|
- You have until tomorrow to think about it, but I shall expect an undertaking from you before the vote takes place.
- Bunu düşünmek için yarına kadar vaktiniz var ancak oylama yapılmadan önce sizden bir taahhüt bekliyorum.
- Applications are accepted until tomorrow.
- Başvurular yarına kadar kabul edilir.
- There are a lot of things that need to be done that can't be done until tomorrow.
- Yapılması gereken ve yarına kadar yapılamayacak pek çok şey var.
- You aren't leaving until tomorrow, right?
- Yarına kadar gitmiyorsunuz, değil mi?
- The meeting was postponed until tomorrow.
- Görüşme yarına kadar ertelendi.
- I won't be leaving until tomorrow.
- Yarına kadar ayrılmayacağım.
- I can hardly wait until tomorrow.
- Yarına kadar zor bekleyeceğim.
- I've been given until tomorrow to finish this.
- Bunu bitirmem için yarına kadar süre verildi.
- I'll stay until tomorrow.
- Yarına kadar kalacağım.
- I hope the bread keeps until tomorrow.
- Umarım ekmek yarına kadar dayanır.
- Tom doesn't have to go back to Boston until tomorrow.
- Tom'un yarına kadar Boston'a dönmesi gerekmiyor.
- There is a lot I can't do until tomorrow.
- Yarına kadar yapamayacağım çok şey var.
- I've been given until tomorrow to finish this.
- Bunu bitirmek için bana yarına kadar süre verildi.
- You're not supposed to be here until tomorrow.
- Yarına kadar burada olmaman gerekiyordu.
- I'll stay here until tomorrow.
- Yarına kadar burada kalacağım.
- Let's delay this decision until tomorrow.
- Bu kararı yarına kadar erteleyelim.
- I don't think that'll happen until tomorrow.
- Bunun yarına kadar olacağını sanmıyorum.
- They won't come until tomorrow.
- Yarına kadar gelmeyecekler.
- My flight was canceled and I can't leave until tomorrow.
- Uçuşum iptal edildi ve yarına kadar yola çıkamam.
- You aren't leaving until tomorrow, right?
- Yarına kadar ayrılmıyorsun, değil mi?
- You have until tomorrow to decide.
- Karar vermek için yarına kadar vaktiniz var.
- You don't have to be back until tomorrow.
- Yarına kadar dönmek zorunda değilsin.
- Until tomorrow.
- Yarına kadar.
- I have until tomorrow to finish this.
- Bunu bitirmek için yarına kadar vaktim var.
- Tom isn't supposed to arrive until tomorrow.
- Tom'un yarına kadar gelmemesi gerekiyordu.
- I won't be leaving until tomorrow.
- Yarına kadar gitmeyeceğim.
- I wasn't expecting you until tomorrow.
- Seni yarına kadar beklemiyordum.
- I wasn't expecting you until tomorrow.
- Yarına kadar seni beklemiyordum.
- Tom won't be back until tomorrow.
- Tom yarına kadar dönmeyecek.
- My flight was canceled and I can't leave until tomorrow.
- Uçuşum iptal edildi ve yarına kadar gidemeyeceğim.
- I'm not leaving until tomorrow.
- Yarına kadar gitmiyorum.
- They won't discharge me until tomorrow.
- Beni yarına kadar taburcu etmeyecekler.
- Tom will be in Boston until tomorrow.
- Tom yarına kadar Boston'da olacak.
- Let's put off the decision until tomorrow.
- Yarına kadar kararı erteleyelim.
- Tom won't be home until tomorrow.
- Tom yarına kadar evde olmayacak.
- I'll be in Boston until tomorrow.
- Yarına kadar Boston'da olacağım.
- The meeting has been postponed until tomorrow.
- Toplantı yarına kadar ertelendi.
- I would be thankful to you if you stayed until tomorrow.
- Yarına kadar kalırsanız size minnettar olurum.
- I don't want that until tomorrow.
- Yarına kadar bunu istemiyorum.
- I'm not leaving until tomorrow.
- Yarına kadar ayrılmayacağım.
- Tom doesn't have to be back until tomorrow.
- Tom yarına kadar geri dönmek zorunda değil.
- We're planning to stay until tomorrow.
- Yarına kadar kalmayı düşünüyoruz.
- I don't want to know anything until tomorrow.
- Yarına kadar hiçbir şey bilmek istemiyorum.
- Tom says he won't have time to do that until tomorrow.
- Tom yarına kadar bunu yapacak vakti olmayacağını söylüyor.
- Are you sure you don't want to think about it until tomorrow?
- Yarına kadar bunun hakkında düşünmek istemediğinden emin misin?
- I need it until tomorrow.
- Yarına kadar ona ihtiyacım var.
- Don't use this until tomorrow.
- Yarına kadar bunu kullanma.
- Tom doesn't have to be back until tomorrow.
- Tom'un yarına kadar dönmesi gerekmiyor.
- You don't have to be back until tomorrow.
- Yarına kadar geri dönmek zorunda değilsin.
- You can't put him off until tomorrow?
- Yarına kadar erteleyemez misin?
- You have until tomorrow to decide.
- Karar vermek için yarına kadar süren var.
- He has postponed his departure until tomorrow.
- Yarına kadar gidişini erteledi.
- Are you sure you don't want to think about it until tomorrow?
- Yarına kadar bunu düşünmek istemediğine emin misin?
- Applications are accepted until tomorrow.
- Başvurular yarına kadar kabul ediliyor.
- Tom won't be back until tomorrow.
- Tom yarına kadar geri dönmeyecek.
- Tom is going to be in Boston until tomorrow.
- Tom yarına kadar Boston'da olacak.
- I don't want that until tomorrow.
- Yarına kadar onu istemiyorum.
- It would be better if we didn't do this until tomorrow.
- Bunu yarına kadar yapmazsak daha iyi olur.
- Would you mind leaving it until tomorrow?
- Yarına kadar bırakabilir misiniz?
- Would you mind if we put this off until tomorrow?
- Bunu yarına kadar ertelememizin bir sakıncası var mı?
- We're planning to stay until tomorrow.
- Yarına kadar kalmayı planlıyoruz.
- They won't come until tomorrow.
- Onlar yarına kadar gelmeyecekler.
- Would you mind leaving it until tomorrow?
- Yarına kadar bırakabilir misin?
- Tom is in Boston until tomorrow.
- Tom yarına kadar Boston'da.
- Tomorrow is another day, but it won't be here until tomorrow!
- Yarın başka bir gün, ama yarına kadar burada olmayacak!
Show More (62)
|