|
- We very often fall into the trap of excessively attributing the causes of the conflict to individuals.
- Çatışmanın nedenlerini aşırı derecede bireylere atfetme tuzağına çok sık düşüyoruz.
- We have talked about it a great deal and very often, and this is a subject where we really could introduce a fast-track.
- Bu konu hakkında çok fazla ve çok sık konuştuk ve bu gerçekten de hızlı bir yol izleyebileceğimiz bir konu.
- I have a brother called Edgardo Fatuzzo, who lives in Novara, but unfortunately we do not see each other very often.
- Novara'da yaşayan Edgardo Fatuzzo adında bir erkek kardeşim var ancak ne yazık ki birbirimizi çok sık göremiyoruz.
- The need to pay special attention to this is justified and we have asked for this very often.
- Bu konuya özel bir önem atfetme ihtiyacı haklı ve biz bunu çok sık talep ettik.
- It was emphasised very often that economic interests had nothing to do with the matter.
- Ekonomik çıkarların konuyla hiçbir ilgisi olmadığı çok sık vurgulandı.
- Tom told Mary he didn't eat out very often.
- Tom, Mary'e dışarıda çok sık yemek yemediğini söyledi.
- My parents don't let me drive very often.
- Ailem çok sık araç kullanmama izin vermez.
- Tom doesn't eat fruit very often.
- Tom çok sık meyve yemez.
- Tom doesn't come to Boston very often anymore.
- Tom Boston'a artık çok sık gelmiyor.
- I don't laugh very often.
- Çok sık gülmem.
- Tom and I don't do that very often.
- Tom ve ben bunu çok sık yapmayız.
- Tom doesn't go to Boston very often.
- Tom çok sık Boston'a gitmez.
- You don't do that very often, do you?
- Bunu çok sık yapmazsın, değil mi?
- I don't visit Tom very often.
- Tom'u çok sık ziyaret etmiyorum.
- Tom plays tennis well, but he doesn't play very often.
- Tom iyi tenis oynuyor ama çok sık oynamıyor.
- My parents don't let me drive very often.
- Ailem araç kullanmama çok sık izin vermez.
- Tom is a good swimmer, but he doesn't swim very often.
- Tom iyi bir yüzücüdür ama çok sık yüzmez.
- I don't eat out very often.
- Ben dışarıda çok sık yemem.
- Do you ride your bicycle very often?
- Bisikletinize çok sık biniyor musunuz?
- I don't go fishing very often.
- Çok sık balığa çıkmam.
- Michael doesn't very often play.
- Michael çok sık oynamaz.
- Tom has been too busy to visit us very often.
- Tom bizi çok sık ziyaret edemeyecek kadar meşgul.
- The weather changes very often in England.
- İngiltere'de hava çok sık değişir.
- I call her very often.
- Onu çok sık arıyorum.
- I don't get sick very often.
- Çok sık hasta olmam.
- I talk in my sleep very often.
- Uykumda çok sık konuşurum.
- Do you ride your bicycle very often?
- Bisiklete çok sık biner misin?
- I can't afford to eat out very often.
- Çok sık dışarıda yemek yiyemem.
- I don't very often read novels.
- Çok sık roman okumam.
- I go skiing very often.
- Çok sık kayağa giderim.
- Tom and Mary don't travel together very often.
- Tom ve Mary birlikte çok sık seyahat etmezler.
- I don't play baseball very often.
- Çok sık beyzbol oynamam.
- Mary told Tom she didn't eat out very often.
- Mary Tom'a çok sık dışarıda yemek yemediğini söyledi.
- I don't walk to school very often.
- Okula çok sık yürümem.
- I heard that Tom didn't swim very often when he was a kid.
- Tom'un çocukken çok sık yüzmediğini duydum.
- Tom has a car, but he doesn't use it very often.
- Tom'un bir arabası var ama çok sık kullanmıyor.
- You don't help me very often.
- Bana çok sık yardımcı olmuyorsun.
- Tom probably doesn't win very often.
- Tom muhtemelen çok sık kazanmıyordur.
- I don't eat Mexican food very often.
- Meksika yemekleri çok sık yemiyorum.
- Young people have new ideas very often.
- Gençlerin çok sık yeni fikirleri olur.
- It doesn't rain here very often.
- Burada çok sık yağmur yağmaz.
- You don't win very often, do you?
- Çok sık kazanmazsın, değil mi?
- I heard that Tom doesn't swim very often.
- Tom'un çok sık yüzmediğini duydum.
- Tom doesn't read very often.
- Tom çok sık okumaz.
- I think Tom doesn't swim very often.
- Sanırım Tom çok sık yüzmez.
- Tom lives near us, but we don't see him very often.
- Tom bize yakın oturuyor ama onu çok sık görmüyoruz.
