birine karşı olmak - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

birine karşı olmak



"birine karşı olmak" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
Idioms
birine karşı olmak go green on someone f.

"birine karşı olmak" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 174 sonuç

Türkçe İngilizce
General
birine karşı sorumlu olmak be answerable to someone f.
birine karşı sorumlu olmak be accountable to someone for something f.
birine karşı hisleri olmak have feelings for someone f.
birine karşı kibar olmak be polite to someone f.
birine karşı belirgin bir üstünlüğü olmak have a decisive advantage over someone f.
birine karşı aşırı korumacı olmak nanny f.
birine karşı nazik olmak be kind to somebody f.
(birine karşı) lütufkar olmak grace [obsolete] f.
birine karşı ön yargılı olmak prejudice against f.
Phrasals
(birine veya bir şeye karşı) negatif düşüncelere sahip olmak get down on (someone or something) f.
elinde birine karşı suçlayıcı kanıt olmak get (something) on (someone) f.
birine karşı kanıtı/delili olmak get (something) on (someone) f.
birine karşı bir avantajı olmak get (something) on (someone) f.
birine karşı bir üstünlüğü olmak get (something) on (someone) f.
birine/bir şeye karşı olmak have something against someone or something f.
birine/bir şeye karşı bir şeyi/bir sorunu olmak have something against someone or something f.
birine karşı dürüst olmak square with someone f.
(birine/bir şeye) karşı duyarlı olmak tune into (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı bir hazırlık içinde olmak mount against (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı önyargılı olmak slant against (someone or something) f.
birine/bir şeye karşı sorumlu olmak report to someone or something f.
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birlik olmak ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) müttefik olmak ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birlik olmak ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) müttefik olmak ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
birine/bir şeye karşı olmak argue against someone or something f.
(birine/bir şeye karşı) tek yürek olmak band together (against someone or something) f.
(birine/bir şeye) tamamen karşı olmak/çıkmak come down on (someone or something) f.
(birine/bir şeye karşı) birlik olmak conspire against (something or someone) f.
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) birlik olmak conspire with (someone) against (something or someone) f.
(birine karşı) birlik olmak gang up (on someone) f.
(birine/bir şeye) karşı birlik olmak gang up against (someone or something) f.
(birine karşı) birlik olmak gang up on (one) f.
birine karşı dürüst olmak give it to someone (straight) f.
(birine/bir şeye) karşı daha hoşgörülü olmak let up (on someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı daha az acımasız olmak let up (on someone or something) f.
(birine) karşı samimi olmak level with (one) f.
birine karşı samimi olmak level with someone f.
(birine/bir şeye) karşı birlik olmak mutiny against (someone or something) f.
(birinin birine/bir şeye) karşı önyargılı olmasına neden olmak prejudice (one) against (someone or something) f.
(birine) karşı olmak side against (one) f.
(birine/bir şeye) karşı olmak stand up against (someone or something) f.
(birine) karşı düşman olmak take against (one) f.
(birine/bir şeye) karşı ayık olmak wise up to (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak wise up to (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmak wise up to (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı etkili olmak work against (someone or something) f.
Phrases
(birine/bir şeye) karşı çok hassas olmak yearn over (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı dürüst olmak gerekirse to be fair (to someone or something) expr.
Colloquial
(birine) karşı avantaj sahibi olmak have (something) on (one) f.
(birine) karşı üstünlük sağlayacak (bir şeyi) olmak have (something) on (one) f.
(birine) karşı suçlayıcı kanıtı olmak have (something) on (one) f.
(birine) karşı kanıtı/delili olmak have (something) on (one) f.
(birine) karşı bir avantaj sahibi olmak have (something) on (one) f.
(birine) karşı bir üstünlüğü olmak have (something) on (one) f.
(birine) karşı hıncı olmak have got it in for (someone) f.
birine karşı iyi/kibar olmak make nice f.
birine karşı iyi/kibar olmak make nice-nice f.
birine karşı iyi/kibar olmak make nice-nice f.
(birine/bir şeye) karşı olmak be down on (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı olumsuz hisleri olmak be down on (someone or something) f.
(birine karşı) sert olmak be tough (on somebody) f.
(birine karşı) müsamahasız olmak/davranmak be tough (on somebody) f.
(birine karşı) acımasız olmak/davranmak be tough (on somebody) f.
(birine karşı) sert olmak be tough (with somebody) f.
(birine karşı) müsamahasız olmak/davranmak be tough (with somebody) f.
(birine karşı) acımasız olmak/davranmak be tough (with somebody) f.
(birine karşı) sert olmak get tough (on somebody) f.
(birine karşı) müsamahasız olmak/davranmak get tough (on somebody) f.
(birine karşı) acımasız olmak/davranmak get tough (on somebody) f.
(birine karşı) sert olmak get tough (with somebody) f.
(birine karşı) müsamahasız olmak/davranmak get tough (with somebody) f.
(birine karşı) acımasız olmak/davranmak get tough (with somebody) f.
(birine/bir şeye karşı) sert olmak be tough on (someone or something) f.
(birine/bir şeye karşı) müsamahasız olmak/davranmak be tough on (someone or something) f.
(birine/bir şeye karşı) acımasız olmak/davranmak be tough on (someone or something) f.
(birine) karşı dürüst olmak give it to (one) straight f.
birine karşı bir delili olmak have something on somebody f.
Idioms
birine karşı avantajlı olmak have somebody on the run f.
birine karşı dürüst olmak give it to somebody straight f.
birine karşı avantajlı durumda olmak have the edge over f.
birine karşı nazik olmak do right by someone f.
birine karşı iyi olmak do right by someone f.
birine karşı tetikte olmak be on guard against someone f.
birine karşı sabırlı olmak be patient with somebody f.
birine karşı zaafı olmak have a soft spot for someone f.
birine karşı tetikte olmak keep on one's guard against someone f.
birine karşı tetikte olmak stay on one's guard against someone f.
birine karşı tetikte olmak stay on guard against someone f.
birine karşı tetikte olmak keep on guard against someone f.
birine karşı iyi/nazik olmak be well disposed toward someone f.
birine karşı çok kötü olmak be hard on f.
birine karşı tetikte olmak be on one's guard against someone f.
birine karşı tetikte olmak remain on one's guard against someone f.
