|
- I always cook their meals myself.
- Ben onların yemeklerini hep kendim pişiriyorum.
- I believe we ought to understand their emotion and their anger.
- Onların duygularını ve öfkelerini anlamamız gerektiğine inanıyorum.
- These are all recommendations which simplify their and our work.
- Bunların hepsi onların ve bizim işimizi kolaylaştıran önerilerdir.
- Their vote will determine whether we meet in Brussels or in Strasbourg on that particular day.
- O gün Brüksel'de mi yoksa Strazburg'da mı toplanacağımızı onların oyları belirleyecek.
- Several Members raised the issue of security in Brussels, so I will address their concern.
- Birkaç Üye Brüksel'deki güvenlik konusunu gündeme getirdi, bu nedenle onların endişelerini ele alacağım.
- This resolution could impede their efforts and the British Conservatives cannot therefore support it.
- Bu karar onların çabalarını engelleyebilir ve bu nedenle İngiliz Muhafazakârlar bunu destekleyemez.
- Fifty years on, all I can see is their foresight.
- Elli yıl sonra tek görebildiğim onların öngörüsü.
- Who would believe that their renewal would depend upon the Council's agreement to Mugabe visiting Paris!
- Onların yenilenmesinin Konsey'in Mugabe'nin Paris'i ziyaret etmesini kabul etmesine bağlı olduğuna kim inanır!
- In their case I really believe that duality should continue.
- Onların durumunda ikiliğin devam etmesi gerektiğine gerçekten inanıyorum.
- We should summon up the courage to look our own people in the eye and accept their judgments.
- Kendi halkımızın gözlerinin içine bakma ve onların yargılarını kabul etme cesaretini toplamalıyız.
- We must not relinquish their freedom simply for the benefit of a new empire.
- Sırf yeni bir imparatorluğun çıkarı için onların özgürlüklerinden vazgeçmemeliyiz.
- Their concerns are also our concerns.
- Onların endişeleri bizim de endişelerimizdir.
- It is their only ray of hope.
- Bu onların tek umut ışığı.
- We must encourage people to use the technology and stop being their nannies.
- İnsanları teknolojiyi kullanmaya teşvik etmeli ve onların dadısı olmayı bırakmalıyız.
- It remains to be seen whether you can allay their fears.
- Onların korkularını dindirip dindiremeyeceğinizi göreceğiz.
- Socialist Cuba is a thorn in their side.
- Sosyalist Küba onların baş belasıdır.
- Their joyfulness is tempered only by the continuation of the bitter legacy of Saddam.
- Onların sevinci ancak Saddam'ın acı mirasının devam etmesiyle azalır.
- That does not alter the fact, however, that we have a political responsibility towards their oppressors.
- Ancak bu durum, onlara zulmedenlere karşı siyasi bir sorumluluğumuz olduğu gerçeğini değiştirmez.
- Are we listening to their advice and suggestions?
- Onların tavsiye ve önerilerini dinliyor muyuz?
- The people have spoken and we have to accept their verdict.
- Halk konuştu ve onların kararını kabul etmek zorundayız.
- Their hopes are also awakened by our partnership agreements with the human rights clauses.
- İnsan hakları maddelerini içeren ortaklık anlaşmalarımız da onların umutlarını canlandırıyor.
- This only advances their standing; this really must come to an end.
- Bu sadece onların konumunu güçlendirir; buna gerçekten bir son verilmelidir.
- We intend to cooperate with the applicant countries and to carry out the same exercise for their systems.
- Başvuran ülkelerle işbirliği yapmak ve aynı uygulamayı onların sistemleri için de gerçekleştirmek niyetindeyiz.
- To ensure that, if we face a direct threat in future, we can count on their solidarity too.
- Gelecekte doğrudan bir tehditle karşılaştığımızda onların da dayanışmasına güvenebileceğimizden emin olmak için.
- Why is it to their advantage?
- Bu neden onların işine geliyor?
- The bilateral debt is relatively easy for the donors to manage; it is their own decision.
- İki taraflı borçları yönetmek donörler için nispeten daha kolay; bu onların kendi kararı.
- It was not so much me who had their mouth watering.
- Onların ağzını sulandıran ben değildim.
- Everything will stand or fall with their implementation.
- Her şey onların uygulanmasıyla ayakta duracak veya düşecektir.
- In managing the workload over the coming months and weeks, it is on their shoulders that we are standing.
- Önümüzdeki aylar ve haftalar boyunca iş yükünü yönetirken, onların omuzlarında duruyoruz.
- This only advances their standing; this really must come to an end.
- Bu sadece onların konumunu güçlendiriyor; bu gerçekten sona ermelidir.
- It was because of their courage that each of us was able to keep abreast of the events in Afghanistan.
- Onların cesareti sayesinde her birimiz Afganistan'daki olayları yakından takip edebildik.
- However, because of their 'accountant' attitude, the net payers are not interested.
- Ancak, onların 'muhasebeci' tavırları nedeniyle net mükellefler ilgi göstermemektedir.
- Our unity as a European Union should be deployed in support of their efforts.
- Avrupa Birliği olarak bizim bütünlüğümüz, onların çabalarını desteklemek üzere kullanılmalıdır.
- What has become of their rights?
- Onların haklarına ne oldu?
- If we wish to retain their support for improved animal welfare then we must also respect their interests.
- Hayvan refahının iyileştirilmesi için desteklerini korumak istiyorsak onların çıkarlarına da saygı göstermeliyiz.
- I shall briefly summarise their views too, insofar as I am able.
- Elimden geldiğince onların görüşlerini de kısaca özetleyeceğim.
- We must not lose sight of Romania and Bulgaria, or their objective of joining in 2007.
- Romanya ve Bulgaristan'ı ya da onların 2007'de Birliğe katılma hedeflerini gözden kaçırmamalıyız.
- It is not a policy against NATO, but it must be created with their cooperation as well.
- Bu NATO'ya karşı bir politika değildir, ancak onların da iş birliğiyle oluşturulmalıdır.
- I am myself from an affected area in Lower Austria and have personal experience of their superhuman efforts.
- Ben de Aşağı Avusturya'nın etkilenen bir bölgesindenim ve onların insanüstü çabaları hakkında kişisel deneyimlerim var.
- It was, and still is, their task.
- Bu onların göreviydi ve hala da öyle.
- We cannot deal with their questions now as we are now focusing on the forthcoming enlargement.
- Şu anda önümüzdeki genişlemeye odaklandığımız için onların sorularıyla ilgilenemeyiz.
- Our own goal must be to end discrimination and safeguard their rights.
- Kendi hedefimiz ayrımcılığa son vermek ve onların haklarını korumak olmalıdır.
- That lies upon their conscience.
- Bu onların vicdanına kalmış.
- We must recognise their features, learn their names, publicise their faces, shake their hands.
- Onların özelliklerini tanımalı, isimlerini öğrenmeli, yüzlerini duyurmalı, ellerini sıkmalıyız.
- We constantly obstruct their path towards enjoying a full human existence.
- Onların tam bir insani varoluşun tadını çıkarma yollarını sürekli olarak engelliyoruz.
- We must appreciate that there is a need to improve their conditions.
- Onların koşullarını iyileştirmeye ihtiyaç olduğunu takdir etmeliyiz.
- I discussed it with the various groups yesterday and obtained their agreement.
- Bu konuyu dün çeşitli gruplarla görüştüm ve onların da onayını aldım.
- Their struggle must remind us of our responsibilities.
- Onların mücadelesi bize sorumluluklarımızı hatırlatmalıdır.
- When I began meeting performing arts professionals, what I heard first of all was their demand for freedom.
- Sahne sanatları profesyonelleriyle görüşmeye başladığımda ilk duyduğum şey onların özgürlük talepleriydi.
- I do not think that we can accept their procedures.
- Onların prosedürlerini kabul edebileceğimizi düşünmüyorum.
- It is about their way of life, the only one possible in many areas.
- Bu onların yaşam tarzlarıyla ilgili, pek çok alanda mümkün olan tek şey.
- That was a mistake on their part.
- Bu onların yaptığı bir hataydı.
- It is about their families and their families' future.
- Bu onların aileleri ve ailelerinin geleceği ile ilgilidir.
- It is very important that the government should respect their decisions.
- Hükümetin onların kararlarına saygı göstermesi çok önemlidir.
- Their children should know that the perpetrators have the full contempt of the civilised world.
- Onların çocukları, faillerin uygar dünyanın tüm nefretine sahip olduğunu bilmelidir.
- I look to their support and cooperation in this regard.
- Bu konuda onların desteğini ve işbirliğini bekliyorum.
- Again democratic rights are in their line of fire.
- Yine demokratik haklar onların ateş hattında.
- This change must make their accession as painless and successful as possible.
- Bu değişim, onların katılımını mümkün olduğunca sancısız ve başarılı kılmalıdır.
- Then their soldiers had the responsibility of guaranteeing the freedom of our capital, Berlin.
- O zaman onların askerleri başkentimiz Berlin'in özgürlüğünü garanti altına alma sorumluluğuna sahipti.
- We must ensure that their voices, as well as our own, are properly heard.
- Kendi sesimizin yanı sıra onların seslerinin de doğru bir şekilde duyulmasını sağlamalıyız.
- When we were preparing for this ministerial conference, did we listen carefully enough to their concerns?
- Bu bakanlar konferansına hazırlanırken onların endişelerini yeterince dikkatle dinledik mi?
- What should their initiatives involve?
- Onların girişimleri neleri içermelidir?
- We must not relinquish their freedom simply for the benefit of a new empire.
- Sırf yeni bir imparatorluk uğruna onların özgürlüklerinden vazgeçmemeliyiz.
- We must therefore be ready to come to their aid, and as soon as possible.
- Bu nedenle mümkün olan en kısa sürede onların yardımına koşmaya hazır olmalıyız.
- This is, indeed, a very significant move on their part.
- Bu gerçekten de onlar açısından çok önemli bir hareket.
- If we believe in partnership in development then we should respect their wishes.
- Eğer kalkınmada ortaklığa inanıyorsak, onların isteklerine saygı göstermeliyiz.
- What has become of their impetus?
