Örnek cümleler çeşitli kaynaklardan derlenerek hazırlanmıştır ve her ne kadar editör kontrolünden geçmiş olsa da bazı gözden kaçmalar olabilir. Cümleler kesinlikle, Tureng.com’un ideolojisini ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Sizi rahatsız eden siyasal, sosyal ve hassas içeriğe sahip cümleleri lütfen bize bildiriniz.

	İngilizce	Türkçe
1	very much	pek	adv.
	There is not very much to thank the Commission for. Komisyon'a teşekkür edecek pek bir şey yok. I don’t think the store manager likes me very much. Mağaza müdürünün beni pek sevdiğini sanmıyorum. I try not to look in the mirror very much. Aynaya pek bakmamaya çalışıyorum. The water catches the dogs’ attention, and also many of them do not like being wet very much. Su köpeklerin dikkatini çeker ve çoğu köpek ıslanmaktan pek hoşlanmaz. His face had not changed very much. Yüzü pek değişmemişti. I didn’t do very much the rest of the week. Haftanın geri kalanında pek bir şey yapmadım. I didn’t like her very much at the beginning of the book. Kitabın başında kendisini pek sevmemiştim. But we do not like this region very much. Ama biz bu bölgeyi pek sevmiyoruz. I do not like hot drinks very much. Sıcak içecekleri pek sevmiyorum. I don't think the store manager likes me very much. Mağaza müdürünün beni pek sevdiğini sanmıyorum. Tom doesn't seem to like himself very much. Tom kendini pek sevmiyor gibi görünüyor. I don't like Boston very much. Boston'u pek sevmiyorum. I don't know very much about Tom. Tom hakkında pek bir şey bilmiyorum. Tom doesn't like you very much either. Tom da senden pek hoşlanmıyor. Tom doesn't seem to know very much. Tom pek bir şey biliyor gibi görünmüyor. Tom doesn't like you very much. Tom senden pek hoşlanmıyor. Tom doesn't look very much like his father. Tom babasına pek benzemiyor. Tom doesn't seem to know very much about us. Tom bizim hakkımızda pek bir şey bilmiyor gibi. I don't like Boston very much. Boston'dan pek hoşlanmıyorum. I don't like cats very much. Kedileri pek sevmem. I don't like cheese very much. Peyniri pek sevmem. I don't like Chinese food very much. Çin yemeklerini pek fazla sevmiyorum. I don't like Chinese food very much. Çin yemeklerini pek sevmem. I don't like dancing very much. Dans etmeyi pek sevmem. I don't like Indian food very much. Hint yemeklerini pek sevmem. I don't like our neighbors very much. Komşularımızı pek sevmem. I don't like baseball very much. Beyzboldan pek fazla hoşlanmıyorum. Tom hasn't been studying very much lately. Tom son zamanlarda pek ders çalışmıyor. I don't like our neighbors very much. Komşularımızdan pek hoşlanmıyorum. Tom doesn't seem to like you very much. Tom senden pek hoşlanıyor gibi görünmüyor. I don't think my gift meant very much to Tom. Hediyemin Tom için pek bir şey ifade ettiğini sanmıyorum. I still don't like Tom very much. Tom'dan hâlâ pek hoşlanmıyorum. Tom hasn't done very much. Tom pek bir şey yapmadı. Tom is unlikely to help you very much. Tom'un sana yardım etmesi pek olası değil. Tom isn't going to like it very much. Tom bundan pek hoşlanmayacak. Tom knew that Mary didn't think John liked Alice very much. Tom, Mary'nin John'un Alice'ten pek hoşlanmadığını düşündüğünü biliyordu. Tom knows that Mary doesn't like him very much. Tom, Mary'nin ondan pek hoşlanmadığını biliyor. Tom made it clear that he didn't like Mary very much. Tom, Mary'den pek hoşlanmadığını açıkça belirtti. I don't like apples very much. Elmaları pek sevmem. I don't like baseball very much. Beyzbolu pek sevmem. I think Tom doesn't really like Mary very much. Bence Tom Mary'den pek hoşlanmıyor. Tom knew that Mary didn't like him very much. Tom, Mary'nin ondan pek hoşlanmadığını biliyordu. Tom doesn't remember very much. Tom pek bir şey hatırlamıyor. I suspect Tom and Mary don't like me very much. Tom ve Mary'nin benden pek hoşlanmadığından şüpheleniyorum. I think Tom doesn't like me very much. Bence Tom benden pek hoşlanmıyor. I don't like pepperoni pizza very