- I don't watch TV very often.
- Çok sık televizyon izlemem.
- We don't do that very often.
- Bunu çok sık yapmayız.
- You don't help me very often.
- Bana çok sık yardım etmiyorsun.
- That doesn't happen very often.
- Bu çok sık olmaz.
- I can't afford to eat out very often.
- Çok sık dışarıda yemek yiyemiyorum.
- Tom and Mary don't go to the movies very often.
- Tom ve Mary çok sık sinemaya gitmezler.
- I have a car, but I don't use it very often.
- Arabam var ama çok sık kullanmıyorum.
- I like pinto beans, but I don't eat them very often.
- Barbunya severim ama çok sık yemem.
- Tom and I don't see each other very often.
- Tom ve ben birbirimizi çok sık görmeyiz.
- I don't speak French very often.
- Çok sık Fransızca konuşmam.
- Do you play tennis very often?
- Çok sık tenis oynar mısın?
- Tom and Mary don't do that together very often.
- Tom ve Mary bunu çok sık yapmazlar.
- Such things happen very often.
- Böyle şeyler çok sık olur.
- Does Tom get into the city very often?
- Tom çok sık şehre girer mi?
- I don't make mistakes very often.
- Ben çok sık hata yapmam.
- It's not very often that someone buys a thousand dollar hat.
- Birinin bin dolarlık şapka alması çok sık rastlanan bir şey değildir.
- Tom doesn't do that very often, does he?
- Tom bunu çok sık yapmıyor, değil mi?
- I don't watch TV very often.
- Ben çok sık televizyon seyretmiyorum.
- Tom doesn't think Mary does that very often.
- Tom, Mary'nin bunu çok sık yaptığını düşünmüyor.
- I don't go out very often.
- Çok sık dışarı çıkmam.
- Tom doesn't make mistakes very often.
- Tom çok sık hata yapmaz.
- This isn't something that happens very often.
- Bu çok sık olmayan bir şey.
- Tom probably doesn't win very often.
- Tom muhtemelen çok sık kazanmaz.
- I heard that Tom didn't sing very often when he was a kid.
- Tom'un çocukken çok sık şarkı söylemediğini duydum.
- I don't eat meat very often.
- Ben çok sık et yemiyorum.
- I don't sing very often.
- Çok sık şarkı söylemem.
- I don't see Tom very often.
- Tom'u çok sık görmüyorum.
- That probably doesn't happen very often.
- Muhtemelen çok sık olmaz.
- I don't eat Chinese food very often.
- Çok sık Çin yemeği yemem.
- Tom doesn't eat Italian food very often.
- Tom çok sık İtalyan yemeği yemez.
- You don't do that very often, do you?
- Bunu çok sık yapmıyorsun, değil mi?
- I don't play tennis very often.
- Çok sık tenis oynamam.
- I don't go fishing very often anymore.
- Artık çok sık balığa çıkmıyorum.
- Tom lives near me, but I don't see him very often.
- Tom bana yakın oturuyor ama onu çok sık görmüyorum.
- I don't make mistakes very often.
- Çok sık hata yapmam.
- Tom doesn't hug Mary very often anymore.
- Tom artık Mary'ye çok sık sarılmıyor.
- I think Tom doesn't speak French very often.
- Sanırım Tom çok sık Fransızca konuşmuyor.
- Tom doesn't play baseball very often.
- Tom çok sık beyzbol oynamaz.
- I don't come here very often.
- Buraya çok sık gelmem.
- Tom and Mary don't get back to Boston very often.
- Tom ve Mary çok sık Boston'a geri dönmezler.
- My parents don't let me drive very often.
- Ailem çok sık araba kullanmama izin vermiyor.
- I don't use a dictionary very often.
- Ben çok sık sözlük kullanmam.
- Tom doesn't do that very often, does he?
- Tom bunu çok sık yapmaz, değil mi?
- I don't eat meat very often.
- Ben çok sık et yemem.
- I call her very often.
- Onu çok sık ararım.
- I don't drink beer very often.
- Ben çok sık bira içmem.
- I think Tom doesn't come here very often.
- Bence Tom buraya çok sık gelmiyor.
- Tom and I don't very often do that together.
- Tom ve ben bunu çok sık birlikte yapmıyoruz.
- I don't come to Boston very often anymore.
- Artık Boston'a çok sık gelmiyorum.
- I don't eat out very often.
- Çok sık dışarıda yemek yemem.
- The gardener very often dances.
- Bahçıvan çok sık dans eder.
- Tom and I don't do that by ourselves very often.
- Tom ve ben bunu çok sık yapmıyoruz.
- Does Tom play tennis very often?
- Tom çok sık tenis oynar mı?
- We don't meet very often recently.
- Son zamanlarda çok sık görüşmüyoruz.
Show More (97)
|