- Onların itici gücüne ne oldu?
- Undeniably, this is their Europe too.
- Şüphesiz, burası onların da Avrupa'sı.
- It is my duty to speak on their behalf.
- Onlar adına konuşmak benim görevim.
- It will primarily be their job to do this.
- Bunu yapmak öncelikle onların işi olacaktır.
- We intend to cooperate with the applicant countries and to carry out the same exercise for their systems.
- Başvuru sahibi ülkelerle işbirliği yapmak ve aynı çalışmayı onların sistemleri için de gerçekleştirmek niyetindeyiz.
- But their place has been taken by prawns, now one of the biggest fisheries around the British Isles.
- Ama onların yerini şimdi Britanya Adaları'ndaki en büyük balıkçılıklardan biri olan karidesler aldı.
- The European Union's role in the world concerns the European citizens and therefore their representatives.
- Avrupa Birliği'nin dünyadaki rolü Avrupa vatandaşlarını ve dolayısıyla onların temsilcilerini ilgilendirmektedir.
- Their priority is to collect sufficient food to survive.
- Onların önceliği hayatta kalmak için yeterli gıda toplamaktır.
- Who would seriously call their data into question?
- Onların verilerini kim ciddi bir şekilde sorgulayabilir?
- Their ideas have been incorporated into the White Paper on Youth.
- Onların fikirleri Gençlik Beyaz Kitabına dahil edilmiştir.
- At the end of the day, failing to prevent murderers from committing their crimes makes us their accomplice.
- Günün sonunda, katillerin suç işlemesini engelleyememek bizi onların suç ortağı yapar.
- The Kurds have been betrayed so often, but this time we must guarantee their freedom and identity.
- Kürtlere çok sık ihanet edildi, ancak bu kez onların özgürlük ve kimliklerini garanti altına almalıyız.
- It affects their pensions and the future of their savings.
- Bu onların emekli maaşlarını ve birikimlerinin geleceğini etkiliyor.
- We ought to take their arguments seriously at least.
- En azından onların argümanlarını ciddiye almalıyız.
- I hope that their presence will lead us all to reflect seriously on the matter.
- Umarım onların varlığı hepimizi konu üzerinde ciddi bir şekilde düşünmeye sevk eder.
- We therefore have a huge responsibility not to disappoint their expectations.
- Dolayısıyla onların beklentilerini boşa çıkarmamak gibi büyük bir sorumluluğumuz var.
- We welcome too their cooperation in relation to the seminar.
- Seminerle ilgili olarak onların işbirliğini de memnuniyetle karşılıyoruz.
- Undeniably, this is their Europe too.
- Şüphesiz, burası onların da Avrupa'sıdır.
- So we too have to talk about their problems.
- Dolayısıyla biz de onların sorunları hakkında konuşmak zorundayız.
- The enlargement of the EU has made their dream and their vision a reality.
- AB'nin genişlemesi onların hayallerini ve vizyonlarını gerçeğe dönüştürdü.
- We, however, do not share their view.
- Ancak biz onların görüşlerini paylaşmıyoruz.
- In that way, proper use will be made of their skills.
- Bu şekilde, onların becerilerinden uygun bir şekilde yararlanılacaktır.
- Our legalism is up against their imperialism.
- Bizim hukukçuluğumuz onların emperyalizmine karşı.
- It is their certain knowledge and solace that God is watching over His church everywhere.
- Tanrı'nın kilisesini her yerde izlediği onların kesin bilgisi ve tesellisidir.
- It has been an extremely tragic incident and terrible to watch and to think of their suffering.
- Son derece trajik bir olaydı ve onların acılarını düşünmek ve izlemek korkunçtu.
- I understand that somebody has ordered their return against the President's wishes.
- Anladığım kadarıyla birileri, Başkan'ın isteğine rağmen, onların iadesini emretmiş.
- If we make a success of enlargement, we will also meet their expectations.
- Genişleme konusunda başarılı olursak, onların beklentilerini de karşılamış olacağız.
- With their enthusiasm, we will be able to enhance our Union and give it new horizons.
- Onların coşkusuyla Birlik'imizi geliştirebilecek ve ona yeni ufuklar kazandırabileceğiz.
- Clearly, without their support, the agreement will be meaningless.
- Onların desteği olmadan anlaşmanın bir anlam ifade etmeyeceği açıktır.
- We owe this to the people of the European Union; that is our job as their elected representatives.
- Bunu Avrupa Birliği halkına borçluyuz; onların seçilmiş temsilcileri olarak bizim görevimiz budur.
- I will defend till my last breath their right to worship.
- Onların ibadet etme hakkını son nefesime kadar savunacağım.
- Their success is vitally important to us all.
- Onların başarısı hepimiz için hayati önem taşımaktadır.
- Yet again, the Union is appropriating the competences of the Member States and failing to replace their policies.
- Yine Birlik, Üye Devletlerin yetkilerine el koymakta ve onların politikalarını değiştirmekte başarısız olmaktadır.
- Their departure will spell the end of farms, famine for 12 million inhabitants of Zimbabwe and widespread poverty.
- Onların gidişi çiftliklerin sonu, 12 milyon Zimbabwe sakini için açlık ve yaygın yoksulluk anlamına gelecektir.
- Our strategy must be a help, not an obstacle, to their accession.
- Stratejimiz onların katılımına engel değil yardımcı olmalıdır.
- In their words, Dorte Schmidt-Brown was a hysterical woman who should try to relax a little.
- Onların ifadesiyle Dorte Schmidt-Brown biraz rahatlamaya çalışması gereken histerik bir kadındı.
- The bilateral debt is relatively easy for the donors to manage; it is their own decision.
- İki taraflı borçları yönetmek bağışçılar için nispeten daha kolay; bu onların kendi kararı.
- The identity cards of members of these minorities carried a mention of their allegiance.
- Bu azınlıkların üyelerinin kimlik kartlarında onların mensubiyetleri belirtilirdi.
- Their brief will be to analyse the present technical position and come up with recommendations.
- Onların görevi mevcut teknik durumu analiz etmek ve tavsiyelerde bulunmak olacaktır.
- I ask you to honour their memory with a minute's silence.
- Sizden onların anısını bir dakikalık saygı duruşuyla onurlandırmanızı rica ediyorum.
- It is also their responsibility to take the necessary precautions where a customs debt is due.
- Gümrük borcunun söz konusu olduğu durumlarda gerekli tedbirleri almak da onların sorumluluğundadır.
- The people have spoken and we have to accept their verdict.
- İnsanlar konuştu ve onların kararını kabul etmek zorundayız.
- In that way, proper use will be made of their skills.
- Bu şekilde onların becerilerinden uygun bir şekilde yararlanılacaktır.
- Their accession marks the end of the artificial division of our continent.
- Onların katılımı kıtamızın yapay bölünmüşlüğünün sonunu işaret etmektedir.
- We need to bring the people of Europe with us at each stage and we cannot take their support for granted.
- Her aşamada Avrupa halkını yanımıza almalıyız ve onların desteğini hafife alamayız.
- It is also our duty to understand their history.
- Onların tarihini anlamak da bizim görevimizdir.
- The only solution now would be to legalise their presence.
- Şu anda tek çözüm onların varlığını yasallaştırmak olacaktır.
- Their views should not be overlooked in any way.
- Onların görüşleri hiçbir şekilde göz ardı edilmemelidir.
- We must support their demands.
- Onların taleplerini desteklemeliyiz.
- People are genuinely uneasy about various aspects of globalisation, and we must pay attention to their concerns.
- İnsanlar küreselleşmenin çeşitli yönleri konusunda gerçekten tedirginler ve onların endişelerine kulak vermeliyiz.
- How are we to deal with their existence?
- Onların varlığıyla nasıl başa çıkacağız?
- That shows that their objections are based on ideology, not on fact.
- Bu da onların itirazlarının gerçeklere değil ideolojiye dayandığını göstermektedir.
- We, the Communist Party of Greece, stand by their side.
- Biz Yunanistan Komünist Partisi olarak onların yanındayız.
- In their words, Dorte Schmidt-Brown was a hysterical woman who should try to relax a little.
- Onların ifadesiyle, Dorte Schmidt-Brown biraz rahatlamaya çalışması gereken histerik bir kadındı.
- If we believe in partnership in development then we should respect their wishes.
- Eğer kalkınmada ortaklığa inanıyorsak, o zaman onların isteklerine saygı göstermeliyiz.
- It is attacked for not fitting in with their power game.
- Onların güç oyununa uymadığı için saldırıya uğruyor.
- Loyalty to beliefs and to their origins is their .
- İnançlara ve onların kökenlerine sadakat onların .
- I would ask you not to comply with their wishes and instead to give the proposed draft the go-ahead.
- Sizden onların isteklerine uymamanızı ve bunun yerine önerilen taslağı onaylamanızı rica ediyorum.
- Of course their contribution is priceless.
- Elbette onların katkıları paha biçilemez.
- This is, primarily, about their moral rights.
- Bu öncelikle onların manevi haklarıyla ilgili.
- It is not a policy against NATO, but it must be created with their cooperation as well.
- Bu NATO'ya karşı bir politika değildir, ancak onların da işbirliğiyle oluşturulmalıdır.
- Who is responsible for their not being there?
- Onların orada olmamasından kim sorumlu?
- The developing countries were politically opposed to this idea and we could not overcome their opposition.
- Gelişmekte olan ülkeler siyasi olarak bu fikre karşı çıktılar ve biz de onların muhalefetinin üstesinden gelemedik.
- The EU should pay more attention to their problems and aspirations.
- AB onların sorunlarına ve isteklerine daha fazla ilgi göstermelidir.
- How could we ensure their durability?
- Onların dayanıklılığını nasıl sağlayabiliriz?
- This change will mean an increase in their power and responsibility.
- Bu değişim onların güç ve sorumluluklarının artması anlamına gelecektir.
- Their accession marks the end of the artificial division of our continent.
- Onların katılımı kıtamızdaki yapay bölünmenin sonunu işaret etmektedir.
- That shows that their objections are based on ideology, not on fact.
- Bu da onların itirazlarının gerçeklere değil ideolojiye dayandığını gösteriyor.
