- Televizyondaki maçı gördüm.
- Could you lower the volume of the television?
- Televizyonun sesini kısabilir misin?
- Tom watches too much television.
- Tom çok fazla televizyon izliyor.
- The television show was interrupted by a special news report.
- Televizyon programı özel bir haberle kesildi.
- Turn down the television.
- Televizyonun sesini kısın.
- I look bigger on television than I do in real life.
- Televizyonda gerçek hayatta göründüğümden daha büyük görünüyorum.
- I don't trust the television.
- Televizyona güvenmem.
- I appeared on television once, but nobody believes me.
- Bir keresinde televizyona çıkmıştım ama kimse buna inanmıyor.
- I appeared on television once, but nobody believes me.
- Ben de bir kez televizyona çıktım ama kimse bana inanmadı.
- We enjoyed the quiz show on television last night.
- Dün gece televizyondaki yarışma programını beğendik.
- We only have one television.
- Bizim sadece bir televizyonumuz var.
- Tom doesn't watch much television.
- Tom fazla televizyon izlemiyor.
- Nowadays, almost every home has one or two televisions.
- Günümüzde neredeyse her evde bir ya da iki televizyon var.
- Bill turned on the television.
- Bill televizyonu açtı.
- We watched a baseball game on television.
- Televizyonda bir beyzbol maçı izledik.
- Turn off the radio and turn on the television!
- Radyoyu kapatın ve televizyonu açın!
- I sat watching an exciting game on television.
- Televizyonda heyecan verici bir oyun izleyerek oturdum.
- You're on television.
- Televizyona çıkıyorsun.
- Tom was on television last night.
- Tom dün gece televizyondaydı.
- Television is an audiovisual medium.
- Televizyon bir görsel-işitsel araçtır.
- Tom frequently appears on television.
- Tom sık sık televizyona çıkar.
- The company will advertise its new product on television.
- Şirket, yeni ürününü televizyondan tanıtacak.
- We enjoyed the quiz show on television last night.
- Dün gece televizyondaki bilgi yarışmasından keyif aldık.
- Television is a very important medium through which to provide information.
- Televizyon bilgi sağlamak için çok önemli bir araçtır.
- Turn off the radio and put on the television!
- Radyoyu kapat ve televizyonu aç!
- Turn down the television.
- Televizyonun sesini kıs.
- Layla said it on television.
- Layla bunu televizyonda söyledi.
- Television is a very important medium for giving information.
- Televizyon bilgi vermek için çok önemli bir araçtır.
- Television has a great appeal for him.
- Televizyonun, onun için büyük bir cazibesi vardır.
- Television is obsolete as a medium in any case.
- Televizyon her halükarda bir araç olarak modası geçmiş durumda.
- Speaking of television, what is your favorite show nowadays?
- Televizyondan bahsetmişken, bugünlerde en sevdiğiniz program hangisi?
- Tom was on television last week.
- Tom geçen hafta televizyondaydı.
- Sami's television was still on.
- Sami'nin televizyonu hâlâ açıktı.
- The businessman appeared on television this morning.
- Bu sabah iş adamı televizyona çıktı.
- Can you imagine what life would be like without television?
- Televizyonsuz hayatın nasıl olabileceğini hayal edebiliyor musunuz?
- I turned on the radio and turned off the television.
- Radyoyu açtım ve televizyonu kapattım.
- I forgot to turn off the television before going to bed.
- Yatmadan önce televizyonu kapatmayı unuttum.
- Television has a great deal of influence on society.
- Televizyonun toplum üzerine birçok etkisi vardır.
- If he did not watch so much television, he would have more time for study.
- O kadar çok televizyon izlemeseydi, çalışmak için daha fazla zamanı olurdu.
- Please turn the television on.
- Lütfen televizyonu aç.
- Through television we can learn various things which we cannot actually see or hear.
- Televizyon aracılığıyla gerçekte göremediğimiz ya da duyamadığımız çeşitli şeyleri öğrenebiliyoruz.
- I saw Tom on television.
- Televizyonda Tom'u gördüm.
- Television has a great deal of influence on society.
- Televizyonun toplum üzerinde büyük bir etkisi var.
- Please turn off the television.
- Lütfen televizyonu kapat.
- How many televisions does Tom have?
- Tom'un kaç tane televizyonu var?
- There is a television in my room.
- Odamda bir televizyon var.
- Is there anything wrong with that television?
- O televizyonda bir sorun var mı?
- She watched television yesterday.
- Dün televizyona bakmış.
- Do you like to watch sports on television?
- Televizyonda spor izlemeyi sever misin?
- My uncle bought a new television for us.
- Amcam bizim için yeni bir televizyon satın aldı.
- I must get the television fixed.
- Televizyonu tamir ettirmeliyim.