birine karşı tetikte olmak remain on guard against someone f.
birine karşı iyi/nazik olmak be well disposed to someone f.
(birine ya da bir şeye) karşı tek yumruk olmak take up (the) cudgels against (someone or something) f.
(birine) karşı peşin hükümlü olmak have a derry on (one) [australia/new zealand] f.
birine karşı peşin hükümlü olmak have a derry on someone [australia/new zealand] f.
(birine) karşı avantajlı durumda olmak get a leg up on (someone) f.
(birine karşı) iğneleyici olmak get (one's) knife into (someone) f.
(birine karşı) kırıcı olmak get (one's) knife into (someone) f.
(birine karşı) iğneleyici olmak get the knife into (someone) f.
(birine karşı) kırıcı olmak get the knife into (someone) f.
(bir şeye/birine) karşı avantajlı konumda olmak get the weather gage of (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak get the weather gage of (someone or something) f.
(birine) karşı açık olmak be open with (one) f.
(birine/bir şeye) karşı taş kalpli olmak harden (one's) heart against (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı kalbinin taşlaşmasına sebep olmak harden (one's) heart against (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı taş kalpli olmasına sebep olmak harden (one's) heart against (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı garezi olmak harbor ill will toward (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı taş kalpli olmak steel (one's) heart against (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı merhametsiz olmak steel (one's) heart against (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı şefkatsiz olmak steel (one's) heart against (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı sevgisiz olmak steel (one's) heart against (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı kalpsiz olmak steel (one's) heart against (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı acımasız olmak steel (one's) heart against (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı olmak be against (someone or something) f.
(birine/bir şeye) tamamen karşı olmak be dead set against (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı tetikte olmak be on the watch (for someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı nöbette olmak be on the watch (for someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmak be on the watch (for someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak be wise to (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak be/get wise to somebody/something f.
(birine karşı bir konuda) dürüst olmak come clean (with somebody) (about something) f.
(birine karşı) avantajlı durumda olmak/durma geçmek get the upper hand (over somebody) f.
(birine karşı) avantajlı durumda olmak/durma geçmek have the upper hand (over somebody) f.
(birine karşı) avantajlı durumda olmak/durma geçmek gain the upper hand (over somebody) f.
(birine karşı) iğneleyici olmak get one's knife into (someone) f.
(birine karşı) kırıcı olmak get one's knife into (someone) f.
(birine karşı) iğneleyici olmak get the knife into (someone) f.
(birine karşı) kırıcı olmak get the knife into (someone) f.
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak get an edge on (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak get the edge on (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak get an edge over (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak get the edge over (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak get hip to (someone or somebody) f.
(birine karşı) avantaj sahibi olmak, kazanmak, elde etmek get/have/gain the upper hand (over somebody) f.
(birine karşı) avantajlı durumda olmak/duruma gelmek get/have/gain the upper hand (over somebody) f.
(birine/bir şeye) karşı garezi olmak harbor ill will against (someone or something) f.
(birine) karşı avantajlı olmak have (one) on the run f.
(birine/bir şeye karşı) yeterli kanıta/delile sahip olmak have a case (against someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı olmak have a down on (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı çekimser olmak have a down on (someone or something) f.
birine/bir şeye karşı olmak have a down on someone/something f.
birine/bir şeye karşı çekimser olmak have a down on someone/something f.
birine/bir şeye karşı olmak have a downer on someone/something [uk] f.
birine/bir şeye karşı çekimser olmak have a downer on someone/something [uk] f.
birine/bir şeye karşı zaafı olmak have a soft spot for someone/something f.
birine/bir hayvana karşı zaafı olmak have a soft spot (in one's heart) for someone or an animal f.
birine/bir hayvana karşı sevgi dolu/şefkatli olmak have a soft spot (in one's heart) for someone or an animal f.
birine/bir şeye karşı zaafı olmak have a soft spot for somebody/something f.
(birine/bir şeye) karşı zaafı olmak have a weak spot for (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı zaafı olmak have a weakness for someone or something f.
(birine/bir şeye) karşı avantajlı olmak have an edge over (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak have an edge over (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı avantajlı olmak have the edge over (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak have the edge over (someone or something) f.
(birine) karşı hıncı olmak have got it in for (one) f.
birine karşı avantajlı olmak have someone on the run f.
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak keep (one's) eye out for (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak keep (one's) eyes out (for someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak keep (one's) eyes skinned (for someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak keep (one's) eye skinned (for someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak keep a sharp lookout (for something or someone) f.
(birine/bir şeye) karşı gözü açık olmak keep an eye out for (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak keep an eye out for (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmak keep an eye out for (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı gözü açık olmak keep an eye peeled (for something or someone) f.
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak keep an eye peeled (for something or someone) f.
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmak keep an eye peeled (for something or someone) f.
(birine karşı) sinirine hakim olmak keep your temper (with somebody) f.
(birine karşı) garezi olmak nurse a grudge (against one) f.
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak pay attention (to someone or something) f.