- Their revolution has been to sell computers and software to everyone.
- Onların devrimi herkese bilgisayar ve yazılım satmak olmuştur.
- Their record is a deplorable blot on the history of southern Africa.
- Onların sicili Güney Afrika tarihinde içler acısı bir lekedir.
- I would state very clearly that we will certainly be retaining their amendments.
- Çok açık bir şekilde ifade etmek isterim ki, onların değişikliklerini kesinlikle muhafaza edeceğiz.
- I must say that I have never seen anything more fascistic than their methods of operation.
- Onların çalışma yöntemlerinden daha faşizan bir şey görmediğimi söylemeliyim.
- We depend a great deal on their active support and understanding.
- Onların aktif desteğine ve anlayışına büyük ölçüde güveniyoruz.
- Fishermen, their professional organisations and coastal communities must be given a right to experiment.
- Balıkçılara, onların meslek örgütlerine ve kıyı topluluklarına deneme hakkı verilmelidir.
- Saddam Hussein, however, who butchered his own people, was their henchman for years.
- Ancak kendi halkını katleden Saddam Hüseyin yıllarca onların uşaklığını yaptı.
- I invite you now to observe a minute's silence in their memory.
- Şimdi sizleri onların anısına bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.
- It is about their families and their families' future.
- Bu onların aileleri ve ailelerinin geleceği ile ilgili.
- Their skills and knowledge are valuable.
- Onların becerileri ve bilgileri çok değerlidir.
- Hence it is imperative that we give special attention to their plight.
- Bu nedenle onların durumuna özel bir önem vermemiz şarttır.
- Their role is far from being a servile or subservient one however.
- Ancak onların rolü kölece ya da boyun eğen bir rol olmaktan çok uzaktır.
- With their enthusiasm, we will be able to enhance our Union and give it new horizons.
- Onların coşkusuyla Birliğimizi geliştirebilecek ve ona yeni ufuklar kazandırabileceğiz.
- It is vitally important that their wish to join the European Union should be respected.
- Onların Avrupa Birliği'ne katılma isteklerine saygı gösterilmesi hayati önem taşımaktadır.
- That lies upon their conscience.
- Bu onların vicdanına kalmış bir şey.
- We need to bring the people of Europe with us at each stage and we cannot take their support for granted.
- Her aşamada Avrupa halkını yanımıza almamız gerekiyor ve onların desteğini hafife alamayız.
- Our citizens are very concerned and our policies and funding should match their concerns.
- Vatandaşlarımız çok endişeli ve politikalarımız ve finansmanımız onların endişelerine uygun olmalı.
- I am sure that this House will join me in sending a message of condolence to their grieving families.
- Eminim ki bu Meclis de onların kederli ailelerine taziye mesajı gönderirken bana katılacaktır.
- We believe it is unproductive to set their points of view against each other.
- Onların bakış açılarını birbirlerine karşı kullanmanın verimsiz olduğuna inanıyoruz.
- Why, then, not ask for their views before we do anything in their name?
- O halde neden onlar adına bir şey yapmadan önce görüşlerini sormuyoruz?
- We are haunted by their faces at this terrible time.
- Bu korkunç zamanda onların yüzleri aklımızdan çıkmıyor.
- Their Roadmap is one to hell.
- Onların yol haritası cehenneme giden bir yoldur.
- Their concerns have been ignored to prioritise the trans-European networks.
- Trans-Avrupa ağlarına öncelik vermek için onların endişeleri göz ardı edilmiştir.
- The Kurds have been betrayed so often, but this time we must guarantee their freedom and identity.
- Kürtlere çok sık ihanet edildi ancak bu kez onların özgürlük ve kimliklerini garanti altına almalıyız.
- I believe we have successfully integrated their concerns into this common position.
- Onların endişelerini bu ortak pozisyona başarılı bir şekilde entegre ettiğimize inanıyorum.
- Thus, we shall be reliable and we shall say that we really are interested in their rights.
- Böylece güvenilir olacağız ve onların haklarıyla gerçekten ilgilendiğimizi söyleyeceğiz.
- If we can obliterate their arguments, democracy and tolerance will have won a major victory.
- Eğer onların argümanlarını yok edebilirsek, demokrasi ve hoşgörü büyük bir zafer kazanmış olacaktır.
- You have been utterly deaf to their requests.
- Onların taleplerine tamamen sağır kaldınız.
- We are not allowed to accept their way of reporting, unlike our Member States.
- Üye Devletlerimizin aksine, onların raporlama yöntemlerini kabul etmemize izin verilmiyor.
- In their view, this is a downright political assassination.
- Onlara göre bu düpedüz siyasi bir suikasttır.
- That is their responsibility under the rapid alert system.
- Hızlı alarm sistemi kapsamında bu onların sorumluluğundadır.
- But there is a huge amount of suspicion on their side too.
- Ancak onların tarafında da büyük miktarda şüphe var.
- Their expertise, is, of course, superior to that of the Commission.
- Onların uzmanlığı elbette Komisyon'unkinden daha üstündür.
- Their proposals have been incorporated into this report.
- Onların önerileri bu rapora dahil edilmiştir.
- I shall briefly summarise their views, too, insofar as I am able.
- Elimden geldiğince onların görüşlerini de kısaca özetleyeceğim.
- Do not repeat their mistakes, otherwise you might not get another chance for freedom.
- Onların hatasını tekrarlama, yoksa hürriyet için yeni bir fırsat elde edemeyebilirsin.
- Just their presence can effect us, so stay away.
- Sadece onların varlığı bile bizi etkileyebilir, bu yüzden uzak durun.
- However, we cannot determine a certain space for their existence.
- Ancak onların mevcudiyeti için belirli bir mekân tayin edemeyiz.
- This might be their only chance to skate here their whole lives.
- Bu onların hayatları boyunca burada kaymak için tek şansları olabilir.
- And the truth is, their livelihood depends on us.
- Ve gerçek şu ki, onların geçimi bize bağlı.
- Clearly "stay" isn't in their vocabulary.
- Belli ki "kalmak" onların kelime dağarcığında yok.
- And all I need to do is stay out of range of their guns.
- Benim de tek yapmam gereken onların silah menzilinden uzak durmak.
- Do not repeat their mistakes, otherwise you might not get another chance for freedom.
- Onların hatalarını tekrarlamayın, aksi takdirde özgürlük için bir şans daha bulamayabilirsiniz.
- Clearly "stay" isn't in their vocabulary.
- Açıkça görülüyor ki "kalmak" onların kelime hazinelerinde bulunmuyor.
- I suppose in their minds, it's a simple trade.
- Sanırım onların aklınca bu basit bir alışveriş.
- These entities beat out light and earth became their territory.
- Bu varlıklar ışığı yendi ve dünya onların bölgesi oldu.
- Clearly "stay" isn't in their vocabulary.
- Açıkçası "kalmak" onların sözlüğünde yok.
- Right now, their job is to be a kid.
- Şu anda onların işi çocuk olmaktır.
- You don't have to work too hard to capture their attention.
- Onların dikkatini çekmek için çok sıkı çalışmak zorunda değil.
- However, their passion and belief were stronger than that fear.
- Ancak onların tutkusu ve inancı bu korkudan daha güçlüydü.
- And the truth is, their livelihood depends on us.
- Ve asıl gerçek şu ki, onların geçimi bize bağlı.
- It's a chemical that makes women want to nurture their young and stay close.
- Bu, kadınların yavrularını beslemek ve onlara yakın kalmak istemelerini sağlayan bir kimyasaldır.
- However, we cannot determine a certain space for their existence.
- Ancak onların varlığı için belli bir mekan saptayamıyoruz.
- Do not repeat their mistakes, otherwise you might not get another chance for freedom.
- Onların hatalarını tekrarlamayın, aksi takdirde hürriyet için bir şansınız daha olmayabilir.
- These entities beat out light and earth became their territory.
- Bu varlıklar ışığı püskürttüler ve dünya onların bölgesi haline geldi.
- And the truth is, their livelihood depends on us.
- Aslolan şu ki onların geçimleri bize bağlı.
- It's a chemical that makes women want to nurture their young and stay close.
- Kadınların yavrularını beslemek ve onlara yakın olmak istemesini sağlayan bir kimyasal.
- You don't have to work too hard to capture their attention.
- Onların dikkatini çekmek için çok fazla çalışmanıza gerek yok.
- I suppose in their minds, it's a simple trade.
- Sanırım onların gözünde bu bir alışverişten ibaret.
- Right now, their job is to be a kid.
- Şu anda onların görevi çocuk olmak.
- It's a chemical that makes women want to nurture their young and stay close.
- Kadınların yavrularını beslemek ve onlara yakın durmak istemelerini sağlayan bir kimyasaldır.
- These entities beat out light and earth became their territory.
- Bu varlıklar ışığı yendi ve Dünya onların bölgesi haline geldi.
- He promised this was their last song.
- Bunun onların son şarkısı olacağına söz verdi.
- I wouldn't get involved in their argument.
- Onların tartışmasına dahil olmazdım.
- Their job is to cook for the soldiers.
- Onların işi askerler için yemek pişirmek.
- Jackson accepted their advice.
- Jackson onların tavsiyesini kabul etti.
- It's all part of their strategy.
- Onların hepsi stratejilerinin bir parçası.
- In their case, it was love at first sight.
- Onların durumunda bu ilk görüşte aşktı.
- What are their rights?
- Onların hakları nelerdir?
- We need to get out of their way now.
- Şimdi onların yolundan çekilmemiz gerekiyor.
- We are both their lovers.
- Her ikimiz de onların aşıklarıyız.
- Their family name is written on their mailbox.
- Onların soyadı posta kutusunda yazılıdır.
- What are their true intentions?
- Onların gerçek niyetleri nedir?
- What's their purpose?
- Onların amacı nedir?
- Their price is below ours.
- Onların fiyatı bizimkinin altındadır.
- Tom didn't know their names.
- Tom onların isimlerini bilmiyordu.
- Have you been invited to their wedding?
- Onların düğününe davet edildin mi?
- Their job is to install new sotfwares on the company's computers.
- Onların işi şirketin bilgisayarlarına yeni yazılımlar yüklemek.