much. Sucuklu pizzayı pek sevmem. I think Tom probably doesn't like you very much. Bence Tom muhtemelen senden pek hoşlanmıyor. I think you should know that I don't really like you very much. Bence senden pek hoşlanmadığımı bilmelisin. I don't like riding a bicycle very much. Bisiklete binmeyi pek sevmiyorum. I'm pretty sure Tom doesn't like Mary very much. Tom'un Mary'den pek hoşlanmadığına eminim. Tom normally doesn't show his feelings very much. Tom normalde duygularını pek göstermez. Tom must not like Mary very much. Tom, Mary'den pek hoşlanmıyor olmalı. Tom realizes Mary doesn't like him very much. Tom, Mary'nin ondan pek hoşlanmadığını fark etti. Yes, it is nice, but I do not like the red color very much. Evet, güzel ama kırmızı rengi pek sevmedim. You didn't eat very much. Pek fazla yemedin. You didn't seem to enjoy the concert very much. Konserden pek hoşlanmış görünmüyordun. I don't really remember very much about what happened. Olanlar hakkında pek bir şey hatırlamıyorum. You don't like Tom very much, do you? Tom'u pek sevmiyorsun, değil mi? I don't really know very much about you. Senin hakkında pek bir şey bilmiyorum. I don't really like Italian food very much. İtalyan yemeklerini pek sevmem. I don't really like Italian food very much. Gerçekten İtalyan yemeklerini pek sevmiyorum. I don't really like Tom very much. Tom'dan pek hoşlanmıyorum. You don't look very much like your father. Babana pek benzemiyorsun. I don't remember very much. Pek bir şey hatırlamıyorum. You don't seem to like Tom very much. Tom'dan pek hoşlanmıyor gibisin. I don't speak French very much. Ben pek Fransızca konuşamam. I don't think I like this game very much. Bu oyunu pek sevdiğimi sanmıyorum. You might not like this movie very much. Bu filmi pek sevmeyebilirsin. Actually, I don't like Tom very much. Aslında, Tom'u da pek sevmem. Tom didn't like Boston very much. Tom Boston'ı pek sevmezdi. Between you and me, his idea doesn't appeal to me very much. Aramızda kalsın, onun fikri bana pek cazip gelmiyor. Between you and me, his idea doesn't appeal to me very much. Aramızda kalsın, onun fikri pek hoşuma gitmedi. Tom didn't like French class very much. Tom Fransızca dersini pek sevmezdi. Between you and me, John's idea doesn't appeal to me very much. Aramızda kalsın, John'un fikri pek ilgimi çekmiyor. Tom didn't like Mary very much. Tom Mary'den pek hoşlanmadı. Tom didn't like me very much. Tom benden pek hoşlanmadı. Tom didn't like that very much. Tom bundan pek hoşlanmadı. Between you and me, John's idea doesn't appeal to me very much. Aramızda kalsın ama John'un fikri bana pek cazip gelmiyor. Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much. Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek cazip gelmiyor. Tom didn't like the concert very much. Tom konseri pek sevmedi. Tom didn't seem to enjoy the concert very much. Tom konserden pek fazla hoşlanmış görünmüyordu. You should know by now that I don't really like you very much. Senden pek hoşlanmadığımı şimdiye kadar biliyor olmalısın. You're not helping very much. Pek yardımcı olmuyorsun. Tom didn't seem to enjoy the concert very much. Tom konserden pek hoşlanmamış gibiydi. Tom didn't seem to enjoy the movie very much. Tom filmden pek hoşlanmış gibi değildi. Tom didn't seem to enjoy the party very much. Tom partiden pek hoşlanmışa benzemiyordu. Tom didn't seem to know very much about that. Tom bu konuda pek bir şey bilmiyor gibiydi. Tom didn't seem to know very much about what happened. Tom olanlar hakkında pek bir şey bilmiyor gibiydi. Tom didn't seem to like Mary very much. Tom, Mary'den pek hoşlanmıyor gibiydi. Tom doesn't do that very much. Tom bunu pek yapmaz. Tom doesn't enjoy family gatherings very much. Tom aile toplantılarından pek hoşlanmıyor. Tom doesn't have very much experience doing that. Tom'un bu konuda pek tecrübesi yok. Tom doesn't like Mary very much. Tom, Mary'den pek hoşlanmıyor. Tom doesn't know very much about me. Tom benim hakkımda