worthy - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
worthy değerli adj.
  • All these goods will be used for a worthy purpose.
  • Tüm bu mallar değerli bir amaç için kullanılacaktır.
  • I believe that all the comments by Parliament's very worthy representatives have indicated this in one way or another.
  • Parlamento'nun çok değerli temsilcileri tarafından yapılan tüm yorumların bunu bir şekilde gösterdiğine inanıyorum.
  • You have listed a lot of very worthy projects.
  • Çok değerli pek çok proje sıraladınız.
Show More (16)
worthy yakışır adj.
  • Uzbekistan has no independent press, whereas Turkmenistan has no press at all worthy of the name.
  • Özbekistan'da bağımsız basın yoktur, Türkmenistan'da ise adına yakışır bir basın bile yoktur.
  • All sciences worthy of the name must be aware of their role in society.
  • Adına yakışır tüm bilimler, toplumdaki rollerinin farkında olmalıdır.
  • I believe that this way of working is not worthy of the European Parliament.
  • Bu çalışma tarzının Avrupa Parlamentosu'na yakışmadığına inanıyorum.
Show More (6)
worthy layık adj.
  • He is worthy to be captain of our team.
  • Takımımızın kaptanı olmaya layık.
  • We will elect whoever we believe is worthy.
  • Layık olduğunu düşündüğümüz kimseyi seçeceğiz.
  • He is worthy to be captain of our team.
  • O, takımımızın kaptanı olmaya layıktır.
Show More (2)
worthy saygın adj.
  • The gladiator asked for a worthy opponent.
  • Gladyatör kendine saygın bir rakip istiyordu.
  • You're a worthy opponent.
  • Saygın bir rakipsin.
Show More (-1)
worthy hak etmiş adj.
  • The Commission proposal on tax incentives with regard to certain biofuels is worthy of our firm support.
  • Belirli biyoyakıtlara ilişkin vergi teşvikleri hakkındaki Komisyon önerisi kesin desteğimizi hak etmektedir.
  • He is worthy of our praise.
  • Övgülerimizi hak ediyor.
Show More (-1)
worthy saygın kişi n.
  • The target customer of the company is wealthy worthies.
  • Şirketin hedef müşteri kitlesi varlıklı ve saygın kişilerdir.
Show More (-2)
worthy yakışır bir şekilde adv.
  • This House has yet to learn how to handle this report in a manner worthy of it.
  • Bu Meclis, bu raporun kendisine yakışır bir şekilde nasıl ele alınacağını henüz öğrenememiştir.
Show More (-2)
worthy önemli adj.
  • Every democrat and, consequently, every journalist worthy of the name should welcome this crucial principle.
  • Her demokrat ve dolayısıyla adına yakışır her gazeteci bu önemli ilkeyi memnuniyetle karşılamalıdır.
Show More (-2)
worthy şayan adj.
  • His behavior is worthy of respect.
  • Onun davranışı takdire şayandır.
Show More (-2)