| 1 |
turn up |
gelmek |
v. |
|
- What a pity so few Members were here, but perhaps more will turn up in the Chamber when word gets around.
- Ne yazık ki bu kadar az Üye buradaydı, ama belki de haber yayıldığında daha fazlası Meclise gelecektir.
- He promised to come, but hasn't turned up yet.
- Geleceğine söz verdi ama henüz gelmedi.
- I'm sure Tom will turn up.
- Eminim Tom gelecektir.
- He did not turn up after all.
- Sonunda o gelmedi.
- Tom didn't turn up.
- Tom gelmedi.
- I thought it was strange that he didn't turn up.
- Gelmemesinin garip olduğunu düşündüm.
- I'm not sure when Tom will turn up.
- Tom'un ne zaman geleceğinden emin değilim.
- He turned up an hour later.
- O, bir saat sonra geldi.
- Only one third of the members turned up at the meeting.
- Sadece üyelerin üçte biri toplantıya geldi.
- I waited half an hour for my friend, but he didn't turn up.
- Ben arkadaşımı yarım saat bekledim, ama o gelmedi.
- Bill didn't turn up at the party.
- Bill partiye gelmedi.
- I didn't expect you to turn up here.
- Buraya gelmeni beklemiyordum.
- Tom is certain to turn up.
- Tom'un geleceği kesin.
- Stephen Hawking once held a party for time travelers, but no one turned up.
- Stephen Hawking bir keresinde zaman yolcuları için bir parti düzenlemişti ama kimse gelmedi.
- He won't turn up tonight.
- Bu gece gelmeyecek.
- Tom turned up an hour later.
- Tom bir saat sonra geldi.
- He turned up an hour later.
- Bir saat sonra geldi.
- When he turned up, we had been waiting for two hours.
- O geldiğinde, biz iki saattir bekliyorduk.
- Mary was annoyed when Tom turned up unannounced, because it wasn't a convenient time for her.
- Tom habersiz geldiğinde Mary rahatsız oldu, çünkü onun için uygun bir zaman değildi.
- Let's wait here until he turns up.
- O gelene kadar burada bekleyelim.
- Tom promised to come, but he hasn't turned up yet.
- Tom gelmek için söz verdi ama henüz gelmedi.
- I thought it was strange that he didn't turn up.
- Onun gelmemesinin tuhaf olduğunu düşünüyordum.
- The person Tom and I were waiting for didn't turn up.
- Tom ve benim beklediğimiz kişi gelmedi.
- We waited for Tom to turn up.
- Biz Tom'un gelmesini bekledik.
- We waited long, but he didn't turn up.
- Uzun süre bekledik ama o gelmedi.
- Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
- Bay Smith, geleceğine söz vermesine rağmen henüz gelmedi.
- He promised to come, but hasn't turned up yet.
- O gelmek için söz verdi, ama henüz dönmedi.
- The man I was waiting for didn't turn up.
- Beklediğim adam gelmedi.
- I waited half an hour for my friend, but he didn't turn up.
- Arkadaşımı yarım saat bekledim ama gelmedi.
- When he turned up, we had been waiting for two hours.
- Geldiğinde iki saattir bekliyorduk.
- Tom won't turn up tonight.
- Tom bu gece gelmeyecek.
- Tom turned up at Mary's party even though he wasn't invited.
- Tom davet edilmediği halde Mary'nin partisine geldi.
- I didn't expect you to turn up here.
- Buraya gelmeni ummuyordum.
- Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
- Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz görünmedi.
- Why didn't you turn up on Saturday?
- Cumartesi günü neden gelmedin?
- She didn't turn up after all.
- Yine de gelmedi.
- He won't turn up tonight.
- O bu gece gelmeyecek.
- We waited for him to turn up.
- Gelmesini bekledik.
- We waited for Tom to turn up.
- Tom'un gelmesini bekledik.
- He did not turn up after all.
- Sonuçta gelmedi.
- Tom is certain to turn up.
- Tom kesin gelecek.
- We waited long, but he didn't turn up.
- Biz uzun süre bekledik ama o gelmedi.
- I'm sure Tom will turn up eventually.
- Eminim Tom eninde sonunda gelecektir.
- Tom promised to come, but he hasn't turned up yet.
- Tom geleceğine söz verdi ama henüz gelmedi.
- I had not waited long before she turned up.
- Onun gelmesinin öncesinde çok beklememiştim.
- What did you turn up?
- Ne zaman geldin?
- She did not turn up after all.
- Sonuçta gelmedi.