- Their father is a taxi driver.
- Onların babası bir taksi şoförüdür.
- This rite is part of their religion.
- Bu ayin, onların dininin bir parçasıdır.
- Try to see it from their point of view.
- Bunu onların bakış açısından görmeye çalışın.
- Their job is to exterminate rats and mice.
- Onların işi fare ve sıçanları yok etmek.
- Their job is to chop the wood.
- Onların işi odun kesmektir.
- I will be their teacher.
- Ben onların öğretmeni olacağım.
- What were their names?
- Onların isimleri neydi?
- Every day, two little children waited for their return.
- Her gün iki küçük çocuk onların dönüşünü bekliyordu.
- Look on their wall.
- Onların duvarına bak.
- Their love of animals is remarkable.
- Onların hayvanlara olan sevgisi dikkat çekicidir.
- Does their opinion matter?
- Onların görüşü önemli mi?
- We care about their safety.
- Onların güvenliğini önemsiyoruz.
- I don't waste their money.
- Onların paralarını boşa harcamıyorum.
- I didn't catch their names.
- Onların isimlerini yakalamadım.
- Where did you find their cat?
- Onların kedisini nerede buldun?
- Tom took the blame for their mistake.
- Tom onların hatası için suçu üstlendi.
- Their styles are different.
- Onların tarzları farklıdır.
- Tell me their names.
- Bana onların isimlerini söyle.
- I'm a very big fan of their food.
- Onlarının yemeklerinin çok büyük bir hayranıyım.
- Their ship is still in port.
- Onların gemisi hâlâ limanda.
- We are both their lovers.
- İkimiz de onların sevgilisiyiz.
- We need one week to find their hiding place.
- Onların saklanma yerini bulmak için bir haftaya ihtiyacımız var.
- Their opinions differ from mine.
- Onların fikirleri benimkilerden farklı.
- Their job is to wash the cars.
- Onların işi arabaları yıkamak.
- We need to get out of their way now.
- Şimdi onların yolundan çekilmeliyiz.
- Do you mind their coming too?
- Onların da gelmesinin sizin için sakıncası var mı?
- This bank secretly opened bank accounts in people's names without their permission.
- Bu banka gizlice onların izni olmadan insanların isimlerine banka hesaplarını açtı.
- Their parents are older than ours.
- Onların ailesi bizimkinden daha yaşlı.
- I do not think their plan will work out.
- Onların planının başarılı olacağını sanmıyorum.
- I'm not pushing their car.
- Ben onların arabasını itmiyorum.
- Their job is to download new softwares.
- Onların işi yeni yazılımlar indirmek.
- I don't produce their films.
- Ben onların filmlerini üretmiyorum.
- Time is on their side.
- Zaman onların lehine.
- I resent their rude attitude.
- Ben onların kaba davranışlarına alınıyorum.
- It was their fault.
- Bu onların hatasıydı.
- Their school looks very bad.
- Onların okulu çok kötü görünüyor.
- It's their job.
- Bu onların işi.
- My mother is a sister of their mother.
- Benim annem onların annesinin kız kardeşi.
- Their muscles are stiff.
- Onların kasları sertleşmiş.
- Their price is below ours.
- Onların fiyatı bizimkinin altında.
- We need their support.
- Onların desteğine ihtiyacımız var.
- I don't skin their animals.
- Onların hayvanlarının derisini yüzmem.
- I accept full responsibility for their actions.
- Onların eylemlerinin tüm sorumluluğunu kabul ediyorum.
- No one could turn down their invitation.
- Hiç kimse onların davetini geri çeviremezdi.
- Their philosophies are identical.
- Onların felsefeleri aynıdır.
- Their financial problems began in the second half of the year.
- Onların mali sorunları, yılın ikinci yarısında başladı.
- Good health is very important in their community.
- Onların toplumunda iyi sağlık çok önemlidir.
- It took us a week to locate their hideaway.
- Onların saklanma yerini saptamak bir haftamızı aldı.
- I'm not stamping their postcards.
- Onların kartpostallarını damgalamıyorum.
- I don’t know their names.
- Onların isimlerini bilmiyorum.
- Their territory was small for the population.
- Onların bölgesi nüfus için küçüktü.
- Their marriage was a happy one.
- Onların evliliği mutlu bir evlilikti.
- Their plane will soon take off.
- Onların uçakları yakında kalkacak.
- Their job is to read the news clearly and carefully.
- Onların işi haberleri açık ve dikkatli bir şekilde okumak.
- I see their point.
- Onların bakış açısını görüyorum.
- The astronauts were greeted by their enthusiastic cheers and applause.
- Astronotlar, onların, coşkulu tezahüratları ve alkışlarlarıyla karşılandı.
- It is their problem, not ours.
- Bu onların sorunu, bizim değil.
- One thing Tom and Mary have in common is their love of music.
- Tom ve Mary'nin ortak bir yönü, onların müzik sevgisidir.
- I don't build their cabins.
- Onların kulübelerini ben inşa etmiyorum.
- Here are their books.
- İşte onların kitapları.
- He was jealous of their happiness.
- Onların mutluluğunu kıskanmıştı.
- Some problems are expected on their expedition.
- Onların keşif gezisinde bazı sorunlar bekleniyor.
- I don't want their money.
- Onların parasını istemem.
- He died in their arms.
- Onların kollarında öldü.
- Their baby has just started to crawl.
- Onların bebeği henüz emeklemeye başladı.
- You overestimate their importance.
- Onların önemini abartıyorsun.
- I don't slice their bread.
- Onların ekmeğini dilimlemem.
- I don't understand their humor.
- Onların mizahını anlamıyorum.
- We mustn't forget their sports gear.
- Biz onların spor giysilerini unutmamalıyız.
- Are you their mother?
- Onların annesi misin?
- I couldn't remember their names.
- Onların isimlerini hatırlayamadım.
- I'm not teasing their neighbors.
- Onların komşularıyla alay etmiyorum.
- What was their problem?
- Onların sorunu neydi?
- I've never cut their hair.
- Onların saçlarını hiç kesmedim.
- That's their responsibility.
- Bu onların sorumluluğunda.
- Tom is their only child.
- Tom onların tek çocuğu.
- No one could turn down their invitation.
- Kimse onların davetini geri çeviremez.
- Tom addressed their concerns.
- Tom onların endişelerini giderdi.
- Their job is to bury dead animals.
- Onların işi ölü hayvanları gömmektir.
- The old person died in their room.
- Yaşlı adam onların odasında öldü.
- Their loss is our gain.
- Onların kaybı bizim kazancımız.
- Forgive your enemies, but never forget their names.
- Düşmanlarını affet ama onların adlarını asla unutma.
- Their attitude makes sense.
- Onların tutumu mantıklı geliyor.
- Their silence makes me nervous.
- Onların sessizliği beni sinirlendiriyor.
- You can't count on their help.
- Onların yardımına güvenemezsin.
- Try to see it from their point of view.
- Onların bakış açısından görmeye çalışın.
- It is their right to vote.
- Oy vermek onların hakkı.
- Their job is to add examples to the dictionary.
- Onların işi sözlüğe örnekler eklemek.
- I'm surprised that you don't know about their marriage.
- Onların evliliklerinden haberin olmamasına şaşırdım.
- Their job is to drive the limousines.
- Onların işi limuzinleri sürmek.
- I feel their pain.
- Onların acısını hissediyorum.
- I ignored their advice.
- Onların tavsiyesini görmezden geldim.
- I need their help.
- Onların yardımına ihtiyacım var.
- It's their last movie.
- Bu onların son filmi.
- What's their value?
- Onların değeri nedir?
- Singing is their thing.
- Şarkı söylemek onların işi.
- To all appearances, their actions haven't borne fruit.
- Görünüşe bakılırsa, onların eylemleri işe yaramadı.
- Did you get their letter?
- Onların mektuplarını aldın mı?
- Their eyes are glittering with joy.
- Onların gözleri sevinçle parlıyor.
- Their business is expanding.
- Onların işi genişliyor.
- Their clothes were used.
- Onların giysileri kullanıldı.
- Their life's really not so bad.
- Onların hayatı gerçekten o kadar da kötü değil.
- He had to submit himself to their decision.
- Onların kararına boyun eğmek zorunda kaldı.
- He was looked up to as their leader.
- Onların lideri olarak görülüyordu.
- You can't count on their help.
- Onların yardımına bel bağlayamazsın.
- Are you their mother?
- Sen onların annesi misin?
- He died in their arms.
- O, onların kollarında öldü.
- Their concert was a big hit.
- Onların konseri büyük bir başarıydı.
- Tom plans to call their bluff.
- Tom onların blöflerini görmeyi planlıyor.
- I don't brush their hair.
- Ben onların saçını taramam.
- Their job is to bind books.
- Onların işi kitapları ciltlemek.
- We have to follow their instructions.
- Onların talimatlarına uymak zorundayız.
- I can't wait to see their faces.
- Onların yüzlerini görmek için sabırsızlanıyorum.
- Everyone knows their names.
- Herkes onların isimlerini biliyor.
- Their job is to advise the president.
- Onların işi başkana tavsiyede bulunmak.
- That's their responsibility.
- Bu onların sorumluluğu.
- Their job is to chop the wood.
- Onların işi odun kırmak.
- We really appreciate their effort.
- Onların çabalarına gerçekten minnettarız.
- Who are their heroes?
- Onların kahramanları kim?
- Their support has been invaluable.
- Onların desteği çok değerliydi.
- Their honesty is questionable.
- Onların dürüstlüğü kuşkulu.
- Their opinions differ from mine.
- Onların görüşleri benimkinden farklıdır.
- That's their strategy.
- Onların stratejisi bu.
- I need their names.
- Onların isimlerine ihtiyacım var.
- After fifth grade in primary school I would spend my summer vacations as their apprentice.
- İlkokul beşinci sınıftan sonra yaz tatillerimi onların yanında çırak olarak geçirirdim.
- Extremely loud music interrupted their conversation.
- Aşırı yüksek sesli müzik onların sohbetini böldü.
- Tom was their first choice.
- Tom onların ilk tercihiydi.
- Their job is to add examples to the dictionary.
