|
- Spending the whole day with them is a lot different.
- Bütün günü onlarla geçirmek çok daha farklı.
- You kept me out of a sad place for a whole day.
- Bütün gün boyunca beni üzücü bir yerden uzak tuttun.
- The maid spent the whole day cleaning, she dusted everything.
- Hizmetçi bütün gün temizlik yaptı, her şeyin tozunu aldı.
- Spending the whole day with them is a lot different.
- Bütün günü onlarla geçirmek çok farklı.
- Spending the whole day with them is a lot different.
- Bütün günü onlarla geçirmek çok farklı bir şey.
- We spent the whole day together, getting to know one another.
- Bütün günü birbirimizi tanımak için birlikte geçirdik.
- The maid spent the whole day cleaning, she dusted everything.
- Hizmetçi bütün gününü temizlik yaparak geçirdi, her şeyin tozunu aldı.
- I can't spend the whole day here.
- Bütün günü burada geçiremem.
- Yesterday I spent the whole day working.
- Dün bütün günü çalışarak geçirdim.
- I spent the whole day playing with my kids.
- Bütün günümü çocuklarımla oynayarak geçirdim.
- Sometimes you just want to spend the whole day doing nothing.
- Bazen neredeyse bütün günü bir şey yapmadan geçirmek istersin.
- We have waited for you the whole day.
- Bütün günü seni bekledik.
- I spent the whole day in front of my computer.
- Bütün günü bilgisayar başında geçirdim.
- I spent the whole day in the park.
- Bütün günümü parkta geçirdim.
- I'd prefer to spend the whole day reading a book.
- Bütün günü kitap okuyarak geçirmeyi tercih ederim.
- Tom took the whole day off.
- Tom bütün gün izin aldı.
- You shouldn't spend the whole day in front of the box!
- Bütün günü kutunun önünde geçirmemelisin!
- I spent the whole day in bed doing absolutely nothing.
- Bütün günü yatakta hiç ama hiçbir şey yapmadan geçirdim.
- He was bored the whole day.
- O, bütün gün sıkıldı.
- My whole day was full of surprises.
- Bütün günüm sürprizlerle doluydu.
- It took a whole day to paint the picture.
- Resmi çizmek bütün günümü aldı.
- I spent the whole day cleaning up the room.
- Bütün günümü odayı temizleyerek geçirdim.
- He has been working during the whole day.
- Bütün gün çalıştı.
- Tom spent the whole day thinking of Mary.
- Tom bütün günü Mary'yi düşünerek geçirdi.
- She spent the whole day reading in bed.
- Bütün günü yatakta kitap okuyarak geçirdi.
- I've been sneezing the whole day.
- Bütün gün hapşırdım.
- It almost scared me not to see you online for a whole day.
- Seni bütün gün internette görememek beni neredeyse korkuttu.
- I played tennis the whole day.
- Bütün gün tenis oynadım.
- We spent the whole day chatting.
- Bütün günü sohbet ederek geçirdik.
- I ate absolutely nothing the whole day.
- Bütün gün hiçbir şey yemedim.
- I spent the whole day thinking about you.
- Bütün günü senin hakkında düşünerek geçirdim.
- I spent the whole day in front of my computer.
- Bütün günü bilgisayarımın önünde geçirdim.
- I spent the whole day thinking about her.
- Bütün günü onu düşünerek geçirdim.
- I spent the whole day working as a volunteer.
- Bütün günümü gönüllü olarak çalışarak geçirdim.
- He hadn't eaten anything the whole day and was hungry.
- O bütün gün bir şey yememişti ve açtı.
- Yesterday I spent the whole day working.
- Dün bütün günümü çalışarak geçirdim.
- I spent the whole day in the park.
- Bütün günü parkta geçirdim.
- Tom spent the whole day in his room crying.
- Tom bütün günü odasında ağlayarak geçirdi.
- I spent the whole day thinking about you.
- Bütün günü seni düşünerek geçirdim.
- I spent the whole day cleaning my house.
- Bütün günü evimi temizleyerek geçirdim.
- I'd prefer to spend the whole day reading a book.
- Bütün günü bir kitap okuyarak geçirmeyi tercih ederim.
- They spent the whole day at the beach.
- Bütün günü plajda geçirdiler.
- Let's spend the whole day fishing.
- Bütün günü balık tutarak geçirelim.
- I spent a whole day in cleaning up my room.
- Bütün günü odamı temizleyerek geçirdim.
- I spent the whole day in reading the novel.
- Bütün günümü roman okuyarak geçirdim.
- Tom spent the whole day watching TV.
- Tom bütün günü televizyon izleyerek geçirdi.
