| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| Yaygın Kullanım | ||||
| Yaygın Kullanım | begrudge f. | kıskanmak | ||
|
You surely shouldn't begrudge him his happiness. Onun mutluluğunu asla kıskanmamalısın. More Sentences |
||||
| Genel | ||||
| Genel | begrudge f. | kaçınmak | ||
|
She never begrudges spending money on jewellery. Mücevherlere para harcamaktan asla kaçınmıyor. More Sentences |
||||
| Genel | begrudge f. | esirgemek | ||
| Genel | begrudge f. | fazla görmek (bir şeyi birine) | ||
| Genel | begrudge f. | çok görmek | ||
| Genel | begrudge f. | gözü kalmak | ||
| Genel | begrudge f. | içine oturmak | ||
| Genel | begrudge f. | istemeyerek yapmak | ||
| Genel | begrudge f. | istemeyerek vermek | ||
| İngilizce | Türkçe | |
|---|---|---|
| Genel | ||
| Genel | begrudge somebody something f. | gözü kalmak |
| Genel | begrudge somebody something f. | esirgemek |
| Genel | begrudge (someone) (something) f. | çok görmek |