- Onların işi sözlüğe örnekler eklemektir.
- Their ideas seem totally alien to us.
- Onların fikirleri bize tamamen yabancı geliyor.
- I never understood their argument.
- Onların iddiasını hiç anlamadım.
- I'm very sceptical about their claims.
- Onların iddiaları hakkında çok şüpheciyim.
- What's their connection to him?
- Onların onunla bağlantısı ne?
- Tom accepted all of their gifts.
- Tom onların bütün hediyelerini kabul etti.
- It wasn't their idea.
- Onların fikri değildi.
- We must not give way to their demands.
- Biz onların taleplerine boyun eğmemeliyiz.
- Their small protest triggered a mass demonstration.
- Onların küçük protestosu kitlesel bir gösteriyi tetikledi.
- I never understood their argument.
- Onların argümanlarını hiç anlamadım.
- Bread and butter is their usual breakfast.
- Ekmek ve tereyağı onların her zamanki kahvaltısı.
- I don't sew their clothes.
- Onların giysilerini ben dikmem.
- Their romance was the talk of the town.
- Onların romantizmi kasabanın dilindeydi.
- Their apples aren't as tasty as ours.
- Onların elmaları bizimkiler kadar lezzetli değil.
- Their job is to grow flowers.
- Onların işi çiçek yetiştirmek.
- He learned golf by watching others and following their example.
- Golfü başkalarını izleyerek ve onların örneklerini takip ederek öğrendi.
- We can't do this without their help.
- Onların yardımları olmadan bunu yapamayız.
- Is their language difficult?
- Onların dili zor mu?
- I don't knock on their door.
- Ben onların kapısını çalmam.
- Their gloves are not in pairs.
- Onların eldivenleri çift değil.
- It's not their fault.
- Bu onların suçu değil.
- Their job is to drive the limousines.
- Onların işi limuzin kullanmaktır.
- Don't take their word for it.
- Onların ipiyle kuyuya inme.
- I'll try to change their minds.
- Onların düşüncelerini değiştirmeye çalışacağım.
- Tom lost their trust.
- Tom onların güvenini kaybetti.
- I can feel their pain.
- Onların acısını hissedebiliyorum.
- Can you explain why you turned down their proposal?
- Onların teklifini neden reddettiğini açıklayabilir misin?
- Tom has an older sister, Mary, and two younger sisters, but I don't remember their names.
- Tom'un Mary adında bir ablası ve iki küçük kız kardeşi var ama onların isimlerini hatırlamıyorum.
- I am quite ignorant of their plan.
- Onların planı hakkında bir şey bilmiyorum.
- Their communication may be much more complex than we thought.
- Onların iletişimi düşündüğümüzden çok daha karmaşık olabilir.
- Their jeans do not fit.
- Onların pantolonları uymuyor.
- The government ordered their destruction thirty years ago.
- Hükümet otuz yıl önce onların yok edilmesini emretti.
- I don't embroider their handkerchiefs.
- Onların mendillerini işlemiyorum.
- Such considerations ultimately had no effect on their final decision.
- Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.
- Their honesty is dubious.
- Onların dürüstlüğü şüphelidir.
- Their conversation went on.
- Onların konuşmaları devam etti.
- It's their fault.
- Bu onların hatası.
- French is their mother tongue.
- Fransızca, onların ana dili.
- What changed their minds?
- Onların fikirlerini ne değiştirdi?
- That's their business.
- Onların işi bu.
- Their job is to milk the cows.
- Onların işi inekleri sağmak.
- Tony did not know their names.
- Tony onların isimlerini bilmiyordu.
- Their fight is nothing but an alpha male pissing contest.
- Onların kavgası alfa erkeğinin sidik yarışından başka bir şey değil.
- Time is on their side.
- Zaman onların tarafında.
- I just told everybody that we need their help.
- Onların yardımına ihtiyacımız olduğunu az önce herkese söyledim.
- It's their responsibility.
- Bu onların sorumluluğunda.
- Their wedding is tomorrow.
- Onların düğünü yarın.
- Their morale is high.
- Onların morali yüksek.
- I'm not breaking their glasses.
- Onların gözlüklerini kırmıyorum.
- Don't take their word for it.
- Onların sözüne güvenme.
- I'm not petting their dog.
- Onların köpeğini okşamıyorum.
- I'm not casting a spell over their children.
- Onların çocuklarına büyü yapmıyorum.
- Get their weapons.
- Onların silahlarını alın.
- Their job is to clean the garage.
- Onların işi garajı temizlemektir.
- We didn't anticipate their buying a new car.
- Onların yeni bir araba almasını ummuyorduk.
- Have you seen their new apartment?
- Onların yeni dairesini gördün mü?
- Both their brothers are teachers.
- Onların iki kardeşi de öğretmen.
- Their generosity is much appreciated.
- Onların cömertliği çok takdir edilmektedir.
- I don't button their shirts.
- Onların gömleklerini düğmelemem.
- Here is their photo album.
- İşte onların fotoğraf albümü.
- Their car overtook ours.
- Onların arabası bizimkini solladı.
- I'm not provoking their daughters.
- Ben onların kızlarını kışkırtmıyorum.
- Their parents are older than ours.
- Onların ailesi bizimkilerden daha yaşlı.
- We'll be listening to their new album together.
- Onların yeni albümünü birlikte dinleyeceğiz.
- I fixed their wagon.
- Onların vagonunu tamir ettim.
- Their party won the most votes in the election.
- Onların partisi seçimlerde en çok oyu aldı.
- I did the best I could to answer their questions.
- Onların sorusunu cevaplamak için elimden geleni yaptım.
- Tears of joy rained down their cheeks.
- Sevinç gözyaşları onların yanaklarından aktı.
- She wrote down their name so as not to forget it.
- Unutmamak için onların adını yazdı.
- Their lifestyle is different from ours.
- Onların yaşam biçimi bizimkinden farklı.
- I don't comment on their articles.
- Onların makalelerine yorum yapmıyorum.
- Both of us are their lovers.
- İkimiz de onların sevgilileriyiz.
- Their job is to organize exhibitions.
- Onların işi sergiler düzenlemek.
- Nothing justifies their existence.
- Hiçbir şey onların varlığını haklı gösteremez.
- Their argument eventually ended in a draw.
- Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- The situation got out of their control.
- Durum onların kontrolünden çıktı.
- Their daughter is a nurse.
- Onların kızı hemşire.
- Their work seems good to me.
- Onların işi bana iyi görünüyor.
- If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
- Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
- We must respect their wishes.
- Biz onların isteklerine saygı duymalıyız.
- Who will take charge of their class?
- Onların sınıfının sorumluluğunu kim alacak?
- Their job is to card the wool.
- Onların işi yün taramaktır.
- Their logic was OK.
- Onların mantığı iyiydi.
- Their plan sounds interesting to me.
- Onların planı bana ilginç görünüyor.
- Their oldest daughter isn't married yet.
- Onların en büyük kızı henüz evli değil.
- But their troubles weren't over yet.
- Ama onların sıkıntıları henüz bitmedi.
- Their party won the most votes in the election.
- Onların partisi seçimlerde en fazla oyu aldı.
- He denied knowing anything about their plans.
- Onların planları hakkında bir şey bildiğini inkar etti.
- Don't interpret their silence as obedience.
- Onların sessizliğini boyun eğme olarak algılama.
- Are you in favor of their policy?
- Onların politikasını destekliyor musun?
- Everybody is sad when their side loses an election.
- Onların tarafı bir seçim kaybettiğinde herkes üzgündür.
- Tom declined their invitation.
- Tom onların davetini reddetti.
- Their comments were illuminating.
- Onların yorumları aydınlatıcıydı.
- After fifth grade in primary school I would spend my summer vacations as their apprentice.
- İlkokul beşinci sınıftan sonra yaz tatillerinde onların yanında çıraklık yaptım.
- Their conversation being in Chinese, I did not understand one word.
- Onların konuşması Çince olduğu için, tek kelime anlamadım.
- That's not their fault.
- Bu onların suçu değil.
- The author's juxtaposition of the two characters highlights their flaws.
- Yazarın iki karakterinin yan yana koyulması onların kusurlarını vurguluyor.
- Their colleague was transferred to an overseas branch.
- Onların meslektaşları bir yurt dışı şubesine transfer edildi.
- Their common aim was to make the project successful.
- Onların ortak amacı projeyi başarılı yapmaktı.
- Their comments were distorted on social media.
- Onların yorumları sosyal medyada çarpıtıldı.
- Their job is to draw plans.
- Onların işi plan çizmek.
- Their parents were farmers.
- Onların anne ve babaları çiftçiydiler.
- That cute baby is the fruit of their love.
- O sevimli bebek onların aşkının meyvesidir.
- Their traditional life style no longer exists.
- Onların geleneksel yaşam tarzı artık yok.
- We didn't even know their names.
- Biz onların isimlerini bile bilmiyorduk.
- Their answer is no.
- Onların cevabı hayır.
- The author's juxtaposition of the two characters highlights their flaws.
- Yazarın iki karakteri yan yana koyması onların kusurlarını vurguluyor.
- This will serve as a check on their work.
- Bu onların işlerini kontrol etmeye yarayacak.
- I admire their ingenuity.
- Onların marifetine hayranım.
- I do not want to see their perverted smirks.
- Onların sapık sırıtışlarını görmek istemiyorum.
- Don't cave into their demands.
- Onların taleplerine boyun eğme.
- Their names are Tom and Mary.
- Onların adları Tom ve Mary'dir.
- Their friendship gradually turned into love.
- Onların arkadaşlığı yavaş yavaş aşka dönüştü.
- This house remained in their family for years.
- Bu ev yıllarca onların ailesinde kaldı.
- What's their problem?
- Onların sorunu nedir?
- Their car entered one of the toughest races in the world.
- Onların aracı dünyadaki en zorlu yarışlardan birine girdi.
- Their job is to draw plans.
- Onların işi planlar çizmek.
- I water their garden.
- Ben onların bahçesini sularım.
- It was a mistake on their part.
- Onların yaptığı bir hataydı.
- Jackson accepted their advice.
- Jackson onların tavsiyelerini kabul etti.