pek bir şey bilmiyor. Tom doesn't like baseball very much. Tom beyzbolu pek sevmez. Tom doesn't like me very much. Tom benden pek hoşlanmıyor. Tom doesn't like our neighbors very much. Tom komşularımızdan pek hoşlanmıyor. Tom doesn't like Boston very much. Tom Boston'dan pek hoşlanmıyor. Tom doesn't like cheese very much. Tom peyniri pek sevmez. Tom doesn't like Mary very much. Tom Mary'den pek hoşlanmıyor. Tom doesn't seem to know very much about what happened. Tom olanlar hakkında pek bir şey biliyor gibi görünmüyor. I don't think Tom and Mary like each other very much. Tom ve Mary'nin birbirlerinden pek hoşlandıklarını sanmıyorum. I don't think Tom liked your song very much. Tom'un şarkınızı pek sevdiğini sanmıyorum. I don't think Tom likes Mary very much. Tom'un Mary'den pek hoşlandığını sanmıyorum. I don't think Tom likes me very much. Tom'un beni pek sevdiğini sanmıyorum. I don't think Tom likes you very much. Tom'un senden pek hoşlandığını sanmıyorum. I don't think Tom would like it very much if I used his electric beard trimmer without his permission. Elektrikli sakal düzelticisini izinsiz kullanmam Tom'un pek hoşuna gitmez sanırım. I get the feeling that you don't like me very much. Benden pek hoşlanmadığını hissediyorum. Both Tom and Mary don't like John very much. Tom da Mary de John'dan pek hoşlanmıyor. Even though Tom and Marie are twins, they don't look very much alike. Tom ve Marie ikiz olsalar da birbirlerine pek benzemiyorlar. Even though Tom and Mary are twins, they don't look very much alike. Tom ve Mary ikiz olsalar da birbirlerine pek benzemiyorlar. He didn't like that very much. Bundan pek hoşlanmadı. I can't remember very much. Pek bir şey hatırlayamıyorum. Tom doesn't like Mary's idea very much. Tom, Mary'nin fikrinden pek hoşlanmıyor. I didn't like Tom very much back then. O zamanlar Tom'u pek sevmezdim. I do not like mathematics very much. Ben matematiği pek sevmem. I don't care for flowers very much. Çiçekleri pek sevmem. I don't care for television very much. Televizyonu pek sevmem. I don't come here very much anymore. Artık buraya pek gelmiyorum. Tom doesn't like poker very much. Tom pokerden pek hoşlanmaz. Tom doesn't like red wine very much. Tom kırmızı şarabı pek sevmez. Tom doesn't like this very much. Tom bundan pek hoşlanmıyor. Tom doesn't like volleyball very much. Tom voleybolu pek sevmez. I had a part-time job as a hotel maid, but I didn't like it very much. Otel hizmetçisi olarak yarı zamanlı bir işim vardı ama pek sevmiyordum. I haven't been sleeping very much lately. Son zamanlarda pek uyuyamıyorum. I haven't done very much this year. Bu yıl pek bir şey yapamadım. I haven't seen him very much recently. Son zamanlarda onu pek görmedim. I haven't seen Tom very much recently. Son zamanlarda Tom'u pek görmedim. I haven't seen very much of Tom lately. Ben de son zamanlarda Tom'u pek görmedim. I haven't seen very much of Tom recently. Son zamanlarda Tom'u pek görmedim. I haven't seen very much of you lately. Son zamanlarda seni pek göremedim. I haven't used this very much. Bunu pek kullanmadım. I just don't like Tom very much. Tom'dan pek hoşlanmıyorum. I know that most people here don't like me very much. Buradaki çoğu insanın beni pek sevmediğini biliyorum. I know that you don't like me very much. Benden pek hoşlanmadığını biliyorum. I don't do that very much. Bunu pek yapmam. I know Tom doesn't like me very much. Tom'un benden pek hoşlanmadığını biliyorum. I know you don't like me very much. Benden pek hoşlanmadığını biliyorum. I speak some French, but not very much. Biraz Fransızca biliyorum, fakat pek fazla değil. I still don't like Boston very much. Hâlâ Boston'ı pek sevmiyorum. I still don't like Boston very much. Boston'dan hâlâ pek hoşlanmıyorum. Why do I get the feeling you don't like Tom very much? Neden Tom'dan pek hoşlanmadığını hissediyorum? Yes, it is nice, but I do not like the red color very much. Evet, hoş ama kırmızı rengi pek fazla