- I spent the whole day with Tom.
- Bütün günü Tom'la geçirdim.
- I can't spend the whole day just answering your questions.
- Bütün günü sadece sorularınızı cevaplayarak geçiremem.
- We have waited for you the whole day.
- Bütün gün seni bekledik.
- Tom spent the whole day reading in bed.
- Tom bütün günü yatakta kitap okuyarak geçirdi.
- I spent the whole day playing with my kids.
- Bütün günü çocuklarımla oynayarak geçirdim.
- I don't spend the whole day on Facebook.
- Bütün günü Facebook'ta geçirmiyorum.
- It rained hard the whole day.
- Bütün gün çok yağmur yağdı.
- She was unconscious for a whole day after the accident.
- O, kazadan sonra bütün gün bilinçsizdi.
- I was busy the whole day.
- Bütün gün meşguldüm.
- Tom spent the whole day studying.
- Tom bütün günü çalışarak geçirdi.
- I have the whole day free.
- Bütün gün boşum.
- I spent the whole day cleaning my house.
- Bütün günümü evimi temizleyerek geçirdim.
- Tom spent the whole day at the mall.
- Tom bütün gününü alışveriş merkezinde geçirdi.
- I want to spend the whole day with you.
- Bütün günü seninle geçirmek istiyorum.
- I hope that we don't have to spend the whole day doing this.
- Umarım bütün günü bunu yaparak geçirmek zorunda kalmayız.
- They spent the whole day at the beach.
- Bütün günü sahilde geçirdiler.
- Tom hadn't eaten anything the whole day and was very hungry.
- Tom bütün gün hiçbir şey yememişti ve çok açtı.
- Maria hasn't eaten or drank the whole day.
- Maria bütün gün bir şey yiyip içmedi.
- I spent the whole day cleaning up the room.
- Bütün günü odayı temizleyerek geçirdim.
- Tom spent the whole day working on his French pronunciation.
- Tom bütün gününü Fransızca telaffuzu üzerinde çalışarak geçirdi.
- My father was sad for the whole day as he had lost his wallet.
- Babam cüzdanını kaybettiği için bütün gün üzgündü.
- I spent the whole day in bed doing absolutely nothing.
- Ben kesinlikle hiçbir şey yapmadan bütün günü yatakta geçirdim.
- I spent the whole day reading that novel.
- Bütün günümü o romanı okuyarak geçirdim.
- There is nothing like a glass of beer after a whole day's work.
- Bütün gün çalıştıktan sonra bir bardak bira gibisi yoktur.
- He was bored the whole day.
- Bütün gün sıkılmıştı.
- I can't spend the whole day doing this.
- Bütün günü bunu yaparak geçiremem.
- Tom spent the whole day reading in bed.
- Tom bütün gününü yatakta okuyarak geçirdi.
- I spent the whole day in reading the novel.
- Bütün günü roman okuyarak geçirdim.
- Tom spent the whole day studying.
- Tom bütün günü ders çalışarak geçirdi.
- Tom hadn't eaten anything the whole day and was hungry.
- Tom bütün gün hiçbir şey yememişti ve açtı.
- I can't spend the whole day just answering your questions.
- Bütün gün senin sorularına cevap vererek zaman harcayamam.
- We spent the whole day conversing.
- Bütün günü sohbet ederek geçirdik.
- The rain didn't stop, and went on for the whole day.
- Yağmur durmadı ve bütün gün devam etti.
- Sometimes you just want to spend the whole day doing nothing.
- Bazen bütün günü hiçbir şey yapmadan geçirmek istersiniz.
- He has worked throughout the whole day.
- Bütün gün boyunca çalıştı.
- The picnic lasted the whole day.
- Piknik bütün gün sürdü.
- Tom spent the whole day thinking of Mary.
- Tom, bütün günü Mary'yi düşünerek geçirdi.
- We spent the whole day fishing.
- Bütün günü balık tutarak geçirdik.
- I don't spend the whole day on Facebook.
- Bütün günümü Facebook'ta geçirmem.
- You shouldn't spend the whole day in front of the box!
- Bütün gününü televizyonun önünde geçirmemelisin.
- He hadn't eaten anything the whole day and was hungry.
- Bütün gün hiçbir şey yememişti ve çok acıkmıştı.
- I spent the whole day at home watching TV.
- Bütün günü evde televizyon izleyerek geçirdim.
- They had to stay home for a whole day.
- Bütün gün evde kalmak zorunda kaldılar.
- Tom spent the whole day watching TV.
- Tom bütün gününü televizyon izleyerek geçirdi.
Show More (87)
|