- Their hut is situated in the valley.
- Onların kulübesi vadide yer almaktadır.
- Their capital was Cuzco for many years.
- Onların başkenti yıllarca Cuzco idi.
- Do you agree with their decision?
- Sen onların kararına katılıyor musun?
- The police are checking their bags.
- Polis, onların çantalarını kontrol ediyor.
- I'm not planting their trees.
- Onların ağaçlarını dikmiyorum.
- For one reason or another, their holiday in France didn't come up to expectations.
- Her nedense, onların Fransa'daki tatili beklentileri karşılamadı.
- I don't like their language.
- Onların dilini sevmiyorum.
- It does get their attention.
- Onların dikkatini çekiyor.
- I don't produce their films.
- Onların filmlerini ben yapmıyorum.
- I tried to stop their quarrel, but that was not easy.
- Onların tartışmasını durdurmaya çalıştım ama bu kolay değildi.
- Do you mind their coming too?
- Onlar da gelseler size sorun olur mu?
- Their son's name is John.
- Onların erkek çocuğunun adı John.
- I have no knowledge about their plans.
- Onların planları hakkında bilgim yok.
- Their cakes are good.
- Onların kekleri iyidir.
- Their boy was named Edward.
- Onların çocuklarına Edward adı verildi.
- I don't remember their names.
- Onların isimlerini hatırlamıyorum.
- I'm not rolling up their carpets.
- Onların halılarını sarmıyorum.
- Perhaps you should reconsider their offer.
- Belki de onların teklifini yeniden düşünmelisin.
- Their trip has been cancelled due to rain.
- Yağmur nedeniyle onların gezisi ertelendi.
- Their job is to cut up the wood.
- Onların işi odunları kesmek.
- The policeman demanded their names and addresses.
- Polis memuru onların isimlerini ve adreslerini istedi.
- Their explanation was confusing.
- Onların açıklamaları kafa karıştırıcı.
- I will tell you their names.
- Onların adlarını sana söyleyeceğim.
- Their ideas seem totally alien to us.
- Onların fikirleri bizim için tamamen yabancı görünüyor.
- I'm not spoiling their view.
- Ben onların manzarasını bozmuyorum.
- I'm not lighting their candles.
- Onların mumlarını yakmıyorum.
- You showed that you were afraid of their reaction.
- Sen onların tepkisinden korktuğunu gösterdin.
- Their job is to paint cars.
- Onların işi arabaları boyamak.
- What are their names?
- Onların adları ne?
- He cannot answer their questions.
- Onların sorularını cevaplayamaz.
- When I visited their apartment, the couple was right in the middle of an argument.
- Onların evini ziyaret ettiğimde çift, bir tartışmanın tam ortasındaydı.
- What's their location?
- Onların konumu nedir?
- I can't recall all their names.
- Onların tüm isimlerini hatırlayamıyorum.
- What were their orders?
- Onların emirleri neydi?
- You need to respect their privacy.
- Onların mahremiyetine saygı duymalısın.
- Their job is to read the news clearly and carefully.
- Onların işi, haberleri açıkça ve dikkatlice okumaktır.
- The war brought their research to an end.
- Savaş onların araştırmalarını sona erdirdi.
- The warmth of their welcome made me happy.
- Onların sıcak karşılamaları beni mutlu etti.
- He is looked up to as their leader.
- Onların lideri olarak ona saygı duyuluyor.
- I share their political position.
- Ben onların siyasi konumunu paylaşıyorum.
- It's their only chance.
- Bu onların tek şansı.
- It was their choice.
- Bu onların tercihiydi.
- Their money ran out.
- Onların parası bitti.
- After all, their form of transport produces no pollution at all.
- Sonuçta, onların ulaşım şekli hiç kirlilik yaratmıyor.
- Their first daughter died from the plague in 1576.
- Onların ilk kızı 1576'da vebadan öldü.
- That was probably what influenced their decision.
- Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.
- Some aspects of their culture are superior to mine; some aspects of my culture are superior to theirs.
- Onları kültürünün bazı yönleri benimkinden daha üstün. Benim kültürümün bazı yönleri ise onlarınkinden daha üstün.
- Their garden is full of very beautiful flowers all the year round.
- Onların bahçesi tüm yıl boyunca çok güzel çiçeklerle dolu.
- Their job is to cut the vegetables.
- Onların işi sebzeleri kesmek.
- Do you agree with their decision?
- Onların kararına katılıyor musun?
- It is their problem, not ours.
- O bizim değil, onların problemi.
- We chose a good present for each of their children.
- Onların çocuklarının her biri için iyi bir hediye seçtik.
- You can rely on their coming on time.
- Onların zamanında geleceğinden emin olabilirsin.
- You should think of their religions.
- Onların dinlerini göz önünde bulundurmalısın.
- I was invited to their wedding.
- Onların düğününe davet edildim.
- I value their opinions.
- Ben onların görüşlerine değer veririm.
- Some aspects of their culture are superior to mine; some aspects of my culture are superior to theirs.
- Onların kültürünün bazı yönleri benimkinden üstündür; benim kültürümün bazı yönleri de onlarınkinden üstündür.
- I approve their plan.
- Onların planını onaylıyorum.
- I don't harvest their olives.
- Onların zeytinlerini toplamam.
- Their job is to close the store.
- Onların işi mağazayı kapatmak.
- Their customer service is poor.
- Onların müşteri hizmetleri zayıf.
- Their lives are at stake.
- Onların hayatı tehlikede.
- All of their children were born in Malaysia.
- Onların çocuklarının tümü Malezya'da doğmuş.
- Do you know their brother?
- Onların kardeşini tanıyor musun?
- Their kids are at school.
- Onların çocukları okulda.
- An estimated 20% of the water used by homeowners in cities is used for their grass.
- Şehirlerde ev sahipleri tarafından kullanılan suyun tahminen %20'si onların çimleri için kullanılır.
- Their job is to build houses.
- Onların işi ev inşa etmektir.
- I'll never forget their kindness.
- Onların nezaketini asla unutmayacağım.
- I wouldn't get involved in their argument.
- Onların tartışmalarına katılmadım.
- Their job is to iron clothes.
- Onların işi kıyafetleri ütülemek.
- Their job is to iron clothes.
- Onların işi giysileri ütülemek.
- I agree with their plan.
- Ben onların planına katılıyorum.
- Their goods are of the highest quality.
- Onların malları en yüksek kalitedir.
- Their job is to call clients.
- Onların işi müşterileri aramaktır.
- What's their connection to Tom?
- Onların Tom'la bağlantısı ne?
- That cute baby is the fruit of their love.
- Bu sevimli bebek onların aşkının meyvesi.
- In their language you can write the way you want and don't need to use any commas either.
- Onların dilinde istediğin gibi yazabilirsin ve virgül kullanmana da gerek yok.
- It's their responsibility.
- Bu onların sorumluluğu.
- Their music makes me dream.
- Onların müziği bana hayal kurduruyor.
- Their finest moment is their last appearance on stage.
- Onların en iyi anı sahnede son görünüşleri.
- It does get their attention.
- Bu onların dikkatini çekti.
- He was respected as their teacher.
- Onların öğretmeni olarak ona saygı gösterildi.
- We only have their word for it.
- Elimizde sadece onların sözleri var.
- Their accusations may be true.
- Onların suçlamaları doğru olabilir.
- Did you get their letter?
- Onların mektubunu aldın mı?
- Do you have their address?
- Sende onların adresi var mı?
- Their job is to help old people.
- Onların işi yaşlı insanlara yardım etmek.
- I will tell you their names.
- Sana onların isimlerini söyleyeceğim.
- It's their dog.
- Bu onların köpeği.
- Their names are Tom and Mary.
- Onların isimleri Tom ve Mary'dir.
- It was their idea.
- Bu onların fikriydi.
- It's their business.
- Bu onların işi.
- I don't censor their articles.
- Onların makalelerini sansürlemiyorum.
- Wash eggplants and cut their endings.
- Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
- Mona answered their questions off the cuff.
- Mona onların sorularını cevapsız bıraktı.
- It is their right to vote.
- Oy kullanmak onların hakkı.
- I don't drink their water.
- Ben onların suyunu içmem.
- Their friendship quickly turned into love.
- Onların arkadaşlığı çabucak aşka dönüştü.
- It is their last movie.
- Bu, onların son filmi.
- I'm not fulfilling their dreams.
- Onların hayallerini gerçekleştirmiyorum.
- It's their choice.
- Bu onların seçimi.
- Tom didn't want to do their dirty work.
- Tom onların pis işlerini yapmak istemedi.
- Their children are at school.
- Onların çocukları okuldalar.
- She died in their arms.
- Onların kollarında öldü.
- I accept full responsibility for their actions.
- Ben onların eylemleri için tüm sorumluluğu kabul ediyorum.
- That's their plan.
- Bu onların planı.
- I don't drink their water.
- Onların suyunu içmiyorum.
- Their job is to coat the walls with plaster.
- Onların işi duvarları sıva ile örtmektir.
- It is their last movie.
- Bu onların son filmi.
- I do not pay their wages.
- Onların ücretlerini ödemiyorum.
- Their opinion matters little.
- Onların fikirlerinin pek bir önemi yok.
- Did you see their faces?
- Onların yüzlerini gördün mü?
- I feel their pain.
- Ben onların acılarını hissediyorum.
- Do you know their brother?
- Onların erkek kardeşini tanıyor musun?
- We are anxious for their safety.
- Biz onların güvenliği için endişeliyiz.
- Their job is to call clients.
- Onların işi müşterileri aramak.
- In their language you can write the way you want and don't need to use any commas either.
- Onların dilinde istediğiniz şekilde yazabilirsiniz ve herhangi bir virgül kullanmanız gerekmez.
- Their food ran out.
- Onların yiyecekleri bitti.
- I will change their mind.
- Onların fikrini değiştireceğim.
- Don't interpret their silence as obedience.
- Onların sessizliğini itaat olarak yorumlama.
- Their job is to advise the president.
- Onların işi başkana danışmanlık yapmaktır.
- Their clothes were used.
- Onların kıyafetleri kullanıldı.
- Would you give me their address?
