|
- I don't want to buy it for you unless I'm sure you want it.
- Onu istediğinden emin olmadıkça, sana onu satın almak istemiyorum.
- Age isn't important, unless you are cheese.
- Peynir olmadıkça yaş önemli değildir.
- Unless it's absolutely necessary, I don't use taxis.
- Kesinlikle gerekli olmadıkça, ben taksi kullanmam.
- Unless it's absolutely necessary, I don't use taxis.
- Çok gerekli olmadıkça taksi kullanmam.
- Unless there is a miracle, we won't be able to make it on time.
- Bir mucize olmazsa, zamanında yetişemeyiz.
- I don't want to buy it for you unless I'm sure you want it.
- İstediğinden emin olmadıkça senin için almak istemiyorum.
- Italians don't wear flip-flops, unless they're at the pool or beach.
- İtalyanlar havuzda ya da plajda olmadıkları sürece parmak arası terlik giymezler.
- Unless a nation's existence is in peril, war is murder.
- Bir ulusun varlığı tehlikede olmadıkça, savaş cinayettir.
- Don't say anything unless it's important.
- Önemli olmadıkça bir şey söyleme.
- I don't use taxis unless it's absolutely necessary.
- Çok gerekli olmadıkça taksi kullanmam.
- I don't use taxis unless it's absolutely necessary.
- Çok gerekli olmadıkça taksileri kullanmam.
- Unless there is reliable evidence for it, we should not believe anything.
- Güvenilir bir kanıt olmadıkça, hiçbir şeye inanmamalıyız.
- Italians don't wear flip-flops, unless they're at the pool or beach.
- İtalyanlar havuzda veya plajda olmadıkça parmak arası terlik giymezler.
- Don't say anything unless it's important.
- Önemli olmadıkça hiçbir şey söyleme.
- Unless you have good credit, buying a house is impossible.
- İyi bir kredin olmadıkça bir ev almak imkansızdır.
- You have to work for a living, unless your parents are rich.
- Anne ve baban zengin olmadıkça, yaşamak için çalışmak zorundasın.
Show More (13)
|
|
- Unless anyone has something to say, I'll move on to the next chapter.
- Kimsenin bir diyeceği yoksa bir sonraki bölüme geçeceğim.
- It's impossible for someone to be older than his mother, unless he has a time machine.
- Eğer bir zaman makinesi yoksa, birinin annesinden daha yaşlı olması imkansızdır.
- Unless they have a good wine list, I don't want to eat here.
- İyi bir şarap listeleri yoksa, burada yemek yemek istemiyorum.
- Unless you have any more questions, I'd like to go now.
- Başka sorunuz yoksa, şimdi gitmek istiyorum.
- Unless you have good credit, buying a house is impossible.
- İyi bir krediniz yoksa, ev almak imkansızdır.
- I think we should do as Tom suggests, unless someone has a better suggestion.
- Eğer birinin daha iyi bir önerisi yoksa sanırım Tom'un önerdiği gibi yapmalıyız.
- Unless they have a good wine list, I don't want to eat here.
- İyi bir şarap listesi yoksa, burada yemek istemiyorum.
Show More (4)
|