beğenmedim. I don't like that very much. Bundan pek hoşlanmıyorum. You don't know very much about me. Benim hakkımda pek bir şey bilmiyorsun. Sami didn't seem to enjoy the concert very much. Sami konserden pek hoşlanmış gibi değildi. Sami doesn't know very much about cars. Sami arabalar hakkında pek bir şey bilmiyor. To tell the truth, I don't like her very much. Doğruyu söylemek gerekirse, ondan pek hoşlanmıyorum. Tom admitted he didn't like Mary very much. Tom, Mary'den pek hoşlanmadığını itiraf etti. I don't like Tom very much, to be honest. Dürüst olmak gerekirse Tom'dan pek hoşlanmıyorum. Tom said Mary wouldn't likely eat very much. Tom, Mary'nin muhtemelen pek fazla yemek yemeyeceğini söyledi. Tom won't like it very much. Tom bundan pek hoşlanmayacak. I don't like Tom very much. Tom'dan pek hoşlanmıyorum. I don't like Tom's idea very much. Tom'un fikrini pek beğenmedim. I don't like Tom's ideas very much. Tom'un fikirlerini pek sevmiyorum. I don't like volleyball very much. Voleybolu pek sevmem. I don't like you very much. Senden pek hoşlanmıyorum. Tom and Mary don't seem to really talk to each other very much. Tom ve Mary birbirleriyle pek konuşuyor gibi görünmüyorlar. I don't really know very much about Tom. Tom hakkında pek bir şey bilmiyorum. Tom didn't enjoy the concert very much. Tom konserden pek hoşlanmadı. Tom didn't help us very much. Tom bize pek yardım etmedi. I don't like school very much. Okulu pek sevmiyorum. It doesn't matter very much which college you graduated from. Hangi üniversiteden mezun olduğunuzun pek bir önemi yok. Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much. Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek çekici gelmiyor. It doesn't rain very much around here. Buralarda pek yağmur yağmaz. I didn't learn very much. Pek bir şey öğrenemedim. I didn't like the movie very much. Filmi pek beğenmedim. It looks like Tom doesn't like you very much. Görünüşe göre Tom senden pek hoşlanmıyor. I don't like swimming very much. Yüzmeyi pek sevmiyorum. It quickly became obvious that Tom couldn't understand very much French. Tom'un Fransızcadan pek anlamadığı hemen belli oldu. It shouldn't surprise you to learn that I don't like you very much. Senden pek hoşlanmadığımı öğrenmek seni şaşırtmamalı. It's obvious that Tom doesn't like Mary very much. Tom'un Mary'den pek hoşlanmadığı çok açık. My mother doesn't care for our neighbor very much. Annem komşumuzdan pek hoşlanmaz. Neither Tom nor Mary likes eggplant very much. Ne Tom ne de Mary patlıcanı pek sevmez. No one likes Tom very much. Kimse Tom'u pek sevmez. None of Tom's teammates seem to like him very much. Tom'un takım arkadaşlarından hiçbiri onu pek sevmiyor gibi görünüyor. Obviously, Tom doesn't like Mary very much. Belli ki Tom, Mary'den pek hoşlanmıyor. Tom realized that Mary didn't like him very much. Tom, Mary'nin ondan pek hoşlanmadığını fark etti. That doesn't help very much. Pek yardımcı olmuyor. Olivia doesn't appear very much. Olivia pek görünmez. Sami didn't seem to enjoy the concert very much. Sami konserden pek fazla hoşlanmış görünmüyordu. She doesn't like baseball very much. Beyzbolu pek sevmez. Tom said he didn't have very much experience doing that. Tom bu konuda pek tecrübesi olmadığını söyledi. The only problem was that Tom didn't really like Mary very much. Tek sorun Tom'un Mary'den pek hoşlanmamasıydı. Tom said he didn't like Mary very much. Tom, Mary'den pek hoşlanmadığını söyledi. Tom said he doesn't have very much money on him. Tom üzerinde pek fazla para olmadığını söyledi. Tom still doesn't trust Mary very much. Tom hala Mary'e pek güvenmiyor. Tom said Mary didn't look very much like her mother. Tom, Mary'nin annesine pek benzemediğini söyledi. Tom seems to not like you very much. Tom senden pek hoşlanmıyor gibi görünüyor. Tom still doesn't like me very much. Tom hala benden pek hoşlanmıyor. I don't like tennis very much. Tenisi pek sevmem. Show More (188)
2	very much	çok fazla	adj.
