1 |
veil |
duvak |
n. |
|
- The groom lifted the bride's veil and kissed her.
- Damat gelinin duvağını kaldırdı ve onu öptü.
- This bride is covering her face with a veil.
- Bu gelin yüzünü bir duvakla örtüyor.
- I'll be wearing a veil.
- Duvak takıyor olacağım.
Show More (0)
|
2 |
veil |
örtü |
n. |
|
- However, most of the canvas which is currently covered by that veil has still to be painted.
- Bununla birlikte şu anda bu örtünün kapladığı tuvalin büyük bir kısmı hala boyanmayı beklemektedir.
- It was night, and a veil of darkness covered the streets.
- Geceydi ve sokakları karanlık bir örtü kaplamıştı.
Show More (-1)
|
3 |
veil |
peçe |
n. |
|
- She hid her face behind a veil.
- O yüzünü bir peçenin arkasına sakladı.
- She hid her face behind a veil.
- Yüzünü bir peçenin arkasına saklamış.
Show More (-1)
|
4 |
veil |
gizlemek |
v. |
|
- The fog on the plain veiled the mountains in the distance.
- Ovadaki sis uzaktaki dağları gizliyordu.
Show More (-2)
|
5 |
veil |
duvak takmak |
v. |
|
- I have a wedding party today, I need you to veil my hair immediately.
- Bugün bir düğünüm var, saçıma hemen duvak takmanı istiyorum.
Show More (-2)
|
6 |
veil |
perde |
n. |
|
- Transparency requires the veil of industrial and commercial secrecy to be lifted.
- Şeffaflık, endüstriyel ve ticari gizlilik perdesinin kaldırılmasını gerektirir.
Show More (-2)
|