Show More (44)
|
| 2 |
turn up |
dönmek |
v. |
|
- He didn't turn up after all.
- Sonuçta dönmedi.
- She hasn't turned up yet.
- O henüz dönmedi.
- I'm not sure when he'll turn up.
- Onun ne zaman döneceğinden emin değilim.
- He turned up 30 minutes late.
- Otuz dakika geç döndü.
- I'm not sure when he'll turn up.
- Ne zaman döneceğinden emin değilim.
- Mary was annoyed when Tom turned up unannounced, because it wasn't a convenient time for her.
- Tom habersiz döndüğünde Mary rahatsız oldu, çünkü onun için uygun bir zaman değildi.
- He didn't turn up after all.
- Beklenenin tersine dönmedi.
- He is certain to turn up.
- O, kesin dönecek.
- She did not turn up after all.
- Beklenenin tersine geri dönmedi.
Show More (6)
|
| 3 |
turn up |
sesini açmak |
v. |
|
- Tom is turning up the sound of the TV.
- Tom televizyonun sesini açıyor.
- I turned up the TV.
- TV'nin sesini açtım.
- Please don't turn up the volume on the television.
- Lütfen televizyonun sesini açmayın.
- Please don't turn up the volume on the television.
- Lütfen televizyonun sesini açma.
- I turned up the TV.
- Televizyonun sesini açtım.
- Tom turned up the TV.
- Tom televizyonun sesini açtı.
- He turned up the volume on the television.
- Televizyonun sesini açtı.
Show More (4)
|
| 4 |
turn up |
açmak |
v. |
|
- Could you please turn up the heat?
- Lütfen kaloriferi açar mısınız?
- Can you turn up the heat?
- Isıtıcıyı açabilir misin?
- How can I turn up the stove?
- Ocağın sesini nasıl açabilirim?
- Could you please turn up the heat?
- Lütfen ısıyı açar mısın?
- I turned up the heat.
- Isıtıcıyı açtım.
- Tom turned up the volume.
- Tom sesi açtı.
- Tom turned up the TV.
- Tom televizyonu açtı.
Show More (4)
|
| 5 |
turn up |
katılmak |
v. |
|
- After all, we are not going to lose our jobs as MEPs if we do not turn up but some of the workers might.
- Sonuçta, eğer biz katılmazsak AP üyeleri olarak işimizi kaybetmeyeceğiz ama bazı işçiler kaybedebilir.
- Only one third of the members turned up at the meeting.
- Üyelerin sadece üçte biri toplantıya katıldı.
- Only a few members turned up at the meeting.
- Sadece birkaç üye toplantıya katıldı.
- Only a few members turned up at the meeting.
- Toplantıya sadece birkaç üye katıldı.
Show More (1)
|
| 6 |
turn up |
bulmak |
v. |
|
- The background check on Tom turned up suspiciously little.
- Tom'un geçmişini araştırdığımda çok az şüpheli şey buldum.
- Police have failed to turn up any new evidence about the murder.
- Polis cinayetle ilgili yeni bir kanıt bulamadı.
- Police have failed to turn up any new evidence about the murder.
- Polis, cinayetle ilgili herhangi bir yeni kanıt bulmakta başarısız oldu.
Show More (0)
|
| 7 |
turn up |
kıvırmak |
v. |
|
- He turned up his nose at my suggestion.
- O, önerime burun kıvırdı.
- He turned up his nose at my suggestion.
- Önerime burun kıvırdı.
- She turned up her nose at our offer.
- Teklifimize burun kıvırdı.
Show More (0)
|
| 8 |
turn up |
çıkıp gelmek |
v. |
|
- Tom will eventually turn up.
- Tom sonunda çıkıp gelecek.
- Stephen Hawking once held a party for time travelers, but no one turned up.
- Stephen Hawking bir zamanlar zaman gezginleri için bir parti düzenledi ama kimse çıkıp gelmedi.
- Tom will turn up sooner or later.
- Tom er yada geç çıkıp gelecek.
Show More (0)
|
| 9 |
turn up |
çıkagelmek |
v. |
|
- A bad penny always turns up.
- İstenmeyen kişi zamansız çıkagelir.
- She turned up just as we were starting our meal.
- Biz tam yemeğimize başlıyorken o çıkageldi.
Show More (-1)
|
| 10 |
turn up |
olmak |
v. |
|
- I will be able to see you tomorrow unless something unexpected turns up.
- Beklenmedik bir şey olmazsa seni yarın görebileceğim.
Show More (-2)
|