	It does not have to contain very much detail and there has been no standard format for presenting it. Çok fazla ayrıntı içermesi gerekmiyor ve bunu sunmak için standart bir format da yok. It does not have to contain very much detail and there has been no standard format for presenting it. Çok fazla ayrıntı içermesi gerekmiyor ve bunu sunmak için standart bir format yok. Take a look at payments, and the figure of 1.9% does not, at first sight, appear to be very much. Ödemelere baktığımızda, %1.9'luk rakam ilk bakışta çok fazla görünmüyor. They are not being increased very much. Çok fazla artış yapılmıyor. That is why, of course, none of us can be satisfied with declarations that do not mean very much. Bu nedenle elbette hiçbirimiz çok fazla anlam ifade etmeyen beyanlarla tatmin olamayız. The EU does not need to do very much. AB'nin çok fazla bir şey yapmasına gerek yok. The media is also decidedly centralised, and I have not seen the Commission interfere very much in that. Medya da kesinlikle merkezileşmiş durumda ve Komisyon'un buna çok fazla müdahale ettiğini görmedim. There is no evidence of very much having happened there. Burada çok fazla şey olduğuna dair bir kanıt yok. There won't be very much blood and it will be bright red. Çok fazla kan olmayacak ve parlak kırmızı olacak. It shows very much detail, and there seems to be no dust at all! Çok fazla ayrıntı gösteriyor ve hiç toz yok gibi görünüyor! I don't have to introduce myself very much. Kendimi çok fazla tanıtmama gerek yok. There won’t be very much blood and it will be bright red. Çok fazla kan olmayacak ve parlak kırmızı olacak. First of all, cats don't actually blink very much. Öncelikle, kediler aslında çok fazla göz kırpmazlar. Tom hasn't changed very much. Tom çok fazla değişmedi. Mary did study, but she didn't study very much. Mary ders çalışmış ama çok fazla çalışmamış. Mike liked animals very much. Mike, hayvanları çok fazla sevdi. Olivia doesn't appear very much. Olivia çok fazla görünmüyor. Our supplies won't last very much longer. Erzaklarımız çok fazla dayanmayacak. Sami doesn't know very much about cars. Sami arabalar hakkında çok fazla şey bilmiyor. She is very much like her mother. O, annesine çok fazla benziyor. She reminds me very much of her mother. Bana annesini çok fazla hatırlatıyor. I didn't eat very much. Çok fazla yemedim. I haven't seen very much of Tom lately. Son zamanlarda Tom'u çok fazla görmedim. I haven't seen very much of you lately. Son zamanlarda seni çok fazla görmedim. Actually, I don't like Tom very much. Aslında, Tom'u çok fazla sevmem. Tom never had to study very much. Tom hiçbir zaman çok fazla çalışmak zorunda kalmadı. Tom said he didn't have very much experience doing that. Tom, bunu yaparken çok fazla tecrübesi olmadığını söyledi. Tom said he didn't have very much money on him right now. Tom şu anda üzerinde çok fazla para olmadığını söyledi. Tom said he doesn't have very much money on him. Tom üzerinde çok fazla parası olmadığını söyledi. Tom said he doesn't have very much money. Tom çok fazla parası olmadığını söyledi. Tom said Mary won't likely eat very much. Tom, Mary'nin muhtemelen çok fazla yemek yemeyeceğini söyledi. Tom said Mary won't likely eat very much. Tom, Mary'nin çok fazla yemeyeceğini söyledi. Tom said Mary wouldn't likely eat very much. Tom, Mary'nin çok fazla yemek yemeyeceğini söyledi. Tom said that he didn't want to eat very much. Tom çok fazla yemek istemediğini söyledi. We don't have very much food. Çok fazla yiyeceğimiz yok. I do like Tom very