- Bana onların adresini verir misin?
- The police were examining their bags.
- Polisler, onların çantalarını arıyordu.
- The foxes that have been exposed to radiation in Chernobyl for twenty-nine years no longer fear humans and are willing to eat from their hands.
- Çernobil'de yirmi dokuz yıl boyunca radyasyona maruz kalan tilkiler artık insanlardan korkmuyor ve onların elinden yemek yemeye istekli.
- Their logic is stupid.
- Onların mantığı aptalca.
- Their job is to write articles.
- Onların işi makale yazmak.
- She's not more beautiful than their mother.
- Onların annesinden daha güzel değil.
- I do not program their integrated circuits.
- Ben onların entegre devrelerini programlamıyorum.
- I'm not planting their trees.
- Onların ağaçlarını dikmeyeceğim.
- Tom has an older sister, Mary, and two younger sisters, but I don't remember their names.
- Tom'un Mary adlı bir ablası ve iki küçük kız kardeşi var ama ben onların isimlerini hatırlamıyorum.
- Their dining room is very spacious.
- Onların yemek odası çok geniş.
- If anyone else did these things, their political career would be finished.
- Eğer bu şeyleri başka biri yapsa onların politik kariyeri biterdi.
- This bank secretly opened bank accounts in people's names without their permission.
- Bu banka, insanların izni olmadan onların adına gizlice banka hesapları açtı.
- You don't seem to understand their good intentions.
- Onların iyi niyetlerini anlamıyor gibisin.
- Their job is to build houses.
- Onların işi evler inşa etmek.
- Their hearts were beating very fast.
- Onların kalpleri çok hızlı atıyordu.
- Have you checked their pockets?
- Onların ceplerini kontrol ettiniz mi?
- Their dresses are too big.
- Onların elbiseleri çok büyük.
- What was their agenda?
- Onların gündemi neydi?
- I didn't catch their names.
- Ben onların adlarını yakalamadım.
- It's their right.
- Bu onların hakkı.
- This is their problem.
- Bu onların sorunu.
- What's their plan?
- Onların planı nedir?
- Their friendship moved us deeply.
- Onların dostluğu bizi derinden duygulandırdı.
- Their problems are sometimes so weird.
- Onların sorunları bazen çok gariptir.
- Their job is to feed the cattle.
- Onların işi sığırları beslemek.
- Their job is to grow flowers.
- Onların işi çiçek yetişirmektir.
- Their hats are hanging over there.
- Onların şapkaları orada asılı.
- Who is their homeroom teacher?
- Onların sınıf öğretmeni kimdir?
- I anticipate that there will be problems on their expedition.
- Onların gezisinde sorunlar olacağını tahmin ediyorum.
- Their second album is much better than their first album.
- Onların ikinci albümü ilk albümlerinden çok daha iyidir.
- It is very impolite of you to decline their invitation.
- Onların davetini reddetmeniz çok kaba bir davranış.
- We won't do that without their permission.
- Onların izni olmadan onu yapmayacağız.
- It is their only choice.
- Bu onların tek seçeneği.
- Their support has been invaluable.
- Onların desteği çok değerli.
- Who's their mother?
- Onların annesi kim?
- I'm not spoiling their view.
- Onların manzarasını bozmayacağım.
- I share their political position.
- Onların politik görüşlerini paylaşıyorum.
- What were their orders?
- Onların siparişleri neydi?
- Their job is to calculate salaries.
- Onların işi maaşları hesaplamak.
- Their job is to clean the garage.
- Onların işi garajı temizlemek.
- Their job is to bind books.
- Onların işi kitap ciltlemektir.
- Their wages went up.
- Onların ücretleri yükseldi.
- He had to obey their decision.
- Onların kararına itaat etmek zorundaydı.
- It was their fault.
- Onların hatasıydı.
- Their research used a survey method.
- Onların araştırması bir anket yöntemi kullandı.
- I don't censor their articles.
- Onların makalelerini sansürlemem.
- Their job is to dust the furniture.
- Onların işi mobilyanın tozunu almaktır.
- Their job is to fry the potatoes.
- Onların işi patates kızartmak.
- I rejected their offer.
- Onların teklifini reddettim.
- No one knows their name.
- Kimse onların adını bilmiyor.
- What were their interests?
- Onların ilgi alanları neydi?
- Their bags were checked by security guards at the gate.
- Onların çantaları kapıda güvenlik görevlileri tarafından kontrol edildi.
- Their job is to mop the office.
- Onların işi ofisi paspaslamak.
- Tom was their hero.
- Tom onların kahramanıydı.
- He denied knowing anything of their plan.
- Onların planı hakkında bir şey bilmediğini inkar etti.
- Their cattle are all fat.
- Onların sığırlarının hepsi şişman.
- The police were examining their bags.
- Polis, onların çantalarını inceliyordu.
- Their job is to download new softwares.
- Onların işi yeni yazılımları indirmektir.
- I don't color their drawings.
- Onların çizimlerini boyamam.
- Off with their heads!
- Onların kafalarını uçurun!
- No one has the right to tell you that their life is harder than yours.
- Hiç kimse onların yaşamının seninkinden daha zor olduğunu söylemek hakkına sahip değildir.
- I don't cut their hair.
- Onların saçlarını tıraş etmem.
- Their hands were cold.
- Onların elleri soğuktu.
- Their ideas seem totally alien to us.
- Onların düşünceleri bize tamamen yabancı görünüyor.
- Their job is to fell the dead trees.
- Onların işi ölü ağaçları kesmek.
- Logic is not their strong suit.
- Mantık onların güçlü noktası değil.
- Their job is to clear gardens.
- Onların işi bahçeyi temizlemek.
- Tom couldn't remember all their names.
- Tom onların tüm isimlerini hatırlayamadı.
- There was a subtle difference between their views.
- Onların görüşleri arasında ince bir fark vardı.
- Their confidence proved justified.
- Onların güvenleri haklı çıktı.
- Their apples aren't as good as our apples.
- Onların elmaları bizim elmalarımız kadar iyi değil.
- Their equipment is extremely advanced.
- Onların cihazı son derece gelişmiş.
- Their lives are at stake.
- Onların yaşamları tehlikede.
- We didn't even know their names.
- Biz onların adlarını bile bilmiyorduk.
- Their job is to close the store.
- Onların işi dükkanı kapatmak.
- The address was in favor of their social movement.
- Konuşma onların sosyal hareketinin lehineydi.
- He asked for their advice.
- Onlardan tavsiye istedi.
- I owe my success to their help.
- Başarımı onların yardımına borçluyum.
- He can't answer their questions.
- Onların sorularına cevap veremez.
- It's their problem, not ours.
- Bu onların sorunu, bizim değil.
- Their losses reached one million yen.
- Onların kaybı bir milyon yene ulaştı.
- That was their choice.
- Bu onların seçimiydi.
- He did not accept their invitation.
- Onların davetini kabul etmedi.
- Their supplies were low.
- Onların erzakları azdı.
- You don't seem to understand their good intentions.
- Onların iyi niyetlerini anlıyor gibi görünmüyorsun.
- Their apprehensions were justified.
- Onların endişeleri haklı çıktı.
- Their children are at school.
- Onların çocukları okulda.
- I don't embroider their handkerchiefs.
- Onların mendillerini süslemiyorum.
- Their silence makes me nervous.
- Onların sessizliği beni geriyor.
- Tom is their leader.
- Tom onların lideri.
- Their plot to start a fire was discovered by the police.
- Onların yangın başlatma planı polis tarafından fark edildi.
- If you stay at a big hotel, you can use their swimming pool.
- Büyük bir otelde kalırsanız, onların yüzme havuzu kullanabilirsiniz.
- I have nothing to do with their troubles.
- Onların sorunlarıyla hiçbir ilgim yok.
- In most cases we had to give in to their demands.
- Çoğu durumda, onların taleplerine boyun eğmek zorunda kaldık.
- I don't want their money.
- Onların parasını istemiyorum.
- Their marriage is a sham.
- Onların evliliği bir aldatmaca.
- We are three points ahead of their team.
- Onların takımından üç puan öndeyiz.
- I bet their baby is beautiful.
- Onların bebeğinin güzel olduğuna eminim.
- We prayed for their happiness.
- Biz onların mutluluğu için dua ettik.
- It's their anniversary.
- Bu onların yıldönümü.
- Does their opinion matter?
- Onların fikirleri önemli mi?
- I have no knowledge about their plans.
- Onların planları hakkında hiçbir bilgim yok.
- The flood caused a disaster in their community.
- Sel onların toplumunda bir felakete neden oldu.
- Their oldest sister still hasn't gotten married.
- Onların en büyük kız kardeşi henüz evli değil.
- Is their relationship platonic?
- Onların ilişkisi platonik mi?
- Their job is to coat the walls with plaster.
- Onların işi duvarları sıva ile kaplamaktır.
- Their sales are growing.
- Onların satışları artıyor.
- Their job is to exterminate rats and mice.
- Onların işleri fareler ve sıçanları yok etmektir.
- Nothing justifies their existence.
- Hiçbir şey onların varlığını haklı çıkarmaz.
- Their kids are at school.
- Onların evlatları okuldalar.
- Their job is to wash the cars.
- Onların işi arabaları yıkamaktır.
- It wasn't their idea.
- Bu onların fikri değildi.
- That's their problem.
- Bu onların sorunu.
- Their feet are dirty.
- Onların ayakları kirli.
- Their job is to card the wool.
- Onların işi yünü taramak.
- Their patience was about to give out.
- Onların sabrı tükenmek üzereydi.
- It was their choice.
- Bu onların seçimiydi.
- Their reports don't accord.
- Onların raporları uyuşmuyor.
- Don't take their word for it.
- Onların sözüne inanma.
- What are their qualifications?
- Onların nitelikleri nedir?
- Their job is to correct articles.
- Onların işi makaleleri düzeltmek.
- He is displeased with their way of reception.
- Onların karşılama şeklinden hoşnut değil.
- French is their mother tongue.
- Onların ana dili, Fransızca.
- Their rude behavior makes me angry.
- Onların kaba davranışı beni kızdırır.
- Their gang color is purple.