- There is a television in the room.
- Odada bir televizyon var.
- We all hate television and computers.
- Televizyon ve bilgisayarlardan hepimiz nefret ederiz.
- Tom doesn't watch much television.
- Tom fazla televizyon seyretmez.
- My grandfather has an antique television that he wants to give me.
- Büyükbabamın bana vermek istediği antika bir televizyonu var.
- If he did not watch so much television, he would have more time for study.
- Bu kadar çok televizyon izlemeseydi, ders çalışmak için daha fazla zamanı olurdu.
- He doesn't watch any television.
- Hiç televizyon izlemiyor.
- I remember you appeared on television once.
- Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- Do you know, how high is the television tower?
- Televizyon kulesinin ne kadar yüksek olduğunu biliyor musun?
- Tom likes to watch sports on television.
- Tom televizyonda spor izlemeyi sever.
- In Soviet Russia, television watches the audience!
- Sovyet Rusya'da televizyon seyirciyi izler!
- Newspapers and television stations around the world told the story of Koko and her kitten.
- Dünyanın dört bir yanındaki gazeteler ve televizyon kanalları Koko ve yavru kedisinin hikayesini anlattı.
- I sang on television once.
- Bir keresinde televizyonda şarkı söyledim.
- The television is broken.
- Televizyon bozuk.
- My mother does not like television.
- Annem televizyondan hoşlanmaz.
- Please turn the television on.
- Lütfen televizyonu açın.
- Some people insist that television does more harm than good.
- Kimileri, televizyonun faydadan çok zarar getirdiğini iddia ediyor.
- Let's turn off the television.
- Televizyonu kapatalım.
- This is a television.
- Bu bir televizyondur.
- The television is off.
- Televizyon kapalı.
- My television is broken.
- Televizyonum bozuk.
- Television can dull our creative power.
- Televizyon yaratıcı gücümüzü köreltebilir.
- You should watch television at a distance.
- Televizyonu belli bir mesafeden izlemelisiniz.
- Tom watched his favorite television show.
- Tom en sevdiği televizyon programını izledi.
- Be sure to switch off the television before you go to sleep.
- Yatmaya gitmeden önce televizyonu kapattığından emin ol.
- It is true that television also has some disadvantages.
- Televizyonun da bazı dezavantajları olduğu, doğrudur.
- You must make room for the television.
- Televizyon için yer açmalısın.
- Don't let the children monopolize the television.
- Çocukların televizyonu tekellerine almalarına izin vermeyin.
- Tom only allowed Mary to watch three hours of television a week.
- Tom, Mary'nin haftada sadece üç saat televizyon izlemesine izin veriyordu.
- Were you ever on television?
- Hiç televizyonda çıktın mı?
- There's a television in the corner of the room.
- Odanın köşesinde bir televizyon var.
- The businessman appeared on television this morning.
- İş adamı bu sabah televizyona çıktı.
- The company will advertise its new product on television.
- Şirket, yeni ürününün reklamını televizyonda yapacak.
- Television is ruining family life.
- Televizyon aile hayatını mahvediyor.
- Is there a television in the house?
- Evde televizyon var mı?
- The television is turned off.
- Televizyon kapatıldı.
- I saw the match on television.
- Maçı televizyondan izledim.
- Television has a great appeal for him.
- Televizyonun, onun için büyük bir çekiciliği var.
- Please don't turn up the volume on the television.
- Lütfen televizyonun sesini açma.
- We even have colour television.
- Renkli televizyonumuz bile var.
- There's nothing good on television now.
- Şu anda televizyonda iyi bir şey yok.
- As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.
- Kafeye girdiğimde iki genç adamın televizyonda güreş maçı izlediğini gördüm.
- I remember you appeared on television once.
- Bir keresinde televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- It is difficult to imagine a life with neither television nor the Internet.
- Ne televizyonun ne de internetin olduğu bir hayatı hayal etmek zor.
- Sami's television was still on.
- Sami'nin televizyonu hala açıktı.
- I don't own a television.
- Televizyonum yok.
- You shouldn't let the children watch so much television.
- Çocukların bu kadar çok televizyon seyretmesine izin vermemelisin.
- The way to protect yourself and your family from being adversely affected by television is to be more selective of the programmes you watch.
- Kendinizi ve ailenizi televizyondan olumsuz etkilenmekten korumanın yolu, izlediğiniz programlar konusunda daha seçici olmaktır.
- Could you please turn your television down?
- Televizyonun sesini kısabilir misiniz?
- There's nothing good on television.
- Televizyonda iyi olan hiçbir şey yok.
- That's what they said on television.
- Televizyonda öyle söylediler.
- Please turn on the television.
- Lütfen televizyonu açın.
- Could you please turn your television down?
- Lütfen televizyonunun sesini kısar mısın?