much. Tom'u çok fazla beğeniyorum. This job doesn't pay very much. Bu iş çok fazla ödemiyor. I don't think Tom needs very much help. Tom'un çok fazla yardıma ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. I don't watch TV very much. Çok fazla televizyon izlemem. Tom can't speak very much French. Tom çok fazla Fransızca konuşamıyor. Tom couldn't see very much. Tom çok fazla göremiyordu. Tom did study, but he didn't study very much. Tom çalıştı ama çok fazla çalışmadı. Tom didn't eat very much. Tom çok fazla yemek yemedi. Tom didn't eat very much. Tom çok fazla yemedi. I haven't used this very much. Bunu çok fazla kullanmadım. Tom didn't enjoy the concert very much. Tom konserden çok fazla hoşlanmadı. I know that most people here don't like me very much. Buradaki çoğu kişinin benden çok fazla hoşlanmadığını biliyorum. Tom didn't help us very much. Tom bize çok fazla yardım etmedi. Tom didn't say very much. Tom çok fazla bir şey söylemedi. Tom didn't say very much. Tom çok fazla konuşmadı. I loved Tom very much. Tom'u çok fazla sevdim. I never had to study very much. Hiçbir zaman çok fazla çalışmak zorunda kalmadım. I never had to study very much. Hiçbir zaman çok fazla çalışmam gerekmedi. I never really liked Tom very much. Tom'u hiçbir zaman çok fazla sevmedim. Tom doesn't come here very much. Tom buraya çok fazla gelmiyor. Tom doesn't do that very much. Tom bunu çok fazla yapmaz. Tom doesn't get paid very much. Tom çok fazla para almıyor. I suspect Tom won't wait very much longer. Tom'un çok fazla beklemeyeceğinden şüpheleniyorum. I think you should know that I don't really like you very much. Senden gerçekten çok fazla hoşlanmadığımı bilmen gerektiğini düşünüyorum. I'm pretty sure Tom doesn't like Mary very much. Tom'un Mary'den çok fazla hoşlanmadığından oldukça eminim. Tom doesn't seem to know very much. Tom çok fazla biliyor gibi görünmüyor. Tom doesn't talk very much. Tom çok fazla konuşmaz. Tom doesn't talk very much. Tom çok fazla konuşmuyor. Tom doesn't usually drink very much. Tom genellikle çok fazla içki içmez. In general, she doesn't eat very much. Genelde çok fazla yemek yemez. Tom doesn't watch TV very much nowadays. Tom bugünlerde çok fazla televizyon izlemiyor. Tom hasn't been getting paid very much. Tom çok fazla para almıyor. Tom is very much like his father. Tom babasına çok fazla benziyor. We didn't really have very much to drink. Çok fazla içmedik. We didn't talk very much. Çok fazla konuşmadık. I don't remember very much. Çok fazla hatırlamıyorum. I don't think I can help you very much. Size çok fazla yardım edebileceğimi sanmıyorum. Tom doesn't have very much experience doing that. Tom'un bunu yapmada çok fazla deneyimi yok. We don't have very much food. Çok fazla yemeğimiz yok. You didn't eat very much. Çok fazla yemek yemedin. I don't think she cares very much. Çok fazla umursadığını sanmıyorum. I don't watch TV very much. Çok fazla TV izlemem. You're not helping very much. Çok fazla yardım etmiyorsun. I don't think Tom knows very much about Mary. Tom'un Mary hakkında çok fazla şey bildiğini sanmıyorum. Tom said he thinks Mary won't eat very much. Tom, Mary'nin çok fazla yemeyeceğini düşündüğünü söyledi. Tom seems to not like you very much. Tom seni çok fazla sevmiyor gibi görünüyor. We didn't have very much snow last winter. Geçen kış çok fazla kar yağmadı. I don't care for television very much. Televizyonu çok fazla sevmem. I don't get paid very much. Bana çok fazla ödeme yapılmaz. I don't get paid very much. Çok fazla para almıyorum. Show More (82)