bir şey bulmak - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bir şey bulmak



"bir şey bulmak" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
Phrasals
bir şey bulmak come by something f.

"bir şey bulmak" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 80 sonuç

Türkçe İngilizce
General
eşyaları arasında bir şey bulmak find something among one's belongings f.
bir şey için zaman bulmak get around to f.
bir şey bulmak için (bir yeri) dolaşmak troll f.
Phrasals
tuzakta (bir şey, hayvan) bulmak catch (someone or something) in (something) f.
(biri veya bir şey hakkında) kafa bulmak quip about (someone or something) f.
bir şey bulmak/keşfetmek hit on something f.
bir şey bulmak/keşfetmek hit upon something f.
toprağı sürerken (bir şey/nesne) ortaya çıkarmak/bulmak plow something up f.
biri hakkında hayret verici bir şey bulmak find someone out f.
kendinde bir şey yapmanın hakkını bulmak get off f.
(birini biriyle) yasadışı bir şey yaparken bulmak/basmak catch (one) with (someone) f.
bir şey arasından araçla yolunu bulmak steer through something f.
kazara ya da şans eseri (bir şey) bulmak tumble across (something) f.
şans eseri (bir şey) bulmak crack onto (something) f.
kazara (bir şey) keşfetmek/bulmak stumble onto (something) f.
şans eseri (bir şey) keşfetmek/bulmak stumble onto (something) f.
tesadüfen (bir şey) keşfetmek/bulmak stumble onto (something) f.
(bir şey yapma) cesaretini bulmak bring (someone or oneself) to (do something) f.
(bir şey yapma) azmini bulmak bring (someone or oneself) to (do something) f.
(bir şey) bulmak come up with (something) f.
birini/bir şey bulmak conjure someone or something up f.
birini/bir şey bulmak conjure up f.
şans eseri (bir şey) bulmak crack onto (something) f.
düşünüp bir şey bulmak dream something up f.
birini/bir şeyi bir şey bulmak amacıyla incelemek/muayene etmek examine someone or something for something f.
(birini bir şey) bulmak amacıyla incelemek/muayene etmek examine (one) for (something) f.
umulmadık şekilde (bir şey) bulmak fall on (someone or something) f.
umulmadık şekilde (bir şey) bulmak fall onto (someone or something) f.
(bir şey) yapacak gücü, enerjiyi kendinde bulmak feel up to (something) f.
(bir şey bulmak için bir şeyin) içini karıştırmak hunt through (something) (for something) f.
(bir şey) bulmak latch onto (something) f.
(bir şey) bulmak için arayıp taramak rummage around for (something) f.
(bir şey) bulmak için ortalığın altını üstüne getirmek rummage around for (something) f.
(bir şey) bulmak için her tarafı aramak rummage around for (something) f.
(bir şey) bulmak için didik didik aramak rummage around for (something) f.
(bir şey) bulmak için (bir şeyi) arayıp taramak rummage around in (something) for (something) f.
(bir şey) bulmak için (bir şeyin) altını üstüne getirmek rummage around in (something) for (something) f.
(bir şey) bulmak için (bir şeyin) her tarafını aramak rummage around in (something) for (something) f.
(bir şey) bulmak için (bir şeyi) didik didik aramak rummage around in (something) for (something) f.
(bir şey) bulmak için (bir şeyi) arayıp taramak rummage through (something) (for something) f.
(bir şey) bulmak için (bir şeyin) altını üstüne getirmek rummage through (something) (for something) f.
(bir şey) bulmak için (bir şeyin) her tarafını aramak rummage through (something) (for something) f.
(bir şey) bulmak için (bir şeyi) didik didik aramak rummage through (something) (for something) f.
birini/bir şey bulmak scare someone or something up f.
(bir şey) bulmak için (sağa sola/etrafa) bakınmak scavenge (around) for (something) f.
(bir şey) bulmak için etrafın altını üstüne getirmek scavenge (around) for (something) f.
(birini/bir şey) bulmak için uğraşmak scrounge around (for someone or something) f.
(birini/bir şey) bulmak için her yanı aramak scrounge around (for someone or something) f.
(bedava) bir şey bulmak için uğraşmak scrounge around f.
tesadüfen (bir şey) bulmak stumble across (something) f.
tesadüfen (bir şey) bulmak stumble against (something) f.
tesadüfen (bir şey) bulmak stumble on (something) f.
tesadüfen (bir şey) bulmak stumble upon (someone or something) f.
(bir şey) bulmak tumble upon (something) f.
Colloquial
(bir şey) bulmak land (something) f.
Idioms
(bir şey yapmaya) yüz bulmak have the brass face to (do something) f.
(bir şey yapmaya) yüz bulmak have the face to (do something) f.
(bir şey yapma) şansı bulmak see (one's) way (clear) to (doing something) f.
bir şey yapma şansı bulmak see one's way to f.
(bir şey yapma) şansı bulmak see your way clear to do (or doing) something f.
çok değerli bir şey bulmak strike oil f.
kendini bir şey yaparken bulmak (şaşkınlıkla) catch oneself doing something f.
yeni bir şey bulmak break new ground f.
(bir şey yapmak için) zaman bulmak/ayırmak take the time (to do something) f.
(kendini) piyasada (bir şey) ararken bulmak find (oneself) in the market for (something) f.
kendini (bir şey) olmuş bulmak find (oneself) with (something) f.
bir şey yapmanın çok iyi bir yolunu bulmak have the right idea f.
(birini/bir şey) bulmak için her yerin altını üstüne getirmek be beating the bushes (for someone or something) f.
(birini/bir şey) bulmak için çok uğraşmak beat the bushes (for someone or something) f.
(birini/bir şey) bulmak için uzun uzun aramak beat the bushes (for someone or something) f.
(birini/bir şey) bulmak için her yere bakmak beat the bushes (for someone or something) f.
(kendini bir şey) yaparken bulmak end up doing f.
(kendini) piyasada (bir şey) ararken bulmak find oneself in the market f.
(biri/bir şey hakkında) kapsamlı ayrıntılar almak veya bulmak get the lowdown (on someone or something) f.
(biri/bir şey/kendi) için vakit bulmak get time for (someone, something, or oneself) f.
(bir şey) için (birine/bir şeye) suç bulmak place the blame for (something) on (someone or something) f.
(bir şey) için (birine/bir şeye) suç bulmak place the blame on (someone or something) for (something) f.
bir şey yapma şansı bulmak/şansını yakalamak see your way to doing something f.
(bir şey yapmayı) uygun bulmak think fit (to do something) f.
(bir şey) arasından/içerisinden yolunu bulmak wind (one's) way through (something) f.