tempt - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
tempt kışkırtmak v.
  • I'm not tempting them.
  • Ben onları kışkırtmıyorum.
  • I didn't mean to tempt you.
  • Seni kışkırtmak istememiştim.
  • And don't tempt me.
  • Ve beni kışkırtma.
Show More (6)
tempt cezbetmek v.
  • Luxurious cars certainly tempt middle-aged people.
  • Lüks arabaların orta yaşlı insanları cezbettiği kesin.
  • The chocolate cake tempted her even though she was dieting.
  • Diyet yapmasına rağmen, çikolatalı pasta onu cezbetti.
  • I was tempted to do that.
  • Bunu yapmak beni cezbetti.
Show More (2)
tempt ayartmak v.
  • The serpent tempted Eve.
  • Yılan Havva'yı ayartmıştı.
  • The serpent tempted Eve.
  • Yılan Havva'yı ayarttı.
  • You can't tempt me.
  • Beni ayartamazsın.
Show More (0)
tempt baştan çıkarmak v.
  • All men can be criminals, if tempted; all men can be heroes, if inspired.
  • Tüm insanlar suçlu olabilir, eğer baştan çıkarılırlarsa; tüm insanlar kahraman olabilir, eğer ilham alırlarsa.
  • You can't tempt me.
  • Beni baştan çıkaramazsın.
  • She tempted him.
  • Onu baştan çıkardı.
Show More (0)
tempt arzu etmek v.
  • Tom said that he was very tempted to do that.
  • Tom bunu yapmayı çok arzu ettiğini söyledi.
  • Tom was tempted to do that.
  • Tom bunu yapmayı arzu etti.
  • I wasn't tempted to do that.
  • Bunu yapmayı arzu etmiyordum.
Show More (0)
tempt özendirmek v.
  • He was tempted to use cigarettes because of his friends.
  • Arkadaşları yüzünden sigara kullanmaya özendi.
  • The sunshine tempted people out.
  • Güneş ışığı insanları dışarı çıkmaya özendirdi.
Show More (-1)
tempt cazip olmak v.
  • It would be indeed tempting to enter into this debate.
  • Bu tartışmaya girmek gerçekten de cazip olacaktır.
  • I'd be tempted to do that.
  • Bunu yapmak cazip olurdu.
Show More (-1)
tempt tahrik etmek v.
  • And don't tempt me.
  • Beni tahrik etme.
  • Do not tempt me.
  • Beni tahrik etme.
Show More (-1)
tempt meydan okumak v.
  • We're tempting fate.
  • Kadere meydan okuyoruz.
  • Test pilots are constantly tempting fate.
  • Test pilotları sürekli kadere meydan okuyor.
Show More (-1)
tempt cazip görünmek v.
  • None of these things look tempting.
  • Bunların hiçbiri cazip görünmüyor.
Show More (-2)
tempt teşvik etmek v.
  • Nothing would tempt me to deceive him.
  • Hiçbir şey beni onu kandırmaya teşvik edemez.
Show More (-2)