İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
General | ||
Genel | tut! ünl. | hay aksi |
Genel | tut! ünl. | dil şaklatarak çıkarılan 'çık-çık-çık' sesi (onaylanmayan durumlarda) |
İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | tut i. | ıvır zıvır | ||
The attic was filled with old furniture, broken toys, and other tuts. Tavan arası eski mobilyalar, kırık oyuncaklar ve benzeri ıvır zıvırla doluydu. More Sentences |
||||
Genel | tut i. | saçmalık | ||
His explanation was nothing but a load of tut. Adamın yaptığı açıklama, saçmalıklar silsilesinden başka bir şey değildi. More Sentences |
||||
Genel | tut f. | hayıflanmak | ||
The annoyed teacher tutted loudly. Sinirlenen öğretmen yüksek sesle hayıflandı. More Sentences |
||||
Genel | tut ünl. | (ayıplama amaçlı) cıkcık | ||
"Tut," she exclaimed disapprovingly. "Cık-cık-cık" diyerek onaylamadığını gösterircesine bağırdı. More Sentences |
||||
Genel | tut [dialect] i. | parça | ||
Genel | tut-nose [dialect] i. | kalkık burun | ||
Genel | tut f. | söylenmek | ||
Genel | tut-tut f. | dili damağa bastırıp çekerek şaklatmak | ||
Genel | tut-tut f. | hayıflanmak | ||
Genel | tut-tut f. | onaylamamak | ||
Genel | tut ünl. | tüh | ||
Genel | tut-tut! ünl. | hay aksi | ||
Genel | tut-tut ünl. | tüh | ||
Genel | tut-tut! ünl. | dil şaklatarak çıkarılan 'çık-çık-çık' sesi (onaylanmayan durumlarda) | ||
Mining | ||||
Maden | tut-workman i. | götürü işi yapan kimse | ||
Maden | tut money [dialect] i. | götürü işi için sabit olarak belirlenmiş ödeme | ||
Anatomy | ||||
Anatomi | tut-mouthed s. | sivri çeneli | ||
Anatomi | tut-mouthed s. | fırlak çeneli | ||
Sport | ||||
Spor | tut i. | beysbola benzeyen top oyunu | ||
Spor | tut i. | rounders oyununda kale |