- Onların çete renkleri mordur.
- Tom refused their offer.
- Tom onların teklifini reddetti.
- Their fight is nothing but an alpha male pissing contest.
- Onların kavgası, bir alfa erkeğin sidik yarışından başka bir şey değildir.
- You should've seen their faces.
- Onların yüzlerini görmeliydin.
- Before Tom and Mary realized what was happening, their friendship had turned into love.
- Tom ve Mary ne olduğunu fark etmeden önce onların arkadaşlığı aşka dönüştü.
- She was aware of their hostile feelings toward her.
- Onların kendisine karşı düşmanca duygularının farkındaydı.
- I'm pleased with their performance.
- Onların performanslarından memnun kaldım.
- I don't harvest their olives.
- Onların zeytinlerini toplamıyorum.
- I saw their wedding photo.
- Onların düğün fotoğrafını gördüm.
- What would get their attention?
- Onların dikkatlerini ne çeker?
- I didn't know their names.
- Onların isimlerini bilmiyorum.
- He was jealous of their happiness.
- Onların mutluluğunu kıskanıyordu.
- Their screams filled the air.
- Onların çığlıkları havayı doldurdu.
- What would get their attention?
- Onların dikkatini ne çeker?
- Their company guarantee is for thirty days.
- Onların şirket garantisi otuz gündür.
- Their son grew bigger.
- Onların oğlu büyüdü.
- Their sources are wrong.
- Onların kaynakları yanlış.
- Their son's name is Tom.
- Onların oğlunun ismi Tom'dur.
- No one knows their name.
- Onların adını kimse bilmiyor.
- Their attitude is very ridiculous!
- Onların tutumu çok komik!
- Their proposal is out of the question.
- Onların önerisi söz konusu değil.
- We were astonished when we saw their wounds.
- Onların yaralarını gördüğümüzde şaşırmıştık.
- I'm not enchanting their children.
- Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.
- Their apples aren't as good as ours.
- Onların elmaları bizimkiler kadar iyi değil.
- We'll need their help.
- Onların yardımına ihtiyacımız olacak.
- We can't do this without their help.
- Onların yardımı olmadan bunu yapamayız.
- If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
- Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı tüm gökyüzünü sürekli aydınlatmıyor?
- That's their business.
- Bu onların işi.
- You showed that you were afraid of their reaction.
- Onların tepkisinden korktuğunu gösterdin.
- Their lifestyle is different from ours.
- Onların yaşam tarzı bizimkinden farklı.
- Their contract is to run out at the end of this month.
- Onların sözleşmesi bu ayın sonunda bitecek.
- Their names are Tom and Ken.
- Onların isimleri Tom ve Ken'dir.
- I will need their help.
- Onların yardımına ihtiyacım olacak.
- Their answer is yes.
- Onların cevabı evet.
- The actions of men are the best interpreters of their thoughts.
- İnsanların eylemleri onların düşüncelerinin en iyi yorumlarıdır.
- From what I've heard, their marriage is on the rocks.
- Duyduğuma göre onların evliliği sallantıda.
- We do know their very background.
- Biz onların cemaziyelevvelini biliriz.
- Caesar was informed about their arrival.
- Sezar onların gelişleri hakkında bilgilendirildi.
- I don't say nasty things about their children.
- Onların çocukları hakkında kötü şeyler söylemem.
- Their apples aren't as good as our apples.
- Onların elmaları bizim elmalar kadar iyi değil.
- Their job is to check the security system.
- Onların işi güvenlik sistemini kontrol etmektir.
- What's their connection to Tom?
- Onların Tom'la bağlantısı nedir?
- We have three hours to decide whether we're going to accept their offer.
- Onların teklifini kabul edip etmeyeceğimize karar vermek için üç saatimiz var.
- Their opinion matters little.
- Onların görüşü biraz önemlidir.
- Their job is to feed the cattle.
- Onların işi sığır beslemektir.
- Their team has a strong sense of unity.
- Onların takımının güçlü bir birlik duyusu var.
- What was their goal?
- Onların hedefi neydi?
- Their apprehensions were justified.
- Onların endişeleri haklıydı.
- We won't do that without their permission.
- Onların izni olmadan bunu yapmayız.
- Their plan resulted in failure.
- Onların planı başarısızlıkla sonuçlandı.
- I value their opinions.
- Onların fikirlerine değer veriyorum.
- What are their rights?
- Onların hakları ne?
- Their job is to clear gardens.
- Onların işi bahçeleri temizlemektir.
- Their journey was delayed because of the train.
- Onların yolculuğu tren nedeniyle ertelendi.
- Aren't you their mother?
- Sen onların annesi değil misin?
- Their words contradict their own feelings.
- Onların sözleri kendi duygularıyla çelişiyor.
- Linguists are both athletic and educated, and that's just their tongues.
- Dilbilimciler hem atletik hem de eğitimlidir ve bu sadece onların dilleridir.
- She died in their arms.
- O, onların kollarında öldü.
- Caesar was informed about their arrival.
- Sezar onların gelişinden haberdar edildi.
- I'm pleased with their performance.
- Onların performansından memnunum.
- Their campaigns are financed by the government.
- Onların kampanyaları hükümet tarafından finanse ediliyor.
- You need their support.
- Onların desteğine ihtiyacın var.
- The popularity of websites depends on their content.
- Web sitelerinin popülerliği onların içeriğine bağlıdır.
- We must follow their instructions.
- Onların talimatlarına uymalıyız.
- Their stories are extraordinary.
- Onların hikayeleri olağanüstüydü.
- He did not think he needed their protection.
- Onların korumasına ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu.
- I don't clean their room.
- Onların odasını temizlemiyorum.
- What's their story?
- Onların hikayesi nedir?
- Their efforts were not for nothing.
- Onların çabaları hiçbir şey için değildi.
- I didn't even know their names.
- Onların isimlerini bile bilmiyordum.
- Their voices sound similar over the phone.
- Onların sesleri telefonda birbirine benziyor.
- Logic is not their strong suit.
- Mantık onların güçlü yanı değil.
- Would you tell me why you have refused their offer?
- Onların önerisini niçin reddettiğini bana söyler misin?
- Soldiers must carry out their orders.
- Askerler onların emirlerini uygulamak zorundadır.
- We're going to listen to their new record together.
- Onların yeni plaklarını birlikte dinleyeceğiz.
- Every day, two little children waited for their return.
- Her gün iki küçük çocuk onların dönüşünü bekledi.
- I don't cancel their meetings.
- Onların toplantılarını iptal etmiyorum.
- I don't correct their exercises.
- Ben onların egzersizlerini düzeltmem.
- It's their decision.
- Bu onların kararı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
- Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- I'm not going to reveal their secrets.
- Onların sırlarını açığa vurmayacağım.
- I don't make their children cry.
- Ben onların çocuklarını ağlatmıyorum.
- Among other things, I don't know the recent members, nor their new songs at all.
- Bu arada ben son üyeleri, ne de onların yeni şarkılarını biliyorum.
- We welcomed their decision.
- Biz onların kararını hoş karşıladık.
- I don't scratch their backs.
- Ben onların sırtını kaşımam.
- Their music makes me dream.
- Onların müziği bana rüya gördürüyor.
- Their ordeal is over.
- Onların çilesi bitti.
- You should think of their religions.
- Onların dinlerini de hesaba katmalısın.
- Their misogyny is disgusting.
- Onların kadın düşmanlıkları iğrenç.
- Their job is to do the dishes.
- Onların işi bulaşıkları yıkamak.
- This is their place.
- Burası onların yeri.
- Their job is to cut up the wood.
- Onların işi odun kesmek.
- I'm not going to reveal their secrets.
- Onların sırlarını ifşa etmeyeceğim.
- Their loss is our gain.
- Onların kaybı bizim kazancımızdır.
- I'd like to shake their hands.
- Onlarla tokalaşmak istiyorum.
- Their job is to calculate salaries.
- Onların işi maaşları hesaplamaktır.
- Their job is to paint cars.
- Onların işi araba boyamak.
- He is looked up to as their leader.
- Onların lideri olarak görülüyordu.
- We're chopping off their head.
- Biz onların kafalarını kesiyoruz.
- You'll need their help.
- Onların yardımına ihtiyacın olacak.
- Their whereabouts are unknown.
- Onların nerede olduğu bilinmiyor.
- Their job is to fry the potatoes.
- Onların işi patatesleri kızartmak.
- We need their help.
- Onların yardımına ihtiyacımız var.
- It's their problem.
- Bu onların sorunu.
- Their job is to dust the furniture.
- Onların işi mobilyaların tozunu almak.
- Tom's wife manages their finances.
- Tom'un karısı onların mali işleriyle ilgileniyor.
- He was looked up to as their leader.
- Onların lideri olarak hayranlık duyuluyordu.
- Their new novel will come out next month.
- Onların yeni romanı gelecek ay çıkacak.
- Their job is to connect the computers to the network.
- Onların işi bilgisayarları ağa bağlamaktır.
- We had to yield to their request.
- Onların ricasına boyun eğmek zorunda kaldık.
- It's their dog?
- Onların köpeği mi?
- We could do with their help.
- Onların yardımına ihtiyacımız var.
- We do know their very background.
- Onların geçmişini çok iyi biliyoruz.
- Their concern is understandable.
- Onların endişeleri anlaşılabilir.
- Their grandchild lives in the Netherlands.
- Onların torunu Hollanda'da yaşıyor.
- The policeman demanded their names and addresses.
- Polis, onların adlarını ve adreslerini istedi.
- Tom accepted their job offer.
- Tom onların iş teklifi kabul etti.
- I understand their feelings.
- Onların duygularını anlıyorum.
- I didn't weigh their bags.
- Onların çantalarını tartmadım.
- It took one week to locate their hiding place.
- Onların saklanma yerini bulmak bir hafta sürdü.
- If both Tom and Mary go to prison, who'll take care of their children?
- Hem Tom hem de Mary ceza evine giderse, onların çocuklarına kim bakacak?
- I'm not pulling out their teeth.
- Ben onların dişlerini çekmiyorum.
- We are three points ahead of their team.
- Onların takımından üç puan ilerdeyiz.
Show More (825)
|