- Nothing's on television.
- Televizyonda hiçbir şey yok.
- We can do without a television, can't we?
- Televizyon olmadan da yapabiliriz, değil mi?
- You shouldn't let the children watch so much television.
- Çocukların çok fazla televizyon izlemesine izin vermemelisiniz.
- It's difficult to imagine life without television or the Internet.
- Televizyon ya da internet olmadan yaşamayı hayal etmek zor.
- I lost my only chance to appear on television.
- Televizyona çıkmak için tek şansımı kaybettim.
- Watching the football game on television was fun.
- Televizyonda futbol maçı izlemek, eğlenceliydi.
- The profane language used on network television makes many parents with young children not want to subscribe to cable.
- Ağ televizyonda kullanılan saygısız dil küçük çocuklu ebeveynlerin kabloluya abone olmayı istememelerine sebep oluyor.
- Please adjust the television picture.
- Lütfen televizyonun görüntüsünü ayarlayın.
- This television is very heavy.
- Bu televizyon çok ağır.
- I'll be waiting to see you on television.
- Seni televizyonda görmek için bekliyor olacağım.
- Sami turned on the television.
- Sami televizyonu açtı.
- Sleeping with the television on is not good for the brain.
- Açık televizyonla uyumak beyin için iyi değildir.
- Please don't turn up the volume on the television.
- Lütfen televizyonun sesini açmayın.
- May I turn on the television?
- Televizyonu açabilir miyim?
- He turned up the volume on the television.
- Televizyonun sesini açtı.
- I forgot to turn off the television before going to sleep.
- Uyumadan önce televizyonu kapatmayı unuttum.
- I just bought a 40 inch flat screen television.
- Daha yeni 40 inç düz ekran bir televizyon aldım.
- We need to advertise on television.
- Televizyonda reklam yapmalıyız.
- I just want to watch a little television.
- Sadece biraz televizyon izlemek istiyorum.
- As I entered a tearoom, I found two young men watching a wrestling match on television.
- Çay salonuna girdiğimde televizyonda güreş maçı izleyen iki genç adam buldum.
- When I entered the coffee shop, two young men were watching a wrestling match on television.
- Kafeye girdiğimde iki genç adam televizyonda güreş maçı izliyordu.
- Tom appeared on television last night.
- Tom dün gece televizyona çıktı.
- Layla said it on television.
- Leyla onu televizyonda söyledi.
- We need to advertise on television.
- Televizyona reklam vermeliyiz.
- The television's stopped working.
- Televizyon çalışmayı bıraktı.
- I don't trust the television.
- Televizyona güvenmiyorum.
- Thanks to television, we can enjoy watching baseball games in our rooms.
- Televizyon sayesinde, kendi odamızda beyzbol maçlarını seyretmenin keyfine varabiliyoruz.
- My mother hates watching the television.
- Annem televizyon seyretmekten nefret eder.
- Did you watch the soccer game on television?
- Televizyondaki futbol maçını izledin mi?
- My mother does not like to watch the television.
- Annem televizyon izlemeyi sevmez.
- He was asked to appear on television.
- Televizyona çıkması istendi.
- I lost my only chance to appear on television.
- Televizyonda görünmek için tek şansımı kaybettim.
- The television is broken.
- Televizyon bozuldu.
- We watched a new program on television.
- Televizyonda yeni bir program izledik.
- My grandfather has an antique television that he wants to give me.
- Dedemin, bana vermek istediği antika bir televizyonu var.
- She wants to write for television.
- Televizyon için yazmak istiyor.
- The television costs more than the sunglasses.
- Televizyon güneş gözlüğünden daha pahalı.
- The television doesn't work.
- Televizyon çalışmıyor.
- Why do you need a new television?
- Neden yeni bir televizyona ihtiyacın var?
- There's nothing on television.
- Televizyonda hiçbir şey yok.
- Tom appeared on television last night.
- Tom dün gece televizyonda çıktı.
- I don't care for television very much.
- Televizyonu pek sevmem.
- Please turn on the television.
- Lütfen televizyonu aç.
- Newspapers, television, and radio are called the mass media.
- Gazeteler, televizyon ve radyo kitle iletişim araçları olarak adlandırılmaktadır.
- Is there a television in the house?
- Evde bir televizyon var mı?
- Thanks to television, we can enjoy watching baseball games in our rooms.
- Televizyon sayesinde, beyzbol maçlarını odalarımızda keyifle izleyebiliyoruz.
- Will you turn on the television?
- Televizyonu açar mısınız?
- Nowadays, almost every home has one or two televisions.
- Şimdilerde neredeyse her evde bir ya da iki televizyon var.
- The President is to speak on television this evening.
- Başkan bu akşam televizyonda konuşacak.
Show More (306)
|
